Bilgisayarın içinden

Haberin Devamı

BULDUMCUK ANNELER BABA

Allah analı babalı büyütsün, eminim çok şirin bir kızınız vardır. Ancak bu ‘buldumcuk’luk nedir yeni anne-babaların hemen hepsindeki? Tamam çocuk sevilir, tamam çocuk çok değerlidir ama bu çocukları öyle bir psikolojiye sokuyorsunuz ki güzel arkadaşım, bunların oğlan olanları kendisini kral, kız olanları da prenses zannediyor! 3 hadi bilemedin 6 yaşına kadar hissetsinler, o da tamam. Ancak okula başlayıp ucundan kıyısından sosyal hayata katılınca, herkes kral, herkes prenses. Olmuyor tabii, kırılmalar başlıyor. Yazık bu çocuklara! Bir de anne babaların hali tavrı. Yahu sevin, kabul de, bu çocuklar bu kadar da hayatın merkezi yapılmaz ki. Bunun benim bulabildiğim tek bir açıklaması var: Böyle buldumcuk tipler, (siz de dahilsiniz bu gruba Ayşe Hanım) tüm hayatları boyunca elde edemedikleri ve özlemini duydukları maddi-manevi her şeyi, o çocuğu dünyanın merkezine koyarak telafi etmeye çalışıyorlar. Sebep ne olursa olsun, toplumu sorunlu tiplere boğacak sizin gibiler. Ona üzülüyorum. Bir tanesi normal olmayacak sizin bu gariban çocuklarınızın! (D. Duck)

- Sizin gibi düşünen insanların dünyaya saldığı çocukların dünyayı ne hale getirdiği ortada, biz düzeltmeye çalışıyoruz... Tamam mı güzel kardeşim? Bir de olmuyor Donald Duck rumuzlu mail atıp ahkam kesmek, size yakışmıyor...

ÇOCUĞUNUZUN BABASI VAR MI

Pardon, merak ettim, çok özür diliyorum, yazılarınızı yeni okumaya başladım da. Çocuğunuz babası var mı bir yerlerde, merak ettim... (Ruşen)

- Evet efendim, yazılarımda ‘sevgilim’ diye adı geçen şahıs, kızımın babası olur. Benim de kocam. Yani sevgilimle kocam aynı insan. Hukuki terimler yerine sevgi terminolojisini tercih ettiğim için böyle diyorum. İyi kötü biz de sevgi insanıyız!

TORUNLARIMIN PALYAÇOSU BİR ANNEANNEYİM

Şimdiki gençlerin, dolayısıyla sizin anneliği dolu dolu yaşaması çok hoşuma gidiyor. Ben tadamadığım bazı güzellikleri ve çılgınlıkları bu yaşımda torunlarımla paylaşıyorum. Ne mutlu ki, ben onların serseri palyaçolarıyım. Onların ve küçük arkadaşlarının sayesinde, palyaço ruhunun tadını çıkartabiliyorum. Torunlarım, tanımak ister misiniz? Biri küçük kızımın 5 yaşındaki Ece’si, diğeri büyük kızımın 11 aylık Müge’si. Benim kızlarım dünyanın 8. ve 9. harikaları. Eh onların bebeleri de maketleri tabii ki! (Emel Ş.)

- İşte budur! Sizi tebrik ediyorum. Bir anneanne konumdayken, kendinizi torunlarınızın serseri palyaçosu olarak tanımlayabilmeniz, müthiş bir insan olduğunuzu gösteriyor. Bu kadar kompleksiz, bu kadar keyifli biri, mutlaka çevresine de mutluluk veriyordur, onların da şanslı insanlar olduğunu düşünüyorum. Öperim.

ONU BUNU BİLMEM TEPKİ DUYUYORUM

Hülya Avşar’ın söylediklerinin erkeklerin hoşuna gittiğini nereden çıkardınız! Onu bunu bilmem, beyanatları en az sizin kadar bir erkek olarak benim de tepkimi alıyor. (K.İ.B.)

