Ayrılığımın gizli sebebi Fazla kilolarım

Zerrin Özer bu. Bir uçtan bir uca savrulmuş hayatı boyunca. Bir dönemi son derece neşeli, keyifli, eğlenceli, bir de bakıyorsunuz yorganların altında ağlıyor, içine kapanmış.

Ama çocuk gibi. İyi niyetli, iyi kalpli. O yüzden de başına gelmeyen kalmıyor. Ve yaşadığı her şey açık, ortada. Kendisinden genç Levent Bilmemkim’le yaşadığı ayrılığı bakın nasıl anlatıyor...

Şu anda ne yaşıyorsunuz?/images/100/0x0/55eb21b3f018fbb8f8ad3c32


- Kendi içimde kaybolmuş vaziyetteyim. Ne yaşadığımı kendime bile tercüme edemeyecek haldeyim. Bir ay oldu Levent’ten ayrılalı. Boşlukta mıyım değil miyim onun bile farkında değilim. Sanki yaşamıyorum. Tarif edemeyeceğim, soru işaretleriyle dolu acı bir dönemden geçiyorum...

Terk eden misiniz, edilen mi? Ya da bunun bir önemi var mı?

-Tabii ki yok. Ama madem duymak istiyorsun, ben ona "Lütfen gider misin?" dedim. Mesele bu. Gitsin istedim. Tekrar bir araya gelir miyiz onu da bilmiyorum.

Kolay mı sıkılırsınız?

-Tam tersine. Dostluklarım 20 seneden başlar. Sevdiğimin peşinden hakikaten ölüme giderim.

Eeee? O zaman...

-Ailevi sorunlar... Bardak doluyor ya hani, doldu. Ailesinden, çevresinden kopmak istemedi, Beylikdüzü’ne taşınmayı teklif etti, kabul etmedim. Başka şeyler de var tabii. Ben kendi başıma yaşayabiliyorum, Levent yapamıyor, ailesiz olamıyor. Yoksa ne olacak, insan gecekonduda bile yaşar. Ama ailesiyle bu kadar iç içe, dip dibe olması sonunda beni isyan ettirdi.

Ailesi derken...

- Annesi.

Sürekli ilişkinizin içinde miydi?

- Levent engellemeye çalıştı ama öyleydi. Sonunda da annesini bana tercih etti...

Bu ne demek oluyor?

- Oğluna çok düşkün bir anneden söz ediyoruz. Söylüyor da zaten Laliş, saklamıyor, "Ben oğluma aşığım!" diyor. Bir oğlu daha var ama varsa yoksa Levent. Levent de ona çok düşkün. O kadar ki sonunda ipin ucu kaçtı, ben de "Buraya kadar!" dedim.

Hissettiğiniz ne, kıskançlık, kızgınlık...

- Yok, Laliş çok akıllı bir kadın, bu tür şeyleri hissetmenize izin vermez. Anlatması zor. Benim annem mesela çok daha safiyane ve direktti. Arkadaşlarımı kovardı evden, ben yerin dibine girerdim. Ama Laliş öyle değil, daha politik. Hem benim yanımdaymış gibi görünüyor, hiç öyle değil aslında. Çok samimi gibi durup, çok uzak olmayı beceriyor. "Şunu yapıyor" diyebileceğim bir şey yok aslında, ama çok şey yapıyor...

Kayınvalide sorunu yani yaşadığınız...

- Evet ama gizli kayınvalide sorunu. Çünkü kartlar açık oynanmadı. Bir yere kadar sabrettim, sonra "Hayır!" dedim.

Peki bu ayrılığın bütün bunların dışında başka bir sebep olamaz mı?

- Hiç sorma, var aslında...

Ne?

- Fazla kilolarım...

Nasıl yani?

-Levent’le evliliğimde fazla kilolarım sorun oldu. Ne kadar incitici bir şey değil mi? Oysa ben 100 kilo da olsa severdim onu. Kilo nedir ki. O sevemedi, kabul edemedi, annesi de öyle. Bu da beni kahretti...

Siz ona "Ben buyum, beni olduğum gibi sevmelisin" demediniz mi?

- Demez miyim? Dedim. "Bir gün seninle yollarımız ayrılırsa bunu da herkese söylerim" dedim. Çünkü bu, sadece benim değil, bütün kilolu kadınların problemi. Oysa, bu saçmalık. Sevgi o kadar önemli bir şey ki, ne saçı, ne gözü, ne ince beli var. Ruhundan başka hiçbir şeyi yok...

Yine de çaba harcadınız mı?

- Kilo vermek için mi? Vermez miyim? Halen rejimdeyim.

"Zayıflayayım da Levent’in arzuladığı gibi bir kadın olayım..."

