Eski rakiplerim artık şarkı söylemiyor, albüm çıkarmıyor, ben n’apim

Gülben Ergen iyi konuşuyor, hoş konuşuyor da, çok konuşuyor! Ben de sordum da sordum tabii. Onda da bir çene. Röportaj bugüne de sarktı haliyle. Bakın neler anlatıyor...

Eskiden Hülya Avşar ile kıyaslanırken, şimdi Demet Akalın’la kıyaslanmayı neye bağlıyorsunuz?

- "Böyle soru da olur mu?"ya bağlıyorum!

Bu, sizin için düşüş değil mi?

- Eski rakiplerim artık şarkı söylemiyor, albüm çıkarmıyor ben n’apim! Benim için hiçbir şey düşüş değil, ben ışığın savaşçısıyım, hep parlarım! Demet, popçu, bizim kulvarlarımız çok farklı. İyi niyetle söylüyorum onun Gülşen’le ya da Bengü’yle kıyaslanması gerekiyor...

Siz bütün bunlara gülüp geçiyorsunuz zaten değil mi?

- Yooo. Şahsımla ilgili bir şey olsa çok eğlenirim, dalga geçerim, ama söz konusu olan albümüm, şarkılarımın bu gürültü esnasında güme gitmesi en son isteyeceğim şey, tabii ki ciddiye alıyorum.

Sizin için "strateji kadını" denir, doğru mu?

- İşimle ilgili öyleyim. Her adımımı hesaplarım. Yanlış bir iş yapmamak için çok danışırım. En yakın örnek, bir sabah programı teklifi aldım, iki ay düşündüm ve "Hayır" dedim. Bu hesap kitapsa, evet bunun hesap kitabını yaptım. O kuşakta bütün program yapanlar, benim rakibim olacaktı ve ben artık "Maydonozları doğradık, nohutları da haşladık, şimdi de bilmem kim türküsünü söylesin"in ötesine geçmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, sabah programlarını küçümsemiyorum, ama artık daha farklı şeyler yapmak istiyorum...

Ne gibi?

- İstiyorum ki Martha Stewart programı yapayım. İlk konuğum Elif Şafak olsun, o gün stüdyoda 100 tane hamile olsun. Çok büyük bir prodüksiyon sözünü ettiğim, "Hadi" deyince başlanacak bir şey değil, milyon dolar gerekiyor. Seneye öyle bir şey yapacağım...

Peki özel hayatınızda, strateji kadını olduğunuz doğru mu?

- Asla! Zaten çocuktan sonra ne stratejisi? Stratejin olsa kaç yazar! Dünya artık Atlas üzerine dönüyor, onun uykusu, onun yemeği, onun düzeni, yürüdü, baktı, güldü. Özel hayatımda zannedildiği kadar kafam çalışmaz benim. İşime çalışır, ama özel hayat benim için bağdaş kurup, televizyon seyretmektir, çekirdek yemektir. Rahatladığım kişidir eşim, rahatladığım yerdir evim.

Neden insanlar kocanızı sevdiğinizi, ama aşık olmadığınızı düşünüyor?

- Böyle mi düşünüyorlar, ne fena! Neyin ne olduğunu en iyi Mustafa bilir aslında. Bırakın o bilsin, geri kalanlar da ne isterlerse onu düşünsünler...

DEKOR BEBEK BİLE DEDİLER

Atlas’tan sonra hayatınız nasıl değişti?

- "Her şeyin özü ve çözümü sevgidir" diye öğrettiler ya bize, işte onların ne anlama geldiğini Atlas’tan sonra kavradım. Oğluma her baktığımda, Tanrı’ya ne kadar yakınlaştığımı görüyorum. Ben bir kere yıldım, ilk bebeğim karnımda öldüğünde... O zaman ne strateji, ne akıl, hiçbir şey kalmadı. "Her şeyin bir sebebi vardır, bunlar başımıza geldiyse de bir sebebi vardır"la başlayan dört-beş kalıp cümlem var benim, onlara sığınırım, o olayda onlara da sığınamadım, "Niye benim başıma geldi"nin cevabını bulamadım, kendimi çok suçladım. Saatlerce, günlerce. Korkunç zamanlardı. Ondan sonra Atlas bir lütuf olarak geldi bana. Ama maşallah, demediklerini bırakmadılar. "Dekor bebek, lahana bebek... Baksana, çocuk elinde nasıl eğreti duruyor!" bile dediler. O kadar çok laf işittim ki, şu koltukta öyle kalakaldığımı biliyorum. Allah’tan Mustafa hep yanımdaydı. Zamanla kulağımı bu tür şeylere tıkamayı öğrendim.

Doğumdan sonra yaşadığınız en büyük sorun...

- Sadece annelik vardı benim için, başka bir şeye konsantre olamıyordum. Daha yeni yeni. Bana "Albüm için repertuara girelim mi?" diyorlardı. Boş boş bakıyordum.

DADIMIZ’I AZICIK KISKANIYORUM

İlginç dadı hikayeleriz var mı?

- Baştan beri dadımız aynı: Vecihe Hanım. Kalpten çağırmak diye bir şey var, kalpten çağırdım galiba, Allah çok gönlümüze göre bir dadı verdi. Ben zaten her şeyi önceden ayarladım: Hamileliğimin 7. ayından itibaren hastanelerin hepsini gezdim, doğum odalarını ve bebek katlarını da. Hatta hızımı alamadım, çocuk doktorlarından randevu aldım, mesela Nesim Eskenazi’nin Atlas’ın doktoru olmasına o zaman karar verdim.

Vecihe Hanım’ı nasıl buldunuz? Ajans mı?

- Yok hayır tanıdıklar. Buraya kimler gelmedi ki. Bazıları meşhur ailelerin yanında çalışmışlar, beni bu tür şeyler hiç ilgilendirmedi. Çünkü ölçüm bu değildi. Profesyonellik de değildi, eğitim de değildi. Neydi biliyor musun: İyi kalpli, sabırlı ve şefkatli olması, bir de oğlumu çok ama çok sevmesi. Vecihe Hanım’ı gördüm "Tamam budur" dedim, pembe pembe yanakları vardı, neşeli, heyecanlı ve sıcak bir insandı. Gördüğüm anda sevdim ama yine de daha evvel çalıştığı yerleri farklı farklı isimlerle aradım: "Merhaba, adım Ayşegül. Hamileyim. Vecihe Hanım’ın şimdi bizde çalışması söz konusu. Bir çocuğunuz daha olsa, yine Vecihe Hanım baksın ister misiniz?" Bazıları, "Ben bu sesi tanıyorum!" dedi, Gülben Ergen olduğumu söylemek zorunda kaldım, komik diyaloglar geçti aramızda. Hepsi de çok iyi referans verdiler. "Peki ya bu huyu olmasa diyeceğiniz ne var?" dedim, "Titizliği" dediler. Bayıldım, ben Başak Burcuyum, titizlik benim göbek adım...

Vecihe Hanım’ı hiç kıskandığınız oluyor mu?

- İzinden geldiği zaman Atlas onu kapıda karşılıyor ve kollarını kocaman açıyor, hem çok hoşuma gidiyor, hem de azıcık kıskanıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları