Paylaş
YARIM KALAN HAYATLAR 19
- Öpmek için kafamı boynuna soktuğumda, burnuna gelen mis sabunla karışık parfüm kokusu... Uyanır uyanmaz O’nu görmek... Geceleri telefon açıp nefes alıp verişini dinleyerek uyumak... Gelinlik modellerine bakmak, yüzük seçmek... Baklavanın fıstıklı kısmını ağzıma götürürken geçen süreç... Renkli çoraplar giymek ve almak... Kız kıza dedikodu yapmak... Ojelerimi değiştirmek... (Didem)
- Camın kenarında güzel bir Türk kahvesi içmek... Mutfaktan yükselen çay, kahve ve kızarmış ekmek kokusu... Ezine peynirinin tadı... Ezine peynirinin yanındaki rakı kokusu... Yağmurlu bir günde işi kırıp, evde pijamalarla Türkan Şoray filmi izlemek... (Aylin)
- Fenerbahçe formamı giyip, elimde atkım, dilimde marşım, özellikle derbilerde karşı takımı gıcık etmek... Sehpanın üzerinde cam bir kavanozda sürekli çikolata bulundurmak ve yememek için sürekli direnmek... (Müge S.)
- Şu an benim için en büyük haz içimdeki bebeğimi büyütmek. (Aslı E.)
- İbadet etmek... Kızım uyurken onun saçlarının sıcaklığına gömülüp aynı yastığı paylaşmak... Kocaman bir bardak soğuk sütle, okuma lambası altında kitap okumak... Bal özlü vücut şampuanım... (Fatma)
- Mutfakta iş yaparken radyo dinlemek... Kızımın yürüteçle oradan oraya koşarak, her şeyi kurcalamasını izlemek... Gecenin bir vakti, tam yatmak üzereyken canımız makarna istedi diye kalkıp üşenmeden, güzel makarnalar hazırlayıp, kocamla birlikte afiyetle yemek... (Gülcan)
- Dışarıda yağmur yağarken, pencereyi aralayarak battaniyeye sarılıp uyumak... Gülen bir çift gözün ta içine bakmak... Yavru bir kediyle oynamak... Çikolatalı bir dilim pasta yanında sert bir kahve... Uykudan yeni uyanmışken gerinmek... Ayaklarımı uzatıp süper bir meyve tabağı yemek... Yeni bir kitaba başlamadan önce, kitaplıktaki kitapları tek tek elden geçirmek ve yeni sevgilimi bulmak... Hafif hafif esen bir rüzgarın yüzüme çarpması... (Özlem)
- Akşamdan kalan sebze yemeklerle omlet yapmak... “Ben demiştim “ demek... Saati 5 dakika önceye kurup, çaldığında, 5 dakika daha uyuyabileceğimi bilmek... (Göksen)
- Sevgilime kışkırtıcı mesajlar atmak... (Gamze)
- Eşime sarılmak, kokusu bana güven ve huzur veriyor çünkü... (Meltem)
- Yatak odamızın duvarına duygularımı yazmak... (Zeynep)
- Bebeğimi emzirirken, özellikle çok acıktığı zamanlarda çıkardığı sesleri dinlemek... Kızımı uyuturken önce sohbet etmek, sonra birlikte bağıra bağıra, onun deyimiyle sahnedeymiş gibi “Benim annem güzel annem”i söylemek... Yorganın altına girip, “Çadıııır” diye bağırmak, popoları birbirine vurup, “Popo popo” demek... Oğlumun her dişinin ilk tanığı olmak... Yatakta dört kişi olmak... İşyerinde süt sağıp, “Yaşasın bugün süt fazla çıktı” demek... Akşamları çocuklar uyuyunca, kocamla huzur içinde, çay, kahve partisi yapmak... Ender de olsa bazı akşamlar, baş başa birlikte sinemaya gitmek... Pazar günleri balık keyfi... Kocamın, “Seni sevdiğimi söylemek için aradım” demesi... (Esen)
- Annemin yaprak sarmasını, biber dolmasını, kocamın karidesli makarnasını yemek... Balkondaki kaktüsümün çiçek açtığını görmek... Sinemada filmin en romantik sahnesinde, kocamın elimi tutup öpmesi... Skype’ta dünyanın öbür ucundaki kardeşlerimle görüntülü konuşup gülmek... (Semra)
