MARKA VAADİM AŞK
Marka Konferası’nın kapanış sunumunu ne münasebetle siz yapıyorsunuz?- Marka yönetiminde artık "love brands" (aşk markaları) diye bir kavram var...
Siz de bir "aşk markası" mıymışsınız?- Ben de bilmiyordum ama öyleymişim. Markalar, günümüzde tüketicileriyle neredeyse bir "aşk hikayesi" yaşamaya çalışıyormuş. Tüketici için vazgeçilmez olmak, onu heyecanlandırmak, gizemli, tutkulu, özel ve yakın bir ilişki içinde olmak; bunlar, markaların başarılı olmalarının arkasında yatan sırmış. Tüm bunlar da marka yönetim ekiplerinin, aşkı anlamasını zorunlu hale getiriyormuş. Bana tüm bunları anlattılar ve dediler ki, "Siz de şarkılarınızla bir aşk markası haline geldiniz. Marka konferansının kapanış konuşmasını siz yapar mısınız?" Ben de üzerine atladım. Benim konuşmam teknik ve akademik bir içerikte olmayacak.
Orkestra eşliğinde bir sunum yapacağım. Seçtiğim şarkılardan bölümler söyleyeceğim ve bu şarkıların arkasındaki hikayeleri anlatacağım.
NE KADAR MUTSUZLUK O KADAR BAŞARIİyi de siz aşk üzerine ahkam kesmek için biraz genç değil misiniz?- Bence değilim çünkü aşkın yaşı- maşı yok. Ha tecrübe, aşkta daha az yaralanmanızı sağlar mı? Sağlar. Ama daha az yaralanmak iyi midir? Ben 18-19 yaşındayken yaşadığım aşkları daha güzel hatırlıyorum mesela. Çünkü daha korunaksızdım. İnsan, cebine koyduklarıyla hazırlıklı oluyor ve duvarlar örmeye başlıyor. O zaman da kendini aşka eskisi kadar rahat bırakamıyor.
Peki iyi aşk şarkıları yazan adam iyi áşık mıdır aynı zamanda?- Yok, bence tam tersi. Ben ancak başarısız aşıkların, başarılı aşk şarkıları yazdığına inanıyorum.
Ters orantılı yani...- Hem de nasıl! O yüzden kötü áşık olduğum için iyi aşk şarkıları yazıyorum diyebiliyorum rahatlıkla.
Acayip mutluyken, neşeliyken çıkar mı peki iyi aşk şarkısı?
- Hayır çünkü o zaman aklına gelen en son şey, eline gitarını alıp şarkı yapmak olur. Dışarı çıkıp gezmek istersin, arkadaşlarınla buluşmak, kakara kikiri yapmak... İnsan ancak mutsuz olduğunda kendine dönüyor ve üretmeye başlıyor. En azından bende öyle oluyor.
"İş hayatında başarılı olabilmen için, özel hayatında çuvallaman gerekiyor!"?- Maalesef öyle bir durumum var.
Belki de siz özellikle kendinizi o hallere düşürüyorsunuz. Bir sanatçı tribi olabilir mi bu?- Belki de öyledir. Bildiğim o mutsuzluk bana iyi geliyor. Hüzün, melankoli, özlem, pişmanlık beni besliyor. Ben aşkın bu taraflarından keyif alıyorum. Biraz mazoşistçe ama öyle.
Ne kadar mutsuzluk o kadar başarı!- Aynen! Ben kendine huzur vermeyen bir adamım.
TÜCCAR ŞARKICI DEĞİLİMŞarkılarınızdaki o sözler, gerçekten sizin saf ve katıksız duygularınız mı? Yoksa biraz da "Bu sözler, bir şarkıya iyi gider!" mi?- Yok ben tüccar şarkıcı değilim. Ben gitarla yapıyorum şarkılarımı, onlar da benim gerçekten içimden çıkan sözler. Ama sonra şarkı aranje edilirken, bir elbise giydiriliyor şarkıya. İşte o esnada, elbisenin şarkıya yakışması, insanların o elbiseyi beğenmesi gibi doneler devreye giriyor ama biz yine de dürüst müzisyenleriz.
"Artık benim aşk şarkısı yapmam lazım, áşık olmam lazım, aşk acısı çekmem lazım..." Ara ara üşüşüyor mu bu düşünceler aklınıza?- Üşüşmez mi? Çünkü en sevdiğim şarkılarımı ben en áşık olduğum dönemlerde yaptım. Çok özlem duyduğum, çok pişman olduğum ve çok üzüldüğüm zamanlarda. Mesela "Alışmak zorundayım" mesela "Keşke" mesela "Her şey sensin..."
Aşk yaşadığınız her kadına şarkı yapıyor musunuz?- Yok canım, sadece 3-4 aşk için şarkı yazdım.
Peki "Bu senin içindi" diyor musunuz?- Deli misin, adım çıkar sonra, tabii ki demiyorum!
