Latife Hanım sohbeti

SENİ AŞAR GÜZELİM

Bak güzelim, bu gibi ciddi ve uzun soluklu entelektüel faaliyetler gerektiren konular seni aşar. Sen kalkamazsın altından, çünkü bu senin yaptığın gibi mastürbasyon yazıları üfürmeye benzemez. Hayat çıtası, senin gibi fırsatçılık peşinde koşmak dışına çıkamamış, hayatı "yazıya konu olabilsin" diye yaşayan ve aslında ballandıra ballandıra anlattığı ucuzlukların gerisinde "hayatsal panik’’ yaşayanlara çok daha uygun bir sürü konu bulunabilir. Yeni yazı konuları arayışını takdirle karşılıyorum ama Atatürk ve tarih gibi ciddi konulara girersen, kolay kolay çıkamazsın, benden söylemesi. Ve ne acıdır ki, yaşlanıyorsun Ayşe. Bundan sonra artık seks, mastürbasyon gibi yazıların da prim yapmayacak. Basitlik düzeyine imrendiğim kadınlardan birisin, diğeri de Hülya Avşar. Unutmadan, kızını tepsi içinde babasına sunduğun yazı midemi bulandırmıştı. Çok ucuzdu çok. (Filiz)

Beni aşağılıyorsunuz, küçümsüyorsunuz, tamam da siz ne söylüyorsunuz? Siz, hangi fikirlerinizle parlak ve büyüksünüz? Nerede o fikirler? Birine hakaret edecekseniz bile, zeka pırıltısı olması gerekir. Sizin yaptığınız elini beline koyup, ağzında çikletle mahalle kavgasına girişmekten farklı değil. Basit bir eleştiri olmuş, sizin için üzgünüm.

GOLÜ ATIN

Çok merakla okuduğum Latife Hanım yazınızda somut bir netice vermekten çekindiniz. Atatürk gibi son derece zeki bir adamın evlilik yaptığı kadını kısa bir sürede boşaması bana garip geliyor. Benim görüşüm, bu evliliği yıkan, Atatürk’ün rakı masasını ve Kılıç Ali gibi kafası boş, ağzı kalabalık arkadaşlarını, bir aile hayatına tercih etmesi olmuştur. Siz ne dersiniz? Lütfen, ilerde bu mevzuya tekrar dokunun ve bu defa çok pas yapmayıp, golü atın. (Yılmaz Ş.)

Çok pas yapıp gol atmamaya çalışmamın nedeni, maalesef o rakı masasında bulunamayışımdandır! Ben böyle bir olayda, yargıda bulunamam, taraf olamam. Çünkü bilmiyorum, bildiğini iddia edenlerin de gerçekleri bildiğini sanmıyorum. Bizler sadece okuduklarımız ve araştırdıklarımız sayesinde fikir, bilgi ve duygu sahibi olabiliriz. Onlar da gerçeği yansıtıyorsa. Latife Hanım’ın feminist olup olmadığı da bilemem, sadece o kadına sempati duyuyorum.

UTANMAZ KUL

Atatürk’ün özel yaşamı üzerine yazınız, bana Türkçemizin bilgelik dolu özdeyişini anımsattı: "Kork ondan, utanmaz kuldan!" Siz de görüyorsunuz ki, kiralık kalemlerle Atatürk’e dil uzatma bile olağanlaşmışa benziyor. (Prof. Dr. Özer O.)

Estağfurullah! Haddime mi düşmüş Atatürk’e dil uzatmak. Gerçi neden o yazıyı dil uzatmak olarak algılıyorsunuz, onu da anlamak mümkün değil tabii. Yalnız unutmayın, Atatürk, kanlı-canlı bir insan, bir erkek, bir lider, bir kahramandı. Ama kutsal biri değildi.

AŞK KADINI DEĞİLDİ

Okul hayatım boyunca okuduğum bütün tarih kitaplarında vardı o hanım. Ve ben negatif elektrik aldım ondan. Kıskanç, kendini beğenmiş, ukala. Belki de önyargıdır bütün bunlar, kim bilir ama Latife Hanım bence aşk kadını değildi. Evet, kafası çalışıyordu, akıllıydı ama asla ve asla aşk kadını değildi. O sadece mevkiye önem verdi. Aşk ve sevgi onun için ikinci planda kaldı. Mustafa Kemal’i sevdiğine asla ve asla inanmıyorum. Atamızın da onu sevdiğine. Nedendir bilmem ama ben hep Fikriye’den yana oldum. Belki karşılıksız sevdiği için, belki de kitaplar onu acındırdığı için. Tek bildiğim bir şey var, onunki büyük bir sevgiydi. Böyle bir sevgi bulursam bir gün ben de... Offff ne diyorum ben ya... Latife Hanım’dan başladım evde kalmışlığıma kadar geldim... (Tuba)

Valla, hayıflanacak bir şey yok, 30’uma kadar ben de evde kalmıştım. Sonra ardı ardına iki kere evlendim. Korkma yani. Küt diye oluveriyor. Mail’in beni güldürdü, Allah seni de güldürsün. Duygularını naif anlatmışsın, hoşuma gitti, ben senin gibi düşünmüyorum o ayrı. Ben o iki kadını da seviyorum.

