Paylaş
Öğretmen okulu,kız imam hatibe çevrilmekten vazgeçildi!
Günün en güzel haberi benim için...
Demek ki, oluyor...
Bazen mutlu sona ulaşılabiliyor...
Kimseyi kırmayacak orta bir çözüm bulunabiliyor.
Helal olsun herkese!
Velilere, sessiz okuma eylemi yapan öğrencilere, Okul Aile Birliği’ne, öğretmenlere, Afyonkarahisar Milletvekili Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na, hassasiyet gösteren herkese, özellikle de Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya...
Afyon’daki Afyonkarahisar Anadolu Öğretmen Lisesi’nin kız imam hatip lisesine dönüştürülecekti.
Türkiye birincileri çıkarmış bir okuldu, veliler haklı olarak itiraz ettiler.
“İmam hatip lisesine karşı değiliz. Ama üniversite sınavında birinci çıkaran okulumuzun da kapanmasını istemiyoruz” dediler.
Formül bulundu.
Bakan Veysel Eroğlu açıkladı: Öğretmen Lisesi, Prof. Dr. Kamil Miras Anadolu Lisesi olarak hizmet verecek. Okulun tercih kılavuzlarındaki ismi de bu şekilde görünecek. Kız imam hatip lisesine gitmek isteyen öğrenciler, yeni binaları yapılana kadar bu okulda misafir edilip, eğitim görecekler.
Yaşasın!
TÜRK TEPE YÖNETİCİLERİ BATI'DA AVANTAJLI
AYŞEGÜL İldeniz, Intel Yeni Teknolojiler Dünya Başkan Yardımcısı. Teknoloji, kadın ve gelecek konuştuk. Cumartesi başlayan röportaj bugün devam ediyor...
TÜSİAD, OESD, Türkiye Bilişim Vakfı, KAGİDER... Hepsine üyesiniz. Ulaşmak istediğiniz hedef nedir?
-Benim birkaç takıntım var, onları hayata geçirmeye çalışıyorum. Birincisi, gelişmekte olan ülkelerde teknolojinin yaygınlaşması. Bunun için de elimden geleni yapıyorum. İkincisi de biz kadınların teknolojiyi daha çok kullanması. Ülkemizde mesela, kadınlar teknolojiyi erkeklerin üçte biri oranında kullanıyor. Oysa eğitim seviyemiz aynı ama istatistiklere göre, oran üçte bir...
Neden?
-Kültürel sebepler söz konusu. Kadınlara “Sen bilgisayara dokunma!” deniyor. 95’de Kadın ve Bilişim Platformu’nu kurduğumuz zaman, bir hanımefendi kalktı ve söz aldı, “Buraya gelmek için şu kadar otobüs değiştirdim, sonra yürüdüm, anlayacağınız inanılmaz yol teptim. Kocamın da haberi yok. Neden geldim biliyor musunuz? Evdeki bilgisayara dokunmama ne çocuklarım ne da kocam izin veriyor. “Bozarsın!” diyorlar. Ben teknoloji öğrenmek istiyorum. Benim böyle bir derdim var!” dedi. “Harika” dedim. Budur işte! “Benim de öğretmek gibi bir derdim var!” Aslında mesele onlara balık verip karınlarını doyurmak değil, balık tutmayı öğretmek. Nitekim Afrika’da 2.5 milyon öğretmene, 350 bin öğrenciye ulaştık. Teknolojiyle insanların hayatlarını dönüştürdük. Bu saydığınız forumların hepsi, Türkiye’nin inovasyon, teknoloji ve eğitim konusunda sıçraması için çabalayan yerler. Ben de çorbada tuzumun olmasını istiyorum, o yüzden çabalıyorum.
HEM DOĞULUYUZ HEM BATILIYIZ
Uluslararası şirketlerde Türk olmanın avantajları var mı?
