Paylaş
Ailesine, biricik eşine, yakınlarına, minik oğluna...
Geride kaldıkları için...
O minik oğluyla fotoğraflarına baktıkça ağlamak istiyorum.
Belli ki annesine benzeyecek, hayat taşacak içinden...
Ama annesiz olarak devam edeceğini bilmek içimi eziyor.
*
Evet, haksızlık.
Büyük haksızlık.
Ama ölüm söz konusu olduğunda, hak hukuk yok.
Gidenin nerede, nasıl gittiğini de kurcalamamak gerekiyor... It was meant to be... Orada da olabilirdi
burada da, öyle de olabilirdi, böyle de...
Ayıp geliyor bana... Cevabı da yok çünkü bu soruların: Niçin öldü Defne? Neden, orada bir başkasının evindeydi? Nişantaşı’na evine gitmek yerine, neden karşıya geçti? Gerekçesi neydi? Hani gündüz kocasıyla el eleydi, gece peki? İçki mi, başka bir şey mi?
Bırakalım bunları.
Hepimizin başına gelebilir.
Babamın da geldi...
“Öldüğünde neredeydi, nasıldı?”ya takmamak gerekiyor.
Hem bilemeyiz.
Hem de bir şey kazandırmıyor, gideni geri getirmiyor.
Üstelik o resim bize, her şeyi anlatmıyor.
O resim, sadece bir andı... Gelip geçici bir an, bütünü temsil etmiyor...
İnsanız biz, neyi, neden yaptığımızın her zaman makul bir açıklaması yok, derin anlamları da yok, o anda öyle oluyor...
O gece de öyle oldu...
Bu, bir şey demek değil.
Defne gitti...
*
Kim isteyerek gider ki, kim isteyerek ölür ki?
Aslına bakarsanız, hayatın her anının kıymetini bilmek ve sevdiklerimizden ayrılırken, o ayrılığın sonsuza dek sürebileceğinin farkında olmak gerekiyor.
Ama tabii olamıyoruz.
Biz insanız, zaaflarımızla var, bir anımızın bir anımızı tutmuyor...
İstesek de tutmuyor...
Defne diye bir kız vardı, hepimizin hayatına değdi...
En güzeli de hepimiz onu, enerjisini çok sevdik...
Güle güle Defne...
TEŞEKKÜRLER
Memet Sefa’ya iş bulundu!
PAZARTESİ sabahı güne sizin maillerinizle uyandım.
Her yerden mail yağıyordu.
Hepsi de tekerlekli sandalyeye mahkûm balet Memet Sefa Öztürk için...
“Biz de varız” diyorlardı, “Elimizden ne gelirse yaparız...”
Nasıl sevindim anlatamam.
Bakalım Memet’in tepkisi ne olacak diye bekledim.
Ama ondan ses yoktu, tık yoktu...
Önce uyanmamıştır dedim. Ama bir gariplik vardı.
Saat 10 oldu, 11 oldu, 12 oldu, 1 oldu...
İzmit’teki evinde yok.
Cebi cevap vermiyor.
Haldun Dormen’i aradım, o da arıyordu Memet’i.
Sesi endişeli geliyordu, o da ulaşamıyordu.
Allah Allah yer yarılmış, içine girmişti sanki.
Teknosacılar da aynı anda arıyordu, hesap numarasını istemek için, “Parayı nereye yatıralım?” demek için...
Zaten Defne Joy Foster’ın da ölüm haberini de okumuşum, ben iyice çöktüm, “Yoksa bu oğlanın da başına bir şey mi geldi?” diye...
Her kafadan bir ses çıkıyordu, bizim sahnemizde gösteri yapabilir telefonları alıyordum ama Memet yoktu. Nasıl ulaşacağım hakkında en ufak bir fikrim de...
*
Çok sonra öğrendim.
Meğer o saatlerde, Memet Sefa Öztürk’ün omuriliğine pil takılıyormuş.
Ağrıları hat safhaya ulaştığı için ve artık morfin türü ilaçlarla ağrısını dindirmekten yıldığı ve bıktığı için, doktorlar ona böyle bir yol önermiş, Ankara İbni Sina Hastanesi’nde 4 saatlik bir ameliyata girmiş.
Ulaşamamamın sebebi buymuş.
Allah’a şükür ki ameliyat başarılı geçmiş, şu anda iyi, bir süre daha hastanede kalacak.
Yazıya, çok çok şaşırdı.
“Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum” dedi.
“Etme” dedim, “Kimse senden teşekkür beklemiyor. Hayata asılmanı bekliyor, devam et, pes etme o kadar...”
*
Aynı gün başka bir şey daha oldu.
Müjdeli bir şey.
Ulaştırma Bakanlığı’ndan aradılar.
Danışman Nükhet Aşkın, “Memet Sefa’ya kabul ederse iş vermek istiyoruz!” dedi. Bakanlığın, “Ben de Varım” diye projesi varmış. Kaza ve hastalık nedeniyle yaşamlarını tekerlekli sandalyede sürdürmek zorunda kalanlar, Turk Telecom’un bilinmeyen numaralar servisinde çalışabiliyorlarmış. Evlerine bir sistem kuruluyormuş, böylelikle engelliler de iş sahibi olabiliyorlarmış.
“Eğer İstanbul’da hayatını sürdürebilirse, ona böyle iş teklif ediyoruz! Asgari ücret alacak, ama sigortalı olacak. Dansla ilgili ne yapmak istiyorsa yapsın ama ayrıca bunu da yapabilir...”
30 kişiyle başlamışlar şimdi 220 kişilik bir aile olmuşlar.