SUSMADI, SUSTURULDU

Bir kere yazınızda çok büyük maddi bir hata var. Bu hanımefendi susmamıştır, susturulmuştur. Yani susmasının kendisi için iyi olacağı söylenmiştir. E çünkü Atamız hakkında ileri geri konuşuyordu. Araştırın, kafanızda canlandırdığınız kadın olmadığını göreceksiniz. (Halit C. P.)

Böyle bir şey söylüyorsanız bunun belgesini göstermeniz ve herkesin bundan faydalanmasını sağlamanız lazım. Neden bizi bundan mahrum ediyorsunuz? "Latife Hanım susturulsun" diye bir talimat mı var? Kim, kime bu emri veriyor? Latife Hanım’a nasıl tebliğ ediliyor? Sonra ne oluyor?

SABETAYCI ONLAR

Latife Hanım’ın İzmir’in eşraflarından Uşakizade Muammer Bey’in kızı olduğunu unutmuşsunuz ki, Uşakizade Muammer Bey Sabetaycılardandır. Yani Yahudi dönmesi. (Nisan Ş.)

Eyvah eyvah! Baktığınız yerde Sabetaycılardan başka bir şey görmüyor olmanız gerekiyor ki, her şeye bunu sokuşturuyorsunuz. N’apalım yani Sabetaycıysa? Atatürk onunla evlendi işte. Ne demeye çalışıyorsunuz, lafı nereye getirmeye çalışıyorsunuz?

ÖRTBAS EDİLİYOR

Fikriye Hanım intihar mı etti, öldürüldü mü? Bu bile belli değil. Her şey örtbas ediliyor. Latife Hanım konusu da öyle. Latife Uşaklıgil’in anılarından bile korkan bir rejimin, laik-çağdaş ve demokratik olduğuna inanmak mümkün müdür? Türkiye, maalesef kendi ortaçağını hálá aşamadı. (Ergin T.)

Bence de yayınlanmalıydı. Her insanın kendini ifade etme özgürlüğünün olması gerekir. Ama bu da Türkiye’deki ilk ve terk örnek değil. Bunu yasaklayanların da bildiği var herhalde. Ben bilmediğim için bir şey söyleyecek durumda değilim.

BEN ONU TANIDIM

1965 yazıydı. Verem Savaş Derneği’nde çalışıyordum. Latife Hanım’ın tedavisi için ben görevlendirildim. Ne kadar heyecanlandım anlatamam. Latife Hanım Cennet Bahçesi’nin hemen yanındaki köşkünde yaşamına devam ediyordu. Öyle bir hanımefendiyle karşılaştım ki, anlatmam çok zor. Olaylara bakışı, genel kültürü ve harika diksiyonu ile beni kendisine hayran etti. Atatürk’ten hep saygıyla bahsetti. Onu üzen tek şeyin, Atatürk’ün içkiye aşırı düşkünlüğü olduğunu ve İsmet İnönü ile bu konuda detaylı görüşmeleri olduğunu anlattı. İsmet Paşa’nın ailesine çok bağlı, mazbut bir kişi olduğunu da her sözünde vurgulardı. Fevzi Çakmak Paşa ve diğer arkadaşlarının Atatürk’ün sağlığını hiçe saydıklarını da anlatırdı. Bana aktardıklarından çıkardığım şöyle bir sonuç vardı: Rahmetli Atatürk, hem içki içmeyi seviyordu, hem de aşırı çapkındı. Latife Hanım birini dahi sindiremezken, diğer problemi asla kabullenememişti. Yine ilk dertleştiği kişi İsmet Paşa olmuştu. Sonunda "Atatürk, Türk Milleti’ne aittir. Herkes onun çocuklarıdır" şeklinde bir yorum yapılmış, İsmet Paşa da hiç arzu etmediği halde, o yuvanın yıkılmasına şahit olmuştur. Ben mükemmel bir hanımefendiyle tanıştım. Üstelik, hiç de çirkin değil, bilakis havalı bir kadındı. Mermer gibi pürüzsüz ve kırışık nedir görmeyen bir cilde sahipti. Nur içinde yatsın. (Biran Y.)

Teşekkürler bu anınızı bizimle paylaştığınız için. Anlattıklarınızdan anladığım: 1. Latife Hanım sizi çok etkilemiş. 2. Eski eşi hakkında konuşuyormuş; demek ki suskun değilmiş. Ben, size anlattıklarını başkalarına da anlatıyormuş ya da anlatabilirmiş gibi bir sonuç çıkardım. Ama tabii neticede bunlar çeşitli tahminler ve akıl yürütmeler. Beni şaşırtan, herkesin bir şekilde kendini olaya vakıf zannetmesi. Bu ülkede her konuda böyle değil mi zaten, maşallah herkes her şeyi biliyor. Öyle mi gerçekten?
Yazarın Tüm Yazıları