Hayatınızdan memnun musunuz?
- Memnunum. Çünkü
1,5 ay önce radikal kararlar aldım ve mutsuz olduğum kötü dönemleri geride bıraktım...
Pardon, mutsuzluğunuz sebebi neydi?
- Özel hayatımda birtakım şeyler yolunda gitmiyordu. Suçu etrafımdaki erkeklere atarak da hayat geçmiyordu. Kendi kendime dedim ki, "Benim bir şeyleri değiştirmem lazım." O ara da ses tellerimden ameliyat olmuştum, konuşamıyordum...
Kendinizi ameliyat masasına yatırdınız yani!
- Evet öyle. Kestim, biçtim...
Sonuç?
- Şimdi bir hipnoz uzmanım ve yaşam koçum var.
Hipnoz uzmanı, özel hayatınızda hangi sorunu düzeltiyor?
- Açık bilinçle hipnoz yapıyor ve bilinç- altıma giriyor...
Eee?
- Enerji çalışmaları. Ben zaten bu işlere yabancı değilim, 12 yıldır reiki gibi enerji çalışmalarıyla haşır neşirim.
Ne diyor mesela hipnozcunuz, "Seraaaay, bundan sonra düzgün erkekleri seçeceksin!" mi?
- Yok, hayır öyle değil.
Nasıl peki?
- Bunlar kendini daha iyi tanıma çalışmaları...
Kendinizle ilgili daha önce bilmediğiniz neyi öğrendiniz hipnoz uzmanınız sayesinde?
- Ben sanılarla, varsayımlarla hayata bakıyordum. Bunlar da beni çok mutsuz ediyordu.
BEN ARTIK EVRENİN KIZIYIM
Yani?
- Bir erkekle çıkmaya başladım diyelim, flört ediyoruz, ama henüz aramızda bir ilişki yok. Hoşuma gitmeyen bir şey mi yaptı, bir şey mi söyledi ya da bana mı öyle geldi, neyin ne olduğunu öğrenmeden hop bitiriyordum, onu hayatımdan çıkarıyordum. Önyargılıydım. Bir hikaye yazıp, ona inanıyordum. Sadece erkekler değil, hayatla olan ilişkimde de aynı şey oluyordu...
Peki şimdi?
- Hipnozcum sayesinde sanılardan, önyargılardan kurtulmaya çalışıyorum. Ve hayatın akışa teslim olmayı öğreniyorum. Eskiden garanticiydim. Her şeyin kurallara uygun olması gerekiyordu. Ama bir şeyleri devamlı zorlamak insanı yoruyor. Şimdi akışa bıraktım, kendimi "Evrenin kızı" olarak tanımlıyorum.
Geldik yaşam koçunuza. Yaşam koçu ne işe yarar?
- O aslında bir psikolog. Benim bugüne kadar psikologlarla filan hiç işim olmadı, içten içe de biraz küçümserdim, "O işler bana gelmez" derdim. Bu da bir önyargı işte. Şöyle bir iyi tarafı varmış: İnsan her zaman kendini göremiyor. Yaşam koçu, senin kendini daha iyi görmeni sağlıyor. Bir de ünlülerle çalıştığı için bizim sıkıntılarımızı gayet iyi biliyor.
YANLIŞ ERKEKLERLE OLMUŞUM
Ne yapıyorsunuz peki?
- Seray’ın hayatını geçmişten alıp günümüze kadar getiriyoruz. Seanstan çıktıktan sonra, "Benim burada ne işim var?" demiyorsun. Bir şeyler dank etmiş olarak çıkıyorsun. İşe yarıyor yani. Mesela yaşam koçumun dekolteyle ilgili söylediği bir şey var bana: "Ne ekersen, onu biçersin!" Bu kadar basit, bu kadar reel. Yani "Sen kendini nasıl gösterirsen, seni öyle görmek isteyen insanlar gelir sana." Bu da beni mutlu etmiyor. Çünkü içimdeki Seray, o Seray değil. İç Seray’la dış Seray birbirinden farklı!
Yani neticede hep yanlış adamlarla birlikte olduğunuz mu ortaya çıkıyor?
- Evet. Beni teşvik ettiği şeyler var, uyardığı şeyler var. Doğru insanlarla karşılaşmak istiyorsan, doğru kıyafetler giyeceksin, doğru yerlere gideceksin. Onu dinliyorum. Belli şeylerim geriye çekildi. Gece çıkmalarım mesela. Yazın güzel gezdim, çünkü canım istiyordu. Ama çok dikkat çekti, ben de rahatsızım bu durumdan. Artık özel hayatım daha geri planda. Bir de, manasız insanlardan hemen kurtulmaya, manalılarla daha fazla uğraşmaya karar verdim...
Aileniz ne diyor bu duruma?
- Babamla daha yeni konuştuk. "Sen kendine fazla yükleniyorsun. Karşına doğru düzgün bir adam çıktı da, sen mi ilişkiyi berbat ettin?" dedi.
Haklı mı peki?
- Haklı.
Siz ne olmasını istiyorsunuz?
