Paylaş
Pis kıskanç!
Yemeği yedim.
Cevizli Maust Khiyar'ı, Schirazi salatasını, kebap Sultani, kebap Barg ve kebap Koubideh'i ve bir de safranlı pilavı.
Şimdi de...
Kahve niyetine bu yazıyı yazıyorum.
Bu kadar hovardalığı hoş görün!
Çünkü ikisinden de aynı keyfi alıyorum.
Anladınız değil mi, yoksa kahve-mahve içmiyorum.
Canım Toshiba'cıların, canım lap-top'umun beynini, tüm girintilerini, çıkıntılarını, Porto şarabından arındırıp, normale çevirdiğinden beri müthiş özenli ve dikkatliyim. Sıvı dolu bir bardakla ya da sulu hareketlerle herhangi birinin lab-top'uma yaklaşması yasak.
Dolayısıyla bana da!
* * *
Biraz önce, kentin tek İran restoranı Pars'ı son terk eden çift bizlerdik ve inanın her şeyi müthiş bir keyifle mideye indirdik.
Biz sanki, nasıl desem, bir yemek krizine girmiştik.
Neticede başka bir yere gitmeye hal kalmadı, eve geldik.
Sevgilim, kendini yatağa attı.
Ben lop-top'un kollarına...
İçeriden, ‘‘Yahu o safranlı pilavdan yapamaz mısın?’’ diye inliyor.
O daha çok inler!
Yapabilmemin imkanı ve ihtimali yok.
Ama Allah'a şükür, Pera Palas'ın karşısındaki Pars'a sık sık gitmeye de bir engel yok.
* * *
Sizin de bir maniniz yoksa...
Gidebilirsiniz bir ara.
Ama tabii ‘‘Bu yemeklerden yap bana!’’ diye tutturan bir adamla gidecekseniz iki kere düşünmelisiniz.
Faturası ağır olabilir.
Pars'ta yediğiniz yemeğin değil!
Çünkü pahalı bir yer değil.
Bu sözünü ettiğim, Amerikan Konsolosluğu'nun çaprazında, Pars tercüme bürosunun yanında bir mekan. Farsça Pars yazılmış kırmızı, beyaz bir tabelası var ki, bayıldım. Çok naif. Çamlıca gazozunu hatırlattı bana.
Pars, temmuzdan beri hizmet veriyor.
Ama nedense...
Gidip, İran yemeklerinden tatmak bizim aklımıza ancak bu akşam geliyor.
Hiç gelmemesinden iyidir!
* * *
Belki sizin de aklınıza gelmez diye, ‘‘ailenizin layf stayl yazarları’’ndan biri olarak acilen bu restorandan söz edeyim dedim.
Bugüne kadar hiç yemediyseniz, bir de bizim damak lezzetimize yakın olan İran yemeklerinden bir tadın istedim.
Benim İran'da yediklerime benzemiyor.
Ondan sevdim!
Ama Çin'de yediklerimin de Çin yemeği olup olmadığı konusunda şüpheye düşmüştüm. Sevdiğimiz ve bize Çin diye yutturulanların gerçek Çin yemeğiyle pek alakası yok, biz ‘‘international cuisine’’ yiyoruz aslında.
Pars'ta yiyeceğiniz İran yemekleri de o hesap.
Demek istiyorum ki, bir İranlı Pars'a gittiğinde ‘‘Gerçek İran mutfağı bu değil’’ diyebilir.
Aman desin.
Demezse korkun!
* * *
Kentin tek İran restoranının sahibi 45 yaşında biri.
Adı Moji.
Soyadı Serobendi.
77'de İran'ı terk edip Avrupa'da bir süre yaşayıp Türkiye'ye yerleşiyor. Restoranın yanındaki tercüme bürosu da ona ait, anlaşılacağı üzere daha önceleri sadece tercüme işleriyle uğraşıyor.
Türkçeyi iyi konuşuyor.
Bu kadar sene Türklerle iç içe yaşadığından değil sadece.
Bir tanesiyle de burun buruna yaşıyor.
Bilmem anlatabildim mi?
Eşi Türk.
İlginç ve farklı bir adam. Yul Bryner'ın kafasını anımsatan başını siyah bir kasket örtüyor. Doğululara özgü siyah gözleri ve derin yüz çizgileri var. Az konuşuyor. Geveze değil, ‘‘Bu mekanı da şöyle yaptık, böyle yaptık’’ diye anlatmıyor. Alçakgönüllü. ‘‘Bizzat başında olmayınca yürümüyor, sürekli birileri hata yapıyor, bu iş kolay iş değilmiş!’’ diyor, yani gerçekçi. Üstelik zevkli. Çünkü mekanın dekorasyon işini kendisi üstlenmiş, ‘‘Uydurdum bir şeyler, kendi zevkim bu, inşallah hoşunuza gitmiştir’’ diye ekliyor. Kısacası, kendisi benim hoş erkek kategorime giriyor. Sevgilim bu yorumum üzerine, ‘‘Ben asla anlamıyorum kadınları! İyi bir adam olabilir ama neresi hoş söyler misin!’’ dedi ve safranlı pilavı kaşıklamaya devam etti.
Pis kıskanç ne olacak!
HAMİŞ: Lokanta tamam, yemekler eksik kaldı. Bir Tuğrul Şavkay'dan korkumdan, iki ‘‘kıskanç’’ın aklına başka bir yemek düşürmemek için, iktisatlı ve ihtiyatlı davranıp bu yazıda yediklerimin sosyolojik ve antropolojik tahlillerine girmedim. Siz da amma tembelsiniz, gidin kendiniz keşfedin. Ama son bir iyilik bir adet telefon numarası: 0212 292. 18. 46. Bay, bay!
Paylaş