Paylaş
Çok renkli ve enerjik bir ikili onlar! Richard Moore, insanın ezberini bozan bir diplomat. Çünkü ne sorsanız cevap veriyor. Çok açıksözlü, diplomatik yanıtlar vermiyor. Ama görme engelli eşi Maggie’yi tek geçerim! Hınzır bir zekâya sahip. Bu arada Türkiye’yi, görme engellilerin hayatını kolaylaştıracak rehber köpeklerle tanıştıran da Maggie. Hatta hızını alamadı, bir dernek kurdu. İlk başlarda bu dünya güzeli köpekler her yere giremiyordu. Maggie’nin onların önemini anlatmasıyla yavaş yavaş birtakım değişiklikler olmaya ve böyle bir bilinç yerleşmeye başladı. Moore çifti 5 hafta sonra ülkemizden ayrılıyor ama Türkiye için yaptıkları güzel şeyler, uzun zaman konuşulacak...
İngilizler sanıldığı gibi soğuk manipülatif, sinsi ve fitneci yaratıklar değil!
- Siz gelmiş geçmiş en renkli, en sevilen diplomatlardan birisiniz. Mesafeli bir İngiliz de değilsiniz...
Teşekkürler. Doğru, pek mesafeli değilim. Türkiye’de bazı önyargılar var. Mesela biz İngilizler de sanıldığı gibi soğuk, manipülatif, sinsi, fitneci yaratıklar değiliz!
Maggie: Richard çok açıksözlü biri. Belki de yarı İrlandalı olduğu içindir. Zaten sosyal medyada biri ona, “Siz bir İngiliz’den daha sıcakkanlısınız” dediğinde mutlaka biri çıkıp, “Ya o zaten İngiliz değil! Yarı İrlandalı” diyor.
Richard: Espri bir yana, benim görevim, ülkemi doğru şekilde temsil etmek. Bizler sanıldığı kadar resmi insanlar değiliz. Hatta Türkler, özellikle de bürokratik hayatta bizden daha resmi. Bana herkes Richard diyebilir, demeli. Çünkü benim adım bu. Ama genelde Türkiye’de Richard Bey ya da sayın büyükelçi demeyi tercih ediyorlar. Ben de artık Richard’da ısrar etmekten vazgeçtim!
Gideceğiz diye yıkılmış durumdayız!
- 5 hafta sonra gidiyorsunuz. Gideceğiniz için üzülüyor musunuz?
Maggie: Ben yıkılmış durumdayım!
- Bir sonraki görev yeri neresi?
Richard: Londra’ya dönüyoruz. Diplomaside bununla ilgili bir espri var. Başkente dönmeye “capital punishment” deniyor. Yani “idam cezası!”
2018’de İngiliz turistler Türkiye’ye gelmeye hazırlanıyor
- İngilizlere “Türkiye’ye gitmeyin, tehlikeli” uyarısı yapılıyor mu?
Hayır, böyle bir şey asla yok. Biz gidilmesin şeklinde bir uyarı yapmıyoruz. Ingiliz turistlerin gelmesinden memnuniyet duyuyoruz. “Taksiciler konusunda dikkatli olun” gibi tavsiyeler var ama. Bazı potansiyel risklere de değiniliyor, terör bunlardan biri. Son birkaç yılda olanlar düşünüldüğünde bunu yok sayamazsınız. Ama çok dengeli bir dil söz konusu. Çoğu insan da zaten güvenli bir şekilde seyahat etti Türkiye’de. 2015’te 2.5 milyon kişi geldi, 2016’da 1.7 milyon kişiye indi, 2017’de bu rakam biraz daha indi. Ama Britanya’daki tur şirketleri 2018 için talebin arttığını söylüyor. Terör ve güvenlikle ilgili şimdiki sakin durumun devam etmesi halinde (tahtaya vuruyor) Britanyalı turistlerin geri geleceğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye harika bir yer. Bence turizm değeri İspanya’dan daha yüksek ve İngiltere’ye hiç uzak değil...
O Bir Twitter fenomeni
- Sosyal medyada ve Twitter’da çok aktifsiniz ve mizah yeteneğiniz konuşuluyor... Diplomatlar daha diplomatiktir, siz nasıl bu kadar komplekssizsiniz?
Bence sosyal medya, özellikle de Twitter bir yayıncılık alanı değil. Bence orası bir iletişim kurma ve sohbet etme ortamı...
- Siz yazılanlara kendiniz mi cevap veriyorsunuz?
Elbette. Oradaki her zaman benim, bu benim dilim. Aksi takdirde insanlar sahteliği fark eder.
- Bazen yazarken endişeleniyor musunuz, “Bunu yazmalı mıyım” diye?
Oluyor, bazen hata da yapıyorumdur. Sosyal medya riskli bir alan, buna hazır olmalısınız. Bence harika olan şu: Dışişleri Bakanlığımız bizim risk almamıza izin veriyor!
- Yani izin almanıza gerek yok...
Yok canım. Zaten sosyal medyada hazırcevap olmalısınız. Bazı eski kafalı dışişleri bakanlıkları açısından belki başkente, “Şu kadar karakterde bunu söyleyebilir miyim?” diye sormak gerekir, ama onlardan da 4 gün sonra cevap gelecektir! Bizim için geçerli değil bu. Türkiye için de değil, gayet iyi kullanıyorlar. İşin mizah kısmına gelince; bu benim kişiliğimin bir parçası. Hele hele saçma ve çılgın komplo teorileriyle karşı karşıyaysanız işi mizaha vurmaktan başka çare yok!
- Oluyor mu böyle şeyler?
