Can ne yapsın?Serap’la evlenip gay’liğini gizli mi yaşasın yoksa ailesinden kopup kendi hayatını mı yaşasın?

Can, hayatıma tesadüfen girdi. Öyle sıradan, herhangi bir adam değil. İ-na-nıl-maz yakışıklı. Baktığın zaman gözünü alamıyorsun.

Eğitimli ve kültürlü biri. Toplumda yeri ve iyi bir işi olan biri. Hiçbir faulü yok yani. Gay olduğunu öğrenince, "Yapmaaaaa!" diyorsun. Üzülüyorsun. Bir de ağzın açık kalıyor, kapatmakta zorlanıyorsun. Ne var ki, bu durumda kalan tek kadın sen olmuyorsun. O çocuğun annesi de, teyzeleri de, kuzenleri de var. Bu röportaj genç, modern ve aydın bir adamın, annesine gay olduğunu anlatmaya çalışma ve inanılmaz bir tepkiyle karşılaşmasının öyküsüdür...

Çocukluğunuzdan hatırladığınız ilk acı ne?

- Babamın ölümü. 8 yaşındaydım. Hayatımda kameranın ilk durduğu yer orası. Kanserdi. Üç ay içinde gitti.

Babanız öldükten sonra ne hissettiniz?

- Yalnızlık. Hayat adamıydı, bisiklete binmeyi, balık tutmayı, kamp yapmayı, yüzmeyi bana babam öğretti. Annem daha akademik bir tiptir, kalıpları vardır, babam öyle değildi, içinden geldiği gibi davranırdı, elálem ne der diye aldırmazdı.

Siz, babanız ölünce rol modelinizi kaybetmiş mi oldunuz?

- E biraz öyle oldu. Bir de etrafım tamamen kadınlarla kuşatıldı. Tek çocuğum ben. Annem üzerime titrer, teyzelerim de. Bizim ailede, bütün kadınlar birer şahsiyettir. Önemli kararlarda hep onların fikri alınır. Erkekler ya pasifleştirilmiştir ya da zaten baştan pasif olanlarından seçilmiştir. Babam hariç. O da gitti. Ben de sürekli bir kollanma ve korunma durumuyla karşı karşıya kaldım. İyi bir çocuk yetiştirdiklerini düşünüyorlar. Ben mesela hiç çakal değilim. Merhametliyim, adalet duygusuna sahibim. Çevreye, doğaya duyarlıyım. Böyle bir herif yetiştirmeyi becerdiler ya, şimdi de onu korumaya, bozulmasını engellemeye çalışıyorlar. Ama olmadı, gay oldum...

Babanızı erken kaybetmeniz, sonra da etrafınızın kadınlar tarafından kuşatılması cinsel tercihinize bir etki yarattı mı?

-
Bilmiyorum. İçinde bulunduğum fazla baskın kadınsı ortamdan etkilenmiş olabilirim. Ama bence bütün bunlar olmasaydı da ben gay olurdum.

İlk aşkınız?

- Bebek suratlı bir erkek çocuk. İkimiz de hazırlıktaydık. Tamamen platonik bir şeydi. Unutmaya çalıştım.

Kızlara karşı hiç mi ilginiz olmadı?

- Denedim. Lise ve üniversitede 4 tane kız arkadaşım oldu. Dördü de benden büyüktü. Beni sevdiler, bana bağlandılar, ama iş cinselliğe gelince, aynı yatakta yatıyoruz, el ele tutuşuyoruz, öpüşüyoruz, sonrası yok. Cinsel birleşmeyi, onları düşünerek ertelediğimi sanıyorlar, bana daha çok bağlanıyorlar. En sonuncusu benim için bir testti, karşımda son raddeye gelmiş bir kadın var, kendimi geri çektim, "Yapamayacağım" dedim. Kendimi zorlasam da, içimden bir kadınla sevişmek gelmiyor. O da bana dönüp, "Bazen senin gay olduğundan şüpheleniyorum. Ama senin gibi yakışıklı bir herifin gay olması mümkün değil" dedi.

