Paylaş
İÇERENKÖY CARREFOURSA DEV BİR CANLI ORGANİZMA - FOTOGALERİ
Bir “hipermarket”in.
Ben oldum.
Erkenci, çok erkenci…
Gün ağarmadan, kıpırdanmaya, ayaklanmaya başlıyor.
Daha sizin sıcacık yatağınızda, bir o yana, bir bu yana devrilirken, rüyalar görürken…
O, sizin için hazırlanmaya başlıyor…
Önce temizlik.
Sonra bakım.
Her gün, her sabah, her şey yeniden gözden geçiriliyor.
Yeniden düzenleniyor.
Hipermarket deyip geçmeyin yani.
Canlı organizmalar onlar.
Masal kitaplarındaki devler.
*
Ben işte şu anda o devlerden birinin kalbindeyim.
Uyanışına tanık oluyorum.
İçerekenköy CarrefourSA.
Henüz bomboş.
Mekanın hakimi sessizlik.
Reyonlar arasında dolaşıyorum.
Bir taraftan da simidimi yiyorum, Carrefour’da sokak simidi satılmasına bayılıyorum.
Etrafa bakıyorum:
Hummalı bir çalışma sürüyor.
Personel, devi, hareketli bir güne hazırlıyor.
Herkes, kendi reyonunu kontrol ediyor, eksiklerini tamamlıyor.
Malını nasıl daha iyi sergileyebileceğini planlıyor.
Şimdi meyve sebze reyonundayım, tazecik yeşillikleri, turpları, marulları, maydanozları, naneleri, dereotlarını yerleştiriyorlar.
Çok güzel kokuyor ve çok güzel görünüyor.
Sıra meyvelere gelince, kullandığım sıfat değişiyor:
Baştan çıkarıcı.
Renkleri, görünüşleri, kokuları müthiş!
Meyvelerden her zaman etkilenmişimdir.
Her reyonun cazibesi ayrı, balık, pasta-ekmek, şaküteri, et, oyuncak, beyaz eşya, elektronik…
O koca dev, artık insanlarına kavuşmaya hazır.
Ve saat 10 oluyor.
Bir müzik çalıyor.
Perde kalkıyor ve bir anda… İnanılmaz bir hareket başlıyor.
Kımıl kımıl.
İnsanlar birer ikişer giriyor.
As sonra, o sessizlikten eser kalmıyor!
*
Burası, Anadolu yakasının ilk hipermarketi.
Bir milat.
Türkiye’yi hipermarket konseptiyle tanıştıran yer.
Bu yeni konseptle birlikte hayatımıza da yeni kavramlar girdi:
Hipermarketten nasıl alışveriş yapılır?
Self-servis alışveriş nedir?
Tüketici ve iade hakları nasıl kullanılır?
Sizi bilmem ama alışveriş yaparken, istediğin ürünü, istediğim gibi seçerek alabilmek benim için önemli.
Domates manyağıyım mesela, dokununca da anlarım iyi domatesi, illa seçerek alacağım.
Manavda hatta pazarda bile azarı işitir oturursun!
“Seçmek yok abla!”
O sana, tablanın arkasından verecek illa!
Hipermarketlerde öyle değil.
Sadece seçme şansı değil…
Bu devler sayesinde, başka alışveriş alışkanlıkları da değişti…
Eskiden stokçuluk vardı.
Çünkü eflasyon vardı.
10’ar kiloluk yağlardan birkaç teneke alınırdı, “Neme lazım ya bulamazsam!”
Şimdi öyle bir şey kalmadı, ihtiyacın varsa alıyorsun yoksa ıh ıh.
Gerçi, benim sevgilim hala “stokçu.”
Banyoda bir dolabı var, 6 tane diş macunu, 7 tane sabun, 4 tane duş jeli, 8 tane jilet, kulak temizleme çubuğu… En çok da tuvalet kağıdı yığıyor oraya…
Bitmesinden çok korkuyor.
Bana da diyor ki “Dolabın kapağını açıp onları orada görünce, içim rahatlıyor…”
*
Oooooo!
Pastane bölümünden mis gibi kokular yükselmeye başlıyor.
Ben hayatta zayıflayamam çünkü kurabiyeleri gözüme kestiriyorum.
Yandaki balık reyonunda da, balıklar, derya kuzuları gibi yatıyor.
Her şey günlük.
Her şey taze.
Yutturmaca yok.
Artık tüketici bilinçli, yemiyor.
Çok hoşuma gitti, İçerekenköy CarrefourSA’nın ilk açıldığı yıllarda Eskişehir’den ve İzmit’ten otobüsle alışveriş turları düzenleniyormuş.
O kadar kalabalık oluyormuş ki, içeri daha fazla insan girmesin diye, kapılar kapanıyormuş.
Türkiye’de ilk patenli satış elemanları da (roller) onlarla başlamış. Hala çok ilgi çekiyor.