- Denedim, çok denedim. Ama olmadı. Çünkü sinir sistemim iyi değildi. İlaç kullandığım için, ya ilaçlar yedirdi ya da farkında olmadan ana-oğul onlara inat yedim...

Annesi şişmanlık imasında bulundu mu?

- Evet. Hep şöyle dedi: "Kilolarını versen ne iyi olur. Bak Levent ne hoş bir adam..." Böyle şeyler yaşandı aramızda. Bu da çok büyük bir yaradır içimde. Tuttum tuttum, şimdi patlıyorum...

Onlara kızmak yerine, haklı da olabilirler diye hiç geçirdiniz mi içinizden?

- Hayır. Çünkü ben onunla evlendiğimde de aynı kilodaydım. Yani değişen bir şey yok. O zaman gözüne batmıyordu da şimdi mi batıyor? Mesele şu, madem kilolarım onu rahatsız ediyordu, bana yanaşmayacaktı, birlikte olmayacaktık ve evlenmeye kalkışmayacaktık. Ne kadar yaralandığımı anlatamam...

Peki daha önce hayatınıza giren erkeklerle böyle bir şey oldu mu?

- Asla. Erkeklerle ilişkimde kilolarıma rağmen hep kendime güvendim. Bunun lafı bile edilmedi. Bu ilktir. Hayatımda ilk defa bedenim yüzünden kendime olan güvenim sarsıldı. Bu da çok koydu tabii...

90-60-90 imajı yüzünden sorun yaşadınız yani...

- Ama olmaz ki! Kilo dediğin nedir ya. Bunlar o kadar dünyevi şeyler ki. İnan ki daha kilolu olduğum zamanlarda bile çok güzel ilişkilerim oldu. Tutkulu aşklar yaşadım. Bedenimi hep sevdim, kabullendim, ama bu sefer farklı oldu.

Peki bu kiloları vermek için çaba gösterdiniz mi?

- Evet. Devamlı Ender’deydim. Ender Saraç, benim sırdaşım, dostum, arkadaşım. Verdim de, 15 kilo kadar... Sonra tekrar aldım. İnsanlar şoka girdi, "Aaaaaa Zerrin birkaç gün önce zayıftı şimdi ne oldu" dediler, böyle dönemler geçirdim.

Ama siz boşanmadınız sadece ayrıldınız değil mi? Belki yine bir araya gelirsiniz...

- Bilmem, her şey olabilir hayatta, dönmem dersin dönersin, dönerim dersin dönemezsin. Böyledir bu işler. Ama bu anlattıklarımdan sonra biraz zor galiba...

Gurur önemli mi sizin için? Bazıları burnu yere düşse almaz ya...

- Ne gururu ya... Bugün varız yarın yokuz, bütün sevdiklerimizi kaybediyoruz, kimi kandırıyorlar, bıraksınlar ya... Ne gururu ya!

Levent’in ilk evliliği miydi?

- Evet. Daha önce hep annesiyle yaşamış. 25 yaşına kadar. Biz evlenince annesinden ayrılması gerekti tabii. Annesi o evden gidince "Sarı Odalar"ı dinlemiş, biz evlendikten sonra dedi ki "Oğlum seni çok özledim..." Levent de "Anne, 25 senedir dizinin dibindeydim yetmedi mi?" dedi. Yetmiyor. Levent’in tabii o kadar iyi bir yüreği var ki, çok vicdanlı ve merhametli...

Ne kadar etkiliydi Levent’in üzerinde?

- Çok. Bazı kararlar alıyorduk. Bir bakıyorum 3 gün sonra o karar değişmiş. "Oğlum benden uzaklaşıyorsun" gibi garip garip laflar. Üç apartman ileride oturuyoruz, düşün! Ama ben gelin olarak elimden geleni yaptım, saygıda asla kusur etmedim.

İnsanın kendisinden küçük bir kocası olması nasıl bir şey?

- Valla benim normalim bu. Kendimden büyük biriyle hiç çıkmadım. Hepsi küçüktü...

Neden öyle?

- Galiba benim dünya yaşım yok. Nüfus cüzdanıma baksan 49 yazıyor ama yani 49’un benle alakası yok. Hani derler ya, "Aaaa o yaşta seks biter, o zaman artık ele ele tutuşmak bile ayıp olur..." Ben kendimi hiç o yaşlara ulaşmış göremediğim için tüm bunlar bana çok yabancı geliyor. Yaşsız bir kadın olarak öteki tarafa gideceğim.

Bu kadar yaş farkı olunca, "Bu, beni bırakıp gider" korkusu yaşamaz mı insan?

