Paylaş
Çünkü her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes, bir şeyler iddia ediyor. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu benim güvendiğim insanlardan biri. O kadar
acayip şeyler yaşanıyor ki, ondan “decoder” olmasını rica ettim. Bakın neler anlattı...
Türkiye nereye gidiyor?
-Günden güne derinleşen bir kutuplaşmaya. İnsanlar feci mutsuz. Siyasetin en üstündekiler, hakareti filan bırakın, işi küfretmeye kadar götürdüler. Hepimiz de olup biteni şaşkınlık ve büyük bir üzüntüyle izliyoruz...
Çözüm?
-Acı olan da bu. Çözüm öneren yok! Televizyonun sesini azıcık açtığınızda, neler söylediklerini dahi anlayamadığınız bağıran birtakım insanlar görüyorsunuz. Bu da hepimizin psikolojisini etkiliyor. Bugün geldiğimiz noktanın özü, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını kaybetmiş olması. Artık adil yargılama yapılamıyor. İktidarın en önemli hedefi, “Yargıyı kendime nasıl bağlarım”dı. Bu, demokratik bir hukuk devletinde olacak şey değil. Ama oldu. Demek ki, iktidarın gündeminde demokrasi yok. Bütün dertleri, “Baskıyı nasıl arttırırım? Ve yargı eliyle, tüm kesimleri nasıl kendime tabi kılarım?”
Böyle giderse Türkiye nasıl bir ülke olacak?
-Diktatörlüğe doğru bir gidiş bu! İktidarla muhalefet arasındaki bağlar tamamen kopmuş durumda. Böyle bir durumda muhalefetin halkı ikna etmesi, “Benim çözümüm budur!” demesi lazım. Zikzak çizerek yürüdüğü için muhalefet de inandırıcı olamıyor!
TEK ÇÖZÜM BAĞIMSIZ, TARAFSIZ YARGI
Sizce iddia edildiği gibi yolsuzluk soruşturmaları örtbas ediliyor mu?
-Şüphesiz ediliyor! Eldeki delillerin yok edilmesine çalışılıyor. Ama Türkiye yakın tarihini okuyan herkes bilir ki, o yok edildiği söylenen delillerin mutlaka kopyaları çıkarılmıştır. O yüzden hiçbir zaman yok edilemezler, bir yerlerden çıkıverir...
Yolsuzluklar örtbas ediliyorsa çözümü nedir?
-Çözüm tek: Bağımsız, tarafsız yargı. İktidar, “paralel devlet”ten mi şikâyetçi? Kim çözecek? Bağımsız tarafsız yargı. Yolsuzluklarla kim mücadele edecek? Bağımsız, tarafsız yargı...
İyi de, bağımsız tarafsız yargı nasıl sağlanacak?
-Ne iktidar ne muhalefet, mevcut konumlarıyla bunu gerçekleştirebilir. Çünkü iktidarın hedefi, yolsuzlukla mücadele etmek değil, yolsuzluğu kendine bağlı yargıyla örtbas etmek. Muhalefet de, yolsuzluk ve “paralel devlet”le gerçek anlamda mücadele edebilmek için bağımsız ve tarafsız yargı ihtiyacını yeteri kadar vurgulamıyor. Yani muhalefetin, dün Ergenekon’da, Balyoz’da insanlara büyük acılar çektirmiş olan yöntemleri savunuyor görüntüsü vermesi, soru işareti yaratıyor...
AKIL ALIR GİBİ DEĞİL!
Şu anda yargının durumu ne?
-Başbakan, önce emniyeti, sonra HSYK’yı darmadağın etti. Şu anda Türkiye’de bütün hâkim ve savcılar, Adalet Bakanı üzerinden Başbakan’ın insafına terk edilmiş durumda. Yani “Paralel devletle mücadele ediyoruz” derken Başbakan ve hükümet, aslında hukuk devletiyle mücadele etmiş ve HSYK’yı da, teftişini de kendisine bağlamak suretiyle, yargının mutlak denetimini eline almıştır.
O zaman Reza Zarrab ve bakan çocuklarının tahliyesinden bizzat Başbakan mı sorumlu?