- Her hafta, sayısal loto oynamak... Ve çıkacak hayali parayla töre cinayetlerini önlemek ve kadın köyü kurmak... Sevgilimle tüm gün yatakta kalmak film izlemek, sevişmek... (Özlem)
- Orgazm sonrası ele ele yatakta yatıp, tavana bakmak, “Vay be şu seks ne muazzam şey!” demek... (Selvi)
- Bir tatlı, bir tuzlu, bir daha tatlı ve bir daha tuzlu yemek... Herkesten önce bir şeyi öğrenmek, bulmak, paylaşmak... İşten eve gelince kapıyı anahtarla açmak yerine, zili çalmak ve içeriden yükselen, “Annnneeee, annniiiii geldi, kim geldi, anneeeee geldi” diye çıldıran çocuk seslerini duymak... Sarılmak, çocuklara doyasıya ve onların ten kokularını içine çekmek... Gerektiğinde yaslanabileceğin şahane bir kocanın olduğunu bilmek... (Ceren)
- Eşimin bana tanrının ona bir armağanıymışım gibi saygı ve sevgiyle davranması ve bunu hissettirmesi... Güneşli bir güne uyanmak... Karnım ağrıdığında eşimin eliyle şifa vermeye çalışması... (Fulya)
- Sevgilime ayıp mesajlar atmam, hemen karşılık vermesi ve sonra o akşam çılgınca sevişmemiz... (Su)
Memet Sefa Öztürk’e dair
BİR sürü mail alıyorum. “Memet Sefa’ya n’oldu, hayatında yeni bir gelişme var mı?” diye. Rapor veriyorum. Gururla, mutlulukla, umutla...
1. Artık bir işi var. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengin Gökmen bir kere daha sağ olsun. Hakikaten büyüklük yaptı.
2. Yeni işine başlamadan, Mersin’de iki temsile çıktı. Haberlerini belki görmüşsünüzdür.
3. Memet’in annesiyle telefonlaşıyoruz. Harıl harıl ona İstanbul’da kiralık ev bakıyor. Tek göz oda yetiyor. 450-500 liralık ev arıyorlar ama bulamıyorlar.
4. Yarım Kalan Hayatlar’dan gelen 20 bin liranın, 5 bin lirasıyla tekerlekli sandalye almışlar, kalan 15 de Memet’in güvencesi.
5. Bu arada Mehmet Balkan, müthiş bir öneride bulundu. Biliyorsunuz Balkan, Devlet Opera ve Balesi’nin sanat danışmanı. Kendisi dünyanın her yerinde dans etmiş, 60 tane koreografiye imza atmış biri ama övülmekten hoşlanmıyor, ben size dünyanın en iyi 5 bale direktöründen biri seçildi diyeyim, gerisini siz anlayın. Diyor ki: “Önümüzdeki aylarda, yönetimi makul bir indirim yaparsa Cemal Reşit Rey’de Memet Sefa adına bir gala gecesi düzenleyelim, Devlet Opera ve Balesi’nin dansçıları sahne alsın, dünyanın ünlü dansçılarından da getirelim, para almadan bu gecede yer alacaklarına kefilim. Ben de Memet’e özel bir koreografi yapayım. O geceden elde edilen gelirle Memet’e küçük bir daire alalım... ”
6. Haldun Dormen de Mehmet Balkan’a destek verecek.
7. Son olarak, Memet, Zürih Üniversitesi’de efsane hekim Gazi Yaşargil’le operasyonlara girmiş Dr. Aybars Akkor’a nisanın başında ameliyat olacak. Çünkü tahammül edilemez ağrıları var. Akkor, bu ameliyattan ücret almayacak. Kök hücre ameliyatını olabilmesinin ön şartı bu operasyonu geçirmesi.
8. Zeynel Abidin, sağolsun, Memet’in bir sürü güzel fotoğrafını çekti. Gördüğünüz gibi herkes, bu genç adam için seferber olmuş durumda. Her şey, kendini biraz daha iyi hissedebilmesi için...
