Paylaş
ADANA DE JANEİRO! / FOTO GALERİ
Cevap veriyorum:
“Çok iyi bir şey!”
“Kostüm partisi gibi mi?”
“Herkes kostüm giyecek mi?”
“Makyaj yapacak mı?”
“Sokaklarda dans edecek mi?”
Bitmiyor soruları!
“Bir kortej olacak” diyorum.
Yeni bir hamle geliyor:
“Kortej ne?”
“İnsanlar, şehrin bir ucundan diğer ucuna yürüyecek. Hep birlikte Adanalı olmanın coşkusunu paylaşacağız. Bando da olacak, müzik eşliğinde dans ede ede yürüyeceğiz!”
“Ben de yürüyecek miyim?”
“Evet.”
“Katy Perry kostümü mü giyeyim, İspanyol kıyafetimi mi?”
“Hangisini istiyorsan giy...”
“Konser olacak mı?”
“Olacak.”
“Justin Bieber gelecek mi?”
“Yok, o kadar değil. Kerem Cem olacak, ama o da yakışıklı...”
“Karnavala benim yaşımdakiler katılacak mı?
“Evet.”
“Kaç kişi katılacak?”
“Bilmiyorum Alyacım. Gidip göreceğiz. Ama bir sürü etkinlik olacak. Bisikletliler, motorlular, çocuklar dev bir resim yapacak, şehir cıvıl cıvıl olacak, her yerden müzik ve dans fışkıracak. Çok eğleneceksin merak etme.”
*
Şimdi benim yaşadığım gerçek şu:
Ona çaktırmıyorum ama tedirginim.
8 yaşındaki bir çocuğun hayallerini kırmak istemiyorum.
Ama ilk kez kutlanan bir karnavalın onun beklentilerini karşılayacağını sanmıyorum.
Teknolojinin gözü kör olsun, Google’a İngilizce “karnaval” yazıyor ve Rio karnavalıyla karşı karşıya kalıyor.
Bana fotoğraflar gösteriyor.
“Böyle mi olacak?”
İçimden, “Ah keşke” diyorum ama sonra “Nerdeeee?” diye ekliyorum.
“Gidelim görelim Alyacım.”
Onu Adana’ya hem Portakal Çiçeği Karnavalı’na götürüyorum, hem de annemin resitaline çıkacağı için dans provalarına.
Öğretmeni Dicle Şenay de bizimle.
İkisi de pek heyecanlı.
Ben de öyleyim.
Ama ben insaflıyım, Rio Karnavalı beklentisinde filan değilim.
*
27 derece.
Hava mis.
Hemen gevşiyoruz, Adana moduna bağlıyoruz.
Derhal gereksiz şeylere üzülmekten vazgeçiyoruz.
Hayat güzel.
Önce Green Club Çetinel Tesisleri’ne gidiyoruz. Eski Raşit Ener tesisleri.
Basın toplantısı var.
Bu işi tetikleyen şahane Adanalı, Toyota CEO’su Ali Haydar Bozkurt’la buluşuyoruz. Bir yıl önce hayaldi, onun inadı, tutturukluğu sayesinde şimdi gerçek oldu.
Pek çok gazeteci var, İstanbul’dan gelmişler; İclal Aydın, Mutlu Tönbekici, Celal Toprak, Ayşegül Sönmez, Perihan Çakıroğlu, Hakan-Çiğdem Özenen, Adana’dan Sinan Tanyıldız, Ersin Ramaoğlu... Sonra Nebil’i görüyorum, Nebil Özgentürk, oğlu Arın bir içim su, Menderes Samancılar, Arif Keskiner, Altan Gördüm, Levent Özdilek, İpek Tuzcuoğlu, Melike Güner, Feridun Düzağaç ve daha bir sürü insan...
Bir taraftan basın toplantısı oluyor, yanımda Adana Valisi Avni Coş ve Seyhan Belediye Başkanı Azim Öztürk ve Ali Haydar Bozkurt. Vali ve Belediye Başkanı’yla ilk kez tanışıyorum ama bizim oralarda herkes sıcaktır, hemen yakınlaşırsın, portakallarla fotoğraf çektiriyoruz.
O kalabalık arasında Taçnur’u görüyorum.
O kadar çok isimsiz kahraman var ki, Taçnur Aydın ve İlhami Günsel de onlardan. Deli gibi çalıştılar.
Ve işte kadın çiftçiler de orada.
Yakında onların hikâyesini anlatacağım.
Adana’da onlarca kadın var, çok iyi eğitimli kadınlar, bir kısmının da annesi Alman, yurtdışında okuyorlar, sonra dönüp Adana’da çiftçilik yapıyorlar. İnanılmaz modernler, titizler ve çiftçiliğe farklı bir anlayış getiriyorlar.
Onlar da sohbet ettikten sonra...
Burası klasik...
Kebabımız geliyor.
