Paylaş
Ben 20. yıl plaketi aldım.
Hissettiğim duygu şaşkınlıktı.
Hayatım boyunca bir adamla 20 yıl birlikte olmadım, böyle bir rekorum yok (sevgilimle 10. evlilik yıldönümümüzü ağustosta kutlayacağız), ailemle de 20 yıl aynı evde yaşamadım.
Ama işte Hürriyet’le kurduğum ilişki bu kadar uzun ve yoğun. 20 yıldır da aynı patronla çalışıyorum, Aydın Doğan’la.
Biz sürekli ondan bir şey şeyler istedik, o ise bizden sadece iyi gazetecilik yapmamızı istedi.
Ben de yapmaya çalıştım, bazen yapabildim, bazen yapamadım.
Ben patronunu sürekli gören biri değilim, bunu da iyi buluyorum, benim için patronla, yönetimle hep bir mesafe olmalı.
Hep ben bir tedirgin olmalıyım, kalbim küt küt atmalı.
İşte bizim böyle bir ilişkimiz var.
O bana Alya’yı sorar, ben mahcup cevap veririm.
Bir keresinde, “Niye ikinci çocuğu yapmadın?” diye sordu.
Beni yine şaşırttı, çünkü patronlar aslında kadın çalışanları çocuk yapsın istemez. İş kaybı olarak değerlendirirler, ama o öyle değil, çocukları da seviyor, zaten 4 çocuğu olmasından belli.
Benim için iyi baba olması, iyi patron olması kadar önemli, hatta daha da önemli...
CNN Türk ekibi, Aydın Doğan’ın Hürriyet’i alışının
20. yılı anısına güzel bir film yapmıştı, Fikret Ercan da özel bir gazete...
O Hürriyet’i satın aldığında, ben de bu gazetede var olmaya çalışan çaylak bir gazeteciydim.
Şu son yirmi yılı birlikte devirdik.
Sadece onunla mı?
Hayır, aynı zamanda sizinle!
Birlikte büyümek, gelişmek, çoğalmak inanılmaz bir duygu.
Sizinle aramdaki bir akrabalık ilişkisi gibi.
Yaşadığım her şeyi sizinle birlikte yaşadım.
Her şeyi birlikte paylaştık.
Ve ben bütün bu süre içinde, son derece özgürce gazetecilik yapabildim.
Herkes Hürriyet’le uğraşır, herkes Hürriyet’e çamur atar, olmadık komplo teorileri üretir ama bütün gazetecilerin çalışmak istediği yerdir burası...
Haksız da değiller.
Hürriyet Dünyası’nda gazetecilik yapmak gerçekten gurur verici bir şey.
Bu 20 yıl için size ve patronuma çok çok teşekkür ediyorum. Kilometreyi sıfırladım, her şeye yeniden başlıyorum...
MUSTAFA SEVEN TAKİPÇİ SAYISI 713K
Bunun adı samimiyet
Dün başlayan Instagram dosyası bugün müthiş bir fenomenle, Mustafa Seven’le devam ediyor. O, dünyaya nam salmış bir fotoğraf sanatçısı. Kendisini sokak fotoğrafçısı olarak tanımlıyor, her karesiyle de bir hikâye anlatıyor...
Instagram sizin için ne ifade ediyor?
Kişisel portfolyo sergileme mecrası. Bir nevi galeri. İzleyicinin tepkilerini ölçümleyebildiğiniz bağımsız bir mekân. Bir sanat galerisinde sergi açtığınızda sadece belli bir kesime ulaşabiliyorsunuz. Ama Instagram’da ne şehir ne ülke ne de zaman sınırı var. Takipçiler yorumlarını ve düşüncelerini çok çıplak bir biçimde paylaşıyor. Tahmin edebileceğinizden çok daha sert olabiliyorlar eleştirilerinde. Böylece izleyiciyle aranızda çok daha sıkı ve gerçek bir iletişim kuruluyor.