Kadına şiddet uygulayan erkek değildir
DUYDUK duymadık demeyin...
Hürriyet’in “Aile İçi Şiddete Son!” kampanyasının tartışma yaratan sloganı, “Kadına şiddet uygulayan erkek değildir” amacına ulaştı.
Partnerine şiddet uygulayan bir sürü ilkel erkek, Acil Yardım Hattı’nı arayıp, küfrediyorlarmış.
Bu sefer farklı ne yaptılar da böyle bir tepki doğdu, şiddetçi erkekler 12’den vuruldu anlatayım:
Hürriyet’in “Aile İçi Şiddete Son!” kampanyası, bugüne kadar hep kadınlara seslendi, kendinizi koruyun, mücadele edin vesaire ...
Bu defa taktik değiştirdiler, erkekler üzerinden bir kampanya yaptılar.
Televizyonda, gazetelerde, tüm sokaklarda billboardlarda, alışveriş merkezlerinin tuvaletlerinde...
Hatta reklam filminde, şiddet uygulayan adamı, erkek olmadığı için ekrandan sildiler.
Ha tabii o sloganının ne olduğunu anlamayanlar da çıktı.
“Ne demek istiyorsunuz?” diye sordular.
“Erkek değildir de nedir? Gay midir?” diye.
Ya da erkekliği vurguluyor bu slogan, diyenler oldu.
Bunu söyleyen de kadınlar ve doğru düzgün erkeklerdi güya.
Oysa anlam çok açık, çocukların bile anlayacağı kadar açık:
“Sen bu şiddeti uyguluyorsan, adam değilsin, insan değilsin, kendine erkek deyip boş yere böbürlenme, sen bir zavallısın! Yoksun! Erkeklik bu değildir!”
Amaç, direkt şiddet uygulayana, onun dilinden hitap edip sarsmak ve düşünmesini sağlamaktı.
Oldu.
Tam isabet.
Vuruldular.
Ve tepki koymaya başladılar.
Şiddetten şikâyetçi 24 bin kişi
ACİL Yardım Hattı, bir kadın olarak, benim çalıştığım gazeteyle ilgili en gurur duyduğum şeylerden biri.
Nasıl duymam?
Ekim 2007’den Mart 2011’e kadar yapılan konuşma sayısı 24 bin. Hem de sadece Türkiye’nin her yanından değil, Fransa, Amerika, Avustralya’dan bile arayan var.
Aile içi şiddetle ilgili hukuki, kurumsal bilgilendirme ve psikolojik destek 12 bin.
Arayan mağdur sayısı 7 bin.
Her iki mağdurdan biri, fiziksel şiddetten şikâyet ederek arıyor.
Üçte biri sözel, duygusal şiddete maruz kalıyor.
Mağdurların yüzde 3’ü erkek.
Yaşları 4 ile 90 arasında değişiyor.
Mağdurların yüzde 80’i eşlerinden şiddet görüyor.
Saldırganlar da arıyor. Kimi uyguladığını ama yapmak istemediği söyleyerek yardım istiyor, kimi eşinin yerini soruyor, ilaç götürmek istediğini söylüyor.
Büyük çoğunluğu da slogana küfrediyor.
900 acil vaka gelmiş, ekip gönderilmiş ve kadınlar şiddet ortamından güvenli bir yere aktarılmış. Bu şansa sahip olmayanlar sokak ortasında öldürülüyor biliyorsunuz...
Acil Yardım Hattı sayesinde mağdurların yarısı avukatla görüşmüş, yüzde 30’u hukuki destek almak üzere baroya gönderilmiş.
Beşte biri sığınma talebinde bulunmuş, sığınma evlerine yönlendirilmiş.
Bu hat, 78 ilden ve 13 farklı ülkeden aranmış.
Şimdi...
Allah aşkına...
Bakar mısınız şu rakamlara...
Ben bakınca kim kurmuş olursa olsun, helal olsun diyorum.
Alkışlamak yerine, slogana laf etmek de kötü niyet!
Paylaş