NE KANSERi!Pankreasımdan kist aldırdım

İlk defa Türkiye’de bireysel spor yapan birine başbakan destek çıktı. Çok da iyi yaptı. 8 kere dünya rekoru kıran Yasemin Dalkılıç, Başbakan Tayyip Erdoğan sayesinde sponsor buldu.

5 yıl ara verdiği serbest dalışa aralık ayının sonunda geri dönüyor, yeni bir rekor dememesiyle. Fakat Dalkılıç gündeme, bu haberden çok pankreas kanserine yakalanmasıyla oturdu. Meğer 5 yıl boyunca pankreas kanseriyle mücadele etmiş ve kanseri yenmişti. Haberi okuyunca “Vay be” dedim ama ne yalan söyleyeyim, biraz da şüpheye düştüm. Çünkü söz konusu kanser türü, en ölümcül olanlarından biriydi. Bir telefonla gerçek ortaya çıktı. Yoksa sizin haberiniz yok mu? Tamamen bir yanlış anlaşılma... Okuyun öğrenin...

Hamiş:Dalkılıç’ın sevenleri, onunla ilgili bütün gelişmeleri www.yasemindalkilic.com’dan takip edebilirler.
/images/100/0x0/55eb4d65f018fbb8f8b87dca
Ben sizinle bir “mucize haberi” yapmaya hazırlanıyorum. Kanseri yenmişsiniz, doğru mu?
- Alakası yok!

Nasıl yani? 5 yıldır pankreas kanseriyle mücadele ettiğiniz ve kanseri yendiğiniz yazıldı çizildi...
- Allah korusun, ben kansere filan yakalanmadım! Yanlış haber! Anadolu Ajansı, benimle Miami’de röportaj yaptı. Ben de 5 sene önce pankreasımdan kist aldırdığımı anlattım. Daha doğrusu yazdım, röportaj yazılı bir röportajdı. “Performansımda ani iniş-çıkışlar vardı, check-up’a gittim. Etrafı zarla kaplı, hiçbir yere sıçramayan, içi iyi huylu bir kiste rastladılar. Damarlı bir yapısı olduğu için, çok fazla kan çekiyormuş. Bana zararı olmamasına rağmen performansımdaki ani iniş-çıkışlara engel olmak için aldılar. Bitti gitti” dedim.

Eeee? Pankreas kanserine yakalandığınızı nereden çıkardılar?
- Bilsem... “Birkaç hafta sonra iyileştim, 5 yıldır da iyiyim” dedim, “Nüksetmedi, herhangi bir terapi filan da görmedim.” Aynen böyle yazdım. Ama Anadolu Ajansı, “5 yıl boyunca tümörden kaynaklanan hastalıkla savaştı” diye geçmiş haberi. Gazeteler de, “Yasemin Dalkılıç 5 yıl boyunca savaştı, pankreas kanserini yendi” diye aktarmışlar.

Ama röportajı yazılı verdiğinizi söylüyorsunuz...
- Evet, röportajı yapan kişi çok meşguldü, Hidayet’in maçından başka bir yere koşuşturuyordu. Yazdığım mail’i okumuş ama sanırım yanında değilmiş, ona orada anlattıklarımı kafasından yazıp, yollamış. Dikkatsizlikten, “5 yıl boyunca bununla savaştı” demiş, herkes de üzerine başka bir şey ekleyince, beni pankreas kanseri yaptılar...

Tepkiniz ne oldu görünce...
- Ben değil de, annem üzüntüden perişan oldu. Ben alıştım bu tür yanlış haberlere. Milyonlarca arkadaşım, akrabam, “Hiç haberimiz yoktu! Vah vah kanser mi oldun, keşke yanında olabilseydik” diye aradı. Sadece beni değil, annemi, babamı, ablamı... Basın danışmanım insanlara laf yetiştirmekten hastanelik oldu.

İLLA SKANDALINIZ OLACAK

Skandallara, felaket haberlerine inanmak; başarılara inanmaktan daha mı kolay!