BURNUM YERE DÜŞSE ALMAMİlk aşkınız sizin için hálá bir önem taşıyor mu?- Hem de çok. Onun sayesinde şarkı yazabildiğimi keşfettim. Ortaokulda filandım. Kimsenin dinlemediği, şimdi çöp olan şarkılar yaptım: "Asırlar boyu sensiz kalsam/ Duymasam hiç sesini bir dakika/ Hissetmesem nefesini yine de affetmem seniiiii" gibi sözleri vardı.
Ne kadar coşkulu, ne kadar heyecanlı, ne kadar ıstıraplıydı? - Çok ıstıraplıydı.
İlk aşkınızın kadınlarla sonraki ilişkinizde belirleyici bir özelliği var mı?- Her insanın aşkı yaşama hali tektir diye düşünüyorum.
Nasıl yani?- Kişiler değişebilir ama sen aynısın. A kişisine de, B kişisine de, C kişisine de vereceğin duygu aynı. Bende hep öyle oluyor yani. Geriye dönüp baktığımda, kadınlarla hep aynı duruma düştüğümü fark ediyorum.
Nasıl bir durum o?- Burnum yere düşse, yerden almıyorum. Alamıyorum. Fazla gururlu davranıyorum. Beni rahatsız eden bir şey varsa, bütün gemileri yakıyorum, sonra pişman oluyorum. Ve ben bunu her ilişkimde yaptığımı görüyorum. Bence gerçekten insanın aşk algısı ve aşk yaşayışı aynı.
ÇOK BEĞENDİĞİM BİR KADININ YÜZÜNE BAKAMAM ULTRA ÇEKİNGENİMKadınlarla kolay ilişki kurar mısınız?- Hayır, hiç. Ben o fırlama adamlardan değilim. Hani böyle barda, gece kulübünde ustaca hemen lafa girerler, "Merhaba tanışabilir miyiz?" derler. Ben asla yapamam.
Siz ne yapıyorsunuz, uzun uzun bakıyor musunuz beğendiğiniz kadına?- Deli misin? Çok beğendiğim birinin yüzüne bile bakamam.
Peki olaya nasıl giriliyor?- Zor oluyor, karşı tarafın ilgi göstermesi filan gerekiyor. Ben atak filan yapamam. Beni terslerse mahvolurum.
Hep kadınların adım atmasını bekliyorsunuz yani.- Valla çok iyi olur...
Tüm bunların altında kendinizi çok değerli buluyor olmanız filan yatıyor olabilir mi?- Alakası yok. Ultra çekingenim ben.
Kadınları anlayabiliyor musunuz?- Hayır. Ama anlamak da istemiyorum. Güzel böyle anlamadan. Gizemli kalmalarını isterim. Zaten anlaşılabilecek varlıklar olduklarına inanmıyorum. O yüzden bu kadar eşsizler ya.
Kadınlarla ilişkiniz şarkılarınızda gördüğümüz kadar duyarlı mı? Yoksa siz duyarlı şarkıcı, duyarsız erkek misiniz?- Duyarsız değilim. İnandığım zaman ilişkiye yüzde 100 kendimi vermeye çalışırım. Ama şu anki hayatım her kadının kabul edebileceği bir hayat değil, dışarı çok çıkamıyorum, deşifre olamıyorum. Herkes gibi ele ele Bekek’te yürüyemiyorum.
Şu an áşık mısınız?- Aşık mıyım değil miyim bilmiyorum ama mutluyum. Üç aydır devam eden bir ilişkim var. Kimse de bilmiyor, gizli yaşıyoruz.
Ne yapıyorsunuz?- Yurtdışına gidiyoruz ya da burada basının bize yakalayamayacağı yerlere. Ben insanların yakalanmak istedikleri için yakalandıklarına inanıyorum.
Nereye gidiyorsunuz mesela?- Bunu söyleyeyim ve bir daha oraya gidemeyeyim mi! Vogue’a gidiyoruz, zaten meşhur biri değil birlikte olduğum kişi.
İNŞALLAH BİR DAHA ÜNLÜ BİRİYLE HİÇ BİRLİKTE OLMAMÜnlülerle mi ünsüzlerle mi birlikte olmak daha iyi?- Şaka mı? Tabii ki ünsüzlerle! İnşallah ünlü biriyle bir daha hiç birlikte olmam. İlişkide bir tarafın alttan alması gerekiyor. İki taraf da ünlü olunca zor. İki güçlü ego birbiriyle çarpışıyor. Bu tür ilişkilerden uzak durmak istiyorum.
Hiç karşılıksız aşka kapıldığınız oldu mu? - Olmaz mı? "Sahte" diye bir şarkım var birinci albümde.
Peki insan, karşılıksız aşka kapılınca, karşısındakini mi suçluyor?- Elbette. Korunma mekanizması bu, tabii ki onun suçlayacaksın. İçinden "Benim gibi şahane bir adamla birlikte olma fırsatını kaçırdın. Yazık!" filan diyeceksin.
Ne kadar derin yaşıyorsunuz aşkı...- Çok ama antidepresan filan almam. Ve bu durumu avantaja çevirmeye çalışırım, şarkı yazarım. Şarkı iyiyse, değmeyin keyfime.
