Ayşe'nin Gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

En kötüsü yalnızlık

‘‘Sevda Karaca ile elele gecesi'' 1 Kasım'a ertelendi. Hava muhalefeti ve bilet satışının yeteri kadar yapılamamasından. Bütün ünlü isimler Açık Hava Tiyatrosu'nda olacaktı. Çünkü Sevda Karaca kanserdi ve yardıma ihtiyacı vardı. Onun hikayesi de, Yeşilçam'dan filmlerini izlediğimiz bir dolu sanatçınınkinden farklı değildi.

Nedir farklı olmayan ve içimizi acıtan?

En kötüsü yalnızlıktır diye düşünmemize sebep olan:

- Şaşaalı hayatlar, feci finaller.

* * *

70'li yıllarda önemli bir isimdi.

O yıllarda, mankenlerin ve sinema sanatçılarının sahneye çıkmaları, şarkıcı olmaları, plak yapmaları bugünkü gibi tepkiyle karşılanmıyordu. Sebebi basit. O zaman binbir tane televizyon kanalı yoktu, Televoleler yoktu, haliyle halka ulaşmaları zordu. Dolayısıyla kimse 1971'de Günaydın-Saklanbaç Gazetesi'nin sinema güzeli olan Sevda Karaca'nın popülaritesini değerlendirip şarkıcı olmasına kızmamıştı.

Bu sıradan bir cümle değil.

Sevda Karaca tam 19 sene, o gazino senin bu gazino benim, dolaştı durdu.

* * *

Tabii ki sadece sahnelere çıkmakla kalmadı...

Diyorum ya, şaşaalı bir hayattı.

Avrupa Sinema Güzeli seçildi.

Türkiye'ye döner dönmez film teklifleri aldı. Dönemin bir çok şöhretiyle rol paylaştı. Hatta Yılmaz Güney ile Sahtekar filminde oynadı. Derken gazinocular devreye girdi. Tabii ki, Fahrettin Aslan. Sonra, Esin Engin ve Rıza Silahlıpoda'yla müzik çalışmaları yaptı. Derken Rıza Silahlıpoda'yla aşk yaşadı ve 1973'de ilk evliliğini yaptı. 11 ay sonra ayrıldı. Belki o dönemlerde Televoleler yoktu ama bu hızlı evlilik, hızla ünlenmesine yol açtı. Seks filmleri furyası sinemadan uzaklaşıp tekrar müziğe dönmesine neden oldu. Bu dönemde Fikret Şenes ve Ülkü Aker'le çalıştı. Bir çok plağı prim yaptı. Ajda Pekkan'ı taklit edip etmediği tartışıldı. Seyyal Taner'le yarıştı. Seyyal Taner o yıllarda fırtına gibi esiyordu, Sevda Karaca onu yakalayamadı, ama hatırı sayılır bir başarı sağladı.

80'li yılların başında Kadir İnanır'la ‘‘Gazeteci'' filminde oynadı. Filmin büyük bölümü Hürriyet Gazetesi'nde çekildi. Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Fikret Hakan bir çok filmde Sevda Karaca'nın jönü oldu.

* * *

1981'de annesi ölünce ‘‘bunalımlı yıllar'' başladı.

Uzun süre psikolojik tedavi gördü.

İkinci eşi Osman Diper'den ayrıldı.

Ondan sonra ne sahne, ne plak, ne gazino...

Motorsiklet fabrikatörü Abdi Ulgen'le evlendi. Hamileliğinin 6. ayında bebeğini düşürdü, tekrar bunalıma girdi. Ticare atılıp oyalanmak istedi. Video kulübü açtı. Olmadı. Orayı Sevda Karaca Butik yaptı, isminin ününden faydalanmaya çalıştı. 15 sene işletti. Üçüncü kez boşandı. Tekrar sahnelere dönmek zorunda kaldı çünkü rahim ameliyatı olması gerekiyordu. Tedavi masrafları için hasta hasta sahneye çıktı. Bağırsaklarındaki rahatsızlık uzun yıllar devam etti ama bu yıl kortuğu başına geldi:

- Pankreas kanseri teşhisi konuldu.

* * *

Etiler'de adının Yaşlılar Yurdu mu, Huzur Evi mi olduğunu bilmediğim bir yer var. Ne zaman önünden geçsem, gözlerim sabit bir şekilde takılıp kalıyor. Kafamda bir son canlanıyor, kendi sonum. Şu anda ortada fol yok yumurta yok biraz abartıyorum tamam, ama yine de korkuyorum.

Çünkü kendimi orada, o yerde, yalnız hayal ediyorum.

Belki güneşli günlerde hava almak için bahçeye çıkacağız, banklarda oturacağız (onlar öyle yapıyor) geçmişten konuşacağız, yaşlı gözlerimizle, önümüzde bütün canlılığıyla akıp giden hayatı seyredeceğiz.

Bazen diyorum kendime...

- Durdur arabayı, git onlarla konuş, sohbet et.

Yapamıyorum.

‘‘Ben gencim, ben gencim'' diye tekrarlayarak, gaza basıp gidiyorum.

Korkumu yok saymaya çalışıyorum.

Geleceğe dair endişelerimi ertelemeye uğraşıyorum.

Bilmem, belki de bu yüzden evlenmek istiyorum, çoluk çocuğa karışmak istiyorum, çünkü o filmin finalinden ödüm patlıyor.

* * *

Evet, çünkü bundan 10 ya 20 yıl önce kim Sevda Karaca'nın böyle bir final yaşayabileceğini söyleyebilirdi?

Kim tahmin edebilirdi?

Öyle bir an geliyor ki hayatta, birilerinin sizin için seferber olması gerekiyor. Öyle birileri varsa yanınızda sorun yok. Ama ya yoksa, ya yalnızsanız? Beni en çok korkutan şey bu.

Ve içim burkuluyor.

Çünkü onun şimdi paraya ihtiyacı var.

Çünkü para varken yemiş, bitirmiş, o ne havalı adamlarla birlikteymiş, üstelik kendisi de kazanabiliyormuş, eee ne işe yaramış, değil ama, bir yerlerde hata yapmış.

Büyük aşklar yaşamış...

Ama sonunda yine dostlarına muhtaç kalmış.

Tabii ki o Sevda Karaca olduğu için arkadaşları, dostları da Ajda Pekkan'larmış.

Ya öyle olmasaymış?

Bu gerekli desteği, kimden, nereden, nasıl bulacakmış?

* * *

Çaresi nedir?

Bir evlilik değil.

İki evlilik değil.

Bazen üçüncüsü... hiç değil.

İşte Sevda Karaca yapmış, olmamış!

Demek ki adam gibi bir birliktelik ve onu sürekli kılmayı becerebilmek. Kimbilir, belki çoluk çocuğa karışabilmek.

İyi de kolay mı?

Bu çağda, bu zamanda.

İşte ben bunları düşünüyorum.

Hakan Eren'in geçen Pazar Radyo D'de Sevda Karaca için hazırladığı özel programı dinlerken de, bilumum huzur evlerinin önünden geçerken de, kendim için gelecek senaryoları öngörürken de, ‘‘bir hayat bir adamla nasıl geçer'' derken de... Hep benzer duygulara kapılıyorum.

Hiçbirinin cevabını bilmiyorum.

Bildiğim tek şey var:

En kötüsü yalnızlık.

Yazarın Tüm Yazıları