Paylaş
Geçen hafta 78 kiloda mide küçültme ameliyatı sırasında hayatını kaybeden Özge Şeker’i yazdım.
Özge, toprağın altında ama bir sürü kişi hâlâ zayıflama derdinde.
Ve mide küçültme ameliyatları bir “çare” gibi sunuluyor. Evet morbid obezler için gerçekten de bir çare. Sağlık alanında çığır açan bir ameliyat. Ama şurası iyice anlaşılmalı ki, mide küçültme ameliyatları, zayıflama merakı operasyonları değil.
Sanki çok kolaymış, olursun ve sonra iştahın kesilir ve kendiliğinden zayıflarmışsın gibi algılanıyor.
Bu algı yanlış.
Zannedildiği kadar kolay da değil. Bugün ve yarın, bu alana 30 senesini vermiş, değerli ve deneyimli bir hocanın, bir cerrahın Prof. Dr. Ahmet Gökhan Türkçapar’ın konu hakkındaki görüşlerini okuyacaksınız.
- Hepimiz biliyoruz ki obezite cerrahisi faydalı bir şey. Siz morbid obezlerin hayatını kurtarıyorsunuz, onların hayatlarını uzatıyorsunuz. Bunun aksini iddia etmek mümkün değil. Ama soruyorum hocam: Obezite cerrahisiyle, zayıflama merakı cerrahisi aynı şey mi?
Kesinlikle değil! Obezite cerrahisi, tamamıyla sağlık parametrelerini birleştiren ve o amaca hizmet eden bir ameliyat. Güzellik, bizim hedefimizin dışında. Olsa olsa dolaylı bir sonuçtur...
- Siz bir obezite cerrahı olarak, estetik cerrahi, yağ alma ya da rekonstruktif cerrahi gibi alanlarla uğraşmıyorsunuz...
Hayır. Burada söz konusu olan, vücutta biriken yağların yapmış olduğu kalp, akciğer, dizler, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi metabolik sendroma yol açan bu tablonun iyileşmesi...
- Peki ilk nerede, ne zaman, ne amaçla yapılmış?
60’lı yıllarda, kiloları verdirmek için Amerika’da planlanmaya başlanmış. Ama görülmüş ki, hastalar daha birinci ayda şekerden kurtuluyor, insulinsüz idare edecek hale geliyorlar. Haliyle şaşırıyorlar: “Nasıl oluyor? Bu mekanizma nasıl işliyor?” Ve araştırmaya başlıyorlar.
- Nasıl bir sonuç çıkıyor?
Midemiz ve bağırsaklarımız birçok hormon salgılıyor. İşte bu cerrahi, bu hormonda da bir değişiklik yapıyor. Ve daha kiloyu verdirmeden, ilk aylar içerisinde şeker, karaciğer yağlanması, uyku apnesi gibi sorunları çözüyor. Bu ameliyatın, metobolik parametreyi düzelten bir ameliyat olması, tıpta çok çok önemli bir bulgu.
- Şu an dünyada ne kadar yaygın?
Amerika’da şişmanlık cerrahisi ameliyatları genel cerrahi alanında safrakesesi ameliyatı sonrası en çok yapılan ikinci ameliyat. Bakın, Sağlık Örgütü’nün 2012 verilerine göre, bütün dünyada 4 milyon kişi şişmanlıktan öldü. Stephan Hawkings de İsveç’te yaptığı bir konuşmada dedi ki, “Biz, uzaylılar, dünyayı işgal edecek ve dünyanın sonu öyle gelecek zannediyorduk. Şimdi anlıyoruz ki, obeziteden gelecek. Gelecekte obezite dünyanın meselesi olacak. Mutlaka bununla uğraşılması lazım!” Bu yüzden de bu ameliyatlar çok önemli...
- Bu ameliyatların önemli olduğu konusunda hemfikiriz ama biz aynı zamanda, 70-80 kiloluk insanların zayıflamak için bu ameliyatlara girdiğini okuyoruz, görüyoruz... Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok üzücü...
- Onların haberlerini okumak, bir ameliyatla güzelleştiklerini görmek, başka zayıflamak isteyen hastalar için özendirici olmuyor mu?
