Paylaş
BENİM duyar duymaz ağzımdan çıkan ilk cümle şuydu: “Bu dünya için fazla iyiydi!” 46 yaşında aramızdan ayrıldı Ayşe Aral.
Ama teselli şu; 46’yı ikiye katlayarak yaşadı, hızlı yaşadı, güzel yaşadı, dolu dolu yaşadı ve bir sürü duyguyu aynı anda yaşadı.
İlginç olan, o çok sevdiği babası Tekin Aral’ın doğum günü bu sene Babalar Günü’ne denk geldi, Ayşe de ertesi güne babasını anan bir yazı yazdı. Onu çok özlediğini anlatan bir yazı. O yazının yayınlandığı gün, Ayşe hayata veda etti. Toprağa verildiği gün de yazdığı kitabı “Haylaz Kalbim” yayınevinden dağıtıma verildi.
O kitap Ayşe Aral için çok önemliydi, geliri de kalp hastası çocuklarının tedavisi için kullanılacak. Kitap çok neşeli, insanı hayata davet eden bir kitap, bu tatlı, delidolu kadının bize bir vedası. Mutlaka okuyun. Siz de ona kitabını okuyarak veda edin.
Kız kardeşi Ayça Sarangil’i buldum ve sordum...
Bir süre önce ablan Ayşe Aral’ı kaybettin, başın sağ olsun...
- Teşekkür ederim.
Çok çok ani oldu ve beklenmedik bir şekilde oldu. Tam ne oldu?
- Kitabını çıkarmak üzereydi Ayşe. Birkaç yıldır üzerinde çalışıyordu. Tam da çıkacağı hafta, ne yazık ki kalbi durdu. Belki de heyecandan durdu. Ayşe, roman kahramanı gibi bir karakterdi. Her şeyi çoktu. Coşkusu, sevinci, üzüntüleri, heyecanı, iyiliği, şefkati. Başka bir şeydi benim ablam. Bu arada, birtakım hastalıkları hep vardı...
5.5 yaşında kalp ameliyatı olmuştu, değil mi?
- Evet. Yıllar sonra da kalp pili takıldı. Pil takıldı bu sefer başka sorunları çıktı. Ayşe’nin hayatında hep beklenmedik şeyler oldu. Çocuğunu doğurdu, bağırsakları düğümlendi. Bütün acayip şeyler onu buldu. Bir gün tatilde, sabah uyandı, gözleri iki tarafa kaymıştı, çok ender görülen bir sendrom yaşadı. Geçen sene de beynine pıhtı gitti, kısmi felç oldu, 4 hafta hastanede kaldı. Ama her şeyi sonunda aştı. Biz onunla hep dalga geçiyorduk, “Bu kadar şey yaşayıp kurtuluyorsun! Her şeyden yırtıyorsun. Sana hiçbir şey olmaz!” diyorduk.
Ölüm sebebi ne?
- Bilmiyoruz. Bundan bir buçuk ay önce doktora gidip kontrolleri yaptırdığında bütün organları, her şeyi, kalbi, karaciğeri son derece sağlıklıydı. Söylüyorum, biz dalga geçiyorduk, “Sen hepimizi gömeceksin!” diye. Ama şunu söyleyebilirim, ölümün güzeli diye bir şey varsa, Allah onu Ayşe’ye verdi. Evinde uyurken, hiç sesi çıkmadan. Babalar Günü ve babasının doğum günü aynı gündü- onun ertesinde, babasına yazdığı yazının belki de birkaç saat sonrası melek gibi gitti! En büyük tesellimiz bu, acısız gitti...
En son onu gören kim?
- Annem.
O gün peki nasıl yaşandı?
- O gün normalde olduğundan daha sakinmiş. Annemle birlikteydiler. Bir şeyler hissettiyse bile, anneme söylememiş. Asistana “Biraz midem bulanıyor, gözlerim kararıyor!” demiş ama sohbet etmişler, normal Ayşe’ymiş işte. Odasında. Annem iftarını açmak üzereyken, “Sen de bir şeyler yer misin?” diye ona sesleniyor, ses gelmeyince odasına çıkıyor ve onu o halde buluyor, kalbi durmuş bir şekilde. Annem için de en büyük teselli şu: Ayşe tek başına bir yerde olabilirdi ama hayır, o gün annemin yanındaydı. Hepimiz öleceğiz, hepimizi bir gün ölüm karşılayacak, daha doğrusu bizi kavuşturacak, o yüzden diyorum ki ben, Allah hepimize böyle bir ölüm nasip etsin. Can çekişmeden, huzur içinde, yatağında öldü ablam...
Son dönemlerinde nasıldı?
- Valla, o hep çok hızlı yaşadı. Ve dolu dolu. Ve çok inişli çıkışlı. “Nasıldı?” derken, bundan üç hafta önce günde 9 bin, 10 bin adım atıyordu, bütün İstanbul’u turluyordu. Güzel yaşıyordu, kitabı için heyecanlıydı, bir sürü planı vardı...
