Paylaş
Kayıp İngilizlerin sırrı
Türkiye’ye tatil yapmaya gelip, bir gün sonra ortadan kaybolan İngiliz vatandaşı Edgar Fernandes’in öyküsünü yazmıştım geçen hafta. İki günlük bu dizinin adı ‘‘Alın bir kayıp daha’’ydı. Çünkü ailesi oğullarına ‘kayıp’ değil, ‘ölü’ diyebilmek için binlerce pound harcamıştı.
Onlar bir şekilde benimle temasa geçmişlerdi ve ben de anlatılanları dinledikten sonra bu haberi yazmaya karar vermiştim.
Haber yayınlandı.
Sonra bir arkadaşım aradı.
Ve dedi ki:
- İyi de bu ülkede binlerce kayıp Türk vatandaşı da var! Onlar hakkında bir cümle yazı yazdığına en azından ben tanık olmadım...
Ne demek istediğini anlamıştım.
Biraz utandım.
Benimle inceden inceye dalga geçiyordu, ‘‘Sen Türksün Türk! İngiliz ajanı gibi davranmayı bırak’’ demeye getiriyordu.
Gerçi o fikrini söylüyordu. Edgar Fernandes’in ya da başka İngilizlerin öyküleri yazılmasın da demiyordu, sadece son on yılda bu ülkede 174 İngiliz kaybolmuşsa, bu süre içinde neredeyse bine yakın Türk vatandaşının o ya da bu şekilde ‘‘kaybolduğu’’na dikkatimi çekiyordu.
Ellerimi havaya kaldırdım.
Teslim oldum.
Ama sanırım teslim olurken şöyle bir şeyler de söyledim:
- Ben o yazıda buna da değindim! Dedim ki, kaybolan Türk vatandaşlarını bulmaya adam gibi gayret etmeyen yetkililerin, elin İngilizi için çaba sarfetmeyecekleri aşikar. Doğal olarak bu işi Fernandes ailesi üstleniyor, bin bir türlü araştırma yapıyor ve sonunda oğullarının bir cinayete kurban gittiğini öğreniyor.
* * *
Dedim, ama o arada bir İngiliz daha kaybolmuştu.
Ve doğal olarak onun ailesi de benimle temasa geçti...
Hayattaki tek meselemin elbetteki kayıp İngilizler olmasını istemiyorum, ama sonuçta iyi kötü bir gazeteciyim ben. Ve söyler misiniz, Gulzar Qureshi’den de söz etmeyeyim de ne yapayım?
* * *
69 yaşında emekli bir doktor.
Seyahat etmeyi çok seviyor ve 10 Mayıs’tan 8 Haziran’a kadar sürecek tatilini Türkiye’de geçirmeye karar veriyor. Sultanahmet’teki Almina Hotel’e yerleşiyor. Dikkatinizi çekerim, Almina Hotel, 8 Nisan’da bir cinayete kurban giden Edgar Fernandes’in kaldığı Uğur Pansiyon’un çok yakınında bir yerde bulunuyor.
Bir gece kalıyor, ertesi gün o da Edgar gibi kayboluyor.
Otel yetkilileri anında Konsoloslukla temas kuruyor.
Konsolosluk yetkilileri de otele gelince 69 yaşındaki Gulzar Qureshi’nin eşyalarıyla karşılaşıyor.
Ama kendisi yok!
Bir oğlu İngiltere’de diğeri Amerika’da yaşayan Gulzar Quresh’i de sırra kadem basmış...
İki oğlu da Türkiye’ye geliyor, günler süren arama ve taramadan sonra babalarını bir daha asla bulamayacaklarını düşündükleri anda...
Onu bir devlet hastanesinde buluyorlar.
Kafasına yediği darbe sonucu hafıza kaybına uğramış, sol kolunu ve elini kullanamıyor, boynunda bir iple bağlanmış olduğunu gösteren izler var. Hiçbir şey hatırlamadığı gibi tuhaf davranıyor ve konuşuyor...
Oğulları babalarını kapıp, özel bir hastaneye götürüyorlar.
* * *
Siz bu yazıyı okuduğunuzda Qureshi ailesi İngiltere‘de olacak.
Ve 69 yaşındaki Gulzar Qureshi’nin Türkiye’de başına ne geldiği asla bilinmeyecek. Bilinen, tatilini geçirmek üzere geldiği İstanbul’da parasını ve kredi kartlarını kaptırdığı ve neredeyse bir cinayete kurban gitmesine ramak kaldığı, onu soyan ve dövenlerin 69 yaşındaki adamı bir parkta ölmeye bıraktıkları, bulanların bir hastaneye taşıdıkları...
Onun sürekli Hasan diye birinin ismini sayıkladığı...
Ve şans eseri bugün hayatta olduğu!
* * *
Ne Gulzar Qureshi’nin ne de oğulları bir daha asla Türkiye’ye tatile gelecek.
Sizi bilmem ama bu beni gerçekten üzüyor.
Paylaş