Ama gay’siniz...

- Hem de nasıl.

Bunu kolay söyleyebiliyor musunuz? Ya da söyleme ihtiyacı hissediyor musunuz?

- Söylemek istediğim insanlar oluyor. Cenk mesela, 15 yıldır en yakın arkadaşım. Her şeyi paylaşırız, lisede aynı takımdaydık, ikimiz de basketçiydik, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez. Ama o benim gay olduğumu bilmezdi...

Öğrendi mi?

- Bir ay önce, "Sen n’aptın annene?" dedi, "Çok kötü görünüyor." Annemle sorunlar yaşadığımı biliyordu. Üzerime bir cesaret geldi, "Cenk" dedim, "Sana bir şey göstereceğim." Ve sevgilimin cep telefonumda olan fotoğrafını gösterdim, "İşte, benim aşık olduğum insan..." "Neeee?" dedi, "İnanmıyorum!" O bir kıza aşık olduğumu sanıyordu. Anlatmaya çalıştım. "Bu, kabul edilebilir bir şey değil, yanlış yapıyorsun" dedi. "Anneni karşına alıp, hayatına devam edemezsin. Gerçek sevgi, senin o herife duyduğun sevgi değil, annenin sana duyduğu sevgi..." İnsanın beyninde aşk hormonunu durduran bir madde varmış, benim ondan almam gerekiyormuş. Yoksa asla mutlu olamazmışım. Mutlu olan bir gay var mıymış? Sonra da çok acıdır, 15 yıllık arkadaşım, benimle selamı sabahı kesti...

Peki annenizle ilişkiniz neden kötü olmuştu?

- Çünkü artık yalan söylemekten yorulmuş ve bıkmıştım. Bir erkekle buluşuyorum "Aysun’la buluştum" diyorum, Bebek’e gidiyorum, "Taksim’e gittim" diyorum. Bir şeyler seziyor ama ne olduğunu anlamıyor. Zaten maşallah, dedektif gibi. Bilgisayarımı kurcalıyor, e-maillerime bakıyor, telefonumu kontrol ediyor. Bir numarayla, 40 dakika mı konuşmuşum? Oğlu, tanımadığı bir kızla 40 dakika ne konuşur merak ediyor, numarayı arıyor, karşısına bir erkek çıkıyor. Artık yalanlarımı toplayamaz oldum. Ve bir gün, gözümü kararttım, geçtim karşısına söyledim.

Ne dediniz?

- "Sana kendimle ilgili bir gerçeği açıklamak istiyorum. Benim aşık olduğum kişi kadın değil, erkek" dedim. Şoka girdi. İlk tepki, bağrış çağrış, kırılan vazolar, indirilen camlar, kendini kanepelerden, koltuklardan aşağı atıyor, "Hayır olamaz!" diyor, "Ben bunu hak edecek ne yaptım?" diyor. Beddua ediyor, tehdit ediyor, "Seni hayatımdan, vasiyetimden, mirasımdan çıkaracağım. Benim aslan oğlum, biseksüel olamaz!"

Hani gay’diniz?

- Tabii ki gay’im. Ama anneme alıştıra alıştıra söylüyorum. Biseksüellik daha kabul edilebilir bir şey ya. Biseksüele delirdi, gay’im desem, silahla çekip vururdu herhalde. "Bu ortamdan uzaklaşacaksın, bu insanları görmeyeceksin!" diyor. Oysa ben onun zannettiği gibi bir gay ortamının içinde değilim. "Tedavi olacaksın" diye tutturuyor, "Psikiyatriste gideceksin" diyor. "Anne, bu hastalık değil ki" diyorum, "Yolla istediğin psikiyatriste, oğlunu hetero yapsınlar..." "Ay bayılacağım" diyor, "Kime söyledin başka?" diyor, "Kimler biliyor? Böyle devam edersen, sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın. Kesinlikle evlatlıktan reddederim seni, suratını görmem. Seçim yapacaksın" diyor, "Ya o ya ben..." Bu, ilk patlama. Kendimi nasıl çaresiz hissettiğimi anlatamam. Bir de ben saf saf "Aşığım" filan demişim, "Erkek arkadaşımla seninle tanıştırmak istiyorum, Fransa’da doktora yapıyor." Annem suratıma öyle bir baktı ki...