- Maalesef öyle. Ben 8 dünya rekoru kırmama rağmen, serbest dalışı 5 sene bıraktım. En büyük etkenlerden biri de, bu alakasız gündemden yorulmuş ve tükenmiş olmamdı. Bir sürü saçma sapan şey yazıldı hakkımda. Geri geldim, yine aynı şeyler devam. Ama yapacak bir şey yok, bizim ülkemiz böyle...

İnsan hangi kavramlarla Türkiye’de haber oluyor?
- Yaptığınız işi, iyi yapmanız yeterli olmuyor. Haber olabilmek için başka şeyler gerekiyor.

Ne gibi?
- Bir tür skandalınız olacak! Yoksa, haber olamıyorsunuz. Bana da sanırım bir felaket yakıştırmaya çalıştılar. Ne acıdır ki, Başbakan’ın destek olmasıyla, serbest dalışa yeniden dönecek olmamla değil de, kanseri yenmekle haber oluyorum. Müthiş haber de, ben kanser değilim! Ama tabii haberci arkadaşların da işi zor, ben dekolte giyen, seksi pozlar veren, yeni ya da eski sevgilileriyle gündeme gelen biri hiç olmadım. Dünya rekorları kırıyor olmam da, belli ki bir yere kadar ilginç, tabii bu hastalık haberinin üzerine atladılar. Ama işin gerçeği, artık bu tür haberlerden etkilenmiyorum. Geçmişte zaten hakkımda bir sürü saçma sapan şey yazıldı...

Bir hatırlayalım...
- İlk rekorumdan sonra Türkiye Sualtı Federasyonu’yla çok tatsız şeyler yaşandı. Gerçekleştirdiğim rekorları tanımadılar...

Neden?
- Dünyada uluslararası bir serbest dalış federasyonu var. Ama Türkiye, bu federasyonda temsil edilmiyor, çünkü Türkiye’de Sualtı Federasyonu var, ama serbest dalış branşı, bizim yaptığımız şekilde yok.

Siz de rekorlarınızı yurtdışındaki federasyondan mı onaylatıyorsunuz?
- Evet. Uluslararası federasyona başvuruyorsunuz, oradan hakemler geliyor, siz dalışınızı gerçekleştiriyorsunuz, başarırsanız, rekorunuzu teslim ediyorlar. Tüm dünyada geçerli oluyor. Türkiye hariç!

Nasıl yani?
- O yıllarda, Türkiye’deki bu federasyonun başkanı, benim güvenlik dalgıçlarımı kendi kadrosundan seçip göndermek istedi. Ben de, “Güvenliğim her şeyden önemli, bildiğim insanlarla çalışmak zorundayım. Sizin bu konuda bir geçmişiniz, bir altyapınız yok” dedim. Bu da bir kırgınlık yarattı.

Güvenlik dalgıçları, siz dalış yaparken suyun içindeki adamlar mı?
- Evet, her 15 metrede bir tüple bekleyen, her tür acil duruma hazır olan dalgıçlar. Federasyonun herhangi bir tecrübesi olmamasına rağmen, “Biz de bu işin bir parçası olmak istiyoruz” dedi, onları anlıyordum ama riskli bir spor, kendimi de tehlikeye atmak istemiyordum. Bu sefer işi iyice yokuşa sürdüler, kırdığım her rekordan sonra, “Federasyon olarak, biz bu rekoru tanımıyoruz” dediler.

Onlar tanımazsa ne olur ki, dünya tanıyor!
- Aynen öyle. Ben de onları pek dikkate almadım, çünkü önemli olan rekorlarımın dünya tarihine geçmesiydi. Hiç kulak asmayıp, çalışmalarıma devam ettim. Ama defalarca Federasyon’un Disiplin Kurulu’na gönderildim. Federasyon’a bağlı olmadığım ve Federasyon’la ilgili yarışmalara katılmadığım için, bunun etkisi yoktu. Ama yıpratmak için bu tür şeyler yaptılar.

