Paylaş
CANAN Karatay hocanın bir özelliği de, hiçbir lafı evirip çevirmeden “dan” diye söylemesi. Bugün Bingür Sönmez’den girdi, ‘ekmek yememe devrimi yapılması gerekiyor’dan çıktı... Tabii ki röportaj buraya sığmadı, gerisini internette okuyabilirsiniz...
Hocam sürekli üzerinize geliniyor, ama “Siz benim bir misyonum var!” diyorsunuz, nedir o misyon?
-Rahmetli Ahmet Aydın hocamız vardı. Benden on yaş küçüktü, öğrencimdi. Kendisi, “Taş Devri Diyeti”nin yazarı. “Hocam” dedi bana, “Bunu asıl sizin söylemeniz gerekiyor. Siz bir kardiyolog, bir iç hastalıkları uzmanı olarak görüş bildirirseniz ciddiye alırlar. Ben çocuk hastalıkları uzmanı olarak, ‘Kolesterol hapı almak gereksizdir dediğim zaman, o ne anlar!’ diyorlar. Ama siz bir kardiyolog olarak bunu söylerseniz, yazarsanız size kulak verirler...” Nur içinde yatsın, o çok ısrar etti. Can dostumdu. Biraz da onun ısrarıyla yazdım ilk kitabı. Sonra gerisi geldi. Ama dernekler ayağa kalktı. Biliyorsunuz, daha önce de Kardiyoloji Derneği hakkımda suç duyurusunda bulundu. Bana diyorlar ki, “Onun konusu değil!” Ne münasebet! Ben iç hastalıkları uzmanıyım. Şeker benim konumdur. Gebelik şekeri de, kolesterol de... Vücutta dolaşan bir tek kan var. Beyne de o gider, göğse de, karaciğere de, kalbe de... O kanın ne zaman, nasıl gittiği önemli... Bilgileri halkın yararına kullanmak hepimizin görevi. Ama işte bazılarının huzuru kaçıyor. Gerçi buna ben alışığım...
BİNGÜR HOCA DA YUMURTA FAYDALI DEDİ
Neye alışıksınız?
-Mücadeleye. Bakın, ben İngiltere’de kalp ihtisası yaptım. Orada tek başına kalbe pil takmayı öğrendim. Sonra Türkiye’de bu anlayışı yerleştirdim. Yine İngiltere’de modern anlamdaki koroner yoğun bakımı öğrendim. Türkiye’ye getirenlerden biriyim. Boyun damarından girme tekniğini orada öğrendim ben. Burada uygulamaya başladığım zaman dediler ki, “Sen, hastaları boğazlamak mı istiyorsun!” Şimdi her şey boyundan, artık normal oldu, ama o zaman itiraz etmişlerdi. Aynı şekilde, bacaktan koroner anjiyoya da itiraz ettiler. Cape Town’da bacaktan koroner anjiyoyu öğrendim. Türkiye’ye getiren hekimlerden biriyim. “Bacaktan anjiyo mu olur? Bacak damarı tıkanırsa bacak gider!” diyorlardı. Şimdi uçan sineğe bacaktan anjiyo yapılıyor. Beni bilgi-sizlikle suç-luyorlar, gülüp geçiyorum, ben kardiyolojide bu ülkenin mihenk taşlarından biriyim. Türkiye’de kardiyolojinin gelişmesinde katkım var. Söylediklerim doğrudur. Ama tabii yarası olan gocunuyor...
Peki bu kolesterol tartışması hâlâ devam ediyor mu, yoksa bir sonuca bağlandı mı? Bingür Sönmez hoca da artık sizin gibi düşünüyor, yumurtanın zararlı olmadığını söylüyor, öyle değil mi?
-Sayemde hepsi döndü! Bingür Sönmez hoca da, “Yumurta faydalı!” dedi.
TEFLON TAVA KULLANMAYIN
Daha önce öyle demiyor muydu?
-Hayır, demiyorlardı. 2011 Kasım ayında itiraz ettiler. Kardiyoloji Derneği’yle birlikte bana suç duyurusunda bulundu. Olay, Türkiye gündemine oturdu, Meclis’e taşındı. Sonra o zamanın Sağlık Bakanı, “Ekol farklıkları olabilir” dedi, konu kapandı. Zaten yurtdışında bu konuda yapılmış binlerce araştırma var. Sonunda benim dediğim yere geldiler. Yumurta aklandı, tereyağı aklandı. Şimdi de yumurtanın iyi olduğunu söylüyorlar...
Kolesterol tartışmasında söyledikleriniz kabul mu edildi yani?...
-Tabii tabii, bütün dünyada artık kabul edilmiş bir şey. (Bingür Sönmez hocanın yağda yumurtaya ekmek daldırırken ki gazete haberinin fotoğrafını gösteriyor...) Bakın, hoca yumurta yemekten korkmaması gerektiğini öğrenmiş ama hâlâ teflon tava kullanmaması ve ekmek yememesi gerektiğini öğrenememiş!