-Olmaz mı? Bir kere biz krizlere çok alışığız. Hem Doğulu hem Batılıyız. İkisinin kombinasyonu şahane bir şey. İnsan gerektiğinde iş bitirici olmalı, “Bir şey olmaz! Hallederiz” diyebilmeli, bizde o var, diyebiliyoruz. Demekle kalmayıp, gerçekten iş bitiriyoruz. Bu daha çok Doğulu bir davranış biçimi. Buna ek olarak Batı’nın disiplini ve analitik yaklaşımına da sahipsek, tamamdır. Bizim Türk tepe yöneticilerinde bu ikisi birden var, o yüzden bu kadar yükselebiliyorlar. Yani hem IQ’ları hem EQ’ları yüksek.
KOLEKTİF ZEKÂNIN DURDURULABİLME OLASILIĞI YOK!
10 yıl sonra nüfusun 5 katı kadar “akıllı nesne” olacak diyorsunuz. Neden olması gerekiyor? Şirketler para kazansın diye mi?
-Hayır hayır! Hiçbir şeyin olması gerekmiyor. Ama teknolojinin gelişimi o kadar hızlı ki, biz istesek de istemesek de olacak. Şu an 7 milyar farklı zekâ var dünyada. Ve 7 milyar insan farklı bakış açılarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyor. Muhteşem bir şey aslında bu! Bu “kolektif zekâ”nın durdurulabilme olasılığı yok. Ama tabii ilerleyen teknolojiyle çok iyi şeyler yapabiliriz, berbat şeyler de! İnsanların her ikisini de yapabildiğini görüyoruz. Teknoloji özel hayat konusunda başa dert olabiliyor. İnsanların birbirlerine nasıl davrandıkları ve bilgileri birbirlerinin aleyhinde kullanıp kullanmayacakları. Ya da devletlerin bu bilgileri ne yönde kullanacağı. Çok bilinmeyen var...
Tabii hukuk da ona göre şekillenecek...
-Evet. Amerika’da en sıcak tartışma bugün bu. “Çok yasa yaparsak kısıtlayıcı olur. Hiç yasa yapmazsak, insanların haklarına tecavüz edilme olanağı var. Denge neresi?” Gözlük gibi, saat gibi, zıbın gibi nesneler piyasaya sürüldüğünde, bu bilgiler nereye gitmeli, kime gitmeli, kimler sahip olmalı? Bunların her birini yavaş yavaş çözmemiz gerekiyor.
Bunlara tepki olarak bir gün “sadeliğe dönüş” olmayacak mı?
-Tarihte böyle akımlar başarılı olamamış. Şu an dünya “global bir köy”. 7 milyarın sofistikasyonu aynı seviyeye geldi, bir geri dönüşün olabileceğini zannetmiyorum. Örnek vereyim, iki yıl önce Etiyopya’ya trekking’e gittim, kuş uçmaz kervan geçmez dağlara çıktım. Yanıma da 17 yaşında rehber bir çocuk aldım. Etiyopya’da 3G yok, 2G üzerinde bağlanıyorlar. Çocuğun birinci cümlesi, “Benim adı Joe, memnun oldum. Facebook’tan arkadaş olabilir miyiz?” Dedim ki “İnternet yok ki burada.” Elinde çok eski Nokia vardı ya, 15 dakikada 2G ile bağlanıp arkadaş oldu. Bunu görünce dedim ki, “İnsanlık olarak artık belli bir noktayı artık çoktan geçmişiz...”
22 YAŞINDA AMA BENDEN 5 KAT İLERDE!
Her şey sürekli değişiyor. Sizin de, “Aman Allah’ım ‘update’ olmam lazım” dediğiniz oluyor mu? Yetişemediğiniz, kendinizi geri hissettiğiniz...
- Tabii, elbette. Her gün. Bir örnek vereceğim size. İstanbul’daki elemanlarımdan birkaç tanesini yanımda götürdüm. Biri de henüz 22 yaşında. Robert’li ve Boğaziçili bir bızdık. Neden onu da götürdüm? Benden 5 kat daha ileride olduğu için. Her şeyi biliyor. Çünkü o bir genç ve arkadaşlarının neler yaptığını biliyor, internette en cool şeyin ne olduğunu biliyor. İşte benim böyle küçük kanallarım var. Beni onlar besliyorlar. Gözeneklerimi açık tutmak için böyle şahane insanlar topluyorum etrafıma...
Paylaş