Paylaş
Aile, bildiğiniz gibi “Özgecanlar Derneği” kurdu.
Mersin’de kızları adına açılacak bir rehabilitasyon merkezi için seferber olmuş durumdalar. Kızlarının misyonunu devam ettirebilme fikri, onları bir nebze olsa da hayata bağlıyor.
Ama felaket vaziyetteler.
Ben her konuşmamda, Mehmet Aslan’ın acısını yüreğimde hissediyorum.
Uzun süre kendime gelemiyorum.
Söyledikleri kalbime işliyor.
Ve ikide bir, ÖZGECAN yazıp 1396’ya gönderiyorum.
En azından böyle destek olmaya çalışıyorum.
Rehabilitasyon merkezi fikri nasıl ortaya çıktı?
-İnsanlar maddi yardımda bulunmak istediler. Kabul etmedik. Ben dünyadaki en değerli varlığımı kaybetmişim. Paranın ne değeri var... Ama kızımın yarıda kalmış hayallerini gerçekleştirmek fikri bizi mutlu etti. Ulvi geldi. Destek olmak istiyorlarsa, bu şekilde olabilirler...
Size göre her şeyin bir sebebi hikmeti var değil mi?
-Tabii ki her şeyin bir sebebi hikmeti var, bunlar insanın bilerek, isteyerek seçebileceği şeyler değil. Her şey Allah’ın takdiri! Bu olayın oluş biçimi itibariyle, yavrumun çektiği acıları düşünüp, cehennem ateşlerinde yandım ben. Yine de Rabbime şükürler olsun ki, ağzımdan kötü bir şey çıkmadı. Onun emrettiği güzel şeyler çıktı. Biz cihana can almaya değil, can olmaya geldik! Biz cihana insanları sevmesini, saymasını öğretmeye geldik...
Kızınız adına açılacak merkez, annelere-babalara mı rehberlik edecek?
-Evet. Çünkü bazı anne ve babalar, ruhsal tekamül açısından yeterli değil. Bu kurum onları bilinçlendirecek.
Eğitmenler kim olacak peki?
-Dünyayı cennete çevirmek isteyen, gözyaşlarının bitmesini isteyen, barışın ve sevginin gelmesini isteyen herkes...
Çocuklarımın yanında ağlamıyorum
Siz misiniz ev halkını ayakta tutan, yoksa herkes acıdan un ufak olmuş dağılmış vaziyette mi?
-Herkes kötü vaziyette. Ben aslında otoriter, despot, ağlamayan erkeklerden değilim. Ağlarım. Ama şu an, çocuklarım etkilenmesin diye onların yanında ağlamıyorum. Beni güçlü görmeleri için çabalıyorum. Ne yaşayacaksam, yalnız bir şekilde, köşemde yaşıyorum...
Kızınıza kıyanların cezaevinde öldürüldüğü haberi geldi ama gerçek değilmiş. Bu haber size ulaştı mı, ulaştıysa ne hissettiniz?
-Bilmiyorum, duymadım efendim. Evde televizyon yok. Bizi de üzecek haberlerden uzak tutmaya çalışıyorlar.
Her an gündemin değişmesi, Özgecan’ın giderek daha az konuşuluyor olması sizi üzüyor mu? Bu ülkede felaket üstüne felaket yaşanıyor...
-Sadece bu ülkede değil efendim, bütün dünyada böyle. Bu çağın adı, “bilgi iletişim çağı” ya, zannediyorlar ki, teknolojiyle, bilgisayarla ilgili. Hayır, bilgi iletişim çağı bu değil. Bilgiyi bilen Allah’tır. Evrensel bilginin, insanlara ulaştırılacağı bir çağdayız. İnsanlık yakın bir zamanda evrensel bir bilgiyle karşı karşıya kalacak. Gerçek bilgiyi idrak edebilmek için de evrensel sevgi ve barış gerekiyor. Allah’ın bilgisine muhatap olacak insanlar, bu bilgiye, nefret ve şiddet duygularıyla muhatap olurlarsa mahvolacaklar. İnsanlık hem kurtuluşun hem de büyük bir başlangıcın eşiğinde. Bilgi, yakında iletilecek. Henüz bu bilgiye sadece yüksek tekamüldeki insanlar muhatap. Kısmi olarak derece derece başkalarına da ulaşacak. Sevgi ve barışı tüm dünyada tesis edebilmek için uğraşan insanlar var. Bizler, değişmek ve dönüşmek zorundayız...