Son yazısı bir vedayı andırıyor ama... Öyle mi? Sence içine mi doğdu?
- Ayşe hem heyecanlı hem duygusaldı. Ama o hep öyle biriydi. Ayşe ile hayat da öyleydi. Bir çok gülersin, bir çok ağlarsın. Ya hep ya hiç. İkisini bir arada yaşayan ve yaşatan bir insandı. Aynı gün hem ağlıyor, babam için duygusal bir yazı yazıyor, hem de kitabı çıkacak onun heyecanını, mutluluğunu yaşıyor. Ama kalbi, çok temiz ve sevgi doluydu. Evet, hepimiz babamızı, sevdiklerimizi kaybediyoruz ama o bunu bir türlü hazmedemedi. Çünkü o, Ayşe! Bundan bir ay önce kalp rahatsızlığı olan bir çocuğu ameliyat ettirdi. Bazı insan kaçar problemlerden ama Ayşe bu tür şeylerde hep oradaydı. Hayata ve herkese refakatçiydi...
SON ALTI AYDIR KENDİNİ TASAVVUFA VERMİŞTİ
Ablan bu dünya için fazla iyi kalpli bir insan mıydı?
- Bence öyle. O 9-10 bin adım attığı günlerde, bir dönerdi eve, bütün parasını, dilenen fakir çocuklara vermiş. Onları, Akmerkez’e götürmüş, hamburger yedirmiş, hediyeler almış, onlarla vakit geçirmiş, böyle bir karakterdi. Kendinin de kalp pili varken, uçakta kalp rahatsızlığı olduğu için tedirgin olan kadının yanına oturup teselli eden bir insandı. Çok da cesurdu. Belki ölmek için de cesur davrandı bilmiyorum. Son 6 aydır da kendini tasavvufa vermişti...
HER DUYGUYU DİBİNE KADAR YAŞADI
Çok düşkündü babana, sence baban mı çağırdı?...
- Bilemeyiz. Kendi gitmek istedi belki de... Gerçekten bilemiyorum...
Hepiniz düşkünsünüzdür ama Ayşe, baban Tekin Aral’a ve amcan Oğuz Aral’a daha mı düşkündü?
- Dediğim gibi, Ayşe başka bir şeydi. Benden daha iyi kalpliydi. Benden daha yaratıcıydı. Benden daha zevkliydi. Her şeyi dibine kadar yapardı. Evine bir şey alırsın, banyona mesela, onu bile sonuna kadar yapardı. Her duygusunu da dibine kadar yaşadı. Babamın yasını da. Ben bir noktada, “Hayat devam ediyor” demesini bildim, o diyemedi...
HEPİMİZE BU KİTAPLA VEDA ETTİ AYŞE ARAL
Babanın doğum günü Babalar Günü. Ayşe, ertesi gün ölüyor. Baban için yazdığı yazının yayınlandığı gün. Kitabının, yayınevine teslim edildiği gün de cenazesi toprağa veriliyor. Ve o gün, Oğuz Aral’ın doğum günü. Tüm bu tuhaf rastlantılar için sen ne diyorsun?
- O hep çok güzel hatırlanmak isterdi. Bir de Ayşe bir şeye imza attı mı, çok büyük olurdu. Bir olay mutlaka olurdu. Doğum yaptı, bağırsakları düğümlendi, Türkiye’nin en önemli jinekoloğu yaptı ama böyle bir şey Ayşe’yi buldu. Hep bir şey oldu yaptığı işlerde. Ölümde de bence böyle bir zamanda gitmeyi tercih etti. Bir romanda olsa böyle bir son, “Özellikle düşünülmüş, yazılmış!” deriz, Babalar Günü’nün ve babamın ölümünün ertesi günü, kitabının tam çıkacağı gün... Ama bizim için şöyle bir mutluluk, herkes arıyor, “Kitabını okuyorum, çok gülüyorum, Ayşe’yi daha iyi tanıyorum şimdi!” diyor. Ünlü ünsüz keşke herkesin ardında bırakacağı böyle bir anı kitabı olsa...
Kitabın geliri nereye gidecek?
- Ayşe Aral adına bir fon kuruldu, kalp hastası olan çocukların tedavisi için harcanacak. Kitabının adı da “Haylaz Kalbim.” Bak, bu da tuhaf bir şey. Ben bir ay önce kapağı gördüm, ismi bu değildi, son anda değiştirmiş. Ayşe de tam da bu haylaz kalbi yüzünden öldü. Pespembe, musmutlu, delidolu, herkesin iyiliğiyle örnek alacağı hikâyeleri var. Güzel, mutlu bir son var kitapta, eşiyle, çocuğuyla ve kitapta çok olgun bir Ayşe var. Çok güzel bir veda. Hepimize bu kitapla veda etti benim ablam...
Paylaş