Senden bir tane daha yok

Geçen cumartesi delirdim.

Haberin Devamı

Gardırobumun önünde diz çöküp, ağlamaya başladım.
Hayır, hayır üzüntüden değil, sinirden.
Giyecek hiçbir şey bulamıyordum./images/100/0x0/55eb1a5ef018fbb8f8ab3d38
Ya da var olanı ben artık göremiyordum.
Her şey üzerime üzerime geliyordu.
Bir kısmı yıllardır atamadığım döküntüydü.
Bir kısmı bunalım anında aldığım, hiçbir halta yaramayan çok tuhaf desenli giysilerdi.
Bir kısmı, “Nasıl olsa zayıflarım” diye atamadıklarımdı.
Bir kısmı, “Aman zayıf görüneyim!” diye aldıklarımdı. Onlar, en fenasıydı! Olduğumdan da iri görünmeme sebep oluyordu. Ve geriye, siyahlar kalıyordu. Hep siyah, yine siyah! Tight’lar, uzun üstler, tunikler. Hep aynı şeyler. ‘İkinci derim’ siyah elbiseler.
Yazlıklar ve kışlıklar da karışmıştı.
Of ki ne of.
Bu şehirde yaşayan bütün kadınlar biliyor: Hep iyi ve bakımlı durmak gerekiyor. Hep hızlı olmak gerekiyor. Hep aynı anda bir sürü işin üstesinden gelebilmek gerekiyor.
Böyle bir şehir İstanbul.
Bazen yapabiliyorum ama o gün...
Altından kalkamadım, çöktüm.
Kafamda bir ses, “Hadi, hadi. Giy bir şeyler çık, geç kalıyorsun” diyor. Ama ben gardırobun önünde kıpırdamadan duruyorum, ne giyeceğimi bilemiyorum. Önce bir uludum.
Sonra yere oturup, “İmdaaaaat!” diye bağırdım. Ve bir medet umarcasına, gözyaşları içinde Twitter’a derdimi yazdım.

Haberin Devamı

GARDIROP GURUSU

140 kelimeyle kolay olmuyor ama anlayan anlıyor! “Yok mu sesimi duyan, bana yardım edin!” dedim.
Kadınlar ses vermeye başladı. Meğer bir sürü kadın aynı durumdaymış.
Oh be! Bir sevindim, bir sevindim.
Ve sonra, şu ortada fotoğrafını gördüğünüz kadın; ki adı ‘Gardırop Gurusu’; en sakin sesiyle dedi ki “Ben gardırobunuzu düzenlemeye talibim.”
Önce, “Bu da kim ya!” oldum.
Sonra bloguna filan baktım, gerçekten bunu iş olarak yapıyor.
Dün için sözleştik. Dün sabah...
Gardırop Gurusu bir cipin içinde. Birlikte bizim eve  gideceğiz. Ben arkasındaki arabadayım. ‘Dat dat’ yaptım, cipin camları inmeye başladı.
Ve işte karşımda!
Vayyyy, inanılmaz cool bir kadın. Sadece güzel değil, bir tarzı da var. Hem samimi hem mesafeli. Gülümsedi, ben de gülümsedim.
“Beni takip edin” dedim.
Evde önce hızlı bir kahve içtik, sonra hemen işe koyulduk. Daha doğrusu o.
Allah sizi inandırsın bütün gün, giysilerimi elden geçirdi.
“O kalsın, bu gitsin...”
“O kalsın, bu gitsin...”
Aksi gibi elektrikler kesildi, “Önemi yok” dedi, çantasından fener çıkarttı, devam etti:
“Bunlar havalanıyor... Bunlar kuru temizlemeye gidiyor... Bunları atmayın, terzilik. Eskiler ama modelleri ve kumaşları güzel, birkaç küçük numarayla bir şeylerle kombinleriz... Bunlar Alya’lık, vermeyin kimseye, saklayın... Bunlar direkt Adana, baksınlar, duruma göre birilerine dağıtsınlar...”
İnanılmazdı. Seri katil gibi.
İşini o kadar iyi yapıyor yani.
Müthiş profesyonel. Ama duygusuz da değil. Gerçi “Atın” dediği bir-iki çantaya kıyamadım, gizlice oraya buraya sakladım.
“Görüyorum, madem çok istiyorsunuz kalsın ama bari sapını çıkarın, şurasını şöyle yapın!” gibi fikirler verdi.
Kadın gerçekten sıkı!
Tam altı bavul giysi çıktı ve birkaç koli ayakkabı, çanta... Hepsi Adana’ya gitti.

