Sen git kendini cezalandır

Hurriyet.com.tr’de okudum.

Haberin Devamı

“Tebrikler! Kızınız hamileye ceza” diye...

Sağlık Bakanlığı, “Kızınız hamile!” mesajı gönderen aile hekimini cezalandıracakmış.

Bundan daha “ikiyüzlüce” bir şey olabilir mi?

Birine ceza verilmesi gerekiyorsa, o kurum, bizzat bu uygulamaların tümünden sorumlu olan Sağlık Bakanlığı olmalı.

Toplantılar yapıyorsun, genelgeler yayınlıyorsun, uygulamayana ceza puanı veriyorsun, maaşlarından kesiyorsun ve istiyorsun ki, bütün aile hekimleri, bire bir
Türkiye’deki bütün hamileleri, nefeslerini dinleyecek şekilde takip etsin, fişlesin ve bakanlığa ihbar etsin...

Ama sonra birileri çıkıyor -o birileri bu ülkenin kadınları oluyor- itiraz ediyor, yürüyüşler yapıyor, seslerini yükseltiyor...

“Bu uygulama kabul edilemez, aile facialarına yol açıyor, insan haklarına aykırı” diyor...

Bunun üzerine, “Yok efendim öyle değil! Bunlar doğru değil! Münferit olaylardır! Öyle bir uygulama yok” gibi ortalığı idare etmeye çalışan şeyler söylüyorsun...

Kesmeyince...

Bu defa “Gizlilik genelgesi yayınlıyoruz, mahremiyet butonu koyacağız” demeye başlıyorsun...

Ve tam bu sırada...

Bekâr bir genç kadının babasına bir aile hekimi tarafından, “Tebrikler! Kızınız hamile” mesajı gittiği ortaya çıkınca...

“Gönderen doktoru cezalandıracağız!” diyorsun.

Ne alakası var!

O doktor, siz ne istiyorsanız onu yapıyor!

Kanunları çiğneyen, insan haklarına aykırı davranan o değil, sizsiniz... Cezalandıracaksanız, kendinizi cezalandırın!

Haberin Devamı

Eğlenmek haktır!

EVVELSİ gün Adana’da Tarkan konseri vardı.

Fanta Gençlik Festivali kapsamında.

Bu sene 11’incisi gerçekleşti.

Tarkan, yoğun istek üzerine 2. kez Fanta’ya turneye çıktı.

90 bin kişi beklenirken, 100 bin kişilik bir katılım oldu.

Adana’nın sıcağına rağmen, size anlatamayacağım bir kalabalık vardı, mahşer kalabalığı...

Çok, çok coşkuluydu konser.

Konser öncesi, ben de bir çadırda okuyucularımla buluştum.

Çadırım bir çalışma odası havasındaydı.

Önü insan doluydu.

Havaya girdim, kendimi star gibi hissettim.

İnsanlar aslında kendilerini ifade etmek için geliyorlardı. Genç kızların, kadınların çoğu, kürtaj yasasıyla ilgili yazmaya devam etmemi istedi, festivalin onlar için ne
ifade ettiğini anlattı, önümüzdeki sene kimleri izlemek istediklerini söyledi. Çevre illerden gelmiş pek çok genç vardı. “Gençlik festivali” deyip geçmemek gerekiyor yani. Bu ülkede bir taraftan fena şeyler oluyor ama insanlar bir taraftan da eğlenmek istiyor.

Festivalin amacı da bu zaten:

Türkiye’nin dört bir yanına eğlenceyi taşımak.

Bu misyon inanılmaz hoşuma gitti.

Şöyle düşündüm: “Eğlenmek haktır!”

Festival için sürekli olarak 400 kişilik bir ekip görev alıyor. 20 TIR, 3 kamyon, 2 van, 2 karavan, 16 binek araç, 6 otobüs, 6 jeneratör festival için yola çıkılıyor,
2 sahne ile dolaşılıyor. Biri kurulurken diğeri bir sonraki şehre gidiyor. Deli bir iş!

Ve festival, sadece gençleri sanatçılarla buluşturmuyor, gençlerin ilgi alanlarına yönelik çeşitli aktivitelere de ev sahipliği yapıyor. Sahne haricinde dev alanlara
gençlerin eğilimlerini değerlendirerek fark yaratacak etkinlikler için kurulumlar gerçekleştiriliyor. Bowling, perküsyon, karaoke gibi çeşitli yarışma ve oyunların
yer aldığı aktiviteler konser öncesine kadar devam ediyor.

Rengarenk, cıvıl cıvıl bir Adana’yı geride bıraktım...

Ayrılırken bir kere daha gözlerimle gördüm, Tarkan bu ülke için başka bir şey ifade ediyor!

Haberin Devamı

Birand’ın, Kırca’nın ve Çalışlar’ın selülitleri

YAŞA Oral Çalışlar!

Oral Çalışlar
dün Radikal’de bir yazı yazdı.

Doğru söze ne denir diyorum, kendisini tebrik ediyorum ve yazısının bir kısmını buraya alıyorum...

“Siz hiç Mehmet Ali Birand, Ali Kırca, Uğur Dündar ve daha nice ünlü erkek gazeteci/yöneticinin selülitinin olup olmadığını düşündünüz mü? Kendimi de katarak söylüyorum, yaz sezonu açıldı, plajlar doldu... ‘Ali Kırca’nın göbeği sarktı, Hasan Cemal’in yüzünde kırışıklıklar arttı, Mehmet Ali Birand’ın saçları döküldü, Oral Çalışlar’ın yağları dikkat çekiyor...’ gibi manşetlere hiç denk gelmiyorum...

