Murathan Mungan: Erkekler SEKSTE hikâye aramıyor, kadınlar arıyor

RÖPORTAJ saati.

Telefon açıyorum.

Haberin Devamı

“Gelemeyeceğim Murathan” diyorum, “Kapının önündeyim ama yukarı çıkamayacağım...”
“Delirdin mi? Neden?” diyor, “Hadi bekliyorum...”
“Yok kitabı yeteri kadar çalışamadım, bu durumda konuşmak istemiyorum” diyorum.
“Saçmalama seni özledim, hadi gel yukarı...” diyor.
“Yok” diyorum, “Bir gece daha ver bana...”
Bir duruyor, “Sen nasıl istersen” diyor...
O kadar iyi, o kadar halden anlıyor ki...
İşte o zaman bir farklılık olduğunu anlıyorum. Son röportajı 3 sene önce yaptık.
O zaman da muhteşem bir adamdı, bu geçen yıllar, ona daha da iyi gelmiş.
Yemin ederim filozof olmuş.
Hiçbir şeyi ittirmiyor, zorlamıyor, her şeyi hayatın akışına bırakıyor.
Sakin, çok sakin./images/100/0x0/55eb4e40f018fbb8f8b8b729
Roman o kadar güzeldi ki fakat derin ve yoğundu ki, korktum ben.
O gün gidemememin sebebi bu.
İçinde, birbirinden güzel, milyonlarca konuşacak kavram vardı ve ben neresinden başlayacağımı bilemedim.
Kaçmayı, dersime daha iyi çalışıp, karşısına dikilmeyi tercih ettim.
Artık Murathan Mungan gibi isimler azalıyor. Ya da onlar, pek konuşmayı tercih etmiyor.
Dönem daha satıhtakilerin dönemi.
O yüzden de insan, Murathan Mungan gibi biriyle günlerce, gecelerce konuşmak istiyor.
Uzuuuuun bir röportaj oldu, pazar günü başladık, birkaç gün devam edecek. Sizi Murathan Mungan ile baş başa bırakıyorum...

Haberin Devamı

ÖMRÜ HAYAT YAPMAK

*  “Ömrü hayat yapmak”, bu da romanda tartıştığınız meselelerden biri. Bayıldım...
- “Kendinden ne yapmak istiyorsun?”, temel soru hep bu. Bir tane hayatın var, sana öğretilenler ve dayatılanlar var, bir de senin arzuların ve hayallerin var. Kendinden ne yapmak istiyorsun? İşte bunu fark ettiğin ve emek harcadığın zaman, o ömür bir hayat niteliği kazanıyor. Özen gösterirsen, kendini eğitirsen, kendini oldurursan... Hepimiz, iyi kötü, Okul Aile Birliği’nin yazdığı defterleriz, sonra günün birinde bir anlarız ki, o öyle değilmiş, bu böyle değilmiş, başlarız elimizde silgiyle silmeye. Küçükken yanlış öğrendiğin sözcükleri düzeltebiliyorsun ama yanlış öğrendiğin bilgileri, ölçüleri değiştirmen daha zor oluyor. İnsanların yine zor kabul ettikleri şeylerden biri de şu: Herkese göre, annesi ve babası iyidir. Oysa bizim bildiğimiz düpedüz kötü insanlar var. Peki, onlar kimin anası, babası? Hangi çocuk, annesinin kötü olduğunu kabul eder? Babamızı hep iyi adam sanırız, öyle midir gerçekten? Örneğin işyerinde bir zalim olduğunu kabul etmek bizim için zordur...

Haberin Devamı

BAZI KADINLARIN GÖLGESİ UZUN OLUR

Günümüz erkekleri, gözüne baktığı zaman, kendi açıklarını görebilecekleri bir kadın istemiyor. Röntgenini çeken bakışlar da istemiyor. Bir tas su dökünüp, rahatlıkla arınıp, ertesi gün bir şey hatırlamayacağı ilişkilerin kolaylığını seviyor. “Bazı kadınların gölgeleri uzun, hatıraları ağır olur” diyor Gamenn. Gerçekten de öyledir, hayata yayılır, bu da korkutur erkekleri...

‘ARTIK HİKÂYESİ OLAN BİR İLİŞKİ İSTİYORUM!’/images/100/0x0/55eb4e40f018fbb8f8b8b72b

Erkekler sekste hikâye aramıyor, kadınlar arıyor. Kadınlar, cinselliğin o ilişkinin tacı olacağını düşünüyor. Oysa erkekler, kafalarını meşgul etmeyen, sorumluluk duymayacakları ilişkiler arıyor. Ya da o güne kadar öyle yaşayıp, iç yoksunluğu duyduklarında “Artık hikâyesi olan bir ilişki istiyorum” diyorlar...

