Mehmet Ali Aydınlar’ın jesti

EMRE Yunusoğlu benim arkadaşım.

Genç arkadaşım.
24 yaşında./images/100/0x0/55ea0c61f018fbb8f8672401
Biz onunla bir ekibiz, sıkı bir ekibiz, bir sürü güzel iş yaptık birlikte.
Hani şişman olmuştum ben, obezite dosyası için İskoçya’da yüzüme özel maske yapılmıştı, işte o işi, Emre’yle birlikte kotardık...
Heyecan içinde, güle oynaya...
Sonra travesti dosyası, üç gün, üç gece travestilerle geçirdik, beni çok güldürmüştü o işte de, durmadan talimatlar yağdırıyordu, “Belini kır, bacağını öne çıkar, enerjik dur” gibi. Trans-kadın Mehtap, o kadar güzel, o kadar gösterişli ve o kadar doğuştan kadın gibiydi ki, ben onun yanında nal topluyordum. Emre de sönük kalmayayım diye, beni de parlatmaya çalışıyordu.
Sonra Pakistan’a gittik birlikte, doğal afet bölgesine, sel basmıştı Pakistan’ı, insanlar evsiz yurtsuz kalmıştı, o sefaleti belgeleyen de Emre’ydi...
Organ nakli haberini yaptık birlikte, şahane profesör Alper Demirtaş ve ekibinin gerçekleştirdiği böbrek naklini izledik. O ameliyathanede ikimiz de nefesimizi tuttuk, hayat boyu bir daha asla göremeyeceğimiz şeyleri gördük...
Sonra mezbahadaki kesim rezaletini birlikte belgeledik. O kurbanlar için birlikte üzüldük, boğazları kesilirken, kendi kanlarında boğulurken, ama o haber bir işe yaramadı, şoklandıktan sonra kesme işlemine geçilemedi, hâlâ şu anda bile öyle öldürülüyorlar...
Bir başka sefer bir sezaryen ameliyatına girdik, bir bebeğin doğumuna tanıklık etmek muhteşemdi.
Bütün bunlar benim gözümde değerli tanıklıklar.
Bana çok şey kattı.
Hepsini de Emre’yle birlikte yaptık.
Her hafta da iş üretmeye devam ediyoruz.
Fotoğraf çekmek bir yetenek ve göz işi, artistik bir tarafı var ama Emre’de bunun fazlası var, bir kere çok çalışkan ve inanılmaz iyi bir enerjisi var, o yüzden de her gittiğimiz haber pürüzsüz ilerliyor, haber yaptığımız herkes onu çok seviyor...
Acilde kaygılı bekleyiş
Emre geçenlerde ortadan kayboldu.
Meğer hastalanmış.
Bir ateş, bir ateş!
Ciğerleri sökülür gibi öksürüyor, nefes darlığı çekiyor.
Ve bir arkadaşı onu kolundan tutup en yakın hastanenin Acil’ine götürüyor.
Yeşilköy International.
Emre çok para kazanan biri değil. O yüzden tedirgin.
Başvuru esnasında, defalarca sosyal güvencesinin, o hastanede tedavi olmayı karşılayıp karşılamayacağını soruyor.
Her seferinde de, “Siz merak etmeyin, tedavinin sonunda konuşuruz bunları!” cevabını alıyor.
Ve sonunda iki doktor Emre’yi muayene ediyor.
Birtakım kan testleri yapıyorlar.
Serum veriyorlar.
Akciğer filmi çektirmesi gerektiğini söylüyorlar, ama onu çekecekken akciğer tomografisini daha uygun buluyorlar.
Ama ona kimse, “Sen bu paraları nasıl ödeyeceksin kardeşim?” diye sormuyor.
O ise sigorta kartının sürekli bu tedaviyi karşılayıp karşılayamayacağını sorup duruyor.
Sonunda tedavi bitiyor.
İş, paraları ödemeye geliyor.
Borcunun 1.426 lira olduğunu söylüyorlar.
Emre yıkılıyor, çünkü kendi maaşından fazla.
Canımdan daha kıymetli bir şey var mı
“N’apim n’apim?” diye düşünüyor ve Mehmet Ali Aydınlar’a mektup yazmaya karar veriyor.
Hiç umudu yok... Mektubun ona ulaşacağını bile düşünmüyor.
Ama “En azından stresimi yatıştırmış olurum” diye düşünüyor.
Mektup şöyle başlıyor:
“Öncelikle sağlık sektörümüze kazandırmış olduğunuz bu kaliteli anlayıştan dolayı çok teşekkür ederim...”
Sonra başına gelenleri birebir anlatıyor. Defalarca, sigortasının bu işlemleri karşılayıp karşılamadığını sorduğunu ama bir yanıt alamadığını belirtiyor...
“Ücretler konusunda hiçbir şey söylenmedi, söylenseydi belki de tedavi ve tomografi için             başka bir yere, daha ucuz bir yere gidecektim” diyor...
Emre mektubunu şöyle bitiriyor: “Tamam soracaksınız, canınızdan daha kıymetli bir şey var mı hayatta diyeceksiniz. Maaşım üzerinde bir rakamı görünce (1.426 lira) canımdan kıymetli şeylerin olduğunu da düşünmedim değil! Eğer baştan doğru yönlendirilseydim bu şekilde mağdur olmayacaktım. Başka insanların da mağdur olmaması dileğiyle... Saygılarımla...”
Mehmet Ali Aydınlar’dan cevap geliyor
Bir cevap geleceğine dair hiçbir umudu yok.
Amaaaaa geliyor!
Mehmet Ali Aydınlar, “Şu an yurtdışındayım, merak etmeyin sabah olur olmaz ilgileneceğim” diye bir karşılık veriyor.
Emre inanamıyor, koskoca Mehmet Ali Aydınlar, üşenmeden bizzat kendisi cevap yazmış. Gerçekten de ertesi gün hastane arıyor, “Emre Bey, bir yanlışlık olmuş” diyor ve paranın çoğunu ona iade ediyor.
Bu yazıyı niye yazdım?
1- Emre iyileşti, çok sevindim, birazdan yine birlikte habere gidiyoruz...
2- Çok etkilendim bu hikâyeden. Özellikle de Mehmet Ali Aydınlar’ın tavrından. Bence müthiş! Eminim pek çok patron, “Kim uğraşacak şimdi” der, yürüyüp giderdi. O ise bir şekilde bu 24 yaşındaki genç adamın halinden anlıyor. Bu kadar çok olumsuzluğun yaşandığı bir ortamda bu da alkışlanacak bir şey.
Ama tabii bu sadece Emre’nin hikâyesi değil, pek çok insan, özel hastanelerde bu tür şeyler yaşıyor ve mağdur oluyor. Önüne geçmek için ne yapılır, onu da bilmiyorum...
Yazarın Tüm Yazıları