Paylaş
Adı Derhan Arabacı. Bu mektubu ondan gizli yazıyorum, umarım kızmaz. 2012 yılında, Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera-Şan bölümünü yüksek onur derecesiyle bitirdi. Gerçekten çok yetenekli. 2010 yılında da Sofya’da düzenlenen opera-şan yarışmasında bronz madalya ve “en iyi yorum” ödülünü kazandı. 2012 yılında Litvanya’da “genç solist” olarak Devlet Operası’nda Verdi’nin “La Traviata” temsilinde başrol oynadı. Çok iyi bir tenor. Ama ülkemizde sanata verilen değer malum, yurtdışında yüksek lisans yapabilmesi için burs almamız gerekiyor. Birinci çoğul şahıs kullanıyorum, çünkü ben de mesuliyet hissediyorum, bu çocuk için bir şeyler yapabilmek istiyorum. Ama maalesef, nereye başvurduysak olmadı. Böyle bir yeteneğin yok olması ülkemiz için bir “kayıp”, o yüzden senden yardım istiyorum. Sanata ve sanatçıya saygı duyan ve destek olabilecek kişilere ihtiyacımız var. Dediğim gibi sana bu satırları yazdığımdan torunumun haberi yok, kimsenin yok, ama anneanneler de torunlarının sorunlarına çare olmak isterler. Mektubumu yayınlarsan, belki bir yol bulunur evladım, Allah’tan ümit kesilmez. Sana daima dua edecek olan bir anneanne... (Yücel G.)
- Yücel Hanım, siz müthişsiniz! Bu meslekte bir sürü şeyi sezgilerimle yaptım, onlar beni çok yanıltmadı. Yine hissediyorum, sizin mektubunuzdan birileri benim etkilendiğim gibi etkilenecek ve torununuza burs verecek. Bence yaptığınız çok saygı duyulacak bir şey, torununuzun da kızmayacağına eminim. Bu kadar yetenekliyse, eğitimi için gerekli bursu, başarılarıyla geri ödeyecektir. Hep birlikte bir yardımsever çıkması için dua edelim ve bekleyelim. Ben de sizin gibi bir anneanne olmak istiyorum, yapıcı, yaratıcı ve ileriyi gören. Sevgilerimle...
İsmi Murat Kefeli O, ÖSYM’yi protesto eden engelli
KÖR denecek kadar az gören, sağır denecek kadar az duyan engelli bir yazarım. Hem 2. kez üniversite eğitimi almak hem de alternatif çözümler isteyen, engelli gençlere destek vermek için 3 yıldır ÖSYM’ye karşı hukuk savaşı veriyorum.
Söylenenleri anlayacak kadar duymadığımı belirtmiş olmama rağmen, “soru okuyucu personel” yardımıyla sınava alınarak ayrımcılığa uğradığım iddiasıyla, ÖSYM ve YÖK’e karşı açtığım davayı, 2012 yılında kazandım.
2013 YGS için başvurarak sağlık sorunum nedeniyle benim için olabilecek tek çözümü, soruların bilgisayar aracılığıyla verilmesini tekrar talep ettim. 2012 yılında, mahkeme tarafından, sınavı “kusurlu” işlettiği belirlenen ÖSYM, resmi bir yazı ile sınavda bilgisayar verileceğini bildirdi. Fakat resmi bildirime rağmen, sınava 40 saat kala bu karardan vazgeçildi.
24 Mart Pazar günkü sınava, görme engelli aday statüsünde alındım. “Soru okuyucu personel”, sınav sorularının sadece 22 tanesini, avucumun içine harf harf yazarak bana aktardı.
Sizleri bu iletiyle birlikte “engelli ayrımcılığına” dikkat çekmek amacıyla, bireysel olarak yapacağım 5 günlük protesto eylemine davet ediyorum.
6 Mayıs Pazartesi-10 Mayıs Cuma günü aralığında, her gün 12.15-17.45 saatleri arasında Ankara Bilkent’teki ÖSYM Hizmet Binası önündeki eylemime destek vermenizi bekliyorum.
Engelli tiplerinin tanınması, soru okutmanlarının eğitilmesi ve alternatif çözümler için “Onlara Hayallerini Verin” eylemine destek verin.
Engelli ayrımcılığına, “Dur!” deyin. (Murat Kefeli)
DESTEK VERELİM
Murat Kefeli, müthiş biri. Yıllar evvel, gözlerinde sorunlar başladığı zaman, ben de kendisiyle röportaj yapmıştım.
Bu genç adam, çok az görebilmesine ve duyabilmesine rağmen çok güzel kitaplar yazdı. Kendi başına yaşıyor ve hayatını idame ettirebiliyor.
Farklı bir engelli. Kendisine acınmasını, hatta merhamet duyulmasını bile reddediyor. Bunu da saygıyla karşılıyorum. Sitesini açtığınızda şunlar yazıyor:
“Türkiye’de yaygın kanı şu: ‘Trajedi, her zaman daha fazla okunur!’