Hem de nasıl! Sanırım referandum öncesindeydi. Arabayla eve dönüyorduk, Dolmabahçe’nin önünden geçtik. Bahardı ve laleler harika görünüyordu. Fotoğraf çektim ve “Harika değil mi? Havada bahar kokusu var” gibi bir şey yazdım. Çılgın bir adam, üç tane saldırgan tweet’le, “Bahardan bahsediyor, anladınız değil mi, Erdoğan’ı devirmeye çalışıyor. İnsanların “hayır” oyu vermesini sağlamaya çalışıyor” diye yazdı ve Gezi’ye gönderme yaptı. Gerçekten delirmiş! Buna nasıl cevap verirsiniz ki? Ya bu görüşlerinin temelsiz olduğunu açıklayan ciddi bir şeyler yazarsınız ya da benim yaptığımı yaparsınız. Ben, “Of ya, bu aptal kim?” diye yazdım. Galiba 57 bin beğeni aldı!!!
- Büyükelçi eşi olmak nasıl bir şey?
Doğrusu başlarda gergindim. Sürekli resmi davranmam gerekeceği konusunda endişelerim vardı. Eşimi çok seviyorum ve onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. Fakat kendim gibi olmamın bir sorun yaratmayacağını anlamam çok zaman almadı. Yani son derece keyifli bir şey büyükelçi eşi olmak! Richard esprili biri, ben de eğlenmeyi ve gülmeyi severim.
- Siz de diplomatsınız aslında...
Evet ama ben isteyerek kariyerime ara verdim. İkimizin birden görev yapması mümkün olmayacaktı.
- Gittiğiniz her yerde, ülke halkıyla uyum sağlamak yorucu değil mi?
Hiç değil! İşin en sevdiğim tarafı bu aslında. Bir ülkede uzun süre kalıp, o ülkenin insanlarını anlamaya çalışmak harika bir ayrıcalık. Bir de şunu seviyorum: Yeni bir yere gittiğinizde, kimse sizi tanımıyor, kimsenin sizin kim olduğunuzla ilgili bir fikri yok. Yani birkaç yılda bir, yeni arkadaşlar ediniyor, kendinizi yeni baştan yaratabiliyorsunuz!
GÖRME ENGELİM GENETİK BİR HASTALIKTAN
- Ne zaman görme engelli oldunuz?
Benimki genetik bir durum. 10 yaşına kadar görüyordum. Sonra çok ani bir şekilde yüzde 90 görme kaybı yaşadım. 30 yaşında kalanın yüzde 50’sini, 40 yaşında da yarısını kaybettim. Şu anda yüzde 3 oranında görebiliyorum.
- Görme engelli olup, Türkiye gibi bir ülkede yaşamak zor değil mi?
Engellilik konusunda, İngiltere’de galiba daha iyi bir altyapıya sahibiz. Kaldırımlar daha iyi, trafik ışıklarında dokunarak algılanabilen özellikler var, ne zaman karşıya geçebileceğinizi anlıyorsunuz. Bizi destekleyen kanunlar var. Örneğin İngiltere’de bir rehber köpekle bir yere gitmek istediğinizde, yasaya göre sizi içeri almak zorundalar. Yani dükkân sahibinin, “Giremezsiniz!” deme hakkı yok. Taksi şoförü sizi arabaya almak zorunda, yoksa ağır bir para cezası alır...
O Star... Bir rehber köpek!
NASIL ALMAZSINIZ İÇERİ??!
- Türkiye’de durum nasıl? Rehber köpeğiniz Star sizinle her yere gelebiliyor mu?
Son dört yıl içinde yaşadığımız değişim inanılmaz! Artık neredeyse hiç sorun yaşamıyoruz! Bundan tabii sık sık medyanın önüne çıkıp “Rehber köpek nedir?”i anlatmış olmamızın payı büyük. Türkiye’de de insanlar bu köpekleri benimsemiş durumda. Zaten bir yerden içeri girmeme izin vermediklerinde, benim bir şey söylememe gerek kalmıyor. Etraftaki insanlar birdenbire, “O Star! O bir rehber köpek, nasıl almazsınız içeri!” diye bağırmaya başlıyor...
ÜÇ YIL ÖNCE KÖPEĞİMİZ VAR DİYE BİZİ UÇAKTAN ATTILAR!
- Türkiye’deki görme engelliler de rehber köpek edinmeye başladılar mı?
Evet. Üç sene önce bir dernek kurduk. İki Türk eğitmenimiz var. İkincisi de İngiltere’deki eğitimini tamamlamak üzere. Her eğitmenimiz bir yılda 10 kadar köpek eğitebiliyor. Giderek büyüyoruz. Ama bir rehber köpek derneğini sıfırdan kurmak ve geliştirmek kolay olmadı. Fakat yine de inanılmaz bir değişim yaşadığımızı söyleyebilirim. Üç yıl önce İngiltere’ye giden bir charter uçağından kaptan pilot bizi attı. Yanımızda Star var diye! Düşünün, durum o kadar vahimdi...
- Fenaymış!
Evet, anlatamadık derdimizi!
- Kaç yıldır Star sizinle birlikte?
5 yıldır. Aralıkta 7 yaşında olacak. Benden önce bir bakıcı aileyle yaşadı ve 20 ay eğitim gördü. Ben Türkiye’den ayrıldıktan sonra da bu dernek devam edecek. Derneğimizin başkanı da bir Türk. Eğitmenlerimiz de Türk. Köpeklere bakan aileler de Türk. Biz ilk aşamada destek verebildiğimiz için çok mutluyuz, artık onlar kendi başına devam edecek...
*Fotoğraflar: İbrahim YURTBAY
Paylaş