Teflonda yapılmayacak mı yumurta?
-Tabii ki yapılmayacak, teflon kimyasal! Demir, seramik veya çelikte yapılacak...
Ekmek sigara gibi bağımlılık yapıyor
Peki ekmeği n’apacağız? Ekmeksiz hayat geçer mi?
-Geçer tabii! Geçmesi gerekiyor...
İyi de hocam, şu yumurtayı ekmeksiz nasıl yer insan!
-Bakın, bu ülkede ekmek yememe devrimi yapılması gerekiyor. Çok ciddiyim. Tamam, kültürümüzde ekmek yemek yaygın ama ekmeğin yapıldığı buğdayın 1936’dan beri genetiği çok değiştirildi. O ilk buğday, sağlıklı buğdaydı. 14 kromozomluydu, şimdi 49 kromozomlu buğdaylar var. Ve esas besleyici bölümünü çıkarıyorlar. Onun yerine başka şey koyuyorlar. O da n’apıyor? Bağırsak florasını bozuyor ve bağırsaklardaki faydalı bakterileri öldürüyor. Faydasız bakteriler bağışıklık sistemini çökertiyor.
Esmer ekmek, tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği, tam tahıllı ekmek de mi yasak?
-Hepsi aynı. Bakın, bu söyleyeceğim çok önemli. Şeker hastalarının hiçbir şekilde ekmek yememesi lazım! Şimdi yine kızacaklar bana ama kızsınlar. Hem de ekmeğin hiçbir türünü yememeleri gerekiyor. Esmer ekmek diye bir şey de yok. Oysa maalesef, şeker hastalarına, bütün diyet listelerinde haftada 8-10 dilim veriyorlar. Çok yanlış! Şeker hastası günde bir dilim ekmek yerse, en sağlıklısı bile olsa, günde bedenine 20 tane çay şekeri girmiş oluyor.
Ama hayat da ekmeksiz geçmez ki! Hiç olmazsa sabah bir dilim kızarmış ekmek filan... Başka türlüsü mümkün değil ki, yapamayız!
-İşte güzel söylediniz! Yapamayız dediniz. Neden yapamıyoruz? Ben söyleyeyim: Çünkü modern buğdayda “aminopektin A” diye bir protein var ve bu protein, beyinde morfin reseptörlerine bağlanıyor. Bunu ben söylemiyorum. Yapılan araştırmalar söylüyor. Onun için bırakamıyoruz. Sigarayı bırakamamak gibi. Müthiş bir bağımlılık. Bence ekmek, bu ülkedeki en tehlikeli alışkanlık! Bir devrim gerçekleştirmek ve bunun önüne geçmek gerekiyor...
KUTSAL OLAN O ESKİ EKMEKLERDİ
Siz hiç ekmek yemiyor musunuz?
- Hayır. Biz senelerdir almayız. Ekmek de almayız, şeker de. Meyve suyu da almayız, meyve de almayız. Tek aldığımız meyve, kuruyemişler, biraz da taze incir ve kuru incir.
Arada lokantada filan, kimse görmeden bir lokma ekmeği ağzınıza attığınız olmaz mı?
- Hayır olmaz! Lokantaya gittiğimiz zaman ekmek getiriyorlar, “Kaldırın!” diyoruz. “Aa tamam! Siz Karatay’sınız!” diyorlar.
İyi de ekmek kutsal bizde...
- Hayır, ekmek kutsal değil, kutsal olan o eski ekmekti! Bu tüketilenler iyi ekmek değil. İçinde katkı maddesi olmayan ekmek iyidir. Eskiden yediğimiz lavaş iyiydi. Evde açılan sac ekmeği iyiydi. Eski ekmeklerin mayası ekşi mayaydı. Türkiye’de Kastamonu’daki siyez buğdayı, Kars’taki kavılca, bir de Hatay’da karakılçık gibi bizim genetiği bozulmamış buğdaylar yetişmekte. Ben onlara karşı değilim, hibrit ve genetiği bozulmuş buğdaya karşıyım.
BİLİMSEL KANITLARIM YOKMUŞ!!
Tek söyledikleri, “Karatay’ın bilimsel kanıtı yoktur!” Halbuki 6 kitap yazmışım. Hepsinde bütün kanıtlar var. Sadece benim kendi çalışmalarım da değil, yurtdışında yapılan bütün son çalışmalar var. Onun üzerine, “Anne Adayları ve Hamileler için Karatay” kitabını yazdım ve “Şeker yüklemesi şart değil!” dedim. Bakın, şeker yüklemesi yapılmadan da bir hamileye, gizli şeker teşhisi konulabilir. Bütün kitaplar bunu söylüyor. Ama onlar “Hayır, mecbursunuz!” diyorlar, şu kadarcık bir bebeğe o kadar şekeri yüklüyorlar…
KARATAY HOCA DEMİŞTİ!