Elbette oluyor. Bakın, tüp mide ya da mide küçültme dediğimiz ameliyat, özellikle son 10 yılda gündeme geldi. Daha önceki ameliyatlar, mideyi ve bağırsağı ilgilendiren ameliyatlardı ve yapımı çok zordu. Ben 10 uzman yetiştirdim, ama hiçbiri devam etmek istemedi. Ama sonradan çıkan “tüp mide” dediğimiz, mideyi, boydan boya kesen ve bir boru haline getiren “mide küçültme ameliyatı” daha kolay geldi ve yeterli mide ameliyatı tecrübesi olmadan cerrahlar bu alana yöneldi.
- Peki bu ameliyatın özelliği ne?
Vücudu hiç değiştirmiyoruz. Sadece midenin depo görevini çıkarıyoruz. Bu depo görevi çıktıktan sonra, hastanın iştahı çok çok azalıyor. Diyetlerde bu yoktur, en büyük üstünlük bu. İkincisi, insanın midesi genişlediği zaman, yani midesi dolduğu zaman, basınçla serotonin hormonu ve endorfin salgılar, mutluluk hormonu yani. O yüzden duygusal yeme bozukluğu diye bir şey var. O yüzden depresyonda çok yiyoruz. Tüp mide de; mide, boru haline geldiği ve altında bir kapak olduğu için yüksek bir basınç oluşuyor ve inanılmaz bir serotonin salgılanıyor. Dolayısıyla insanlar, çok az gıdayla mutlu olabiliyorlar! Mide küçültme ameliyatları, iştahı kesip, en önemlisi şeker hastalığını da düzeltince, cerrahi dünyasında bir devrim anlamına geldi! Talep de patladı tabii. Pek çok cerrah bu ameliyatlara yöneldi. Ama bir sorun vardı: Altta bir kapak var, tecrübeniz azsa, altta kaçak olma olasılığı var. Tecrübeniz azsa, yüksek basınç nedeni ile tüpün üst ucundan kaçak olma olasılığı var. Yani mide suyunun dışarı kaçması...
- Geçen hafta yazdığım, bu ameliyat sonrası hayatını kaybeden Özge Şeker vakasında olduğu gibi...
Evet. Aynen öyle. O vakada bir kaçak olmuş. Midenin içinde kalması gereken yiyecekler ve su, karnın içine kaçmış. Asla olmaması gereken bir şey. Dünya genelinde bunun oranı yüzde bir. Tecrübeyle ilişkisi var mı? Var. Kullanılan malzemeyle ilişkisi var mı? Var. Türkiye’de bu altyapı olmadan, bu işin kadim bir geçmişi olmadan, bir sürü cerrah bu işe girdi. Bir de sağlık sisteminde bir değişim oldu. İş, prime döndü. Cerrahlar, vaka başına para kazanan insanlar haline geldi. Ve ne oldu? Tüp mide ameliyatları dünyada devrim yaparken, ülkeler ekonomilerini böyle düzeltirken, Türkiye’de biraz her şey gereğinden fazla hızlı oldu. Biraz da iş, çığırından çıktı. Genel kural, vücut kitle endeksi 35’in üzerinde olanlar bu ameliyatı olabilir. Şeker hastalığı varsa vücut kitle indeksi 32.5’e kadar yapılabilir.
- Hayatını kaybeden Özge’nin şeker hastalığı yoktu... Sıkı bir denetim yok gibi, isteyen bu ameliyatı olabiliyor...
Dediğim gibi, giderek artan taleple birlikte, suistimaller başladı. En büyük sorun da bilgisizlik. Biz bilim dünyası olarak çabaladık halkımıza anlatmaya, ama bazı sanatçılar ameliyat olup kilo verince konuşulmaya başladı bu ameliyatlar. Tabii magazin dünyasının haberleri olarak. Ve güzellik zayıflık olarak yansıdı. Bunu gören tıp sektörü de suistimallere başladı. N’oldu? Kiloyla oynamalar, ameliyatı ucuza yapmalar, bir aleti on defa kullanmalar, yeterli birikimi olmadan, “Çok para getiriyor!” diye işin üzerine atlamalar, “Falanca abinin yanında çalıştım, öğrendim” diyerek ameliyata girmeler...
YARIN: Cerrah, işini bitiriyor ve olay mahalinden uzaklaşıyor. Başarıyla tamamlamış olması ya da cerrahın şahane bir cerrah olması durumu değiştirmiyor. Hasta, psikolojik olarak, sorunlarıyla baş başa yalnız kalıyor. Oysa iş, ameliyatla bitmiyor. Asıl ondan sonrası önemli...
Paylaş