Paylaş
Yürünmeyen yollarda yürüyen cesur, girişimci kadınların günü...
Onlardan biri de Özlem Öztürk.
Nam-ı diğer ‘Sütlü Mutfak’.
Sosyal medyada 1.2 milyon takipçisi olan bir anne. Aslında biyoloji öğretmeni. Oğlu doğunca mesleğine ara veriyor. Evde hiçbir şey yapmadan oturmak da ona göre değil. O dönem bir de lohusa. Sütüm geldi, gelemedi... Kendi deyimiyle kafayı sütle yiyor, “Bari kendime bir Instagram sayfası açıp, sütlü-unlu tarifler paylaşayım” diyor. Ve gerisi geliyooor. Müthiş bir fenomene dönüşüyor. Bu tatlı kadın sonra kendine bir prodüksiyon şirketi kuruyor. Çok çalışkan ve kendi gibi insanlardan. Numarası yok yani, rol yapmıyor. Çektiği videolar da öyle. Derken Youtuber oluyor. Onu insanlar tombik ellerinden tanıyor. Kilolu olmaktan da hiçbir rahatsızlığı yok. 80 kiloda kalmaya özellikle gayret ediyor...
- Seni tanıyalım...
Ben Özlem Öztürk. 1990 İstanbul doğumluyum. 5 yıllık evliyim, 4 yaşında bir oğlum var. “Sütlü Mutfak” olarak 3 yıldır sosyal medya üzerinden yemek yazarlığı yapıyorum...
- Nasıl bir hikâye seninki?
Marmara Üniversitesi Biyoloji Öğretmenliği mezunuyum. Bir sene öğretmenlik yaptıktan sonra evlendim ve oğlumuz doğunca mesleğe ara verdim. Hep çalışan ve dışarda olan biri olarak, evde oturmak pek bana göre değildi. Üniversite yıllarında, belediyenin ücretsiz yemek kurslarına gidip pastacılık ve aşçılık eğitimi almıştım. Bu altyapımı da kullanarak, kendime “Sütlü Mutfak” diye bir Instagram sayfası açtım.
- Sütlü Mutfak’a niye taktın, o dönem emzirdiğin için mi?
Evet. “Sütüm geldi, gelmedi... Ne yapsam sütüm daha çok gelse...” Anne olan her kadın bilir, o dönem en büyük mesele bu oluyor. Bu muhabbetler arasında, tam da sütle kafayı yemişken, açtığım sayfanın da adı birden “Sütlü Mutfak” oldu.
- Lohusalık sayesinde girişimci oldun yani!
(Gülüyor) Aynen öyle! “Sütlü Mutfak”, benim nefes aldığım bir yer oldu. Kendi sevdiğim sütlü tarifleri yayınlıyordum. 100 kişi takip ettiğinde dünyalar benim olmuştu...
- Takipçi sayıları arttıkça şaşırdın mı?
Hem de nasıl! Önce bin kişi, sonra on bin kişi, sonra yüz bin kişi takip etmeye başladı...
- Şimdi?
1.2 milyon kişi takip ediyor!
- Milyonların takip ettiği bir fenomen olman sana acayip geliyor mu?
Evet. Hâlâ alışamadım. İnsanların beni sokakta görüp tanıması şaka gibi! “Tariflerinizi çok seviyoruz” filan diyorlar, ben eriyorum mutluluktan!
- Eğitimini almış olmanın ne kadar faydası oldu?
Eğitim tabii ki önemli ama asıl önemli olan merak edip yenilikçi düşünmek, girişimci bir ruha sahip olmak, cesur olmak ve korkmadan ilerlemek...
İŞTEN HİÇ ANLAMAZKEN KENDİ PRODÜKSİYON ŞİRKETİMİ KURDUM
- Bir de gidip kendine bir prodüksiyon şirketi mi kurdun?
Evet. Instagram’da belli bir takipçi kitleniz olduktan sonra, işbirliği için markalar ve ajanslar sizi buluyor. Bir toplantıda, bir markanın genel müdürü dedi ki: “Çok içten ve sahicisiniz. Neden kendi YouTube kanalınızı açmıyorsunuz?” Kafama yattı. Tek problem nasıl ve nerede çekecektik? Birçok prodüksiyon şirketiyle görüştüm. Çekilecek yer, ekipman ve ekip için istedikleri ücretler çok yüksekti. Eşim, “Neden kendimiz bir prodüksiyon şirketi kurmuyoruz” dedi. Gittik, güzel mutfaklı bir ev kiraladık ve kendi ekibimizi kurduk. Zaman içinde de işi öğrendik. Şu an birçok markanın sosyal medya el videolarını biz çekiyoruz...
‘TOMBİK ELLİ KIZ’ DİYE TANIYORLAR BENİ
- Seni insanlar, ellerinden de tanıyor. “Tombik elli kız” olarak tanınmak seni rahatsız ediyor mu?
Hayır hiç! Aksine çok hoşuma gidiyor. İnternet âleminde, bunun benim için bir ayırt edici özellik olduğunu düşünüyorum.
HALİMDEN VE BEDENİMDEN MEMNUNUM YEMEYİ DE SEVİYORUM... KİME NE?
- “Özellikle 80 kiloda kalmaya çalışıyorum” dediğin doğru mu?
Evet doğru. Kilo vermek istemiyorum. Siz, 120 kilo bir diyetisyene gider misiniz? Size güven ve samimiyet verir mi? Bence vermez. Benimki de o hesap. Ben yaptığım o güzel tarifleri yiyorum da. Sadece yapıp başkasına ikram etmiyorum.
- 80 kilo olmanı eleştirenler de var ama... “Neresi sağlıklı ki bunun? Yaptığı yemekler de sağlıksız” diyorlar. Cevabın ne?
80 kilo olmak benim kişisel tercihim! Herkesin kürdan gibi olması gerekmiyor hayatta. Ben halimden ve bedenimden memnunum. Eşim de memnun. Yemeyi de seviyoruz... Kime ne? Elimden geldiğince yürüyüşümü yapıyorum, zaten aşırı aktif bir hayata sahibim. Millet kiloya takıyor, bence önemli olan aktif hayat. Zayıf olup sağlıksız olan yok mu? Tariflere gelince... Evet, genelde çay saati tarifleri, unlu-şekerli. Ama bu da arz-talep meselesi. Beni takip edenler bu yönde tarifleri seviyor. Ben güzellik kavramının, sadece beden ölçülerine bağlı olmadığını düşünüyorum. Beş parmağın, beşi bile bir değilken, hepimiz nasıl “0” beden olup, aynı güzellik kavramını benimseyebiliriz ki! Hem insanın kalbi temiz ve güzel olmalı. Beden güzelliği gelip geçici!
- Gerçekten kendinle barışık mısın, yoksa gizli gizli zayıflamak istiyor musun?
Yok ya. Ben gerçekten göründüğüm gibi kendimle cidden çok barışığım. Ben, beni böyle seviyorum...
Paylaş