Paylaş
Bir sürü çift, “Biz başlangıçta çok aşıktık, tavşanlar gibi sevişiyorduk. Ama şimdi tık yok!” diyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
* Tek bir nedenle açıklayamam. Birden fazla nedeni olabilir. İnsanların başlangıçta, “aşk” diye hissettikleri şey, aslında, “aşk için bir olanak”tır. Ama o duyguya iyi bakmazlarsa, özen göstermezlerse, harcanır gider. Çok ciddi emek gerekir. İyi beslemek lazım, sulamak lazım, tozunu almak lazım...
İlk görüşte aşk yok mudur yani?
* Yoktur efendim. İlk görüşte, “aşık olma ihtimali” vardır. Bu, büyük bir tutkuyla ortaya çıkabilir. Ama o da aşk değildir.
Cinsel etkileşim yoksa aşk olabilir mi?
* Hayır. “Çok seviyoruz, çok bağlıyız, birbirimizin dizinde yatıyoruz, saçını okşuyoruz, beş dakika ayrılsak özlüyoruz ama birbirimize cinsel ilgi duymuyoruz...” Bu, da aşk değil...
O ne peki?
* Bağımlılık.
Yani bizim “aşk” zannettiğimizle, “gerçek aşk” farklı bir şey mi?
* Evet efendim. Aşkın bir sürü bileşeni var. Hepsinin bir arada olması gerekiyor. Sadece şefkat, sevecenlik güçlü ama diğer parçalar yok... Bu da aşk değil...
Nasıl anlıyorduk yaşadığımız şeyin, “gerçek aşk” olup, olmadığını?
* Gerçekten aşıksanız, “Acaba ben bu insanı seviyor muyum?” diye bir soru, asla aklınıza gelmez.“Acaba başka biriyle daha mı mutlu olurum?” da demezsiniz. Hem güven hissedersiniz, hem coşku, hem mutluluk, hem de arzu. Hepsi birden. “Acaba, beni terk eder mi? Bırakır mı?” gibi endişeleriniz olmaz. Ona olan ilgi ve hayranlığınızı rahatlıkla ifade edebiliyorsunuzdur. “Çok seviyorum ama söyleyemiyorum...” bu da, bir probleminiz olduğu anlamına gelir.
Peki bir ilişkinin 30 yıl sürmesi onun aşk olduğunun kanıtı mı?
* Yok hayır. Bağımlı insanlar vardır, ömür boyu ayrılmazlar, tuvalete bile birlikte giderler.
Uzun süreli ilişkilerde insanlar birbirinden sıkılmazlar mı?
* Hayır efendim, birbirlerini seviyorlarsa sıkılmazlar... İlk görüşte aşk diye bir şey yok, ilk görüşte aşık olma ihtimali var...
Siz çok “ideal” bir şeyden söz ediyorsunuz...
* Elbette... “Gerçek aşk”ı, yaşayan insanların sayısı, bu toplumda herhalde yüzde 15, yüzde 20 civarındadır. Çünkü sağlıklı bir aşk için, insanların sağlıklı olması gerekir. Oysa, insanların o kadar çok problemi var ki. Çoğunlukla da sevmekle ilgili problemleri var. Kendini bir şeye bırakabilmek, teslim edebilmek, bir kaygısı olmamak, karşı tarafı düşünebilmek, onun iyiliğini isteyebilmek, karşı tarafla her şeyini paylaşabilmek, kendini saklamamak, kendini beğendirmeye çalışmamak, kendini olduğu gibi ortaya koyabilmek, bu çok az insanda olan bir şey. Bir başka şey de, insanlar, genellikle karşı tarafa, bir özelliği dolayısıyla hayranlık duyuyorlar ve beğeniyorlar. Mesela sadece özgüvenli olduğu için. Ya da çok bilgili, çok zeki, çok güçlü olduğu için. Ya da bilmem kimin oğlu olduğu için. Oysa, “sağlıklı aşk”, kişinin bütün değer sistemlerini, hayata bakışını, dünya görüşünü, ahlakını, başka insanlarla ilişkilerini, başka insanlara karşı nezaketini, kişiliğini, eli, kolunu, parmağını, tırnağını neyse... Baştan başa, her şeyini sevmekle ilgilidir. Onun sadece belli özelliklerini çok beğenmek de aşk değildir.
Kişi birine aşıkken, bir başkasını arzulayabilir mi?
* Eğer bir insana gerçekten aşıksa, gözü başka hiç kimseyi görmez. Cevap hayır!
İçinde bulunduğumuz çağ, sanki bir tek kişiyle birlikte olmuşsak, çok şey kaçırıyormuşgibi bir şey yüklüyor insana...