- İnan benim bu tür korkularla hiç işim olmadı. Zaten beni kimse terk etmedi. O işi hep ben yaptım. Önce davrandım, belki de kendimi garantiye aldım, kim bilir. Levent beni durdurmaya çalıştı ama kararımdan vazgeçmeyeceğimi biliyordu.

Sizce ayrılığın da kendine özgü bir hazzı var mı?

- Olmaz mı? Ben zaten mazoşistim. Mutsuzlukla beslenen bir insanım. Zaman zaman ağlamalıyım, gece hafif kafam iyi, birilerini aramalıyım...

Siz bu adamın nesine vuruldunuz?

-Nesine biliyor musun? İkimiz de üzülmüş ruhlarız. Çocukken yaşadıklarımız benzer şeyler. Bir de tabii Levent acayip iyi kalpli bir adam. Çok derin ve içine kapanık biri. Yanlış anlaşılmasın, ondan ayrılmış olmam onu sevmediğim anlamına gelmiyor, hálá çok seviyorum.

Kilo yüzünden duygusal sorunlarınız olmuş, seksüel sorunlarınız da oldu mu?

-Bunu cevaplamayayım.

Siz fazlasıyla inişleri, çıkışları olan birisiniz. Hayat hikayeniz acılarla, travmalarla, tecavüzlerle, Lape’de yatmalarla geçmiş...

-Tabii tabii, ben normal olduğumu hiçbir zaman söylemedim zaten. Dolayısıyla adamı çok yorarım. Levent’i de yormuşumdur. Çünkü hep uçlarda yaşarım. Levent’e sorsan belki de, diyecektir ki "Deli, gel gitli, bir gülüyor, bir ağlıyor..." Diyebilir. Haklıdır da...

Size hiç psikolojik olarak teşhiş konuldu mu?

-25 yıldır panik atakım. O zamanlar bunun ne olduğu bilinmiyordu. Türkiye’de teşhis koyamadılar, Amerika’ya gittim. Tırnaklarımı kanattığımı bilirim, beynim kafamın içinden fırlayacak gibi gelirdi bana, kalp krizi geçiriyorum zannederdim. Sonra Amerika’da bir doktor dedi ki, 80’li yılların başıydı "Senin gibi 7 hastam daha var, bunu yaşamayan anlamaz, bunun adı panik atak. Sakın seni anlamayanlara kızma, bu hastalığı henüz bilmiyorlar..." 80’den beni sürekli ilaç kullanıyorum.

Annemin boşluğunu Levent’le doldurmuştum

Annenizle ilişkiniz aşk-nefret ilişkisi miydi?


- Tabii ki öyleydi. Hayalini kurduğum hiçbir şeyi yaşayamadım ben. Çocukluğum olamadı. Çünkü annem dahil birtakım insanlar, hayatıma imzalarını attılar, fütursuzca ve sınırsızca, kopkoyu depderin imzalarını. Şimdi diyorlar ya "Zerrin hep ağlıyor, Zerrin dengesiz", hiç umurumda değil. Neler yaşadığımı hayal bile edemeyecekleri için hakkımda her şeyi söyleyebilirler, söylesinler...

Neydi sizin annenizle yaşadığınız?

-Patolojik sevgi. Yani hastalıklı sevgi. O bende kendini yaşadı. Ben, o ne istiyorsa onu yaptım. Ve işe bakın ki, o annem Alzheimer oldu, 3.5 yıl ona ben baktım. 85 kilodan 11 kiloya düştü. Ötanazi teklif ettiler, "Hayır!" dedim. Sadece kemik ve üzerinde deri ile kalmıştı. Ama "Onun için keşke şunu yapsaydım" dediğim hiçbir şey yok. Bebekler gibi baktım ona. Bunun da acayip mutluluğunu yaşıyorum.

Zor bir süreç olmalı...

-Sen ne diyorsun. Annemin 30 kiloya düştüğü zamanlardı, arkadaşlarım geldi, mutfakta oturuyoruz, bir şeyler anlattılar, ben de biraz güldüm. Sonra nasıl bir panik atak geldi. Nasıl korkuyorum annem şimdi gelecek ve arkadaşlarımı kovacak diye. Var mı böyle bir şey. Ki annem gitmiş bu hayattan, sadece nefes alıp veriyor. Hálá nasıl bir korkudur ona karşı duyduğum. Gündüz sakinleştirici ilaç alıp, gece iki şişe şarap içiyordum. Bakan için çok zor. Ama o gittikten sonra da çok acı çektim, korkunç bir yalnızlık...

Annenizin boşluğunu Levent’le doldurmaya çalışmış olabilir misiniz?

-Hiç şüphen olmasın. Onu sadece koca olarak, erkek olarak sevmedim. O benim için tek başına kocaman bir aileydi...
Yazarın Tüm Yazıları