Bu Güney Afrika’da ve İngiltere’de çıkan son kitaba (The Real Meal Revolution) ne diyeceksiniz…
-Benim yıllardır söylediğimi söyleyen bir araştırma. “Tereyağı zararlı değil faydalıdır” diyorlar. Ben de yıllardır bunu söylüyorum zaten.
Siz bozuluyor musunuz, “Ben deyince inanmıyorlar yabancı araştırmacılar söyleyince hemen teslim oluyorlar” diye…
-Hayır, bozulmuyorum. Dışarıdan böyle destekler geldikçe, “Karatay Hoca demişti!” diye haberler okuyoruz, bu da beni mutlu ediyor. Mesela iki sene önce de İsveç Sağlık Bakanı dedi ki, “Ben az yağlı kavramına karşıyım.” Haklı. Hastalıkları kaynağı yağ değil, şeker. Amerikan Kalp Derneği, kendi sitesine koydu. “Kalp hastalıklarının sebebi şeker ve trans yağlardır” diye. Kolesterolün lafı geçmedi bile. Dünya Sağlık Örgütü’nün kalp hastalıkları için risk faktörleri listesinde, kolesterol taa 17. sırada. Başta obezite, şeker ve tansiyon geliyor. En çok, “Bu söylediklerini destekleyen bir tek bilimsel kanıt yok! Ezbere konuşuyor!” demelerine kızıyorum. Ben ezbere konuşmam, ezber bozarım. Yazdığım şu küçük son kitapta bile 250 tane referans var…
SİMİT DE CISSSSSSSS!
Bizim bir de simit kültürümüz var…
-Evet ama o da zararlı!
Siz kaç yıldır simit yemiyorsunuz?
-Hiç bilmiyorum. Epeyce oldu. Aramıyorum da. Sen de arama…
Hocam haftada bir gün mesela…
-Ben işin doğrusu anlatıyorum, uygulayıp uygulamamak size kalmış. Ben, polis değilim, tabii ki herkes, istediğini yiyebilir. Ben sadece yerseniz ne oluru söylüyorum. Özellikle şeker hastaların asla simit yememesi gerekiyor! O simitin üstünü, mısır şurubuyla kaplıyorlar ki, en tehlikelisi o früktoz. Onu fırına veriyorlar, karamilize ediyorlar. Vücuttaki en büyük olay, şekerin yükselmesi. Bütün hastalıkların, kanserin bile kökeninde bu yatıyor. Çünkü şeker yükseldiği zaman, şeker hastası olmanız şart değil, o şeker, vücudunuzda yağlarla ve proteinlerle birleşiyor. Biz buna glikolize protein, glikolize yağ diyoruz ve onlar bütün hücrelerin çalışmasına mani oluyor. Hastalıkların temelinde de bu yatıyor. Bunu sadece ben söylemiyorum, Oxford Profesörü Judkins’in çok güzel bir araştırma kitabı var “Beyaz, saf ve öldürücü” diye. Beni eleştireceklerine gidip o kitabı okusunlar…
Yumurtanın beyazıyla sarısını ayırmak cinayettir!
Bazı uzmanlar, yumurtanın beyazı ile sarısı ayırmayı öneriyor…
-Olur mu öyle şey? Yumurta deyince hepsini bir bütün düşüneceksiniz. Doğayı ayırmayın! Doğayı parçalamak bu, suni bir olay. Olduğu gibi yiyeceksiniz. Bu kadar yapay, bu kadar uyduruk bir şey olur mu? Ama insanlar buna inandırılmış. O yumurtadan, sarısıyla beyazıyla dünyanın en önemli varlığı çıkıyor. Bütün kuşlar çıkıyor, kartal çıkıyor, atmaca çıkıyor… Yumurtanın sarısında kolin denilen bir madde var, bunun halkımızdan uzaklaştırılmaması lazım. Sinir sisteminin gelişiminde çok önemli…
Peki günde 10 tane yumurta fazla değil mi?
-Hayır değil! On taneyi birden yemeyin. Sabah haşlamasını yiyin. Sonra çılbırını. Akşam menemenini… On tanesini bir arada yiyin demiyorum ki!
Siz, her şeyin doğalını bulmamızı öneriyorsunuz. Paketlenmiş ürünlere karşısınız. Tavuğun da doğalını alacağız, köy tavuğunun da, yumurtanın da…
-Aynen öyle!
Paketlenmiş tereyağına da karşıyız.
-Evet.
İyi de nereden bulacağız?
-Bulursunuz efendim! Çıkın İstanbul’un dışında. Ne var bulamayacak. Evde dahi tereyağı yapabilirsiniz. Günlük süt alın, onu kaymağını saklayın. Sonra onu sallayın sallayın, kızınızla beraber, bakın ne güzel tereyağ oluyor!
Paylaş