Paylaş
Bu kaçıncı annenin feryadı...
Farkında değil misiniz, çocuklar ölünce anneleri de ölür.
Her gün üst üste haberleri geliyor, ölüyorlar...
Kars Kağızman’da şehit olan Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Nurettin Öztürk’ün annesi feryat figan söyledikleri içimi parçaladı...
“Bizim ocağımız söndü, başkalarının ocakları sönmesin. Bir çözüm bulun ne olur, bir araya gelin. Neden hiç görüşemiyorsunuz, neden? Anlamıyorum...” dedi.
Bu rezalet, bu kepazelik kimin hangi hesabı yüzünden çözümsüz kalıyorsa yazıktır, günahtır!
Sağlıklı yaşam için hareket hareket için bisiklet
EVVELSİ gün Amsterdam’daydım.
Alya’yla birlikte.
Daha önce de birkaç kere Amsterdam’a gittim.
Ama bu sefer başkaydı.
Şehri ana-kız, bisikletle keşfettik.
Resmen Amsterdam’ın bir parçası haline geldik.
O şehirde bisikletli olmak o kadar doğal ve o kadar oraya ait bir şey ki, kendini çok iyi hissediyorsun.
Bir de ayıptır söylemesi, kurallara uyduğun müddetçe her şeye hakkın oluyor, sıralamada araçlardan ve yayalardan önce geliyorsun.
Sivil yönetim dibine kadar bisikletle ulaşımı destekliyor.
Neredeyse sadece havaalanına bisikletle gitmedik o kadar, geri kalan her şeyi bisikletle hallettik.
Yemeğe de, röportaja da, kafeye de, eğlenmeye de hep bisikletle gittik.
Meğer nasıl büyük bir kolaylık, nasıl büyük bir özgürlükmüş...
Bisikletle gece kulübüne bile gidilirmiş, topuklu ayakkabını çantana atarsın, düz ayakkabıyla bisikletini sürersin, sonra hoop çantandan çıkardığını topukluları ayağına geçirir, kulübe girersin!
Bisikleti gündelik hayatına sokmuş insanlarla röportaj yaptım, izlenimlerimle birlikte bu röportajları da bu hafta Hürriyet Pazar’da okuyabilirsiniz...
HAREKETSİZLİK ÖLDÜYOR!
Dünyada bisiklet kullanımının en fazla olduğu ülke Hollanda olarak biliniyor. 16 milyonluk nüfusa sahip Hollanda’da 13 milyonu aşkın bisiklet bulunuyor. Hele Amsterdam’da insan sayısı kadar bisiklet var...
Takdir edersiniz ki bütün bu insanlar, pedal çevirirken hareket ediyor.
Hareketsizlik, küresel bir problem.
2002’de gelişmiş ülkelerdeki 10 ölüm nedeni arasında 7. sırada yer alıyordu.
2010’da Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 4. sıraya yükseldi.
Hareketsizlikten sadece yağlanmıyoruz, ölüyoruz da...
O yüzden de salı günü süper hissettim kendimi. Yediğim ve içtiğim her şeyi hak ettim. Ekmekleri müthiş Hollanda’nın, Canan Karatay’ı düşünmeden yedim valla, bu kadar harekete erir nasıl olsa diye...
Maceranın tamamı Hürriyet Pazar’da...
Bir şehrin medeni olduğunu nasıl anlarsınız?
Bunun için 4 önemli ölçü var:
1-Kadınların mesleki görünümleri. O şehirde kadınlar hangi mesleklerde karşınıza çıkıyorlar. Sadece hemşire, öğretmen, bakıcı vesaire olarak mı? Yoksa cerrah, taksi şoförü, otobüs şoförü, çöpçü olarak da görünüyorlar mı? Birinci medeniyet kriteri bu.
2-Engellilerin şehirdeki görünümü... Aslında, o şehrin engellilerin ihtiyaçlarına göre tasarlanıp tasarlanmadığı. Şehir, engellileri her yerine entegre ediyor mu? Biz engellileri sokaklarda, hayatın normal akışı içinde görebiliyor muyuz?
3-Bisikletin görünümü. Bisikleti çocuk oyuncağı olarak mı görüyoruz, sınıf geçme hediyesi mi, hobi aracı olarak mı, yoksa ulaşım aracı olarak mı? Bisiklet ne kadar ulaşım aracı olarak kabulleniliyorsa o şehir o kadar medeni sayılıyor. Dünyanın şöyle bir gerçeği var; Doğu’ya doğru gittikçe yoksulluktan, Batı’ya doğru gittikçe medeniyetten bisiklet kullanımı artıyor.
4-LGBTİ’lerin görünümleri. Biz bir şehre girdiğimizde onları görebiliyor muyuz? Yoksa gizlenmek zorunda mı kalıyorlar? İnsanca muamele görüyorlar mı? Bazı şehirlerde onları her yerde, her meslekte görürüz. Bazı şehirlerde ise belli semtlere sıkışmış görürüz, bazı şehirlerde ise hiç görmeyiz...
Şimdi soruyorum, sizce İstanbul medeni bir şehir mi?
Fotoğraf: Emre YUNUSOĞLU
Paylaş