Atom karınca gibiler…
Bir orada bir burada…
Aldığınız ürünün barkotunda bir sorun mu var ve siz kasadasınız…
Kim gidecek taaa o reyona…
İşte roller’lar, adeta uçarak, sorunu hallediveriyorlar…
*
Hipermarket delip geçmeyin yani, bir dönem, konser mekanı olarak bile kullanıldı.
Tarkan ve Çelik konserler verdi.
İzdiham yüzünden, depoda kaçırmak zorunda kalmışlar.
98’de talebin yoğunluğu yüzünden kasalarda yığılma olunca, dönemin Fransız Genel Müdürü ve mağaza müdürü kasa arkasına geçerek müşterilerin ürünlerini poşetlemişler.
Ayrıca bir sosyalleşme mekanı. Burada alışveriş yaparken tanışıp, aşık olup, evlenenler var.
Adettenmiş, onlar sonradan gelinlik ve damatlık kıyafetleriyle tanıştıkları yere gelirlermiş.
Bir de ilk yıllarda, alışveriş şehvetine kapılan müşteriler arasında çocuklarını kaybedenler çıkarmış.
Hipermarket yaşamında rastlanan hoşluklardan biri de, alışveriş arabalarını kullanma biçimi…
Birine, aldıkları ürünleri yerleştirirken, diğerine çocuklarını oturtup, o geniş alanda tura çıkarıyorlar.
Çocuklar bayılıyor.
Hoş bir hikaye anlattılar, geçenlerde bir gün, karı-koca dolaşırlarken, koca çok yorulmuş. Karısı da onu arabaya bindirip dolaştırmış, kazık kadar adamı…
Gören gülmüş, duyan gülmüş…
*
Koca dev, uykuya dalmadan ayrılıyoruz.
Bu güzel fotoğrafları çeken Emre Yunusoğlu ve ben…
Carrefour’culara da bize farklı bir gün yaşattıkları için teşekkür ediyoruz.
TÜRKİYE’DE 8000 ÇALIŞANI VAR
Carrefour, 1963'te Fransa'da açılıyor ilk kez. Bugün 33 ülkede, yaklaşık 16 bin mağazası ve toplamda 470 binden fazla çalışanı var. Avrupa'nın bir numaralı perakende zinciri. Dünyada modern perakendeciliğin temelini atan kurum. Türkiye'de ilk mağazasını 93’de açıyor. 96’da Sabancı Holding ile iş ortaklığı yaparak CarrefourSA ismini alıyor. 2005’de Gima ve Endi'yi bünyesine katıyor. Şimdi Türkiye’de 8000 çalışanı, 243 mağazası var.
MERTER ÖZAY (8 yıl)
Kurumsal İlişkiler ve Hukuk Direktörü
Onu, balıkların arasında çektiğimize bakmayın. Merter Özay, Kurumsal İlişkiler ve Hukuk Direktörü. CarrefourSA İcra Kurulu’nun da en genç üyesi. Saint Joseph ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Ardından, Galatasaray Hukuk’ta master yapıyor. Halen aynı üniversitede doktoraya devam ediyor. Carrefour’la yolları 2004’de kesişiyor. Şu an dünya üzerindeki bütün Carrefour’ların en genç hukuk direktörü ünvanına sahip. Esprili, eğlenceli ve çok cool!
OKTAY DOĞANTEPE (18 yıl)
Mağaza müdürü- Bölge Direktörü
94’de bu mağazada balık reyonunda göreve başlıyor. Askerlik nedeniyle minik bir ara, sonra 98’de reyon şefi olarak geri dönüyor. 2002’de CarrefourSA Acıbadem’da balık ve şarküteri şefi olarak çalışıyor. Sonra ver elini İzmir, Maltepe, Ümraniye, Adana ve Bursa mağazaları… Farklı farklı görevlerde bulunuyor. 2010’da bu mağazaya, yani yuvaya, mağaza müdürü olarak geri dönüyor, sonra da bölge müdürü oluyor. Bütün personeli, ailesi gibi görüyor. Doğantepe, kendi ev alışverişini de İçerenköy Carrefour’dan yapıyor. Eşi, “Ya orası çok büyük, gel başka Carrefour’dar alalım” derse kızıyor ve “Hayır benim çalıştığım yerin cirosuna katkıda bulunalım!” diyor.