İlahi adalet tecelli edecektir
Başbakan bazı sözler verdi ama akabinde başka cinayetler de işlendi. Siz verilen vaatleri ciddiye alıyor musunuz?
-Bakın, bu olayı gerçekleştirenler iki ya da üç kişi değil. Bu cinayeti tüm toplum işledi. Bu cinayet, tüm insanlığın işlediği bir cinayet. Dolayısıyla, bu dünyada görülecek olan mahkeme, benim nazarımda temsili bir mahkeme olacak. Çünkü bu acı olay, ilahi takdirin bu şekilde tecelli ettiği bir olay. Hikmetini maalesef birçok insan hâlâ kavrayamadı. 19 yaşında gencecik bir kızın hayallerinin yok edilmesi, bütün insanların hayallerinin ve geleceklerinin yok edilmesiyle eşanlamlıdır. Kızımın çığlığını, bütün insanların kalbinde en derin şekilde hissedilmiş olması gerekir. Tekrar ediyorum, kurulacak mahkeme, temsili bir mahkemedir. Bu mahkemenin üzerinde Mahkeme-i Kübra olacaktır...
Nasıl yani?
-İlahi adalet tecelli edecektir. İnsanlar, kendi bilinçlerinde sevgi ve barışı içselleştirmezlerse, bunun yaşadıkları topluma, ülkeye ve tüm insanlığa ulaşabilmesi yolunda gayret göstermezlerse, direnirlerse, bütün insanlık için bu durum Mahkeme-i Kübra’da görülecek. Ben hâkimlerin üzerinde bir hâkimin olduğu bir mahkemeden söz ediyorum. Yaşanan bu korkunç olaydan ötürü iki-üç kişinin değil, bütün insanlığın yargılanacağını düşünüyorum. İnsanların bu bilinçle yaklaşmaları gerekiyor...
Kızınızı öldürenlerin mahkemede iyi halden indirim alması filan sizi ne kadar yaralar?
-Tabii ki hukuk devletinde esas olan hukukun üstünlüğüdür ve yasaların gereğinin yerine getirilmesidir. Fakat tekrar ediyorum, ben gerçek mahkemenin vicdanlarda görüleceğini düşünüyorum.
Sizce ne olursa misyon tamamlanmış ve doğru şey yapılmış olur?
-Misyon, kısa vadeli bir misyon değil. Gerçekleşebilmesi için suçlulara 30-40 yıl ceza vermek bir şey ifade etmiyor. Beni, onların alacağı ceza da ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren şu: İnsanlar eğer bundan sonra Özge’nin olayına benzer bir olayla karşılaşmak istemiyorlarsa, bilinçlerini değiştirmeli. Alınacak ders, maddi bir cezadan öte, bilincin yükselmesi ve şunun idrak edilmesi: Ne zaman ki anneler-babalar, sadece kendi çocuklarına sahip çıkmaktan vazgeçerler ve dışarıdaki sevgiye, ilgiye muhtaç çocuklara da sahip çıkarlar, o zaman bu zulümde düzelme olur. Yoksa o sevmedikleri çocuklar, bir gün gelir o çok sevdikleri kendi çocuklarını da gelip alırlar...
Yani şunu mu demek istiyorsunuz; “Kızınıza kıyanlara yeteri kadar sevgi gösterilseydi, onlar canavarlara dönüşmeyecekti ve kızınızı almayacaklardı. O yüzden hepimiz suçluyuz aslında?”
-Kesinlikle! Bakın bugün benim, yarın sizin çocuğunuz... Bütün insanlık artık uyanmalı!
Paylaş