Selülit teması, medyamızda herhalde Hülya Avşar ekseni üzerinden yükselişe geçti. (...) Bu yaz ise sezonun Gülben Ergen’le açıldığını ve Deniz Seki’yle devam ettiğini görebiliyoruz (...)

Bu haberlerin yer aldığı TV kanalları, magazin sayfaları vb. kimler tarafından yönetiliyor? Çoğunlukla erkek yöneticiler tarafından! İşte tam da bu nedenle şu düşüncemde ısrarcıyım: Gazetelerin ve TV’lerin ünlü erkek yöneticilerinin, tanınmış erkek yazarlarının peşine düşelim ve yazın mayolu hallerini çekelim, bire bir ‘durum tespiti’ yapalım ve görüntülerinin yayınlanmasını talep edelim...”

Haberin Devamı

İşte budur!

OLMASI gereken budur.

Fatih Altaylı
gayet samimi ve komplekssiz bir biçimde, “Deniz Anası” başlığı için özür diledi, Deniz Seki’nin haklılığını kabul etti.

Benim de çok hoşuma gitti.

Sırmaları mı döküldü, bir şey mi kaybetti, bütün havası mı gitti?

Hayır.

Tam tersine, hatasını kabul eden düzgün insan tavrı gösterdi.

İnşallah hepimize ders olur.

HAMİŞ: İnşallah, yaz sıcağında rahatlamak için, denize giren “mayo/ bikini içindeki kadın avı” da sona erer!

Mami’nin 70 yaş partisi

ANNE bu...

Dile kolay.

Hepimizin ölüp bittiği kadın.

70 oluyor.

MAMİ'NİN 70 YAŞ PARTİSİ/ FOTO GALERİ

Üç kardeş, onu mutlu edecek bir parti yapmak istiyoruz.

100 davetli...

En sevdikleri, en yakınları, Almanya’dan gelenler...

İyi de üç kardeşin bir organizasyon yapması öyle kolay bir şey değil.

Hepimiz başka insanlarız bir defa, diken üstündeyiz, bir şey olacak kavga çıkacak diye.

Allah’tan kazasız belasız halledebildik.

Üstelik beklemediğimiz kadar güzel oldu.

1 -Konsept annemin: “Beyaz Geceler.” Herkes beyaz giyecek. Annem, Cengiz Abazoğlu’ndan bir elbise beğendi, Adil Işık sağ olsun İstanbul’dan Adana’ya gönderdi. Mami prensesler gibi oldu.

2- Otelin bahçesinde yapacaktık, yağmur belası çıkmasın mı başımıza? Allah’tan bütün mekanın düzenlenmesi ve süslemesinden Gökalp Aysalan sorumluydu. Harikalar yarattı. Bahçeyi olduğu gibi balo salonuna taşıdı. Mekan çok samimi bir yere dönüştü.

3- Annemin hayatından onun önemli anlarını simgeleyen 37 fotoğraf seçtik, 50’e 70 siyah-beyaz bastırdık, şövaleler üzerine koyduk, sergi gibi yaptık.

4- Aynı zamanda bir “Mami Müzesi” yaptık. Bir tarafta bir konsol duruyor, onun üzerinde annemize ait, onu ifade eden şeyler, bale pabuçları, gözlük, resimler, Almanca kitaplar, inciler, giysiler...

5 -Zeynep Ayverdi, dünyanın en güzel aile ağacı çerçevesini yaptı. Şişman pencere gibi bir çerçeve, içinde ortada annemin fotoğrafı, kalbinde babamın resmi, ağacın dallarından biz çocukları çıkıyoruz, eşlerimizle, kendi çocuklarımızla...

6- Geceyi gelinimiz Yeliz Arman sundu. Tabii profesyonel olduğu için sorun hiç olmadı. Ara ara kucağında 9 aylık Mehmet de vardı. Ve Yeliz açılış konuşması için Betûl Hanım’ı davet etti. O da “Benim soyadım Mardin’se, Veronika’nın da soyadı Adana olmalı” dedi.

7- Eniştem Kazım Apa, bir Adana sokak röportajları filmi hazırladı. Pazara dalıp Veronika Arman kimdir diye sordu. Komik, eğlenceli bir filmdi.

8- Sıra geldi İstanbul’da çektiğimiz filme. Ajda, Hıncal Uluç, Nil Karaibrahimgil, Gülben Ergen, Yalın, Canan Karatay... Hepsine binlerce teşekkürler. Kırmadılar bizi, şahane şeyler söylediler kameraya. Ellerine de pankartlar verdik. “Zamana meydan okuyan kadın” Ajda’nın elindeydi, mikrofona “Benim sloganlarımı çalmaya utanmıyor musun?” dedi en tatlı haliyle. Hıncal Uluç daha siyasiydi, “Bu ülkede pankart tutmak tehlikeli, atıverirler valla içeri!” dedi. Diğerleri de çok şekerdi. Diyeceksiniz ki Canan Karatay Hoca ne alaka? Annem 8 kilo verdi onun diyetiyle. O da kameraya, “Veronikacım aferin, benim diyetimle kilo vermişsin, iyi yapmışsın devam!” dedi.

9- Filmden sonra bomba bir şey daha vardı. Annem Bolşoy’a ölüp biter bütün balerinler gibi. Sevgilimin de kayınvalidesine hediyesi 15 Eylül’de Moskovo’da Bolşoy’dan Don Kişot gösterisiydi. Yeliz tam bunu anons ederken dedi ki: “Ama bir de Mami için özel Bolşoy’dan dansçılar getirdik...” Ve ardından ailenin erkekleri çıktılar, Mami için komik bir dans gösterisi yaptılar.

Çok çok mutlu oldu.

Biz de...

70’ine de böyle girdi işte!

Yazarın Tüm Yazıları