Paylaş
“Güvenimi sarsma! İnandığım üç beş şeye dokunma! Değerlerimle oynama...”
Ama biliyorum ki manası yok...
Çoktan oldu bile...
Güvenim sarsıldı, değerlerime dokunuldu.
Artık böyle.
İnanacağımız pek bir şey kalmadı. Kaygan zeminlerde patinaj çekiyoruz.
Bir kuşku denizinde yüzüyoruz. Kulaç atarken, kolumuzun masuma mı, suçluya mı değeceğini bilemiyoruz.
* * *
Bir sürü insan içeride.
Sahi gerçekten suçlu mu onlar?
Niye aylardır oradalar?
Ne zaman çıkacaklar?
Girenler niye giriyor, çıkanlar neden çıkıyor?
Çıkacaklarsa neden giriyorlar?
Ben artık hiçbir şey anlamıyorum.
* * *
Son olarak LÖSEV ve Mehmetçik Vakfı başkanları hakkında tutuklama kararı çıktı.
Delilleri karartmasınlar diye tutuklu yargılanacaklar.
Söyler misiniz...
Daha neler göreceğiz?
Kimsenin birbirine güveni kalmadı, bütün kavramlar allak bullak.
Bu iki vakıf da gözümüzün bebeğiydi. Ne yapılmaya çalışılıyor?
Amaç nedir? Suçluyu yakalamak mı, kurumları parçalamak mı?
Bu insanlar, gerçekten suçluysa, cezaları en ağır şekilde verilsin.
Ama kurumlar, karambolde, lekeli bırakılmasınlar.
“Çamur at izi kalsın formülünden” nasibini almasınlar.
Esas olan, vakıfların fonksiyonları değil mi?
LÖSEV, lösemili çocuklar için iyi şeyler yapıyor. Mehmetçik Vakfı, askerler için.
Ben mesela Üstün Ezer için girmedim ki bu kampanyaya, lösemili çocuklar için girdim, kitabımın gelirini başkana devretmedim ki, ya da o konuşmaları onun için yapmadım ki...
LÖSEV’in kurumsal varlığı benim için önemliydi. Ve lösemili çocuklar ve LÖSEV’in o çocuklar için yaptıkları.
Yüzlerce aile yazdı bana, hepsi mi yalan söylüyor?
Anneler, babalar, kardeşler, yardım alanlar, durumu düzelenler, hastalığı atlatanlar, atlattıktan sonra vakıf için gönüllü çalışanlar...
Çok çok üzücü.
Hem öfkeli hem üzgünüm.
Çünkü yardımlaşma denilen kavramın içini boşaltıyorlar.
Kibar olmanın manası yok, yardımlaşmanın içine ediyorlar!
İnsan gibi davranmak, bir başkasını düşünmek, bunlar yüceltilmesi gereken şeylerken, hepimizi birbirimize kuşkuyla bakacak hale getiriyorlar.
İyi de yazık değil mi o çocuklara?
HAMİŞ
Erkeklerin en büyük takıntısı!
“Sen de her şeyi cinselliğe bağlıyorsun!”
Evet bağlıyorum, ne var!
Siz hiçbir kadının dünyanın en uzun, en büyük binasını inşa etmek gibi bir iddiayla uğraştığını gördünüz mü hiç?
Çünkü öyle bir takıntıları yoktur. Bu takıntı erkeklere mahsus.
Ben bu en uzun, en büyük, en, en, en, en takıntılarının, penis takıntısıyla açıklanabileceğini düşünüyorum.
Erkekler böyle, her şeyin ebatıyla birbirlerine hava atıyorlar...
* * *
Her gün Alya’yı okula götürürken gözüm takılırdı.
Ama o kadar büyük bir tantana yapıldı ki, gitmemek, ilgilenmemek imkansız hale geldi.
Gittim...
(Yer yok... Yazının gerisi cumartesiye.... Cumartesi ilavede buluşalım...EMAR’ın Türkiye CEO’su Ozan Balaban’ı da tanıyalım...)
Her şey minik bir duş jeliyle başladı
“Al sana minik bir hediye...”
Baktım elinde bir duş jeli, üzerinde Olive Farm Datça yazıyor.
Ben Datça filan bilmem ama Dalya’nın orada evi var, o biliyor.
Dalya seçici bir tip, öyle abuk sabuk şeylerle ilgilenmez, kullanıyorsa bir bildiği vardır. Dünyanın her tarafında yaşamış bir kadın, İskoçya, Amerika, Endonezya... Yani doğal olan hangisidir, ne zaman ne kullanılır bilir...
Tepeden basmalı, şeffaf duş jeline söyle bir baktım. ‘Yüzde 35 organik zeytinyağı içeren duş jeli’ yazıyor ve mis gibi kokuyor.
Teşekkür ettim, çantama attım.
İtiraf ediyorum ki böyle bir şeyle karşılaşacağımı tahmin etmiyordum. O günden beri bu duş jeliyle aşk yaşıyorum. Sürüyorum ve ayrılmak istemiyorum. Kokusu ve dokusu üzerimde kalsın istiyorum. Hayatımda kullandığım en iyi duş jeli. Üstelik benim cildim kuru, mutlaka krem filan sürmem lazım. Bununla gerekmiyor da. Geçenlerde meraktan internet sitelerine de girdim. Bu yaz o çiftliği görmek ve hikayelerini dinlemek için mutlaka Datça yapacağım.
Sadece ilk gün 108 yeni insan
yeniinsanlarbaskainsanlar@gmail.com projesi, biraz da içim pır pır ederek giriştiğim bir şeydi. Hatta başta bir aksilik oldu, internet adresini bir süre açamadım, acayip moralim bozuldu “Aman Allah’ım yoksa kimse yazmadı mı” diye, meğer bir hata yapmışım, birden bire 108 mail dökülüverdi. İnanılmaz ilginç insanlar, fikirler, projeler... Hemen hepsi de genç... Çok mutlu oldum, önümüzdeki günlerde bu yeni insanları tanıtmaya çalışacağım...
Twitter’daki Ayşe Arman sen misin
Paylaş