İnanılmaz topuklu.
İnce, uzun bir gökdelen gibi yükseliyorlardı.
Ben de onlara yükseldim!
*
Gelip geçeni kolundan tutup,
"Şunun güzelliğine bir bakar mısınız!" demek istedim.
Aşk da öyle değil mi?
Kendini borazan gibi hissedersin ve bütün dünyaya ilan etmek istersin.
Ama lütfen anlayın, bu ayakkabılar gerçekten bambaşka bir şeydi.
Bir fetiş objesi gibi.
Direkt seks hatırlatıyor.
Alev.
Heyecan.
Oyun.
Kahkaha.
Macera.
Sevişmek.
*
Kalbim, göğüs kafesimden dışarı fırlayacakmış gibi...
Küt küt atıyor.
Cinayet aletiyle karşılaşmış katil gibiyim.
Evet.
Ben cinayeti, bu ayakkabılarla işleyeceğim.
Kendimi onların üstünde hayal ediyorum, çıplak, çırılçıplak.
İnsan kendini çıplak hayal edip heyecanlanır mı?
Ben heyecanlandım.
Öyleyimdir.
Herhangi bir şeye hazırlanmak, o şeyin kendisinden daha çok heyecanlandırır beni.
Demek ki havaya girmişim, kafamda bir şeye hazırlık yapıyorum.
Ama nedir diye sorarsanız
"henüz" bilmiyorum.
Bazen bir şeyler düşünürüz, onu kafamızın arkasında pişirir, geliştiririz, haberimiz bile olmaz.
O haldeydim.
*
Fiyat- miyat ayrıntı kalıyor,
"39’unu verir misiniz?" diyorum.
Getiriyorlar.
Kutuyu tezgahtarın açmasına bile katlanamıyorum, kendi ellerimle açıyorum.
Ve evet şimdi elimde tutuyorum.
Bir sanat eseri gibi.
Müzedeki bir heykel gibi.
Sergideki bir tablo gibi.
Kırmızı yüzeyinde parmaklarımı saygıyla gezdiriyorum.
Etrafta birileri olmasa, bir de öpücük konduracağım.
Manyak demesinler diye vazgeçiyorum.
Ve küçük bir hareketle ayağıma geçiriyorum.
İşte şimdi onların içindeyim.
*
Üzerimde sıradan, günlük, yazlık bir elbise vardı.
Aniden o ayakkabılarla bambaşka bir şey oluverdim.
Rüzgarlandım, havalandım.
Güzel iç çamaşırı ve güzel ayakkabı bende bu duyguyu uyandırıyor.
Kadınsılaşıyorum, dişileşiyorum, uçuşa geçiyorum.
Birden aynada bana bakan kadınla göz göze geldim.
Ve ona göz kırptım.
Çapkın bir ifadeyle...
*
Ertesi gün sabahın erken saatleri...
Sevgilim kalkıyor, banyoya gidiyor.
Seri katil titizliğiyle aniden gözlerimi açıyorum.
Banyonun kapısının kapanma sesini duyduktan sonra hızla fırlıyorum.
Yan odaya geçiyorum.
Dolabın kapağını açıyorum.
Suç aletlerini görünce seviniyorum ve hemen üzerime geçiriyorum.
Ve yeniden hızla koşup, hiçbir şey olmamış gibi yatağa giriyorum.
Yorganı boğazıma kadar çekip, tavşan uykusu halinde onun geri gelmesini bekliyorum.
*
Ve o an geliyor.
Sevgilim yatağa yaklaşıyor.
Yorganın bir ucundan tutup kaldırıyor.
Ve beni görüyor...
Kırmızı ayakkabılar ve kırmızı iç çamaşırlar içinde...
Kahkahalarla gülmeye başlıyor...
"Delisin sen!" diyor,
"Ama galiba böyle olduğun için seviyorum seni" diyor.
Bir süre sarılıp yatıyoruz.
Romantizmimizin içine
Alya ediyor.
"
Oyun mu oynuyorsunuz!" diye yatağa atlıyor.
Kırmızı ayakkabı fantezim, mecburen burada sona eriyor.
O ayakkabılar şimdi dolabımın en kıymetli yerinde duruyor.
ELA MEZUN OLUYOR DİPLOMASINI TEYZESİ VERİYORYeğenim
Ela, liseden mezun oluyor.
Hem de benim 22 sene önce mezun olduğum liseden.
Tarsus Amerikan Lisesi’nden.
Birazdan kep giyme töreni var.
Maaile, heyecan içinde hazırlanıyoruz.
Diplomasını kim verecek?
Tabii ki ben.
O yüzden bu haftalık bu kadar.
Haftaya görüşmek üzere.