Tacizciyi şikâyet ettik savcılığa verildik
2003 yılında, Çanakkale’de üniversitede okuyan kız arkadaşım, “akne” tedavisi olduğu dermatalog tarafından tacize uğradığında, susup oturmadık. Her yere başvurduk. Kimlerden mi yardım istedik? AKP Çanakkale İl Teşkilat Başkanlığı, Çalışma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çanakkale Valiliği, o zamanki adıyla SSK Hastanesi baştabibi... N’oldu dersiniz? Neredeyse biz dermatoloğu taciz etmiş durumuna düşürüldük. Savcılığa verdiler. Sonuç: Dermatalog, kınama cezası aldı. Hâlâ aynı ilçede, aynı hastane ve muayenehanede, sorunlu gencecik kızlara, akne tedavisi uygulamakta. Kadınlar, kadın olarak seslerini yükseltmedikçe; taciz, tecavüz, kadını kullanma gibi ortaçağdan kalma alışkanlıklarımızdan herhalde vazgeçmeyeceğiz. Ha Siirt, ha İstanbul, ha Çanakkale... (Ali S.)
- Çok çok haklısınız. Çözüm önerinizi bütün yüreğimle destekliyorum. Kadınlar örgütlenmeli, seslerini yükseltmeli. Sesini çıkarmayan kadınlar adına da o teşkilatlar konuşmalı.
Cinsellik normal olarak yaşanamıyorMaalesef kısa sürede çözülemez. Belki 4-5 kuşak sonra. Nedeni geri kalmışlık, tutuculuk. Bu ülkede, insanlar cinsel deneyimlerini olması gerektiği gibi yaşayamıyor. Ben 60 yaşında bir babayım, yetişkin bir oğlum ve kızım var. Oğlum özgürce kız arkadaşıyla birlikte olabiliyor; olabilir. Bir gün kızıma dedim ki, “Sen bir gün gelsen ve ‘Baba hamile kaldım ’ desen, çok üzülürüm, ‘Nasıl olur? Dikkat etmedin mi?’ gibisinden bir reaksiyonum olur, ‘doğum kontrolünün önemini az mı vurguladık’ diye suçluluk duyarım. Belki birkaç laf daha ederim ama o kadar” dedim. Oğlum, cinsel özgürlüğünü nasıl yaşıyorsa, kızım da yaşayacak. Ama maalesef bu toplumda benim gibi düşünen çok az insan, özellikle de çok az erkek var. (Nihat K.)
- Evet gerçekten de öyle. Az erkek var. Ve baba, neredeyse hiç yok! Sizi kutluyorum. Çözüm öneriniz, “Babalar benim gibi olsun” ise, haklısınız bu ancak 4-5 kuşak sonra gerçekleşebilir!
İktidarsızlık enjeksiyonu şartTecavüzcüler için süreli iktidarsızlık ilaçları öneriyorum. İlk suçta, en az 10 yıllık iktidarsızlık enjeksiyonu yapılmalı, ikinci suçta ise hadım edilmeli. Tecavüzcülerin alınlarına dövme de yapılabilir, silinemeyecek şekilde. (Nermin A.)
- Dövme biraz insanlık dışı geldi. Ama iktidarsızlık ilaçlarına daha sıcak bakıyorum. Zaten bütün dünyada bu konu tartışılıyor. Çoğunluk da sanki sıcak bakıyor.
Suçlu çocuk yoktur, suça itilen çocuk vardırMedya bir yıl saklanan bu vahşeti ortaya çıkarmakla çok iyi bir şey yaptı. Ama medya her şeyde haklı mı? 2.5 yaşındaki bebeğin otopsi fotoğrafından reyting sağlamaya çalışırken mesela? Peki ya şu başlığa ne dersiniz: “Siirt olayının kilit ismi konuştu.” Kilit isim olup konuşan kim? 15 yaşında bir kız çocuğu. Alın bir başlık daha: “Sorumlular tutuklansın, teşhir edilsin.” Tutuklanacak ve teşhir edilecekler kim: 12-14 yaşında erkek çocukları. Türkiye’nin bir sürü uluslararası sözleşmede imzası var. O sözleşmelerde, “Suçlu çocuk yoktur, suça itilen çocuk vardır” der ve tüm dünyada 18 yaşına kadar her insan çocuk kabul edilir. Olay vahşet, akıl alır gibi değil, vicdanlara sığmaz, taşar...