Sonra?

- Erkek arkadaşım da o sırada İstanbul’a gelmişti. Annem, "O herife gidersen, bahçe kapısına kilit taktırırım, bir daha bu eve dönemezsin" dedi. Ciddi değil sanıyordum, ama yaptı. Çok ağırıma gitti, 26 yaşında koca adamım, ağlamaya başladım. Çalışıyorum, iyi kazanıyorum, pekálá bir otele gidebilirim ama o kadar koydu ki annemin yaptığı. Teyzemlere de söylemiş, kimsenin beni dinlediği yok, herkes bana, "Anneni üzmeye hakkın yok" diyor.

Peki ya erkek arkadaşınız... O ne diyor?

- O benden şaşkın. "Kimseye kötü bir şey yapmadık ki, istersen ben annenle konuşayım" diyor. "Sakın ha" dedim, çünkü annem gitmiş bilgisayarımı kırmış, adsl’imi parçalamış, kim bilir çocuğa ne yapar...

Anneniz ne iş yapıyor?

- Annem doçent. Ben şunu anladım: Eğitimli aileler, daha homofobik. Başka bir gay arkadaşım var, daha doğrusu hayattaki tek gay arkadaşım, onun ailesi çok eğitimsiz, babası işçi, annesi hiç çalışmamış. Onlar, oğulları Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirmeyi başardı, şimdi de bir bankada iyi bir pozisyonda çalışıyor diye, o kadar gururlular ki. "Oh ne güzel, hayırlı bir kısmet çıkarsa evlenir, çıkmazsa da kader!" diyorlar, kurcalamıyorlar. Ama eğitimli kesim, öyle değil. Kendileri için değil, başkaları için yaşıyorlar. Benim annem mesela ve onun arkadaş çevresi, oğullarının ve kızlarının düğünleri, davetler, seninki ne zaman evleniyor, benimki ne zaman evleniyor, falancanın oğlu nişanlanmış, öbürü işe başlamış, öbürü boşanmış, sadece bunlara odaklı bir çevre. Bir de şu korkusu var: Akademisyen arkadaşları ve kız kolejinden arkadaşları, biricik oğlunun gay olduğunu öğrenirse ne diyecekler?

Annenizle hesaplaşmanızda siz en çok neye üzüldünüz?

- Anlaşılamamak. En çok o koydu bana. Ben yanlış bir şey yapmıyorum. Ben, kötü alışkanlıklar diye tarif edilen sigara dahil her şeye uzağım. Bir evlat olarak iyi okudum, iyi bir işim var, herkesin sevdiği, saydığı biriyim, hiçbir falsom yok. Onlara göre tek falsom gay olmam, ama n’apim öyleyim. Ve tercihlerimden ötürü kınanıyorum. Çünkü tercihim onlara göre yanlış. Ispanaklı börek sevmiyorum, "Sevmiyorsan, bu ailenin bir ferdi olamazsın!" diyorlar.

Peki annenize koyan ne?

- Sana bu kadar yakın birinin, yıllarca senden gizlediği bir sırrı olduğunu öğrenince kendini tuhaf hissediyorsun. Aldatılmış, kandırılmış hissediyorsun. Bilmediği ya da bilmezden geldiği ya da bilmeyi gerçekten tercih etmediği bir şeyi duymak, annemin hoşuna gitmedi. Şimdi de taşıyamıyor. Kafasını devekuşu gibi kuma gömmeyi tercih ediyor.