“Tamam müthiş haber bu” dedim, “İleteceğim kendisine...”
*
Ve sonra Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengin Gökmen aradı.
Ne kadar hoşuma gitti anlatamam.
Buradan, ona da binlerce teşekkürler.
O da bir müjde verdi.
Memet’e iş bulduklarını müjdeledi.
Meğer ilgisiz kalınmamış, bugüne kadar Devlet Opera ve Balesi’nde ona bir iş verebilmek için yol aranmış. Memet’i belli sınavlara sokmuşlar, bir tanesi repetetörlük, diğeri motatörlük (koreografinin kağıda dökülmesi) diğeri kondüvitlik...
Ama tabii Memet’in alanı olmadığı için bu sınavlarda başarılı olamamış.
Şimdi ise...
Sıkı durun...
İstanbul Modern Dans Topluluğu’nun sahne gerisinde bir iş vereceklermiş.
Rengin Gökmen’in boynuna atlamak istedim...
Telefonun kordonlarından geçerek...
Memet, MDT’nin sahne amiri olacak.
“10-15 gün içinde gerçekleşir” dedi Rengin Gökmen.
Israrla sordum, okurlara bunu müjdeleyebilir miyim?
“Tabii” dedi.
Beyhan Murphy ve Mehmet Balkan çeşitli eserlerde ondan yararlanmak istiyormuş.
İnşallah olur...
Bekleyip, görelim...
Ama sanki Memet Sefa için tekrar güneş açıyor...
HAMİŞ: Gelecek hafta Memet Sefa ile bir söyleşi yapacağım. Onun için düzenlenecek gece için de kafa patlatmaya devam ediyoruz. Sizi gelişmelerden haberdar edeceğim...
MEMET’İN ANNESİ
SENİ ve köşeni yıllardır takip ediyorum. Zaman zaman yazdıklarını uçuk-kaçık bulsam da seviyorum seni, deli kadın hallerini. Bugüne kadar yazdığın yazıların kimisini ağlayarak kimisini gülerek okudum, tekrar tekrar sevdim seni. Ama bu gece var ya bu gece, tam 12’den vurdun beni. Memet Sefa’yı yazmışsın, hem de ne duygulu, ne güzel. Bir de o gururlu, başı yukarda fotoğrafını da baş köşeye koymuşsun ya, nasıl bir destek veriyorsun o çocuğa ve annesine. İnan belki de bu desteğinin ne büyük olduğunun sen bile farkında değilsin. Lütfen bu desteğini sürdür. O pırlanta gibi aile buna gerçekten çok çok layık ve hak ediyor. Bu hale gelene kadar çok şeyler yaşadı Memet. Ama arkasında, yanında onu çok seven, her türlü fedakarlığı yapan bir anne var. Yılın annesi olur yaptıklarıyla. İnşallah Memet sahneye çıkar. Eşim, ben ve oğlum da orada olacağız, avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlamak için. (Dr. Demet Bengi)
- EMİNİM müthiş bir annesi olduğuna. Anneler sağolsun, onların gücü, azmi, desteği hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Memet Sefa’yı alkışlarken annesini de alkışlıyoruz.
DESTEĞE HAZIRIZ
MEMET Sefa Öztürk ile ilgili yazınızdan çok etkilendim. Memet’in videolarını izledikten sonra onun böyle hayata tutunmasına hayran kaldım. Sonuç olarak, eğer hayal ettiğiniz gibi bir gösteri olursa ben ve eşim Zeynel Abidin Ağgül, elimizden geldiği kadar yardım etmekten çok mutlu oluruz. Afiş, basın vs. için fotoğraf çekimi yapabiliriz, ben de daha sonra afiş grafiğini tasarlayabilirim. (Yonca Ağgül)
- NE şahane bir ailesiniz siz! Olağanüstü güzel bir teklif bu. Tamamdır. Zeynel Abidin Ağgül nasıl güzel çeker Memet’i, fotoğrafları şimdiden gördüm. Arayacağım sizi. Öpüyorum...
BEN DE VARIM
28 yaşında bir avukatım. Yıllardır sizi okurum. Sizinle kadın oldum. Yazılarınızla size özendim, teselli buldum, şaşırdım, öfke duydum ve rahatladım. Tarifini yapamayacağım daha bir sürü şey hissettirdiniz bana. Ama insan olmanın güzel bir şey olduğunu, sorumluluğunu Memet’le ilgili yazınızı okuyunca hissettim. Memet Sefa Öztürk’ü bir kere bile olsa sahnede görmek için ben de varım... (Tuğçe.)
- TEŞEKKÜR ederim Tuğçe güzel iltifatların için. Gaz oluyor bana, enerji oluyor. Öpüyorum.
ACUN BELKİ ÇIKARIR
BELKİ Acun, Memet’i son gala dans gösterilerinde sahneye çıkarır. Olamaz mı? İnternette izlediğim şeyler çok etkileyiciydi. Reytingi de alacağı kesin. (Alara C.)
- BENİ aşar o Alara. Acun’un bileceği iş. Ama ilginç bir fikir. Biz de buradan teklif etmiş bulunuyoruz...
ERKEK ARKA SAYFA GÜZELİ OLUR MU?
YARIN Cumartesi ilavenin arka sayfasını işgal etmiş durumdayım. Arka sayfa güzelim de Onur Baştürk :-) Baştürk, ‘Uydurukçu’ diye bir kitap yazdı, kısa metraj kent hikayeleri. Son derece çarpıcı. Öyküler de, anlattıkları da. Fotoğraflar da Sedat Doğan imzalı. Bir bakıverin...
Paylaş