Paylaş
Biraz eğlenmeye gidiyorum.
Paris’e, dünyanın en baştan çıkarıcı ama aynı zamanda en entelektüel kadınlarından biriyle röportaja...
Röportaj esnasında şarap içmeyi, gülmeyi, bir sürü de yeni şey öğrenebilmeyi hayal ediyorum.
*
Normalde bir erkeğe giderken bu kadar heyecanlanmam lazım.
Ama işte, bu sefer bir kadın için heyecanlanıyorum.
Beni galiba en çok “beyin” denen organ heyecanlandırıyor.
Hangi cinste olduğu da çok fark etmiyor.
Yeter ki, girintilerinden beni şaşırtacak, ufkumu açacak sözler çıksın...
*
Bir de ilişki, aşk, seks, evlilik konuşmayı seviyorum.
Ama bizim ülkemizde utanıyorlar, kasıyorlar, “El âlem ne der” diyorlar.
E yani, o zaman da ortaya sıradan işler çıkıyor.
Hatta bazen sıkıcı.
Oysa ben, yeni “hedef”imin hakkında çıkmış yazıları okurken bile eğlendim.
Hepimize pabucu ters giydirir!
*
O yazıları okurken şunu da düşündüm:
Bu ölümlü dünyada, sadece entelektüel olmak yetmiyor.
Maharet, bu kadının da yaptığı gibi erotizmi, baştan çıkarma sanatını, entelektüellikle, bilgiyle, birikimle birleştirebilmek.
Öyle bir kadına gidiyorum ki, Fransa onun için “milli değer”lerimizden biri diyor, gurur duyuyor, New York Times onu, Eyfel Kulesi’nden daha Fransız buluyor.
Kadın resmen Fransa’nın çağdaş simgesi.
Çok meşhur bir şarkıcı, dansçı, oyuncu ve yazar aynı zamanda.
Ve çok mühim bir filozofun karısı.
Bizim ülkemizdeki köşe yazarları, ciddi bir şeyden söz edecekleri zaman hep o adamı referans verir.
İşte bu adamın karısına gidiyorum.
Ve bu önemli ve saygın adamın, erotik ve saygın karısı, 50 yaşında memelerini açtı!
*
Bizde olsaydı, aman Allah’ım kıyamet kopardı.
Memesini açan şarkıcı kadın, orospu ilan edilirdi.
Kocası olan talihsiz adam, intihar ederdi.
Meme açmak, soyunmak, hele 50 yaşında yakışık almaz!
“Saygın kadınlar” asla yapmaz.
Sadece “hafif kadınlar” yapar.
Siz öyle zannedin!
Ben işte hayatta bu tezatlara bayılıyorum!
O, bize dayatılmaya çalışan her şeye başkaldırıyor, elinin tersiyle itiyor.
“Saygın olmanın tek yolu sıkıcı olmak değil” diyor.
“İnsan hem erotik olup hem saygın olabilir” diyor.
Onun varlığı bana gaz verdi.
Bu Fransız aktris ve aktivistten feyz alıyorum.
Korkun benden!
50’mde de tepenizde olacağım.
“Ağır ol molla desinler” dönemi kapandı...
*
O kocasına “aşkım” diyor, ben de “sevgilim”.
O 50’sinde soyundu, ben 40’ımda yaptım, artı 50’si için de bir şeyler düşünüyorum.
Fakat o, “Bir erkeğin en sevdiğim özelliği penetrasyon kabiliyeti” demiş.
İşte, bunu aşabilmek mümkün değil!
Okuyunca moralim bozuldu.
Böyle bir şeyi dillendirmek, benim hiç aklıma gelmemişti.
Aynı zamanda koptum da okuyunca.
Güldüm yani.
Ne kadar doğru değil mi?
Erkekler bizim doğurabilme yeteneğimizi nasıl merak ediyorsa, biz de onların penetrasyon kabiliyetlerini merak ediyoruz.
Ben, bu tür şeyleri merak eden kadınları da merak ediyorum!
Ve onların daha çoğalmasını diliyorum.
Artık bu memleketin üzerindeki ağır, erkeksi, siyasi yorgan kalksa da biraz hayata dair başka şeyleri tartışabilsek...
Paylaş