Paylaş
“Kadınları üretime teşvik etmek” sizin hayattaki mottonuz mu?
Evet ama sadece bu değil. Kadınları hayata katmak ve memleketin aydınlık geleceğinde, kadınların da var olduğunu anlatmak benim mottom...
Seferihisar’daki tecrübelerinizi şimdi İzmir’e mi taşıyorsunuz?
Aynen öyle! Hem tecrübelerimizi hem de kadınları taşıyoruz. “Pagos Üretici Pazarı”nda Seferihisar’daki üretici kadın kooperatifinden bir kadın, Kadifekaleli bir kadınla sohbet ederken şöyle diyordu: “Sebat etmeniz gerekiyor! Hemen kazanç bekleyemeyeceksiniz. Biz kendi pazarımızın yaşaması için öyle yaptık. Bu, girişimcilik ve ticaret. Aynı zamanda da omuz omuza verme, el ele olma hikâyesi!” Bunları duymak çok hoşuma gidiyor.
Sığacık Pazarı dillere destan! Siz onun da yaratıcılardan birisiniz. Kadınlar evlerinin önünde satış yapıyor ve yüzlerce kadın gelir elde ediyor, aileye katkıda bulunuyor. Türkiye’nin her yerinde yapılabilir mi?
Elbette! Her bölgenin kendi dinamikleri ve kendi özellikleriyle yapılabilir. Biz aslında dünyanın bir ucunda gördüğümüz küçücük bir kalenin içinden esinlenmiştik. Küçücük bir kalede, evlerinin önünde bir şeyler satıyorlardı kadınlar. Dünyanın her yerinde de bu var. Artık Türkiye’deki kadınlar da böyle bir şeyin olabileceğini görüyor. Sığacık da bunun kanıtı oldu.
‘DOMATESİN ESKİ KOKUSU’ NOSTALJİK BİR OLMAMALI!
Bir de ilk kez Seferihisar’da gerçekleştirilen “Tohum Takas Şenlikleri” var. Bu fikir nereden geldi aklınıza?
Tohum o kadar önemli bir konu ki... Yediğimizin-içtiğimizin ne olduğunu bilememek gibi bir durum var artık. “Domatesin eski kokusu” derken nostaljik bir şeyden söz etmiyoruz. Bu, can yakıcı bir şey. Fast food’a karşı ‘slow food’ hareketini biliyorsunuz...
İtalya’da başladı değil mi?
Evet. 1986’da bir fast food firması, İtalya’nın en ünlü meydanına restoran açacağını söylüyor. İtalyanlar da buna karşı çıkarak, “Bizim makarnamız var!” diyor. Hamburger, aslında annemizin yaptığı köfte-ekmek ama aylarca soğutucuda kalıp dayanıklı kalıyorsa, içine katkı maddesi konuluyor demektir. İşte o katkı maddesi: Fast food. İtalyanlar bu yüzden slow food hareketini başlatıyorlar. Biz biraz onlardan da ilham aldık. Tohum, geleneksel üretim, kadim bilgiler... Seferihisar’da yıllarca her yerde “karakılçık buğdayı” varmış. Şimdi sorsanız var ama 10 yıl öncesinde insanlar adını bile unutmuştu! Seferihisar’da bulduğumuz bu yerel tohumu çoğaltarak tekrar üretimini başlattık. Karakılçık buğdayının unundan yapılmış bir dilim ekmek yeseniz, o zaman ekmek yediğinizi anlıyorsunuz. Bizim “Tohum Takas Şenlikleri”nde verdiğimiz domates tohumundan bahçenize dikseniz, o zaman domates yediğinizi de anlıyorsunuz!
Harika...
Evet, biz de çok mutluyuz. Şimdi tüm Türkiye’de tohum takas şenlikleri yapılmaya başlandı. Tabii biz buna çok emek verdik. Öğrencilerime tohum takas şenliklerini, tohumun önemini, örneğin Urla bamyasıyla ilgili ailelerinde tohum olup olmadığını sorarken bir tanesi, anneannesinin vermeyeceğini söylemişti. Köylü bilinçli çünkü. Biz kentliyi de bilinçlendirmeye çalışıyoruz!
CAN YÜCEL TOHUM MERKEZİ
Köylerden tohumların toplanması ve yine üreticilere dağıtılmasının öncülerinden birisiniz... Can Yücel Tohum Merkezi’nin önemi nedir?
Rahmetli Can Yücel, Datça’da yaşarken kahvehanede köylülere diyor ki, “Paralar bankalara konuluyor. Çiftçi olarak tohumlarınız o kadar kıymetli ki. Niye tohum bankası kurulmuyor?” Tunç, tohum bankası kurarken Can Yücel’in ailesinden izin alarak tohum merkezine onun ismini verdi. Bize ait geleneksel tarımdan vazgeçmemeliyiz. Sanayi tarımını destekleyen bir bakanlığın yanında, biz küçük aile çiftçilerini desteklemeliyiz. Kendi tohumlarıyla üretim yapan, üretici ve tüketicinin aracısız buluşacağı bir sistemi güçlendirmeliyiz. O yüzden “Can Yücel Tohum Merkezi” çok önemli!
TUNÇ SAKİN... BENİMSE FIRTINALARIM OLUYOR
Eşiniz Tunç Soyer’in en çok hangi özellikleri sizi büyülüyor?
Tunç, kendini her zaman yenileyen bir insandır. “Her şeyi ben biliyorum” demez ama her şeyi bilir ve mükemmeliyetçidir. O yüzden salatayı çok uzun zamanda yapıyor! Çok okur, iyi bir entelektüeldir. Ama yine de “Ben biliyorum” diye kendini ortaya atmaz, dinler. Hayran olmamaya olanak yok.
Peki en çok hangi özellikleri sizi yoruyor?
(Gülüyor) Ben sakin bir insan değilim. O, Seferihisar’ın sakin başkanıydı, şimdi de İzmir’in sakin başkanı. Evimizin de sakin babası, benim ise sakin kocam. Ama ben sakin değilim! Neptün deniz tanrısı ya... Tunç sakin, benimse bazen fırtınalarım oluyor. Yine de bana tahammül ediyor!
YAŞLILARA, İŞÇİLERE, ÖĞRENCİLERE YEMEK
“Sefertası: Seferihisar’ın Geleneksel Mutfağı” adıyla bir lokanta kurdunuz, Gelecek Turizm’de projesinin bir parçası olarak... Neler yapıyorsunuz orada?
Bir gazete ilanıyla Gelecek Turizm projesiyle buluştuk. Seferihisar’ın Geleneksel Mutfağı diye bir proje sunduk. Şimdi o proje kapsamında sefertasıyla yaşlılara, o bölgedeki okullara, işçilere yemek satıyoruz. Aynı zamanda internet üzerinden de satış yapıyoruz. Seferipazar.com adlı e-ticaret portalımız, 2013’de Bilişim Derneği ve TÜSİAD’ın düzenlediği organizasyonda birincilik ödülü aldı.
Paylaş