Çok zavallı bir durummuş...
- Bitmedi. Yaptığım bütün dalışlarda Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ve belediyelere “Bizden izin almadan dalıyor, mutlaka engellenmesi lazım!” diye yazılar yolladılar. Allah’tan Sahil Güvenlik Komutanı ve Deniz Kuvvetleri’yle çok iyi ilişkilerim vardı. Ve onlar bana hep destek oldular. Daha sonra Mısır’da ve Kos’ta dalışlar yaptım, Federasyon Yunanistan ve Mısır Hükümeti’ne yazılar gönderdi. Onlar da ciddiye almadı. Yine dalışımı yaptım, yine rekor kırdım. Ama bu savaşları vermekten sıkıldım, tükendim. Basın da devamlı, “Rekorlar gerçek mi, değil mi?” diye yazıp duruyordu. Allah’tan Federasyon Başkanı değişti, Harun Sevinç’in yerine İnkılap Obruk geldi. Şu anda hiçbir sorun kalmadı.

İNSANLARIN SEVGİSİ YETER

Peki nasıl açıklanabilir bütün bu geçmişte yaşadıklarınız?

- Ülkemizde başarılı olanı baltalama huyu var. Çeşitli alanlarda gördüm bunu. Ama yine de yıllardır aldığım e- mail’ler, mektuplar, insanların bana gösterdiği ilgi bana yeter! Sokakta durduran insanlar o kadar içten şeyler söylüyorlar ki. Beni en çok mutlu eden bu.

Rekor kırmanın Türkiye’de nasıl bir değeri var, yurtdışında nasıl?
- Türkiye’de gösterişli, basının çok bulunduğu bir dalışın, rekordan farkı yok. Yurtdışında ise gerçekten önemli bir sporcu olarak hakkınızı teslim ediyorlar. Ama tabii, diğer yandan, Türkiye dışında hiçbir ülkede, başbakan, yeterli desteği bulamayan sporcunun elinden tutup, “Gerekli desteği ben sağlayacağım, merak etme sponsor bulacağım!” demez.

Bu nasıl oldu?
- Geçen yıl Kadın Kurultayı’nda başarılı kadınlara ödül veriyorlardı, benim ödülümü Başbakan verdi. El sıkışırken, “Uzun süredir dalmıyorsun, hayrola?” dedi. “Sponsor bulamıyorum” dedim, “Gerekli her şeyi biz sağlayalım, bir rekor daha kır” dedi. Gerçekten de halletti ve ben bu spora geri döndüm.

Dipte başınıza hiçbir şey gelmedi mi?
- 80 metrede kulak zarım delindi, müthiş bir yön kaybı oluyor. İpin nerede olduğu bile anlayamıyorsun. Bir de, ilk defa 110 metreye daldığımda, derinlik sarhoşluğu hissettim. Biraz tedirgin oldum ama yine de yönümü buldum, rahat bir şekilde yüzeye çıktım.

Roller-coster’a bile binemem, stresten dizlerim çözülür ama 120 metreye dalabiliyorum

2004-2009 arası dalışa ara verdiniz, halen eşiniz ve antrenörünüz Rudi Castineyra ile Miami’de yaşıyorsunuz. Nasıl geçiyor orada hayat?

- Birbirini her açıdan tamamlayan bir çiftiz. Sporcuyuz bir kere. Bisiklete binmeyi seviyoruz, uzak yerlere gidiyoruz, hız pateni yapıyoruz, yüzüyoruz, bir de ağırlık çalışıyoruz. Bu yıl çocuk da düşünmeye başladık. İş olarak da, “Madem dalış yapmıyorum, tutku duyduğum başka işlere yoğunlaşayım” diyordum.

Ne gibi?
- Rudi’nin video prodüksiyon şirketi var. Rekorlarımın çekimlerini de onlar yapmıştı. Benim de bilgisayar konusunda bayağı bir geçmişim var. Reklam ve film çekimlerinde, animasyon çalışmalarım oldu. Bir diğer tutkumuz şarap ve yemek. Birlikte bir wine bar açtık. Bu beş sene içinde yüzlerce güzel şarap tattık, müthişti ama sonra bu ekonomik krizde birinden birini seçmemiz gerekti. Üç yıl sonra restoranı kapattık, video prodüksiyona ağırlık verdik.