Sadece benimle ilgili olanlarda değil, birçok engelli haberinde aynı mantık işliyor.
Yazılan haberlerin çoğu, bazen iyi niyetle, bazen kasıtlı dramatize ediliyor. Ve iş ‘trajedi’ noktasına varıyor.”
Oysa Murat Kefeli alanında iddialı biri.
O yaptığı işle, değerlendirilmek istiyor.
Yaptığı işle, öne çıkmak istiyor.
Bireysel başarılarından söz edilsin istiyor.
“Hayret! Görmeyen, duymayan adam nasıl kitap yazmış? İnsanlarla, avuç içi alfabesiyle nasıl anlaşıyor? Bilgisayarı nasıl kullanıyor?” vesaire vesaire gibi sorulardan, yorumlardan, ah-vah denmesinden, feci halde bıkmış durumda.
Onun böyle sorunları yok.
O, hemen hemen her şeyi başına halledebiliyor.
Eski mesleği “bilgi teknolojileri uzmanlığı” olduğu için, bilgisayarı, programlama yapabilecek seviyede kullanabiliyor. Bazen çılgınlık yapıp, web sitesi kodladığı bile oluyor.
Şu anda da hakkını arıyor!
O engelli olduğu için acınılmasını istemiyor, hakkını istiyor! Hepimiz ona destek verelim...
Hamiş: Murat Kefeli’ye ulaşmak için : m.k@muratkefeli.com.tr
Facebook: http://facebook.com/mrtkfl
Twitter: http://twitter.com/mkefeli
Kadın car car konuşunca erkek de öldürüyor!
OHA diyorum.
Başka bir şey diyemiyorum.
Sibel Üresin’in, “Kadın car car konuşunca, erkek de öldürüyor!” şeklindeki muazzam (!) psikolojik, sosyolojik, demogojik açıklamasını, herkes gibi ben de esefle okudum.
Kendisini tebrik ediyorum.
“Erkekler, kadınları öldürüyor” diye alkışlayacak neredeyse!
Hakikaten söylenecek laf bulmak zor.
Yazıklar olsun.
Bu tür insanların zavallı gizli megalomanlar olduğunu düşünüyorum, öyle ya da böyle gündeme gelmek, kendilerinden söz ettirmek istiyorlar.
Ve bakın ben de yazdım, başarıyorlar.
Ne diyeyim, Allah ıslah etsin!
Kiminle dans ettiğini bilmeyen kanser hücreleri
TOMRİS Giritlioğlu’nun kanserine dair anlattığı bir anekdot vardı, pazar günkü röportaja sığmadı, yayınlayamadım. Buraya aldım, çünkü çok hoşuma gitti, buyurun birlikte okuyalım...
Cevdet Mercan diye bir yönetmen arkadaşım var, kansere yakalandığımı duyunca, bize, ofise koşuyor ve soruyor, “Gerçekten akciğer kanseri mi?” Haberin doğru olduğunu öğrenince koca adam, birden bire ağlamaya başlıyor. O sırada, eski asistanım Ahmet, ki o da beni çok sever, “Abi” diyor, “Deli misin Tomris Hanım için değil, o zavallı hücreler için üzül! Kiminle dans ettiklerini, nasıl bir vücutta oldukları bilmiyorlar. Anladıklarında, yandım
Allah deyip kaçacaklar...”
Gerçekten de öyle oluyor.
Tomris Giritlioğlu şu an çok iyi.
Hep böyle olması ve hastalığın bir daha geri gelmemesi dileğiyle...
Göz uzmanı Cafer Bayramoğlu benim rahmetli babamdır
PAZAR günkü Tomris Giritlioğlu röportajınızda adı geçen “Dr. Cafer Bey” göz uzmanı Cafer Bayramoğlu olup, kendisi benim rahmetli babamdır. Sözü edilen olay ve değişik tedavi konusu, benim şimdiye kadar duymadığım bir hikâyeydi. Dolayısıyla çok duygulandırdı ve onurlandırdı. Rahmetli babam vefat edeli tam 25 sene oldu, hâlâ onunla ilgili anekdotlar duyarım. Ama bu farklı, babam 50 sene önce İsviçreli meslektaşlarının daha cesaret edemediği bir şeyi başarmış görünüyor. Bu anıyı bizimle paylaştığınız için çok çok teşekkür ederiz. (Recep Bayramoğlu.)
- Asıl ben size, “ses” verdiğiniz için teşekkür ederim. Tomris Giritlioğlu babanızın soyadını anımsayamadı çünkü dediğiniz gibi olayın üzerinden tam 50 sene geçmiş. Ama babanızın kendisine uyguladığı tedaviyi hiç unutmamış. İşte hayat böyle, bazen bir şey yaparsın ve 50 sene hatırlanırsın! Ne mutlu böyle bir babanın evladı olmak. Onu bu vesileyle tekrar anmış olduk, sevgiler.
Paylaş