Şahane bir İstanbul plajı

Gözlerime inanamıyorum.

Rio'dayız sanki.

Ya da Miami.

Şaka gibi.

Rüya gibi.

Yemin ederim öyle.

Beni kimse inandıramaz...

Bu plaj, evimden sadece 25 dakika uzaklıkta olamaz!

Burası İstanbul olamaz!

Uzun zamandır yaşadığım en büyük kültür şokunu yaşıyorum.

Ve kendimi size anlatamayacağım kadar mutlu hissediyorum.

* * *

‘‘Denizi olmayan bir şehirde mümkün değil yaşayamam’’
derdim.

Ama içimden, hafif mahçup eklerdim:

‘‘Elin Brezilyalısı gibi havlumuzu alıp, yolun karşısındaki denize giremiyoruz gerçi, mahvetmişiz, bok etmişiz ama olsun bizim de dudak uçuklatan bir Boğaz'ımız var, yüzemesek de ona bakıp kendimizden geçiyoruz...’’

Ama hayalimdi.

Güney Fransa'da olduğu gibi.

Hasır bir çantaya güneş kremini, bikinini, kitabını, havlunu atıp, soluğu burnunun dibindeki bir plajda almak.

Hafta içi otomobil sürdüğün o şehirde, haftasonu ‘‘mopet’’ kullanmak. Koskoca bir metropolü tatil kasabası gibi yaşamak.

Havaalanına gitmeden.

Uçağa binmeden.

Büyük paralar sarfetmeden.

Günü birlik ya da bir kaç saatlik...

Çok ama çok yakınındaki denizin keyfini çıkarmak.

Medeni insanlar arasında kumlara uzanmak, kendini güneşe bırakmak.

* * *

Ama nasıl yapacaktık bunu?

Donlarıyla Şile'de denize giren arkadaşların arasında bikinimizle kumlara mı uzanacaktık?

‘‘Ee bari havuz olsun!’’ dedik.

Beş yıldızlı otellerin havuzlarına deliler gibi paralar ödedik.

Deniz faslı için de, fırsatını yarattığımız her an Güney'e gittik.

O yüzden gördüğüm manzara karşısında küçük dilimi yutuyorum ya!

Bodrum değil, Gümüşdere, Kilyos burası!

Boğaziçi Üniversitesi ve Robert Kolejlilerin Burç Plajı.

Uçağa binmedim.

Eşek yüküyle para ödemedim.

Sabah evimde kahvaltı ettim, 25 dakika sonra da buraya geldim.

Üstelik ‘‘Ya şimdi Kilyos'a gidilir mi?’’ diye dudak büktüm.

Bakar mısınız karşılaştığım manzaraya...

* * *

Resmen bir devrim!

2 kilometrelik bir sahil sözünü ettiğim.

Can güvenliği sağlanmış.

Her tarafta hasır şemsiyeler var.

Şezlonglar, rengarenk yastıklar.

Güzel insanlar, güzel adamlar, güzel kadınlar.

Beach volley oynayanlar, yastıklarda uyuyanlar, dans edenler, kavunlu, karpuzlu margarita içenler.

Yukarı tarafta ahşaptan bir platform oluşturulmuş, Advantage ana sponsor, oraya bir DJ kabini koydurtmuş, etrafa olağanüstü bir müzik yayılıyor, bir de bar var orada, kumdan rahatsız olanlar, kendini o patformun üzerindeki yastıklara atıyor.

Kimi kitap okuyor, kimi sevgilisine sarılıyor, kimi tavla oynuyor, kim birşeyler atıştırıyor.

Sağ tarafta su sporları var.

Windsurf, katamaran, kiteboard yapabiliyorsunuz.

Ders de alabiliyorsunuz.

Biz dalgalarla oynamayı tercih ettik.

‘‘Geliyooor, geldiii...’’ diyerek çocuklar gibi çıkmadık sudan, her dalgaya attık kendimizi, gülmekten ölüyorduk, aklınızda olsun bu faaliyeti bikiniyle yapmak tehlikeli oluyor, mayo dediğin şey daha sağlam en azından üzerinizde kalıyor!

* * *

Burç Plajı
açılalı bir ay olmuş.

Haftaiçi 250-300 kişi, haftasonları 3000 ziyaretçi geliyormuş. 700 kişilik açık otoparkı var. Tuvaletler, duşlar mis gibi, güleryüzle personel arı gibi çalışıyor. Plaj organizasyonundan 41 kişi sorumlu. Şu an girebilmek için yanınızda bir Boğaziçili arkadaşınızın olması gerekiyor. O beş milyon, siz on milyon lira ödüyorsunuz. İşin en şahane tarafı, (ki bunun için Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneğini kutlamak gerekiyor, ilk defa bir mezunlar derneğinin bu kadar anlamlı bir şey yaptığına tanık oluyorum) kapı gelirinin tümü, yiyecek ve içecek gelirinin ise belirli bir yüzdesi burslu öğrencilere gidiyor. Yani siz o şahane plaja gelerek çocuk okutuyorsunuz...

Helal olsun bu fikrin yaratıcılarına!

Peki Boğaziçi mezunu değilseniz ne olacak...

Her seferinde bir Boğaziçiliye yalvarmanız mı gerekecek?

Bir üyelik sistemi üzerinde çalışıyormuş BÜMED yetkilileri.

BÜMED'e başvuruyorsunuz (0212 287 02 32), senelik 200 milyon ödüyorsunuz ve bütün sezon iki kişi bedava plaja gidebiliyorsunuz.

Valla ne diyeyim?

Geri planda kalmak için kendilerinden fazla söz edilmesini istemeyen, Muzaffer, Menderes, Kutlu ve Kerem'i kutluyorum.

Ama en çok BÜMED'çileri...

Keşke bu tür plajlar çoğalsa...

İstanbul'da 50 tane böyle plaj olsa hayatımızın kurtulur!
Yazarın Tüm Yazıları