Ama o çocuklara bunu yaptıranı bulup çözmedikten sonra, o çocukları tutuklasan, cezaevinde sürekli dayak yedirsen, şişletsen ne olacak? Nimet Çubukçu bir konuda çok haklı. Evet bu olayı Siirt’in namusunu kurtarmak adına gizlemeye çalışan yetkililer vardır, ama yayın yasağının asıl olarak bu mağdur ve kurban çocukları korumaya yarayacağını düşünüyorum ben. Mesele, medya tarafından “canavar”, “sapık” olarak lanse edilen bu çocukların da birer “kurban” olduğunu görebilmekte... (Emel A.)
- O bebeğin otopsi fotoğrafı konusunda yerden göğe kadar haklısınız. Vahim bir hata, yapılmamalıydı. Ama suç işlemiş her 18 yaş altı çocuğun “Kurban” olup olmadığı konusunda kafam karışık. Cem Garipoğlu’da mı “kurban”?
Ekonomi düzelene kadar çözülmezDoğu ve Güneydoğu’da pek çok insanımız kayınpeder-kayınvalide, elti-kayınbirader, çocuklar bir göz odada yatıyorlar. Bir sürü şey onlara normal geliyordur, onlar dürtüleriyle baş başa. Bence anlayamayacağımız bir dünyadan söz ediyoruz. Bir ülkenin doğusu ve batısı birbirine bu kadar yabancıysa, çözüme ulaşmak zor.
- İyi güzel de ne yapalım? Ellerimizi kollarımızı kavuşturup, bu vahşet manzaralarını izleyelim mi? Bizim başımıza gelmiyor diye sevinelim mi? İnsan bir şey yapmak istiyor, sessiz kalmaya içi el vermiyor.
Tecavüzcü, gönüllü organ bağışcısı olsunCinsel şiddet suçu işleyenler, “gönüllü organ bağışçısı” olabilirler. Uyutulup, işe yarayan organları alınarak (böbrek, karaciğer, retina vb.) bir yaşam ışığı bekleyenlere ışık olabilirler. Ömrünün geri kalanını tek böbrekle ya da başka organları eksik olarak geçirmek istemeyen kişiler de, bu suçları işleyecekleri zaman 3-5 kez düşünmek zorunda kalırlar. (Süleyman N.)
- Çözüm öneriniz biraz ağır olmuş, hatta çok. Süleyman Bey, ciddi misiniz, değil misiniz anlayamadım...
Oralarda çocuklar umursanmaz!Uzun süredir Urfa’dayım, burada iki yaşındaki bebekler, yalnız ekmek almaya gider! Araç sürerken ödünüz kopar bir çocuk fırlayıp arabanın altına girecek diye. Her seferinde uyarırsınız “Evladım kenara geç!” Ve her seferinde hepsinin abisinden, ablasından aynı cevabı alırsınız: “Evde bunlardan daha çok var.” Sizi rahatsız edecek belki bu söyleyeceğim ama çocuklar çok umursanmaz, bir otomobil mi çarptı, kan parası alınır, mesele biter. Verilmezse, kan davasıyla tehdit edilir. Gazeteciler, buranın gerçeklerini (akraba evliliği, ensest, oğlancılık, taciz, tecavüz) bilmeden ahkam kesmesinler. (Meral K.)
- Yazdıklarınız kanımı dondurdu. Abartmış olmanızı dilerim. Feodalite böyle bir şey herhalde...
Köylerde kadın enstitüleri olmalıUyanın ey kadınlar! Silkelenin! Her yerde, her ortamda, birbirinizi aydınlatmaya başlayın. Anadolu’daki bacılarınız, ilkokul çağlarından itibaren bunu bekliyor. Töreye “hayır” diye haykırmak için sizlerden, aydın, okumuş ablalarından destek bekliyor. Haydi kadınlar, kızlar, buyrun ön saflara. Sırf bu amaçla örgütlü kadın dernekleri oluşturulmalı, bağışlar toplanmalı, kadınlara yönelik, öncelikle kırsal kesimde, köy enstitülerinin benzeri kadın enstitüleri oluşturulmalı... (Ali S.)
- Öneriniz pek güzel. Ama kim yapacak? Durduk yerde olmuyor. Bir tane daha Duygu Asena bile çıkamadı. Yine de çok güzel bir temenni, inşallah...