- Karşıma dürüst bir insan çıksın istiyorum. Nedense benim karşıma gelenler hep bir acayip. Hayatıma giren herkesi burada kötülemek istemem ama dürüstler bana çok gelmiyor.
En uzun ilişkiniz ne kadar sürdü?
- Beş yıl. En kısası da yedi ay. Ama bu yıpranmalar feci. Bir an geliyor, insan tahammülsüz oluyor. Şu anki Seray, o beş yıllık ilişkiyi yürütmez, tahammül etmez, "Ne gerek var ki?" der. O zaman demiyordum. Ruhum henüz yıpranmamıştı.
EVLENSEM DE,
BU ÇİLE BİTSEDüzgün adam var ama benim onlarla karşılaşacak ortamım yok. Bu aralar resmen gönlümden geçen şu: Düzgün bir adam bulsam, evlensem. Bu çile de bitse! Yeni insanlar tanımak ya da heyecanlar yaşamak gibi derdim yok. İşim gücüm yerinde ve keyifliyim. Hayatı paylaşabileceğim, yanında huzurlu olacağım ve beni her anlamda sonuna kadar sahiplenecek erkeği bulup evlenmek ve onun çocuğunu doğurmak istiyorum.
EKONOMİST-TELEVİZYONCUYaptığınız işi nasıl tanımlıyorsunuz?
- Ben sunucu ve oyuncuyum. Ama kendimi "ekonomist televizyoncu" olarak tanımladığım da oluyor!
Doğru, siz Boğaziçi Ekonomi mezunusunuz. Sizce hangisi daha zor?
- Bir bankada çalışıyor olsaydım, rekabet edeceğim kadınlar büyük bir ihtimalle akıllı, zeki ve planlı kadınlar olacaktı. Kuyumu daha iyi kazacaklarına şüphe yok. Oysa şimdi, en azından zeka seviyesi benden yüksek olmayanlarla baş ediyorum. Tamam, aleni bir kıskançlık var, ucuz oyunlar filan... ama başa çıkabiliyorum. Hayatta bir şeyler yapmaya çalışan kadınlarla baş edemeyebilirdim, onu söylemeye çalışıyorum. Kim bilir, belki de kolayı seçtim.
Zekanızın, hayatınızı zorlaştırdığı oluyor mu?
- Oluyor tabii. Ben hiçbir ayrıntıyı kaçırmıyorum. Her şeyin farkındayım, görüyorum. İşim için iyi ama özel hayatım için değil...
Peki salak olmadığınızı ispat etmek zorunda kalıyor musunuz?
- Hayır ama şarkı söyleyebildiğimi ispat etmek zorunda kaldım. Ve zırt pırt her yerde şarkı söyleyip, salak durumuna düştüm.
Şarkıcılık nereden çıktı?
- İşte, oldu bir kere...
Adamdan adama, meslekten mesleğe, alanda alana... Neden böyle? Sıkılıyor musunuz?
- Yok sıkıntıdan değil. Sadece aradığımı bulamıyorum. Oyunculuktan vazgeçmiyorum ama yanına sunuculuk ekliyorum. Adamdan adama da gitmiyorum. Hayatımda üç ya da dört ciddi adam var. Son dönem öyle algılanmış olabilirim. Alakası yok aslında. Doğrusunu bulur bulmaz duracağım!
İçinizdeki Balık’la nasıl başa çıkıyorsunuz?
- Çıkamıyorum! O kadar duygusal ki, ne yapacağım bilmiyorum. O yüzden enerji çalışmaları yapıyorum ya. Dışarıdan bakınca çok kuvvetli duruyorum ama içimde çok hassas bir kadın yaşıyor. İkisi arasında gelgitler arttı biraz, bu ara onu toparlamaya çalışıyorum.
Bütün bu çaba niye? Siz nereye ulaşmak istiyorsunuz?
- Evlenmek ve çocuk doğurmak istiyorum. 70 yaşında, estetiklerle ayakta durmaya çalışan bir sanatçı olmak istemiyorum. Mümkünse, önümüzdeki yıl çocuk doğurayım. Bir yaptığım işe bakıyorum, bir kendime, bir çevreme; sonra diyorum ki: "Evlen Seray, huzurlu ve düzenli bir ailen olsun!"
KISKANÇLIK DEĞİL DERİN BİR HAYRANLIKKadınlar sizden nefret mi ediyor?
- Alakası yok. Benimle sohbet edip de beni sevmeyen hiçbir kadın görmedim. İçinde bulunduğum camiadan sevmeyenler varsa, o başka tabii. Bir rivayete göre çok dekolte giyiyormuşum, o yüzden benden hazzetmiyorlarmış. Sevinebilirler, daha az dekolte giyme kararı aldım...
Kadınlar sizi kıskanır mı?
- Bilemem bu sorunun cevabını. Derin bir hayranlık duyuyorlar diyelim! Benim yerimde olmak isteyen pek çok kadın olduğunu düşünüyorum. Günde kaç kadın gelip kuaförüme benim saç rengimi yaptırıyor, makyaj malzemelerimi soruyor ya da bir dizide giydiğim kostümlerden alıyor, biliyor musunuz? Bunların içinde çok ünlü isimler de var...