Bir kitle iletişim aracı olarak ondan nasıl yararlanıyorsunuz?
Ben bir sokak fotoğrafçısıyım. Sokak fotoğrafçılığını hikâye anlatıcılığı olarak görüyorum. Her fotoğrafta başka bir hikâye var. Benim görevim, bu küçük parçaları insanlara aktarıp onların kendi hikâyelerini yaratmalarını sağlamak. Instagram bunun için benzersiz bir araç. Böylece hikâyeler dünyanın dört bir yanına ulaşıyor, ulaşırken de çoğalıyor...
Süreç sizin için nasıl işliyor? Eskiden üretici mesajı üretirdi, alıcı da alırdı. Şimdi alıcı da üretici...
Evet, hiçbir şey aynı değil! Eskiden medya, bilgiyi tek taraflı iletmek için kullanılıyordu. Şimdi mesajı alanın cevap verme hakkı var. Bence en devrimsel değişim de, içeriğin mesaj alan tarafından da üretilebiliyor olması. Bunu hayranlık verici buluyorum.
Siz artık “aktif izleyici” konumuna geçtiğinizi düşünüyor musunuz?
Elbette! Hem içerik üretiyorum hem de başkalarını izliyorum. Bu çok önemli bir hak. Evet, bunu bir hak olarak görüyorum. Çünkü bana kalırsa insanların maruz kaldıkları her mesaja -buna fotoğraf, görüntü, bilgi, içerik, enformasyon da dahil- cevap verme, ona karşı argüman geliştirme hakları var. Bunu da sonuna kadar kullanmalılar.
Gözetlendiğinizi düşünüyor musunuz?
Hayır, düşünmüyorum. Gözetlenmek gizlice, gözlenen farkına varmadan yapılan bir şey. Instagram’da yapılan izinli! Dahası, takipçilerim beni değil, fotoğraflarımı, fotoğraflarımdaki hikâyeleri takip ediyorlar. Merak ettikleri şey insan hikâyeleri. Bir yazarın romanlarının merak edilmesinden bir farkı olduğunu düşünmüyorum. O da anlatıyor, ben de anlatıyorum. Kullandığımız araçlar farklı yalnızca...
Nasıl bir yenilik getirdi hayatınıza?
Kendimi daha bağımsız ve daha kalabalık hissediyorum!
Takipçiniz arttıkça, sorumluluğunuz da artıyor gibi hissediyorsunuz?
Evet. Ama nasıl bir duyguyla başladıysanız onu koruyarak devam etmek önemli. Bunun adı da “samimiyet”. Takipçi kaybetmekten korktuğu ya da daha fazla takipçi kazanmak için kendini farklı yansıtan biri olmak istemem. İnsanların Instagram’da beni takip etmelerinin bir sebebi var. Ben de kendimi geliştirmeye, insanlara daha fazla haz verecek fotoğraflar çekmeye çalışıyorum.
Reklam amacıyla kullanıyor musunuz? Para kazanıyor musunuz?
Sıklıkla olmasa da bazı markalar için içerik üretiyorum. Evet, bundan para da kazanıyorum. Ama bunu yaparken bazı kıstaslarım var. Milyonlarca insanın takip ettiği bir mecranın ticari hale gelmesi çok normal. Ama Intagram’ı bir galeri gibi gördüğüm için, izleyicime olan saygımı korumak, onların benden beklentisini göz önünde bulundurmak zorundayım. Bu nedenle markaların projeleri için içerik üretirken galerimdeki bütünlüğü bozmamaya çalışıyorum.
En çok günün hangi saatleri kullanıyorsunuz?
Türkiye için sabah 06.00 ile 10.00 saatleri arası çok yoğun bir trafik oluyor, öğlene doğru yavaşlıyor. Akşam 18.00-23.00 saatlerinde yeniden yoğunlaşıyor. Fakat dünyanın dört bir yanındaki insanlar için geceleri de 3 saatte bir kalkıyorum ben, bunun için saat kuruyorum...
Paylaş