- Ben erkekler derken, sizin gibi doğru düzgün düşünmesini bilenleri kastetmemiştim. Ama biliniz: Siz bu ülkede istisna olanları temsil ediyorsunuz. Ortalama Türk erkek ideolojisi Avşar’ın açıklamalarına bayılıyor, Hülya Avşar da onlar memnun etmeye çalışıyor...

ARATILIŞA İTİRAZINIZ NİYE?

Kadın olmak, kadın söz konusu olduğunda aklı tatile çıkarmak olmasa gerek. Bence Hülya Avşar, böyle bir kadın, son derece zeki bir adam. Bakın hanımefendi, hiçbir erkek bir kadını dövmek istemez. Kadın, erkeği çileden çıkarıp cinnet geçirtmediği müddetçe... Ama kadın bunu başarır, bir erkeği çileden çıkartır. Aldatmaya gelince erkekler aldatır. Bunun çağdaş kadın erkek figürleriyle bir alakası yok. Erkek, başka kadınlara sarkar, onlardan hoşlanır, onlarla birlikte olmak ister. Bu onun doğasıdır. Yaratılışa itiraz niye? Erkek, bir kadını eksik olduğu, sevmediği için aldatmaz, aldatmak, onun fıtratına uygun olduğu için yapar. Eğer saygıdeğer eşiniz, normal bir erkek ise başka kadınlara ilgi duyuyordur bilesiniz. (Nesimi K.)

- Sizin için söyleyebileceğim hiçbir şey yok. Bir üst mail’de sözünü ettiğim ortalama Türk erkek ideolojisinin birebir bir temsilcisisiniz. Aldatabileceğiniz ve döveceğiniz karınızla hayatta başarılar dilerim!

SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ

3.5 yıl önce sağ elinin ufak bir hareketiyle şakağına tek kurşun sıkan babam, bana göre tam yarım asırlık bir çınardı. Devrildi. Yıllarca, zihnimde bu olayı çözmeye çalıştım. Ulaştığım tek sonuç, onuru ve gururu için hayatından vazgeçtiği oldu. Ardında sayfalarca yazdığı mektuplar, sesini kaydettiği kasetler ve borcu olduğu insanların listesi. O bana göre bir ekoldü, güven kavramının karşılığıydı. Günümüz şartlarının kaldıramayacağı kadar dürüsttü. Tıpkı Enver Arpalı gibi benim babam da, olup biteni kendisine ödetti, kendi pimini çekerek. Kendi hayatına son vermeseydi, muhtemelen, harcamadığı paraya karşılık elinden zorla alınan senet işleme konduğunda, hapse girecekti. O zaman da Enver Arpalı’nın yaptığını yapacaktı. Sonu değişmeyecekti. Çünkü onlar eski kuşaktı, yeni kuşağın şartlarına ayak uyduramadılar. Enver Arpalı’yı sadece basından tanıyorum. Hiçbir tanışıklığımız olmadığı halde ailesinin ve sevenlerinin acısını paylaşıyorum. Kredi kartı borcu, iflas gibi nedenlerle canına kıyan insanların sayısı her geçen gün artıyor. Sadece ekonomik nedenlerle bir insan kendi canına kıyamaz. Mutlaka yaşananlardan gururları, onurları incinmiş ve hatta ruh sağlıkları bozulmuştur. Cemal Süreya’nın dediği gibi, sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü, kör oldum. Daha fazla kişinin canı yanmaması, kör olmaması dileğiyle. (D. B)

- Duygularınız benimle paylaştığınız teşekkür ederim. Arpalı’nın ölümü üzerine yazdığım yazı sizin düşündüklerinizle neredeyse aynıydı. Yaşadığınız beni de üzerken, kim bilir sizi nasıl sarmıştır. ‘Sizi anlıyorum’ demeyeceğim, çünkü bu ‘Sizi anlıyorum’ lafı da tamamen palavradır. Kimsi sizi anlayamaz, sizin kadar acı çekemez. Bana da bazı olaylarda sadece sizin gibi düşünebildiğim için sevinmek kalır...

Yazarın Tüm Yazıları