Paylaş
İki arada bir derede
Geçici olduğu iddia edilen, ‘‘çamaşır suyundan öte Kosla sıvı’’ya rağmen geçmeyen ‘‘kınalı ellerim’’ ve ben İskoçya'ya gidiyoruz. Çünkü ‘‘Brave Heart’’ın ülkesini görmeyi çok arzu ediyoruz. Gideceğimiz yer İskoçya'nın en kuzeyi olan ‘‘Highland’’, biz zaten ‘‘Highlander’’ filmindeki ‘‘Christoph Lambert’’i çok beğeniyoruz. Kilt etek giyen adamların neden üşümediklerini de merak ediyoruz. Anlayacağınız çözmemiz gereken mesele çok. Dahası dünyanın en iyi viski üretilen yerine adım adım ilerliyoruz. Üstelik ‘‘güvenli leke çıkarıcı Kosla’’yı da her gittiğimiz yere beraberimizde götürüyoruz.
Yani iğrenç kınalı ellerim ve ben...
Müthiş bir ikili oluşturuyoruz!
Ama ellerim yüzünden Türkiye'yi terkettiğim korkunç bir iftira...
* * *
Dahası ‘‘kapı gibi Kosla’’ hep yanımda. Hiçbir işe yaramasa da...
Derime nüfuz eden kına aklımı başımdan almış durumda.
Son çare olarak Qtips'leri (Ne diyorduk Türkçe onlara, kulak temizleme çöpleri) ‘‘teknolojik devrim Kosla’’ya daldırıp ellerimdeki yaprakları ve dalları küçük operasyonlarla yok etmeye çalışıyorum.
İyi de şimdi ne yapıyorum...
Heatrow havalimanında yazı yazmaya...
Uğraşıyorum.
Bu havaalanında yazacak hiçbir şey yok!
Dahası uçaklarda rötar da...
Anlıyorsunuz değil mi, acele etmem gerekiyor.
Oysa Atatürk Havalimanı’nda hayat böyle mi?..
O feci kuyruklarda sabah bir buçuk saat beklememiz bile yazmaya değerdi.
Ama eminim Drummuir Şatosu'nda yazacak çok şey olacak.
* * *
Ve çarşamba yazısı şöyle başlayacak:
Yüz otuz beş yıllık bir şatonun içindeyiz...
Olduğu söylenen ama henüz bana görünmeyen bir hayaletin peşindeyiz.
Paylaş