“Yaptığım sporun kıymeti Türkiye’de yeteri kadar bilinemedi” diye üzüldünüz mü hiç?
- Bu kadar dünya rekorundan sonra, daha rahat sponsor desteği bulabileceğimi düşünüyordum. Yaptığım rekorlar birkaç kanalda ve Eurosport’ta canlı yayınlandı. Ama sponsor bulmak hiç de kolay olmadı. Ben de şaşırdım ve kırıldım. “Madem öyle, ben de artık bu sporla ilgilenmek istemiyorum” diye başka konulara yöneldim. İşte o aşamada devreye Başbakan girdi.

Nerede olacak dalış?
- Bodrum’da. Çok heyecanlıyım. 26-27 Aralık gibi yeni bir dünya rekoru deneyeceğiz.

Bu sefer kaç metre?
- Tam olarak belirlemedik ama yine 100 metrenin üzerinde olacaktır. İlk rekor denememi 19 yaşında yaptım, sonra zincirlemesine geldi diğer rekorlar, ben neye uğradığımı anlayamadan, 8 tane rekorun içinde buldum kendimi. Sonra bir 5 yıllık boşluk var. Şimdi çok da büyümüş olarak serbest dalışa geri dönüyorum.

Denizin derinlikleri sizi hiç korkutmaz mı?
- Hayır, hiç. Aksine, denizin derinlikleri beni çağırıyor. Geçtiğimiz aylarda Bahamalar’da yeniden derin dalış antrenmanları yaptım ve 5 yıl sonra yine rekor derinliklere indim. Korkacak mıyım diye de merak ettim. Ama yüzümde inanılmaz bir gülümsemeyle yüzeye çıktım. O derinliklerde kendimi yine çok mutlu hissettim, hiç ait olmadığım bir dünyada, insanın kendi sınırının bu kadar ötesine geçip, kendini rahat hissetmesi müthiş bir şey.

Bu işi neden yapıyorsunuz?
- Tam da bu yüzden, dalarken aldığım o olağanüstü keyif yüzünden!

Ait olmadığınız o dünyaya gidip bakmak, uzaya gitmek gibi bir şey mi?
- Aynen. Hem ait değilim ama hem de hiç olmadığım kadar oraya aidim. Kas yapım çok güçlü değildir, koştuğumda dizim, bacağım, her tarafım ağrır ama bütün fiziksel dezavantajlarıma rağmen, suda çok rahat hareket ediyorum.

Bu kadar aşağılar yine de çok ürkütücü değil mi? Ölüm gibi...
- Bende böyle bir korku yok. Benden daha fazla avantajı olan sporcular var, bu korku sebebiyle rekor kıramıyorlar. Benimki adrenalin bağımlılığı da değil, ben adrenalin sevmem, roller-coster’a bile binemem, stresten dizlerim çözülür, ama 120 metreye dalabiliyorum. Su altında kendimi kesinlikle tehlike altında hissetmiyorum.

Bakalım çocuğunuz olunca, bu dalış işine devam edecek misiniz?
- Beni bir gün dalmaktan vazgeçirecek olan, çocuk sahibi olmak değil, Türkiye’de karşılaştığım zorluklar olur. Yurtdışında bu sporun geniş bir takipçisi var, pek çok arkadaşımın mesela saat sponsoru var, 5-10 yıllık anlaşmalar yapıyorlar. Benim de böyle bir anlaşmam olsa, kafam rahat olur, güzel güzel antrenmanlarımı, hazırlıklarımı yapar, rekor dalışlar gerçekleştiririm; oysa Türkiye’de anlaşmayı rekordan bir ay önce, son dakika, ucu ucuna yapıyoruz, inanılmaz stresler yaşıyorum. Olmasa da, n’apalım 8 rekor kırdım diye hayatıma devam ederim. Serbest dalışın en büyük ödüllerinden biri de Rudi ile tanışmış olmam, bu pazar birlikteliğimizin 10. yılını kutlayacağız. Birbirimize ilk günkü gibi bağlıyız.
Yazarın Tüm Yazıları