Aynı şey oluyor: Kapımda şahane bir gül buluyorum. İçimden tarifi olmayan bir mutluluk yükseliyor. Biri hiç üşenmiyor, her sabah, kapımın ortasındaki tokmağa bir gül sıkıştırıyor.
O ruhsuz çelik kapı, oluyor bir sanat eseri.
Her hangi bir not yok.
Sadece pufuduk bir gül. Bir de nasıl güzel kokuyor. Büyük bir gururla tekrar eve giriyorum, gülümü suya koyuyorum ve sonra ‘Kim tutar artık beni’ diye, güle oynaya güne başlıyorum. Öyle sosyetik, kırmızı bir tomurcuk gülü değil sözünü ettiğim.
O galiba beni bu kadar mest etmezdi.
Daha vahşi bir şey, daha özgür bir şey, kendini sere serpe açmış bir bahçe gülü...
Bütün haşmetiyle karşımda duruyor.
Biri benim için emek sarf ediyor.
Gidip çiçekçiden almıyor, bir yerden topluyor. Benim için yapıyor.
Bazen turuncu tonlarında oluyor.
Bazen pembe. Ve ben gözlerimi alamıyorum. Haliyle, kapıma gül iliştiren bu esrarengiz hayranımı merak ediyorum.
***
Ama sevgilim de ediyor!
O Dubai’deyken, telefonda anlatıyordum:
‘Biliyor musun, her sabah kapımda bir gül buluyorum....’
Önce pek aldırmadı, ama ne zaman Türkiye’ye geldi, bir sabah kapıyı açtı ve benim ne kadar güzel olduğunu anlatmakta beceriksiz kaldığım o gülleri gördü...
Sinir oldu. ‘Kim bu?’ ‘Hiçbir fikrim yok!’
Gözlerini kısarak bana baktı. ‘Valla, bilmiyorum kim olduğunu...’
‘Biri gidip sana Türk filmlerindeki evlerin bahçesinde görmeye alıştığımız bu güllerden her sabah topluyorsa ve kapına takıyorsa, epey seviyor olmalı...’
***
İtiraf ediyorum, bu gizli hayranımın bir kadın olacağı hiç aklıma gelmedi...
Ama işte bir kadındı. Üstelik kadın kapıcımız Asuman’dı. Oydu yani sevgisini bu şekilde gösteren... Sabahın köründe daha bizim apartmana ve yan apartmanlara gazete dağıtma faaliyetine girişmeden kapıma hiç gülleri iliştiren...
Öğrenince karşısına dikildim. ‘Asuman’ dedim, ‘Az kalsın evde hır gür çıkacaktı. Benim kıskanç bir sevgilim var. Bu muhteşem gülleri bana hediye eden kişiyi kıskandı haliyle. O kadar güzel ki güllerin...’
Kıkırdadı, ‘Beğendin mi gerçekten? Sağın solun belli mi olmuyor, bazen çok erken çıkıyorsun. Güneş doğmadan topluyorum onları. Esah söyle, gerçekten hoşuna gitti mi?’
‘Çok’ dedim, ‘Çok.’
Bir de duygulandım, gözlerim doldu...
***
Bir süredir Asuman ‘adı bende saklı’ dişçiye gidiyor... Bilmem hatırlar mısınız, bir yazımda Asuman’dan söz etmiştim ve onu anlatırken ağzında tek bir dişi olduğunu yazmıştım.Yazı bambaşka bir şeyi anlatıyordu. Yani içinde dişle ilgili sadece bir cümle geçiyordu. Ama adının özellikle gizli kalmasını isteyen bir dişçi, ‘Lütfen bana gelsin, elimden geleni yapmak istiyorum’ demişti. Önce kalktık birlikte gittik.
Hayatında hiç dişçiye gitmemiş olan Asuman, Amerikan Hastanesi’nin yakınındaki bu dişçinin muayenehanesinden çok etkilendi. Ama aslında adamın kendisinden etkilendi. Çünkü ona çok şeker davrandı. Güldürdü, bir diş fırçası ve diş macunu hediye etti.
‘Bundan sonra sizi bir süre burada misafir edeceğiz’ dedi. Bizimki ‘Bugüne kadar hiç böyle adetlerim yoktu. Olsun bari...’ dedi, çocuklar gibi sevindi. İşte Asuman, o gündür bugündür ‘adı bende saklı dişçi’ye diyor.
Bir taksi onu alıp oraya götürüyor ve geri geliyor. Geçen gün çok üzgün bir halde geldi.
‘Ne oldu?’ dedim.
‘Haftada iki gün gidiyorum. Bütün ağzım temizlendi. Bir dolu şey yaptılar. Protez hazırlanıncaya kadar da üç diş taktılar...’
‘Eeee?’ dedim, ekledim: ‘Yok onlar şimdi ağzında...’ ‘Sabah vardı ama şimdi yok. Biri oynarken gitti’ dedi. ‘Nasıl yani?’ dedim.
‘Bugüne kadar hiç ağzımda diş olmamış. Sabah vardı ya, garipsedim, bütün gün oynadım durdum. Oynamaz olaydım! Bir ileri bir geri iterken elimde kaldı.’
‘Diğeri?’ dedim. ‘Onunla da oynuyordum. Sonra hapşurdum, o sırada da Arnavuköy’de sokaktaydım, uçtu gitti ağzımdan. Izgaraların içine düştü. Çok aradım ama bulamadım....’
‘Ya sonuncusu?’ ‘O en fena hikaye! İki dişimi kaybetmiş olmanın siniriyle eve geldim. Bir şeyler yiyeyim de sinirim geçsin dedim. Ekmeği bir ısırdım. Hart diye...’ ‘İnanmıyorum...’ dedim. ‘Evet, son dişimi de ekmekle birlikte yuttum!’
Alem kadın Asuman... Komik kadın... Ama inanılmaz sevgi dolu bir kadın... Onun varlığı bu yaşadığım apartmanı daha da çok sevmeme sebep oluyor...
***
Son olarak geçen gün...
‘Arnavutköy’dekiler merak ediyor...’ dedi.
‘Neyi Asuman?’ dedim.
‘Dişlerim yapıldıktan sonra beni gazeteye basıp basmayacağını...’
‘Sen istiyor musun?’
‘Çoook’ dedi, ‘Ağzımda dişlerim olsa, protez-mrotez, onlar da diş nasıl olsa, sonra şöyle bir berbere gitsem, saçlarım yapılsa, güzel bir fotoğrafım çekilse... Yanlış anlama, evde duvara asmak istiyorum...’
Gerçi bazen, Asuman’ın, ona yapılacak protezleri de yanlışlıkla yutmayacağından şüphelenmiyor değilim ama onun gibi ben de bekliyorum, bir an önce o protezlere kavuşmasını, yüzünün sağlıklı bir görünüm almasını...