* Son yıllarda insanlar, hayatı şöyle algılar oldu: “Dünyaya geliyoruz, çeşitli nimetler var, bana düşen de bu imetlerden ne kadar çok faydalanabiliyorsam, o kadar çok faydalanmak!” Bunun adı, açgözlülük. Ve açgözlülük, iyi bir şey değil. Hastalarımın bir kısmı, kendi hayatlarını başkalarıyla kıyaslıyorlar. “O nereye gitti? Ben nereye gittim?” Kim daha muhteşem bir yer bulmuş, keşfetmiş çok önemli onlar için. Oraya gidip keyif aldıklarından, coşku duyduklarından değil. Hayat şu olmuş durumda: “Daha güzel bir yere gitmek, daha kaliteli bir şey yaşamak için çırpınmak...” Sanki, önemli olan, hayatta kaldığı süre içerisinde mümkün olduğu kadar kaliteli şeyler tüketmek. İşte bu, cinselliğe de yansıyor. Yani daha kaliteli, daha güzel, daha genç kadınlarla, adamlarla birlikte olmak. Ne kadar çok, o kadar iyi. Ve bu, bazı insanların kendilerine duyduğu saygınlığı arttırıyor. Tabii kendinize duyduğunuz saygı böyle artıyorsa, bir problem var demektir. Çağımız insanın yaşadığı önemli sorunlardan biri bu.
Başka ne tür ne problemler yaşıyor çağımız insanı?
* Sevgi duyduğu nesne ile, cinsel arzu duyduğu nesneyi birbirinden ayırıyor. “Sevilecek kadın, yatılacak kadın”, “Sevilecek adam- yatılacak adam.” Bu ikisini birleştiremiyorlar. O zaman ne oluyor? Evlendiği kadın ya da adam daha çok şefkat ve güven duyduğu insan oluyor. Ondan ayrılmak istemiyor ama ona şehvet de duymuyor. Bir sürü evlilikte problem şu: Evde, cinsel ilişki yok. Adam, dışarıda geçici ya da paralı ilişkiler kuruyor. Sonra hiçbir şey olmamış gibi, evine, karısına geliyor. Yani “anne”sine! Yemeğini yapsın, ona iyi baksın, şefkat göstersin diye...
Bana yazan kadınların bir kısmının kocaları da, dışarıda mı seks yapıyordur?
* Olabilir. Karısına, “Canım istemiyor” diyordur. Ama olmaya da bilir...
İnsan, iki kişiye birden aşk duyabilir mi?
* Hayır efendim duyamaz. Bu dediğiniz, “iki kişi tarafından sevilmeyi istemek” demektir. Yani bir başka insanın da kendisini arzulamasını, hayran olmasını, değer vermesini arzu ediyor. Çünkü ancak o zaman kendisini daha “değerli” hissediyor. Bu hissettiği arzuyu da, aşk zannediyor. Oysa bu da, aşk değil. Bazı insanların beğenilme ve hayran olunma gereksinimi çok fazladır. İster ki, herkes onu beğensin. Böyle vakalar var, evleniyor bir karısı var ama hâlâ herkesle yatıyor. Bunu başka kadınlara aşık olduğu için yapmıyor, ancak o kadınlar kendisini beğendiği zaman, iyi ve değerli hissediyor. Buna o kadar ihtiyacı var ki, hiçbir seçicilik göstermeden her önüne gelenle yatıyor.
İnsanlar seks performansları hakkında yalan söylerler
Seks yalanları diye bir gerçekten var mı?
* Maalesef var. İnsanların en kırılgan olduğu alanlardan biri. Cinsel bir sorunu, çok utandırıcı bir şeymiş gibi yaşıyorlar. O yüzden de saklama eğiliminde oluyorlar. Erkeklerin, aşağı yukarı üçte biri erken boşalır. Ama söylemezler. Bırakın yabancı birine söylemeyi, eşlerinden bile gizlerler...
İyi de eşiyle sevişmiyor mu! Eşi bilmez mi adamın erken boşaldığını...
* Eşi, daha önce başka biriyle beraber olmamışsa, bilmez efendim. Bu konuda hiçbir fikri yoktur. Herkes öyle sevişiyor zanneder. 10 sene sonra tesadüfen bir gün arkadaşıyla konuşurken, öğrenir ki, öyle değilmiş, insanlar daha uzun sevişebiliyorlarmış. Ama koca da bunu kötü niyetle yapmıyor, herkes kendi televizyonun daha iyi olduğunu söyler ya, o hesap. İnsanlarda böyle bir eğilim var anlayacağınız. Tersi de geçerli: Kadın orgazm olmadığını biliyor, ama olmuş gibi yutturuyor. Adam da zannediyor ki karısı orgazm oluyor...
DEVAMI ÇARŞAMBA: Bizi bekleyen tehlikelerden biri, erkeğin libidosunun düşmesi...
Paylaş