Paylaş
Salı günü HDP adayı Filiz Kerestecioğlu’nu okudunuz, dün AK Parti adayı Bennur Karaduman’ı, bugün de İzmir 1. bölge 3’üncü sıradan milletvekili adayı olan Senem Kılıç’ı okuyacaksınız. Çok sıkı eğitimli, MHP âşığı bir Asena o. Derin bir tutku onunki. İzmir halkının neye ihtiyacı olduğunu İzmir’de yaşayan bir birey olarak bildiğini söylüyor ve hizmete hazır... Başarılar
diliyorum.
Bilgisayar mühendisliği okudunuz, işletme yönetimi üzerine de yüksek lisans yaptınız. Akademisyen ve işletmecisiniz... Siyaset ne alaka?
- Sayılar size 0 ve 1 gibi yaşamı keskin yorumlamayı öğretir ama gerçek hayat öyle değilmiş!
Nasıl yani?
- Ben hep sayısal eğitim aldım. Kendimi bildim bileli matematikle aram iyiydi. Olimpiyatlara girmişliğim bile var! Fen lisesinden sonra üniversiteye hazırlanırken -tabiri uygunsa- en cazip ve havalı bölüm olduğu için bilgisayar mühendisliğini tercih ettim. Özel sektörde de 15 yıllık tecrübem var. Sonra, ekmek yediğim ortamı daha iyi anlamak için işletme yönetimi üzerine yoğunlaştım...
Siyaset peki...
- Klasik bir tanım olacak ama insana hizmet için siyasete girdim. Benim başarı tanımım, insanlara hizmet etmek, onların hayatına dokunmak ve mutluluklarına ortak olmak. Bütün yüreğim ve aklımla...
Peki MHP’yi seçmenizin sebebini ne?
- Ben değer insanıyım. Yani değerlerime bağlıyım. Milliyetçi bir ailenin çocuğuyum. Babamın MHP’ye gençlik döneminden bu yana gönül bağı, kendince hizmeti ve bağlılığı var. Bende de çocukluğumdan bu yana, vatan aşkı, bayrak sevgisi, Türk milletinin tarihi, millet olabilmenin şuuru, Atatürk ilkelerine bağlılık, kahraman Türk askerlerinin başarı destanları ve Türkiye sevdası vardı. Benim için bu değerlerin hep var olduğu ve yaşatıldığı partidir MHP. Bence siyaset, “duruş” gerektirir. Söylemlerindeki istikrar, savunduğu değerlerin değişmez bütünlüğü, ilkeli siyaseti ve değerlerine bağlılık anlayışıyla MHP, benim savunduğum siyaset anlayışı için tek ve doğru yer.
NELER YAPTI?
Hangi STK’larda çalışıyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?
- Gençlik ve Spor Konfederasyonu İzmir İl Başkanı ve KALDER İzmir Yönetim Kurulu üyesi olarak hem gençlerin topluma sağlıklı katılımına dönük projeler yürüttük hem de iş dünyasının sürdürülebilirlik ilkesini destekleyecek projelerde görev aldım. Madde bağımlılığı, trafik terörüyle mücadele, üniversite öğrencilerinin istihdamına katkı sağlayacak projeler, engelli gençlerin istihdamı, kadın mahkûmlar ve çocuklarıyla ilgili destek projeleri ve iş dünyasında verimlilik artırıcı projeleri ekiplerimizle yürüttük.
İNSANA DEĞERDE NEYİ KAYBETTİK?
Kadına karşı şiddet, tecavüz ve cinayetler konusunda ne düşünüyorsunuz?
- Asıl sorun bence, “İnsana değerde neyi kaybettik”? Kadın, düzen kurucudur. Yuva yapıcıdır. Yaşamın yükünü, fedakârca sırf ailesinin varlığı adına sırtlayandır. Erkek, bugün kadına şiddet, tecavüz ve cinayet adına suçlanıyorsa, ben maalesef sevgisizliğin varlığına üzülürüm. Ancak sevgi almamış birey, başka bir yaşama zarar verebilir. “Sevgisizlik var” derim, “Kendini ifade edememiş bir nesil var” derim, “Bu haberleri her gün ülkemizin farklı yerlerinde duydukça tüm kadınlar gibi ben de kahroluyorum!” derim.
Seçilirseniz, Meclis’te kadın cinayetlerinde, tecavüzlerde uygulanan uyduruk ceza indirimlerine karşı mücadele edecek misiniz?
- Kesinlikle evet! Ya küçük yaşlardan başlayarak eğitimle bilinçlendirilerek şiddete karşı yapısal bir duruş olabilir ya da caydırıcı önlemlerle. İkisi de yoksa sürekli kahrolur dururuz! Bir süre sonra bilinçaltında sıradan yaşanan bir durum haline bile gelebilir... Ki bu, en korkuncu!
Y VE Z KUŞAĞI ÜZERİNE DOKTORA YAPIYOR
Doktora tezinizi, Y ve Z kuşağının istihdam politikaları üzerine yapıyormuşsunuz...
- Evet, gençleri tanımak için uzun zamandır onların içindeyim. Hem hocaları oldum hem staj ve iş imkânı veren şirket yöneticisi hem de öğrenci arkadaşlarından biri. “Y kuşağı”, özellikle girişimcilik konusunda çok hevesli ve üretmek istiyor. Bu, muazzam bir durum. “Tüketen ama üretmeyen bir gençlik” korkum bu çalışmayla geçti. “Y kuşağı”na ben çok güveniyorum. “Z kuşağı” ise teknolojiyle entegre olmuş, değişime açık, daha bireysel yaşayan ve etik değerlere önem veren yapıda. Bu iki kuşakla, ülkemizin yazılım sanayisi, AR-GE çalışmaları, tekno-girişimcilik, tasarım uygulamaları rahatlıkla artar. Yeter ki, eğitim sisteminde bir altyapı olsun, ilgiyle, bilgiyle bu gençler desteklensin.
‘Sophie’nin Seçimi’ gibi, “Siyaset mi, akademisyenlik mi?” deseler... Seçiminiz ne olurdu?
- Bilgi, beceri geliştirir. Beceri, tutumu. Tutum da davranışları... Tüm bunlar da bir toplumu. Yani “bilgi”yle başlar her şey. Akademik çalışmalarım hep hayatımda olsun isterim. Ki ben, bilgiden fayda üretebileyim. Siyaset içinde kalıp, akademik çalışmaları milletimizin faydası için yürütmek isterim.
Paylaş