Haberin Devamı

ŞARAP OLAYINA GİRDİK

Saat 19.00 oldu.
Kopamadık bir türlü birbirimizden,  şarap olayına girdik, fırsat bu fırsat hikayesini dinledim.
Uzun süre televizyon kanallarında imaj danışmanlığı yapıyor. Sonra Hayal Mahsulleri Ofisi’nde çalışmaya başlıyor. Patrona aşık oluyor. Daha doğrusu patron, ona aşık oluyor!
Evleniyorlar ve şimdi 3.5 yaşındaki oğulları Can’la mutlu mesut yaşıyorlar.
Şu anda bir blogu var, sosyal medyada çok aktif. Alışveriş danışmanlığı yapıyor.
Onun dışında da bana yaptığı gibi insanların gardıroplarını adam ediyor.
50’ye yakın kişiye yapmış.
 “İyi de bu işe nasıl başladın?” diyorum.
“Arkadaşlarımın gazıyla!” diyor.
“Gel bize de yap” dediler, memnun kaldılar, “Senden bir tane daha yok!” dediler.
Hande Yüce arkadaşım oldu.
Ara ara delirdiğim zaman ya da gardırobumu yeniden içinden çıkılmaz hale getirdiğim zaman onu arayıp yardım isteyeceğim.
Ama bu kadar muhabbetimiz oldu, fotoğraf filan çektirmedi.
O öyle pek ortalıkta olmayı sevmiyor.
Ben de Twitter fotoğrafını aldım, bastım.
Kızsa da kaç yazar!
Gerçek hali bu halinden daha güzel!

Haberin Devamı

HAMİŞ: Benim Twitter adresim armanayse... Beni takip edin. Lütfen beni bana mahcup etmeyin. Tamam yıllar önce girmeliydim bu işe ama geç hiç yoktan iyidir!
HAMİŞ 2: www.gardiropgurusu.com’a da mutlaka göz atın...

İyilik bulaşıcıdır

Binlerce teşekkür.
Milyonlarca teşekkür.
Gamze için.
Gamze Akbaş için.
Oğlu Atakan için.
Perşembe yazdım, onu mail yağmuruna tuttunuz./images/100/0x0/55eb1a5ef018fbb8f8ab3d3a
Ve işe yaradı.
Demin konuştum, o morali sıfır kadın gitmiş, yerine sesi mutluluktan çınlayan bir kadın gelmiş.
“Kanamam bile durdu!” dedi.
Düşünebiliyor musunuz...
Moral böyle bir şey.
O yüzden milyonlarca kez teşekkür ediyorum size.
Çünkü onun moralinin yerine gelmesi sizin sayenizde.
Destek budur.
İyilik budur.
Ve iyilik bulaşıcıdır.
Sizden bana, benden size.
Bizden, hepimize...

Haberin Devamı

BU PERUK BİR BUÇUK AY KAFANIZDA KALIYOR

Bir sürü insan, bir sürü anne, bir sürü kanser hastası yazdı, ona fikirler verdi.
Bir sürü kuaför, bir sürü saçla ilgili hizmet veren yer, bir sürü peruk satan dükkan aradı.
Sağ olsunlar, var olsunlar.
Salı sabah biz yola düşüyoruz.
Nova Hair’in sahibi Ertaç Şensoy’la.
Sizlerden gelen mail’lerde hep şu cümleye rastladım: “Nova Hair’e ulaşın, onlar Gamze’ye yardımcı olur!”
Gerçekten de Deniz Uğur ve Nilüfer gibi isimler de Nova Hair’den peruk almışlar.
Saç sistemlerinin genel adı ‘Folligraft’.
Kemoterapi hastalarında kullandıkları modelse ‘Tourmaline’.
Normal bir peruk değil, ötesi, fazlası.
Takıp çıkarma yok.
Kafanda kalıyor, bir ay, bir buçuk ay.
Onunla yatıyorsun, kalkıyorsun, hatta yıkanıyorsun.
Tabanı, tamamen insan derisi görünümünde.
Önden arkaya tarayabiliyorsun, topuz yapabiliyorsun.
Geçiş kısımları sırıtmıyor, doğal görünüyor.
Kişiye özel yapılıyor.
Salı günü Gamze’nin ölçülerini almaya gideceğiz, saç rengine de karar verecek ve hemen Amerika’ya sipariş verilecek.
Dört-beş günde eline geçermiş.
Henüz trambolin konusuna eğilemedim.
Ama Gamze demin dedi ki, “Yazıdan sonraki bir-iki saat içinde 6 bin mail geldi, 8 bin kişi de bloguma girdi...”
Ben de bütün maillere bakamadım. Ama eminim trambolin de hallolacaktır.
Salı günü Gebze’deki Anadolu Sağlık Merkezi’nde olan bitenlerden sizi haberdar edeceğim...

Yazarın Tüm Yazıları