Ayşe Arman

Erkek ol başka fotoğrafımı kullan!

11 Nisan 2016
YENI Akit benim için paçavra.

Limonumu bile sarmam, kirlenir.

 

Gel gelelim burası Türkiye, zekâ seviyesi düşük hakaretlerinden herkes gibi ben de nasibimi alıyorum.

 

Ağızlarından salyalar akarak saldırıyorlar insanlara.

 

Benim için ne yazarlarsa yazsınlar.

 

Yazının Devamını Oku

İçerisiyle dışarısı arasında 5 saniye fark var!

9 Nisan 2016
Herkes kendini bir anda içeride bulabilir. Hem de hiç beklemediği bir anda! Her şey, sadece 5 saniyeye bakıyor. O 5 saniye içinde, hayat değişiveriyor. O 5 saniyede, istemeden katil olabiliyorsunuz... Arkasından sarılıp, ona tecavüz etmeye çalışan birini öldürebiliyor kadın. Taammüden değil, planlı değil, anlık bir refleksle, eline geçen sürahiyi kafasına indiriyor. Ya da kızına tecavüz eden ikinci eşine, kürekle vuruyor. Ya da yayaya kapalı yolda, birilerine çarpıp, istemeden ölümüne sebep oluyor ve katil konumuna düşebiliyor. Canan Tan, cezaevine girdi ve kadın suçluların öykülerini dinledi.

Bir kısmı gerçek hikâye, bir kısmını gerçekten yola çıkarak kurgulamış. İçeridekiler diyor ki, “Kimse büyük konuşmasın. Asla diye başlayan cümleler kurmasın. Hiç ummadığınız bir anda, kapkara bir çukurun içerisinde bulabilirsiniz kendinizi. Tıpkı bizim gibi!” Kitabı okudum ve hak verdim.


 

Yine can alıcı bir konuya değinmişsiniz ve enteresan bir kitap yazmışsınız: ‘Kelepçe’. 

 

- Teşekkür ederim. Toplumun her kesiminden kadını yazıyorum ben. Bu defa da, içeridekileri yazmak istedim. Cezaevine girdim.

 

Kadın suçluları araştırmak ve yazmak nerden aklınıza geldi?

Yazının Devamını Oku

İlik kardeşim olur musun?

8 Nisan 2016
25 yaşında, gencecik bir adam. Gözlerinin içi parlıyor. Hastalığına rağmen müthiş enerjik. Muzip. Espri yapıyor. Gülüyor, güldürüyor... Fırlama yani! O, Mert Gündöndü. Bu ülkede ilik bekleyen binlerce lösemi hastasından biri. Hasta yatağında kampanyacılık yaptı! change.org’da açtığı kampanyanın adı, “Lösemiyim ve ilik kardeşim belki de sensin...” Ve insanlara, “Maalesef hastalığımın türü, ilaç tedavisiyle iyileşebilecek gibi değil. Kurtulmam için ilik nakli yapılması gerekiyor.

Türkiye’de ve dünyada şimdilik uygun bir verici bulunamadı. Ben ve benim gibi hastaların sizin sayenizde hayat bulmasını isterseniz, tek yapmanız gereken Türkök merkezlerine (size en yakın Kızılay Merkezi) gidip sadece bir tüp kan vermek. Eğer ilik kardeşi çıkarsak, dünyalar benim olur!” dedi... Ve biliyor musunuz tam 100 bin kişi ona destek oldu! Bu ülkeye sırf bu yüzden bayılıyorum. Bizde insanlık ölmüyor. Siz de Mert’e ve onun gibi lösemi hastalarına destek olun...

 

Seni tanıyalım...

 

- Ben Mert Gündöndü. 25 yaşındayım. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi tarih öğrencisiyim. Lösemiyim. Ama bu, hayat dolu olmama engel değil! Yaşama müthiş bağlıyım...

 

 

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu yüzde 100 haklı

6 Nisan 2016
BEN mi yanlış biliyorum?...

Türkçede “birilerinin önüne yatmak” diye bir deyim var.

Var yani böyle bir laf.

Kullanılıyor.

Çirkin mirkin, siyasetçiler de kullanıyor.

Yazının Devamını Oku

İstanbul bir heves ise Adana bir tutkudur!!!

5 Nisan 2016
BU lafa bayılıyorum: “İstanbul bir heves ise, Adana bir tutkudur!”

Ve nasıl gururla başlığa taşıyorum anlatamam.

Her sene bu zamanlar aynı başlığı atacağım!

Ben memleketiyle gurur duyanlardanım.
Adanalı olmakla övünüyorum.
Adana’dan hiç normal insan çıkmaz, gerçekten, hep cinstir Adanalılar, bir yanları farklıdır, hayat sevinçleri vardır. Memleketin ya havasından ya suyundan ya portakal çiçeğinden...