Haberin Devamı

İÇİNDEKİ HAYVANI KORU

*  Kitabın karakterlerinden Mottah bir yerde, “Tabiatta hiçbir şey hayvan kadar saf ve kendiliğinden olamaz!” diyor...
- Evet. Biz kendimizi ancak yaparak güzelleştirebiliriz. “Ben” dediğimiz şey, bir yapımdır. İçine hemen emek giriyor, akıl giriyor, bilgi giriyor, görgü giriyor, tarih giriyor. Biz hiçbir zaman hayvanlar kadar saf olamayız.
*  İyi şair olmak için de hayvanını koruyacaksın, öyle mi?
- Aynen.
*  Pardon, o nasıl korunuyor?
- Öncelikle bilgiyle. Aklın ve kalbin bilgisiyle. İçinde koruman gereken bir hayvanın olduğunu kabul edeceksin. Ve şair kalmak istiyorsan bu hayvanı ehlileştirmeye, uygarlaştırmaya çalışmayacaksın... O senin kâinatla bağındır.

Haberin Devamı

BAŞARISIZLIK ÇOK ÇABUK KÖTÜLÜĞE DÖNÜŞEBİLİR

*  “Şimdiki zamanın kıymetini yaşlılar daha iyi bilir” diyorsunuz kitapta...
- Tabii ki öyle. Ben bunları 25 yaşında da söylerdim desem inanacak mıydın bana? Önemli olan, yaşadıklarımızdan yeni kendimizi nasıl inşa ettiğimiz. Ben mesela, acılaşmaktan hep korktum. Çünkü yaş aldıkça, acılaşan çok insan gördüm. Başarısızlık, hayal kırıklığı çok çabuk kötülüğe dönüşebilen bir şey. Müsaitsen, içinin körfezleri buna açıktır. Tabii şunu da kabul etmem lazım, bu konuda hayat bana iyi davrandı. Sevgiyi, onaylanmayı, başarıyı tattım. “Başarın nedir?” diye sorarsan, ben kendimi gerçekleştirdim. Ve başarının sarhoşluğuna kapılmadım. İnsanın kendini ve malzemesini yönetmesi, değerlerini, ilkelerini koruması, yüklerini indirmesi kolay değil.
*  Peki hayatta yoksunluğunu çektiğiniz şey nedir?
- Onu da bu kitabı yazarken fark ettim, bir kardeşimin olmaması.

Haberin Devamı

Şimdiye kadar yaptıklarınız size, ‘Vay be! Ben neler yaptım’ hissi veriyor mu?

Başkalarının hayatına sızmaktır edebiyatın ödülü. Gece yarısı kalkıp rafa uzandığın zaman bana dokunmak istiyor musun, kelimelerime dokunmak istiyor musun? Eğer öyleyse, ben hayattan alacağımı almışım demektir.

- Veriyor. Ama her seferinde ağaç gibi titremiyorum. Hoş bir duygu. Anadolu’da imzaya gittim, karşıma 12-13 yaşında bir oğlan çocuğu geldi. Annesi babası da var, ama onun adına imzalıyorum. “Adın ne?” dedim, “Murathan” dedi. “Aaa ne güzel, adaşız” dedim.
Annesi babası geldi, “Biz sizin şiirleriniz sayesinde tanıştık” dedi. Edebiyatın ödülü işte budur...
Başka bir sefer, bir kadın geldi, kardeşinin kitabını verdi. Öldüğünde, benim kitabımı okuyormuş, o kitabı imzalamamı istedi. Bundan ötesi yok. “O onu dedi, bu bunu dedi” hepsi boş. İkincisi, tamam gençken hepimiz toy olduk, yanlışlar yaptık fakat ben kendime bakıyorum, hata yapmışım ama günah işlememişim. Geçmişini taşıyamayan, ilerleyemez. Ama bu geçmişi, bir yük gibi taşımaktan söz etmiyorum, günahıyla, sevabıyla, yüzleşerek, adını koyarak ilerlemekten söz ediyorum. Bunu becerebiliyorsan, o zaman hep bir “yeni kendin” var. Ve insan olmanın en önemli erdemi affetmeyi öğrenmekmiş. İnsan, en son kendini affetmeyi öğreniyor. Ben henüz oraya gelemedim. “Kitabım çıktı, romanım çıktı” süksesi dışında bir şey söylüyorum. Sanat beni tamir eden, onaran bir şey...

Yazarın Tüm Yazıları