Paylaş
İstanbul kazan biz kepçe.
Dört dönüyoruz.
“Taksi!” diye elini kaldıranın önünde duruyoruz.
Fark etmeyip kapıyı açan, beni görünce biraz şaşırıyor ama “Gelin, gelin” deyince yanıma oturuveriyor.
Bazen de ben camdan sarkıp insanları taksiye davet ediyorum.
“Ay evladım çok yaşa!” diye binen çok. Yaşlılar, gençler ve kadınlar cesur...
Erkekler önce bir kuşkuyla karşılıyor.
“Nedir bu?” diye.
“Arabanın içinde gizli kamera mı var?”
“Yok hayır” diyorum. Şöyle bir süzüyorlar, olmadığını görünce biniyorlar.
Kadınlar, adamlar, yaşlılar, gençler...
Aileler... Bekârlar... Sevgililer...
İş çıkışı eve dönenler...
Kurstan çıkan öğrenciler...
Otobüs durağında bekleyenler...
Herkese açık bir yolculuk daveti bu.
Taksim’den Bebek’e, oradan Ulus’a, oradan Şişli’ye, Haliç’e Nişantaşı’na, Karaköy’e, Maslak’a...
Biri iniyor, biri biniyor.
Bir sürü hayat, bir sürü hikâye.
İnsanlara değmek, insanların öykülerini dinlemek ne kadar heyecan verici bir şey anlatamam. Gerçeğin lezzeti bambaşka. En iyi kurgu bile gerçeğin yanından yavan kalıyor.
DAHA İYİ BİR DÜNYA İÇİN...
Bu taksi yolculuğu bir proje.
Hürriyet.com.tr’de okuyacaksınız, Coca-Cola’yla gerçekleştirdiğimiz bir proje.
Benim için de bir Yarım Kalan Hayatlar projesi.
Taksiye binen herkese, “Daha iyi bir dünyaya inanmak için bir sürü neden var. Milyon tane. Hadi sen de bana kendi nedenlerini anlat” diyorum...
“Ha anladım” diyor.
Birden keyifleniyor ve “Sen bana nelerden nasıl mutlu olduğumu soruyorsun” diyor...
Sonra da başlıyor saymaya...
O kadar güzel yanıtlar dinledim ki...
Annesiyle-babasıyla altlı üstlü oturdukları için mutlu olanlar... Mutluluğu torunuyla tanımlayanlar... Tostunun en güzel kısmını sevgilisine bırakanlar... Kocası sevdiği için sevmediği filmi izleyenler... Sabahları simitlerinin yarısını kuşlarla paylaşanlar... Sokak köpekleri için kapılarının önüne mama, su koyanlar... Gün başlarken şükredenler...
Evet, herkesin bin tane derdi var ama iyilik de bulaşıcı.
Hayatın içindeki güzellikleri fark edebilmek çok da zor değil.
İhtiyacımız olan tek şey, etrafa farklı bir gözle bakabilmek...
Nefes alıyorsak inanmak zorundayız, daha güzel bir dünya var.
AYŞE ARMAN İLE YARIM KALAN HAYATLAR |
Taksimiz bir otobüs durağının önünde duruyor. “Teyzecim binmek ister misin?” diyorum.
Gözlüklü çok sempatik bir teyze.
“Param yok evladım” diyor.
“İsteyen yok ki senden, gel” diyorum. Elindeki kuş yemleriyle biniveriyor. “Nedir bu kuş yemleri” diyorum, “Şişli’de meydanda kuş yemi satıyorum” diyor.
“Seni de Allah yolladı” diyor, “Otobüs bekliyordum, biletim yoktu, rica edecektim şoför beyden, in dese mecburen eve yürüyecektim...”
Melihe Teyze, Karadenizli.
Ordu Ulubey.
44 doğumlu.
“Kocam köylüm değildi, aramızda bir tepe vardı, beni ona verdiler. İşe yaramazın tekiydi. 17 yıl evli kaldım. Çok kumarcıydı. Giderdi Ordu’ya 25 gün gelmezdi. Ben karda kışta dağlara gider ağaç keser, ağaçları omzumda getirirdim, bahçede yarardım. Yiyecek yok, 6 çocuk var, nasıl doyurursun, un bulurdum biraz, mısır ekmeği pişirir yedirirdim.”
Meliha Teyze çok çekiyor.
Ama hayranlık uyandıran bir gücü var ve hayata pozitif bakışı. Kadın, iyimser. Mutlu olmak için hep bir sebep buluyor, hep hayalleri var, hep iyi şeyler olacağına inanıyor.
“Ve iyi şeyler beni buldu” diyor, “Evet çok çalıştım, hâlâ çalışıyorum ama mutsuz değilim”.
En büyük çocuğu 12 yaşındayken köyde gelecek olmadığını görüyor, İstanbul’a göçüyor.
6 çocuk ve tembel bir kocayla.
Önce tel fabrikasına gidiyor, sonra karbon kimya şirketine ve bir sürü yere...
Neler yapıyor?
Yemek servisi, çaycılık, temizlikçilik...
Sonunda gündelikçi olarak bir eve kapağı atıyor.
16 sene orada çalışıyor.
Bir gün geliyor bıkıyor, ayrılıyor.
Pazarda, roka toplayıp satıyor, yaptığı el işlerini satıyor...
Ve sonunda Şişli Meydan’da kuş yemi satmaya başlıyor.
“Bardağı bir lira. Sabah 9’dan akşam 8’e kadar orada duruyorum. Kışın günde 8 ile 12 lira arası, yazın 25 liraya kadar para kazanıyorum. Neşeli bir iş. Çocuklar kuşlara yem atarken gülüyorlar, onların gülüşleri beni mutlu ediyor. Güvercinlerin de dilinden anlar oldum. Leğenlere su koyuyorum, içinde banyo yapıyorlar, su içiyorlar. Ufak bir iş ama bana yetiyor. Bir akşam peynirimi, bir akşam zeytinimi alıp döndüğümde benden mutlusu yok!”
Ben bayıldım Meliha Teyze’ye.
Hayata, gücüne.
O gün taksimize bir sürü insan bindi.
Coca-Cola’dan gelen 20 bin liraya en çok onun ihtiyacı vardı; para, kuşçu Meliha Teyze’ye gidecek.
Duyduğunda ne kadar mutlu olduğunu anlatamam.
“Bak işte, iyi bir dünyaya inanmam için bir sebep daha!” dedi.
Paylaş