Türkiye’de yeterli ıslahevi yok38 yıldır İstanbul Barosu’nda serbest avukatlık yapıyorum ve çocuklarla ilgili birçok vakıfta toplum projeleriyle uğraşıyorum. 1998 senesinde, çocuk tutukluların eğitimi ve ıslahıyla ilgili bir çalışma yaptık. Bakırköy Tutuklu Evi’nden başladık. İnsanlara zarar veren bu çocukların aslında kendilerinin de mağdur ve istismara uğrayan çocuklar olduğunu tespit ettik. Bu tespitleri yaparken uzmanlardan yararlandık, raporlar hazırladık. Avrupa’dan ve birçok yerden maddi destek alarak, bu çocuklar için okuma yazma dahil, meslek kursları da açarak onları eğitmeye çalıştık. Hazırladığımız raporları o zaman Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel’e ulaştırdık. Bu raporlarda, öncelikle yeni çocuk islah evlerinin açılması için devletin bize destek vermesi halinde, tüm imkanlarımızı bu yönde kullanacağımızı bildirdik. Devletin uzmanları bize şahsen çok yardım ettiler, ancak iş fiiliyata geldiğinde, yani bir ıslah evi kurabilmek için yer istediğimizde, hiç kimse bize destek vermedi. Bu sebeple Türkiye’de birkaç il dışında, suçlu çocukları ıslah edecek nitelikte bir ıslahevi bulunmamaktadır. Sonrasında ne oldu biliyor musunuz? Bizim beş yıl eğittiğimiz suçlu çocukların izlerini kaybettik! Çünkü bu çocukların, daha sonra ulaşabileceğimiz hiçbir adresi yoktu. Onları dışarıda çalıştırmak ve iş temin ederek topluma kazandırmak için hazırladığımız tüm uğraşlar boşa gitti. Bununla da kalmadı, tüm bu çocuklar özel tutukevinden, Bayrampaşa Cezaevi gibi en ağır suçluların bulunduğu cezaevine gönderildiler. Bizler de onlarla irtibatımızı eskisi gibi sağlama fırsatını kaçırmış olduk. Anlayacağınız, suçlu çocuklar, kendileri gibi yeni suçlular ve mağdurlar üretmeye devam ediyorlar ve eğitilecekleri yerde, daha çok suçlu olarak topluma geri gönderiliyorlar. Siirt’de o felaket suçu işleyen çocukları, eğitip ıslah edecek bir merkez kuramazsak, cezaevine atılmaları hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Cezaevi de, ayrı bir “suç üretme merkezi” olarak çalıştıkça, mağdurlar ve cinsel istismarlar yayılarak büyüyecektir. (Figen Ö.)
- Tebrik ediyorum. Bir mesele bu kadar güzel özetlenebilir. Somut örneklerle anlatılınca durumun vahameti daha da net ortaya çıkıyor. Keşke sizin gibi insanlar çoğalsa, keşke bu mesele daha çok insan tarafından irdelense...
24 saat yayın yapan porno kanalı olabilirHer gün 24 saat yayın yapan cinsel içerikli bir kanal olsun. Soft porno. Belki o zaman doyarlar! (Can A.)
- Bu da fikir tabii. Ama ne kadar etkili olur bilemiyorum...
Bizi yöneten tutucu insanlar değişmeliHüseyin Üzmez gibilerini savunan bu insanlar değil mi? 10-12 yaşındaki kızları artık evlenilecek kadın olarak gören de yine bu zihniyetin temsilcileri değil mi? E o zaman çözüm ortada: Önce bu anlayışın değişmesi gerekiyor. Siz bu iktidar partisinden herhangi birinin, cinsellik üzerine konuştuğunu gördünüz mü? Hayır, mümkün değil! Cinsellik onlar için tabu. Kim ne derse desin, cinsel şiddet içeren suçlara engel olmak ve suçluları en acımasız şekilde cezalandırabilmek için, öncelikle bu tutucu insanlardan kurtulmamız gerekiyor. Ondan sonra suç ve suçlularla etkin ve kararlı mücadele edip, bu tür alçaklara ömür boyu hapis cezası vermek gerekiyor. Bir de af çıkarılmasına son vermek lazım! (Suat Ü.)
- Sert çözümlerden yanasınız. Eminim, sizin gibi düşünen de çoktur. Ama başka fikirler de var. “Tecavüzcü bile olsa, onlar çocuk, koruyalım” diyenler. Herkesi dinleyelim.