Yazının Devamını Oku

Dikkat! Bu yazıyı bütün anneler babalar okusun!

4 Nisan 2016
Rakamlar delirtici!

Çıldırmamak işten değil.

 

Son 5 yılda, çocuk cinsel istismarı öyle böyle değil- yüzde 50 oranında arttı!!!!

 

Her gün bir sarsıcı haberle daha perişan oluyoruz.

 

Her ne kadar sorumlular, bazı kurumlardaki istismarları mazur göstermeye çalışsa da bu, Türkiye’nin acı bir gerçeği.

 

Yazının Devamını Oku

Sperm bankasından alabilirdim, almadım çocuğu Ali'den yaptım

3 Nisan 2016
Genellikle konuğumun peşine ben düşerim.Ama bu sefer böyle olmadı. Konuğum, benim peşime düştü. 

Konuşmak, anlatmak istedi. Ben de merak ettim, kabul ettim. O, geçen günlerde, kamuoyuna bomba gibi düşen ‘ortanca hanım’ dı. 

Adıyla sanıyla Ayten Alpar. Ali Ağaoğlu’nun resmi nikâhsız ikinci eşi. 

O ‘ortanca hanım’ lafına, toplumun pek çok kesiminden itiraz geldi. Ben de o itiraz edenlerin arasındaydım. 

Bir kadının, ‘ortanca hanım’ lafını nasıl sindirebildiğini merak ettim. Ayten Alpar bütün sorularıma cevap verdi.

Ama verdiği bütün yanıtlara ikna oldum mu? 

Hayır. Peki şaşırdım mı? Hayır. Çünkü hakkında konuştuğumuz kişi, 10 yaşındaki çocuğunun babası.

Ali Ağaoğlu patronuymuş, 5 yıllık ilişkinin sonlarına doğru, 38’inde ondan hamile kalmış. “Ben çocuk sahibi olmak istiyordum. Sperm bankasından sperm de alabilirdim, almadım. Çocuğumu Ali’den yaptım!” diyor. Ve daha pek çok şey anlatıyor...

Okuyun, siz değerlendirin...

Yazının Devamını Oku

Can Gürzap Ölü Ozanlar Derneği’nin efsanevi öğretmeni oldu

1 Nisan 2016
Muhteşem bir oyuncu, muhteşem bir ekiple pazartesi akşamı saat 20.30’da Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde perde açıyor. Bence kaçmaz!Oyun da oyun hani: ‘Ölü Ozanlar Derneği’... Yüz kere izlesen bıkmazsın! Robin Williams’ın bu roldeki performansı unutulacak gibi değil ama Can Gürzap da şahane bir performans sergiliyor. Beş yıl sonra yeniden sahnelere dönen hocayla, bir prova esnasında konuştuk.

Ölü Ozanlar Derneği’ni sevmeyen yok. Robin Williams’ın efsane rolünü de... O rolü oynamak sizi ne kadar heyecanlandırıyor?- Çoook. Aşağı yukarı beş yıldır sahneye çıkmıyorum, oysa benim hayatım sahne! Tiyatrocu bir aileden geliyorum. Bir düşkünlüğüm var. Hakan Altıner bu rolü teklif ettiği zaman film gözümün önüne geldi. Kısa bir tereddüt geçirdim. Çünkü sinema daha imkânlı. Ama Hakan’la da daha önce çalıştığım için ne kadar yetenekli olduğunu biliyorum, iyi bir şey çıkmayacağını düşünse hayatta bu işe kalkışmazdı.

 İçinize sindi yani...- Hem de nasıl! Hakikaten çok akıllıca kısaltılmış, derlenmiş, toparlanmış. Hatta bazı sahneleri bana filmden daha vurucu geldi. Oynadıkça, içine girdikçe daha da çok sevdim.

 

Oynadığınız rolle gerçek hayatınız da çakışıyor. Siz de öğretmensiniz, hem de 45 yıldır...- Aynen öyle! Çok genç yaşta öğretmen oldum, hâlâ öğretmenlik yapıyorum. Hayatta en önem verdiğim şey eğitim. Biliyorsunuz Arsen Gürzap ve bazı arkadaşlarımızla kurduğumuz ‘Diyalog’ diye bir okulumuz var, 26’ncı yılını dolduruyor. İnsan yetiştirmek kadar müthiş bir şey yok. Ayrıca sadece gençler bizden bir şeyler öğrenmiyor, biz de onlardan öğreniyoruz. Diyeceğim, bu oyunu ve rolü önemsiyorum, son beş yılın açığını kapatmaya çalışıyorum.

Beş yıl neden her şeye ara verdiniz?- Bir perde kapatma durumu söz konusu oldu. Partnerim olan hanımefendi yüzünden... Bu da beni çok sarstı, uzun bir süre kendime gelemedim. Çünkü benim kitabımda perde kapatmak yazmaz, bana yakışmaz!

 

Yazının Devamını Oku