Peki bu meselenin aile içinde dallanıp budaklanması sizi rahatsız etmedi mi?

- Etti ama yapacak bir şey yok. Teyzelerim, eniştelerim, halalarım, yeğenlerim. Hepsi de kafayı cinselliğe takmış. İki erkeğin sevişmesi onlar için tabu. Düşünmek bile istemiyorlar. Hatta teyzem, "Eğer bir gün bir erkekle cinsellik yaşarken, iş anal seks noktasına gelirse, o an gözünün önüne ben geleyim" dedi ve ağlamaya başladı, "Yalvarıyorum sana böyle bir şey yapma." "Ne diyorsun teyze ya!" dedim. Eniştem de beni kenara çekti, "Evladım, bana söyleyebilirsin. Sen küçükken tecavüze mi uğradın?"

Onların gay’lik hakkında önyargıları ne?

- Saçma sapan şeyler. "Hep böyle başlarmış" diyorlar. Önce "Kuşum Aydın olurmuşsun, sonra Fatih Ürek, sonra Bülent Ersoy..." Kafalarındaki gay’lik hattı bu. "Ben bedenimle barışığım. Benim bir uzvumu kestirmeye niyetim yok" diyorum. Şüpheli şüpheli bakıyorlar.

Sizce kafa karışıklığı nerede?

- Onlar için belli imajlar, belli anlatımlar var. Üçüncü sayfa haberlerinin kahramanları, bıçaklanan, öldürülen gay’ler mesela ya da ekranlardan bize yansıyan "Şuna bak ne kadın ne adam!" dedirten Fatih Ürek gibi tipler. Makyaj yapmış, giyinmiş, kırıtıyor, oynuyor. Yargılamıyorum ama verilen mesaj şu: Bir insanın gay olması onun ya eğlence malzemesi ya da "Tüh keşke böyle olmasaydı!" diye acınacak biri olması demek. Kabullenemedikleri şey, hayatta sağlam duruşu olan, saygın, maskülen yakışıklı bir adamın da pekálá gay olabileceği. Olamaz diye bakıyorlar. Kafaları almıyor. Kırıtmıyor da. Konuşmasında da bir tuhaflık yok. Nasıl olur? Üstelik kadınların arzuladığı biri...

Annenizi mutlu etmek için, evlenip çocuk yapıp üç beş sene sonra ayrılabilir misiniz?

- Son bir buçuk yıldır benden çok hoşlanan bir kız var, hatta aşık: Serap. Ben adilik ettim, erkek arkadaşımla buluşabilmek için onunla buluşuyorum diye onu kullandım. Annem merak etti, tanışmak istedi. "Şeker kız ama biraz kilolu" dedi. Ama sonra benim gerçeğim ortaya çıkınca, Serap’a dört elle sarıldı. Neredeyse, "Serapcım, oğlumla evlen, onu kurtar" diye boynuna sarılacak.

Peki ne halt etmeyi düşünüyorsunuz?

- Bilsem... "Tercihini yap. Ya git gay gibi yaşa, hepimizi kaybet. Ya da bu gay’lik sevdasından vazgeç!" diyorlar ya, o zaman kalakalıyorum. Onlar aslında kendimden vazgeçmemi istiyorlar ama ben de onları kaybetmekten korkuyorum. Ailem onlar benim, nasıl silip atarım? Size bunları anlatmamın nedeni de bu zaten. Bilemiyorum ne yapmalıyım. Onların istediği gibi bir evlat olup, Serap’la evlenip, gay’liğimi gizli gizli mi yaşamalıyım? Yoksa "Bu benim hayatım, ben yanlış yapmadım, bırakın beni kendi yoluma gideyim" mi demeliyim? Bilemiyorum. Sadece kendimi boşlukta hissediyorum...
Yazarın Tüm Yazıları