Biz izin istiyoruz, ablam Suna, Dicle, Alya, ben gruptan ayrılıyoruz.
İstikamet 5 Ocak!
Ziyapaşa’nın yan paralelinde şiir gibi bir kebapçı.
Biz orada ailece takılıyoruz.
Kebapları yiyip ağırlık çökünce...
Kendimizi eve atıyoruz.
Karnaval başlayıncaya kadar dinlenmece...
*
Alya, İspanyol kıyafetinde karar kıldı.
Biz kızlar üzerimize, “İstanbul bir hevesi ise Adana bir tutkudur!” yazan tişörtlerimizi giyiyoruz.
Ve tekrar şehre dönüyoruz korteje katılmak üzere.
İçim pır pır.
Bu sıcakta korteje insan gelir mi acaba?
Adanalı olarak kalabalık olsun istiyorum.
Ama bir taraftan da ya gelmezlerse diye korkuyorum.
İşte tam o sırada annem imdadıma yetişiyor, telefon ediyor, “Hemen gelin! Harika burası, felaket kalabalık!” diyor.
Koştura koştura korteje, olaya yetişmeye çalışıyoruz.
Aman Allah’ım, bu ne kadar güzel bir manzara.
On binlerce insan.
Kostümler içinde.
Nasıl coşkulu.
Nasıl şenlikli.
Anlatabilmem mümkün değil.
Adana olmuş resmen Adana de Janeiro!
Gözlerime inanamıyorum.
İçimden ağlamak geliyor.
Öyle bir mutluluk dalgası sarıyor bedenimi.
Kadınlar, çocuklar, gençler...
Millet inanılmaz yaratıcı numaralar çekmiş, birçok okul, sanat merkezi, bale okulu, anaokulları, Adana Ticaret Odası, Adana Ticaret Borsası, Sanayi Odası, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Çiftçiler Birliği, Turunçgil Yetiştiricileri Derneği, Sabancı Devlet Tiyatrosu, Güney Rotary Kulübü...
Aklınıza gelebilecek herkes, her kurum katılmış...
Gerçekten muazzam bir şey.
Bunu görmek her şeye değer.
Karşımda Adana ruhu duruyor, bütün haşmetiyle...
Ali Haydar’ı buluyorum o kalabalıkta, “Seni alnından öpmek lazım” diyorum.
15 bin kişi katılmış karnavala.
Bir sürü insan yolda beni durdurup, “Antalya’dan geldim, Ankara’da geldim, İstanbul’dan geldim, İzmir’den geldim” diye rapor veriyor.
Lafın burasında Tayyar Zaimoğlu’na da teşekkür etmemek insafsızlık olur. Çukurova Otelciler Birliği olarak dışarıdan gelenlere karnaval için ücretsiz oda açmışlar.
İtiraf ediyorum, ben bu kadar şahane bir şey olacağını beklemiyordum.
Sonra yine bir Adanalı olarak Ece Vahapoğlu çıktı sahneye; Vali’yi, Seyhan Belediye Başkanı’nı, Ali Haydar’ı davet etti, bir gong çaldılar ve karnaval başladı.
Minik minik, insanı sıkmayan konuşmalar yaptılar.
Alya da yanımda oturuyor.
“Beni de çağırabilirler sahneye, gelmek ister misin?” dedim.
“Evet” dedi.
Gerçekten de bütün o tiyatrocularla birlikte biz de çıktık, az buçuk katkımız oldu karnavala diye.
O arada baktı bizim sahne canavarı korkmuyor, gayet rahat, aldı mikrofonu.
“Dubai’de doğdum. İstanbul’da yaşıyorum. Ama ben Adanalıyııııım” diye bağırdı.
Bir alkış koptu tabii.
Sonra Kerem Cem’in konseri başladı, ona da bir Muğlalı olarak geldiği ve şahane bir konser verdiği için teşekkürler.
*
Sonra kendimizi Ziya Paşa’ya attık.
Hayatımın 18 yılı bu şehirde geçti.
Ben o caddeyi, hayatım boyunca bu kadar kalabalık görmedim.
Bir Ege kasabası gibiydi.
Bütün kaldırımlar, kafeler, lokantalar, barlar doluydu.
İnsanlar sokaklardaydı, herkes kostümler içindeydi.
Hava şahaneydi.
Her tarafta portakal.
Portakallardan dilek ağacı, portakallar iplere dizilmiş, portakallardan kalpler yapılmış.
Nasıl güzel bir görüntü.
Biz gençken olsaydı...
Ah Ali Haydar o zaman neredeydin...
Ben sevgilimle gidecek pastane bulamazdım...
*
Dönerken Alya...
“Çok eğlenceliydi. Buradaki gibi olacaksa Rio Karnavalı’na da gidelim” dedi.
Siz benim ne demek istediğimi anladınız!
Başlangıç böyle olduysa...
Önümüzdeki senenin karnavalını düşünemiyorum bile!...
Paylaş