Bir erkeğin "Kadınlara hep dürüst oldum!" diyebilmesi mümkün mü?- Kimsenin kimseye böyle diyebilmesi mümkün değil.
Yalancı bir adam mısınız aşk yaşarken...- Pembe yalanlar hepimizin hayatında var. Pembe olsa da yalan dolan. Ama her insan kendini kurtarmak için yalan söyler. Söylemiyorum diyen de böyle diyerek söylüyor.
Usta mısınız yalan konusunda? - Yok yok ben çok fena çuvallarım.
GÜZEL GÜLSÜN GÜZEL BAKSIN GÜZEL KONUŞSUNSizce kadınları en çok hangi özeliğiniz baştan çıkarıyor?- Ben dokunmatik bir adamım. Sevdiğim insana
dokunmayı çok severim. Bu da kadınların hoşuna gidiyor.
"Hiç seks peşinde olmadım, hep dost olmak istedim kadınlarla!"
- Deli miyim ben niye sadece dost olmak isteyeyim? Ama bazı kadınlar vardır, gerçekten sadece dostsundur onlarla. Gel de insanları inandır.
Sizi kadınların hangi özelliği baştan çıkarıyor?- Güzel gülsün isterim, güzel baksın ve güzel konuşsun. Bir de mümkünse dominant olmasın.
Hayatınızın herhangi bir döneminde kadınları etkilemeye, tavlamaya çalışan bir erkek oldunuz mu?- Her erkek bunu istemez mi? Ama ben araklayan, tavlayan filan bir adam olmadım, beceremem, söyledim ya girişken değilim.
En büyük silahınız...- Sevgi. Böyle bir kabiliyetim var. Sevebiliyorum.
Bir kadına verdiğiniz en yaratıcı hediye?- Zor bir soru. Şarkı galiba.
İlk cinsel deneyiminiz bir müzik olsa, nasıl bir müzik olurdu?- Mutlu bir şarkı olurdu. Benimki eğlenceliydi.
Gerçi hálá 28 yaşındasınız ama yaş ilerledikçe, aşkı algılamanız nasıl değişiyor?- Kötü yönde değişiyor, kendimi korumaya başladım. Temkinli olmaya...
DERİN MERMERCİ İLE BİR İLİŞKİM OLMADITuba Ünsal da, Derin Mermerci de çok güzel kadınlar. Bir erkek, çok güzel kadınlardan rahatsız olabilir mi?- Tuba’yla birlikte oldum, Derin’le olmadım...
Ya gazetelerde çıkanlar...- Gazetelerde bir sürü şey çıkıyor, tanımadığım insanlarla bile birlikte anılıyorum, palavra onlar. Güzel, frapan kadınlar beni rahatsız etmiyor. Birlikte olduğum kadının güzel olmasını isterim.
Ne kadar kıskançsınız?- Oldukça. Sevdiğim her şeyi, herkesten kıskanabilirim. Çalıştığım birinin bir başkasıyla çalışmasını da kıskanabilirim.
Diyelim ki aranjör gitti başka birine...- Evet kıskanırım. Ama bastırmayı öğrenmem lazım.
Küçük sürprizler yapan bir erkek misiniz?- Bir keresinde banyodaki cama bir şey yazdım, buğunun üzerine, kendimi de çok yaratıcı hissettim, böyle bir şeyi akıl edebildim diye, o benden sonra girdi banyoya ama biliyor musun ne oldu, fark etmedi bile...
Sizin romantizm kareniz nedir?- Ben kavga ettikten sonra barışmayı severim. Karşındakine kızarsın ama onu çok da özlersin. Tenini özlersin. Çok tutkulu sarılırsın.
EFENDİ OLMAK GİBİ BİR VAADİM YOKFazla düzgün ve efendi olarak algılandığınızı düşünüyor musunuz?- Öyle mi algılanıyorum? Bir şarkıcı için çok iyi bir şey değil bu. Bir miktar sıradışı olmak gerekiyor. Benim insanlara efendilik gibi bir vaadim yok. Ama şuna inanıyorum, göz önünde olan birinin, genel kültürü olacak, eğitimi olacak, bir de insanlığı olacak. Ben de kendimi her konuda sürekli geliştirmeye çalışıyorum.
Kılık kıyafet önemli mi sizin için?
- Hem de nasıl. Ben GQ dergisine abone bir adamım. Her sayısı evimde vardır. Dikkatlice okurum, erkek modasındaki yeni trendleri takip ederim. Londra’da bitpazarından ceketler, gömlekler, yelekler alırım. 5 pounda 10 pounda. Eski olan her şeye ilgim var. Eski ev, eski araba, eski kıyafetler. Şu anda her şeyden binlerce üretiyorlar, eskiden sadece birkaç tane üretirlermiş. Daha özenli ve daha güzel yapıldığını düşünüyorum. Bazen bulduğum beğendiğim şeyleri buradaki terzim Mustafa Bey’e yaptırıyorum. Böyle de tuhaf huylarım var.