-Elbette. Sadece o mu? İlker Başbuğ’un hâlâ tahliye edilmemiş olması, Engin Alan’ın yeniden yargılanmıyor olması, Tuncay Özkan’ın, Doğu Perinçek’in, subayların, amirallerin, denizcilerimizin, kim varsa bugün, hükümlü ya da tutuklu, tamamının bulunduğu durumdan, yargıyı kendisine bağlayan başbakan artık sorumlu hale gelmiştir. O zaman ben, Türkiye’de bütün tahliyelerden ya da tahliye edilmeyenlerden Başbakan’ı sorumlu tutarım. Matematiksel gerçek bu...
Önerebileceğiniz bir şey var mı?
-Var. Bence Türkiye’de bütün tutuklular, sadece bu davalarda değil, hepsinde, Reza Zarrab kararını içtihat olarak dilekçelerine eklesinler ve desinler ki, “Bizim de karımız, çocuğumuz var. Bizim de konumumuz müsait. Bizim de kaçma tehlikemiz yok. Reza Zarrab’ı hangi gerekçeyle tahliye ettiyseniz, bizi de edin!” Reza Zarrab içtihadı, madem Başbakan tarafından “Hak yerini bulmuştur” diye tasdik de edilmiştir, bu artık haktır. Bugün tahliye edilmeyen herkesin durumundan Başbakan sorumludur. Reza Zarrab, konumu dolayısıyla tahliye edilecek, İçişleri Bakanı’nın evladı konumu dolasıyla tahliye edilecek, Türk orduları Genelkurmay Başkanı konumu dolayısıyla kaçma tehlikesinden söz edilerek hâlâ zindanda tutulacak? Ve Engin Alan hâlâ yargılanmayacak! Olacak şey değil...
Bu, beynin içinin açılıp dökülmesi...
Gelelim internet yasasına...
-İki yıl boyunca internette ne yaptıysanız, nereye girdiyseniz, nereyi gezdiyseniz kütüğe işlenme zorunluluğu getirildi. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şey bu...
Nasıl yani kütüğe işlenmek...
-Siz Ayşe olarak Google’da bir arama yaptınız diyelim, ya da çocuğunuz bir arama yaptı ya da eşiniz. Nereyi aradığınız, hangi siteye girdiğiniz, hangi tweet’i attığınız, hangi Facebook sayfasını beğendiğinize kadar her şey ama her şey, server sağlayıcısı tarafından kütükte saklanacak...
Bu ne demek?
-Beyninizin adeta orta yerinden açılması ve iki yıl boyunca bilgisayar üzerinden her şeyinizin A’dan Z’ye kayda işlenmesi demek!
Bu kadar vahim mi yani...
-Aynen öyle! Yarın öbür gün, bu bilgilerin, her ne kadar, daha sonra hâkim kararıyla istenebileceği gibi bir kural konsa da; kime, hangi amaçla sızdırılacağını ancak tahmin edebiliriz! İktidar ve iktidar kontrolündekiler, istedikleri anda bunları istediklerine sızdırma yetkisine sahip. Korkunç bir şey bu...
ARŞİVLENİYORSUNUZ!
İnternet sansürü, esas olarak yolsuzluk kasetlerin yayınlanmasını engellemek için değil mi?
-Tabii ki öyle. Bu benim anlattığım loblama, elinden kaçırdıklarını yarın yargılayabilmek için getirilmiş bir fişleme. Ben “ileri fişleme” diyorum buna. “Eskiden fişlemeyle mücadele ediyoruz” diyorduk. Bu fişleme filan değil, beynin içinin açılıp dökülmesi... Canlarını sıkan bir iş olduğunda, bütün hayatınızı ortaya dökecekler. Sizi kesip kesip masaya yatırabilecek bir kayıt tutma sözünü ettiğim. Bir de, bu kasetler ortaya çıkınca, üç gün keyfi bir şekilde yayınlanması engellenebiliyor bu yeni yasayla. Ardından Sulh Ceza Hâkimi’nin karar vermesi bekleniyor. HSYK değişikliğinde, bütün hâkimler, Başbakan’ın insafına terk edildiğine göre, TİB Başkanı’nın kapattığı bir siteyi açacak babayiğit hâkim düşünemiyorum! Bütün bunlar niye mi? Tabii ki çıkacak olası kasetlerin önüne geçmeye çalışıyorlar..
Geçirdiler yasayı ama biz etkilerini ne zaman görmeye başlayacağız?
-Çok yakında. Hatta görmeye başladık bile. Bu kanun çıktığı andan itibaren bilgi işlemleriniz, servis sağlayıcıda arşive atılmaya başlandı bile. Haberiniz yok ama şu anda arşivleniyorsunuz!
Paylaş