Paylaş
Bence tokat gibi.
Okuyun...
Ve nasıl bir ülkede yaşadığımızı görün!
Mahkeme dışında ne tür zorluklarla boğuşuyorsunuz?
- Ö.C. 30 Mayıs 2012’den beri Sosyal Hizmetler’de. Başına bunca şey gelmiş bir çocuğun desteğe ihtiyacı olmaz mı? Olur. Ama psikolog desteği bir türlü sağlanamadı. Ben de geçen haziran ayında gittim, Türkiye’nin en iyi özel okullarından birinin psikoloğuyla görüştüm. Destek olacağını söyledi ve görüşmeler başladı. Çok parlak bir öğrenci Ö.C.. Hiç dershaneye gitmeden Anadolu lisesini kazanmış. O özel okul da, Ö.C.’yi tanıdıktan sonra kendi okullarında eğitime devam edebileceğini söyledi. Enka Okulları’ndan bahsediyordum. İyi bir eğitim alacağı için ne kadar sevindik anlatamam...
SOSYAL HİZMETLER GÖNDERMEDİ
E çok güzel bu, sonra ne oldu?
- Milli Eğitim’le yazıştık. Çocuğun nakli, kendi okuduğu okuldan alınıp Enka Okulları’na yapıldı. Sosyal Hizmetler’in de bütün bunlardan haberi vardı. Ama ben çocuğun kaydını yaptırmak için pazartesi yola çıkarken kaldığı yurdun müdürü beni aradı ve dalga geçer gibi, “Avukat Hanım, buraya hiç gelmeyin. Biz geçen hafta onu başka bir şehre gönderdik” dedi.
Nasıl yani!
- Evet, ben de “Nasıl yani!” dedim. Şok içinde Sosyal Hizmetler’e gittim. “Naklini yaptırdığımı biliyordunuz. Niye onu başka bir şehre gönderdiniz? Madem gönderecektiniz, niye ona okul ayarlardık? Siz bu çocuğa bakamıyorsunuz. Kendini öldürmek istiyor, intiharın eşiğinde. Özel okulda okumasını ona çok mu gördünüz? Hangi yetkiyle başka bir yere yolladınız?” dedim ama nafile!
ADLİ TIP’TAN AĞLAYARAK ÇIKTI
Çok feci bunlar...
- Öyle. Ben yanarım yanarım Enka’ya gidememesine yanarım. Hayatı kurtulacaktı, yaz tatillerinde yurtdışına gidecekti, hatta üniversite bursu teminatı bile vermişlerdi. Ama engellediler. Bile bile. Kızın geleceğini aldılar. Avukatından bile kaçırıyorlar...
Hâlâ mı?
- Evet. Uzun süre bana yerini bile söylemediler. Oysa hukuki bir hakları yok, ben onun avukatıyım. Ama işte yapıyorlar. Geçen ay Adli Tıp’a gitti, orada da inanılmaz bir baskı. Hıçkıra hıçkıra çıktı odadan. Çünkü sürekli azarlanıyor. “Sen bunları geç, sana soracaklarımızı söyle! Senin bu sorunlarınla oradakiler ilgilenecek. Biz seni burada tedavi etmeyeceğiz” diyorlar. Böyle bir yaklaşım...
Bu durumda olan çocuklar neden ailelerinden koparılıyor?
- Bu da, hâkimlerin verdiği bir karar. Suç şüphesi olan kişilerin onlara zarar vermemesi için böyle uygun görülüyor. Bence yanlış. Kız ailesini çok özlüyor. Aile en başından beri yanında, başka bir şehre gönderildiğinden beri de hemen her hafta onu ziyarete gidiyor.
Peki, çocuklarının başka bir yerde olmasına aile neden ses çıkarmıyor?
- Biraz da çıkaramıyor. Bu olaylar yüzünden psikolojik olarak da çok yıprandılar. Babası da işçi. Kızları için mücadele edebilecek güçleri yok. Bir de karşındaki devlet, ne yapsınlar teslim oluyorlar...
Çaresiz bir kız çocuğu
Siz avukatı olarak Ö.C.’yle karşılaştığınızda ne hissettiniz?
- Büyük bir çaresizlik! Hatırladıkça içim ürperiyor. Karşımda küçücük bir kız çocuğu. Bütün dünya üzerine abanmış. Onu dinledikçe kulaklarıma inanamadım. Sanki başka biri seslendiriyordu onu. Sanki o değildi bütün bunları anlatan, yaşamış olan. Öyle korkunç, iğrenç detaylar var ki, inanmak bile istemiyorsunuz...
Tecavüz aklanmaya ve meşrulaştırılmaya çalışılıyor
Bir kadın avukat olarak, hukuk sistemimizin cinsel istismar davalarında nasıl bir tutum takındığını düşünüyorsunuz?
- Türkiye’deki bir “erkek hukuk düzeni”. Erkek dili çok fazla kullanılıyor. Kararlar da bu şekilde veriliyor. Kanun maddelerine çok süslü laflar koyabilirsiniz, çok ağır cezalar vererek bu maddeleri düzenleyebilirsiniz de, ama kanunun uygulayıcılarını farklı bir bilinçle yetiştirmezseniz ne yarar? O süslü laflar, havada sadece süslü cümleler olarak kalır. Bu ülkede kadınlar, bu tür davalarda hep mağdur, mahkeme eliyle, savcılık eliyle. Hâkimler de erkek dili kullanıyorlar, erkek bakış açısıyla bakıyorlar. Ve kadınlar, kız çocukları bir kez daha mağdur ediliyor, devlet eliyle, sistem eliyle, toplum eliyle...
‘CEMAATİN İŞİ’ BİLE DEDİLER
Bizim hukuk sistemimiz kadın düşmanı mı?
- Kesinlikle! Hukuk sistemimizi ortaya getirenler, bu kanunları koyanlar ve uygulayanlar kadın düşmanı çünkü...
Ö.C. davasında da “Rızası vardı”ya mı sığınıldı?
- Evet, ona da sığınıldı: “O da çocuk, bu da çocuk. Öbür çocuğun da rızası varmış!” Sanki o görüntüler, yazışmalar elimizde yokmuş gibi. Son duruşmada tamamen saçma sapan bir hale dönüştü iş. Bunun, cemaatin bir oyunu olduğu yönünde bir savunma gerçekleştirildi. Sonra, “Peygamber efendimizin de küçük çocuklarla ilişkisi varmış” dendi. “Abdullah Gül de karısıyla evlendiğinde karısı 15 yaşındaymış, ne var canım!” şeklinde tecavüz aklanmaya ve meşrulaştırılmaya çalışıldı. Ve bunlar bir mahkeme salonunda yapıldı...
Tahliye kararları hâkimin takdiri mi, yoksa elde yeterli kanıt olmadığı için mi?
- Olan kanıtları hâkim kendisine göre yorumluyor. Bu emniyet müdürünü de tahliye edebilirdi mesela, etmedi. Belki çok fazla tepki geleceğinden etmedi. Son duruşmada emniyet müdürüyle ilgili olan Facebook kayıtları birer birer okundu. Ama diğer çocuklarla ilgili de vardı, onlar okunmadı. Sebebini bilmiyorum. Onların neden tahliye edildiklerini de bilmiyorum. Niçin o erkek çocuklar, ailelerinin yanından alınıp Sosyal Hizmetler’e verilmedi? Eğer devletin şefkatli kolları Ö.C.’yi alıyorsa, onları da almalıydı...
Yargıtay’ın, “Hiçbir insan kendi iffetini yaralayacak bir iftirayı atmaz!” kararı, burada neden işlemiyor?
- Hâkimin takdiri ve yorumu. Diğer çocuklarla ilgili de aynı derece delil var. Ama emniyet müdürünü tahliye etmiyor, onları ediyor. Emniyet müdürünün yaşının büyük olması diye değerlendiriyorum ben. Ve tabii polis olması...
Avukatı olduğum halde görüşmem engelleniyor
Şu anda tekrar okul başlıyor. Tekrar Enka mümkün değil mi?
- Belki olabilir ama Ö.C.’yle iletişim kurmam bile engelleniyor...
Nasıl yani? Siz avukatı olarak onu gerçekten göremiyor musunuz?
- Hayır! Bir süre önce aradılar hangi okulda okuduğunu söylediler. Okulun yurdunda kaldığını belirttiler. Oraya gittiğimde bulamadım. Sosyal Hizmetler’i arıyorum. “Okulun yurdunda!” diyorlar, “Gittim, konuştum, orada kalmıyormuş” diyorum. Başka bilgi veremeyeceklerini söylüyorlar. Sonra beni Ö.C. aradı, Sosyal Hizmetler’in bir binasında kaldığını söyledi. Okulun yurdu filan değil yani! Bana da yalan söylüyorlar! En başından beri son derece duyarsızlar. Orada olan bütün çocukların ilgiye ve terapiye ihtiyacı var. Umurlarında bile değil...
Ne yapılabilir?
- Bu vahim durum duyurulmalı. Sosyal Hizmetler’in bu yaptığı hukuksuzluk. O, “Ucuza para kazanmanın yolunu bulduk... Satarız!” diyen çocukların, elini kolunu sallayarak hiçbir şey yapmamış gibi, “Helal koçum, erkeğim benim!” diye tahliye edilmeleri, hapishanenin önünde alkışlarla karşılanmaları... Ö.C. bunları öğrendiğinde, “Peki ben ne olacağım? Bundan sonra nasıl yaşayacağım?” dedi. Haklı. Bir hukukçu olarak ben de bilmiyorum bu sorunun cevabını...
Devletin Ö.C.’yle ilgili planı nedir? 18’ine kadar Sosyal Hizmetler’de bir şekilde yaşaması, sonra reşit olunca da ne isterse onu yapması mı?
- Evet, devletin sorumluluğu 18’ine kadar. Miş gibi yapacaklar. Bakmış gibi, eğitmiş gibi, tedavi etmiş gibi... Sonra da gönderecekler!
HAMİŞ
Dünkü röportajda Bingöl’deki çocuk istismarı davasında, tahliye edilen sanıkların rütbeleri yanlış yazılmış. Başçavuş değil, uzman çavuş olacakmış. Ama değişen bir şey yok, tecavüz sanığı uzman çavuşlar, ellerini kollarını sallaya sallaya sokaklarda dolaşıyorlar!
Paylaş