BUKET YILMAZ (16 yıl)
Kasa yönetici adayı
Şu anda kasa yönetici adayı ama Buket Yılmaz, ilk patenlilerden. Bir çok kez düşüyor, ama hiç yılmıyor. Bir defasında kayarken yanlışlıkla erkek bir müşteriye çarpıyor. Düşmemek için müşteriyi kucaklamak durumunda kalıyor. Tam özür dileyecekken, müşteri gülümseyerek “Tekrar çarpabilirsin!” diyor. Kasaya transfer olduğunda ise, bir gün bir müşteri, sesi bir kadına göre kalın olduğu için kendisine kart bırakıp “şarkıcılık” teklifinde bulunuyor. Buket şirketini ve mesleğini çok sevdiği için bu teklife sıcak bakmıyor! Komik ve tatlı bir kadın. Günde binden fazla yüz görüyor. “Bir gördüğüm yüzü bir daha asla unutmam” diyor. Cem Ceminay, İbrahim Tatlıses, Sibel Can, Levent Kırca, Demet Sağıroğlu, Erol Büyükburç, Buket’in kasasından geçmiş ünlülerden sadece bazıları…
ALİ ZAZA (15 yıl)
Şarküteri görevlisi
Ali Zaza, şahane adam. Onun şarküteri reyonu da öyle. O sucuklar, pastırmalar aklımı başımdan aldı. Son derece hoş sohbet biri, müşteriyle birebir ilgileniyor. Ürünün tazeliğini anlamak için, önce kendi kontrol ediyor. Ürünleri tattırmadan vermiyor. Sadece tadımlık için 2 kalıba yakın peynir ayırıyor. Ali Zaza, ekibin en eski ve renkli simalarından biri. İbrahim Tatlıses’le yaptıkları turşu –çiğköfte şovunu kimse unutamıyor.
COSKUN CAN (14 yıl)
PASTA EKMEK REYONU
Ve Coskun Can… O, bir ekmek ustası. Soruyorum “En çok ne tür ekmekler ilgi görüyor?” Cevap veriyor: “Tam buğday, çavdar ve ekolojik ekmekler!” Carrefour'u çok seviyor, “Düzenli bir ortam ve ekip çok iyi” diyor. Kendi işi gibi çalıştığını söylüyor.
ELMAS SAYGILI (14 yıl)
PASTA EKMEK REYONU
Elmas Saygılı için Carrefour bir okul gibi, sürekli yeni bir şeyler öğrendiğini anlatıyor. Pek çok kez teşekkür mektubu almış bir personel. Eskiden beri sadece muhabbeti için gelen müşteriler var. Emekli bir teyze var mesela, alışveriş için olmasa bile dertleşmek için geliyormuş. En sevdiği şey de yeni ürünleri müşterilere tattırmak.
FATMA YENİKAN (12 yıl)
Elektronik-beyaz eşya yönetici adayı
12 yıl önce, Ümraniye mağazasına, kasa personeli olarak giriyor. Daha sonra elektronik, tekstil reyonunda mal kabul asistanı olarak çalışıyor. 2007’e ver elini İçerenköy CarrefourSA. Hayatımın aşkını da burada buluyor. Şu an evli ve mutlu. Daha ne olsun!
TARIK DEMİREL (12 yıl)
Kasap şefi
Müşteriler ekmek alıp Tarık Demirle’e, ekmek arası köfte yaptırtıyorlar. Bir gün yolunuz düşerse, size de tavsiye ederim.
CENK ESKİKÖY (11 yıl)
Oyuncak reyonu
11 yıldır oyuncak reyonunda reyon elemanı olarak çalışıyor. Cenk’e göre o ve ekibi bu mağazanın “kötü polisleri”i onlar! Çocuklarının istediği oyuncakları almak istemeyen aileler, onları korkutmak için Cenk ve ekibini kullanıyor. Oysa Cenk “Ben çocuklara kıyamıyorum ama aileler, “Abisi kızar mısın?” dediğinde bazen mecbur kalıyorum. “İşimin en zor yanı bu” diyor.
SELİM SABUNCUOĞLU (16 yıl)
Müşteri birim sorumlusu
Selim, mağazanın en eskilerinden. Hedefi, müşteri memnuniyeti. Bir sürü ilginç anektod aktarıyor: Üç gün önce aldığı ve yarısını yediği tulumba tatlısını getirip, biraz daha şerbet ilave edilmesini talep edenler. Bir başkası elektronik reyonundan aldığı televizyon için, “Bu televizyon ötüyor! İçinde kuş var, bunu geri alın” diyor. “Tüplü televizyonu tüpe mi takıp çalıştıracağız” diye soran müşteriler bile oluyor. Bir keresinde Beyazıt Öztürk, kasada kredi kartını unutuyor. Ama Carrefour ekibi, kartı iptal ettirmesine gerek kalmadan büyük bir hızla kendisine yetiştiriyor. Bir de balık reyonuyla ilgili bir hikeya anlattı. O reyonda, ekipten bir arkadaşlarına “Çiroz” diye sesleniyor. Çiroz aşağı, çiroz yukarı. Ekibe yeni katılan çok genç bir arkadaş da çirozun ne olduğunu henüz bilmediği için çiroz isteyen bir müşteriye “O bugün izinli” diyor…
Paylaş