Ne günlere kaldık...
Oyun oynar gibi artık...
23 Nisan mı geldi...
“Ooooo çok fena terör var!”
İşte huzurlarınızda Dilek Dündar... Hep bu anı beklemiştim. Ben onların evine bugüne kadar Can Dündar röportajı için gittim. Sonra oğulları Ege’yle yaptım. Herkesin hayatını kolaylaştıran, her şeyi organize eden, sorun çözen, kriz anlarının kraliçesi Dilek hep evdeydi ama geri plandaydı. Onunla hiç röportaj yapmamıştım. Dilek Dündar bir ODTÜ’lü. ODTÜ’lülere ait tüm özellikleri taşıyor. Zeki, çevik, dürüst, kül- yutmaz, baskıya gelmez, esprili, hızlı... Yıllarca Mehmet Ali Birand’ın 32. Günü’nde genel koordinatörlük yaptı, sonra da Can’ın belgesellerinin prodüktörlüğünü... Bu arada sadece Ege’nin değil, Tarçın’ın da annesi. Dünya tatlısı bir King Charles, insan olmasına ramak var, üç vakte kadar konuşmaya başlayacak, o kadar duygulu, tatlı bir şey. Ben Dilek’i hep Can’la omuz omuza gördüm, her ne olursa olsun eşine inanılmaz destekti. Tüm bu dava sürecinde de... Cezaevi döneminde de... Ve geçen günlerde hepimizin, sonradan görüntülerine tanık olduğumuz felaket bir şey yaşandı. Bir suiksatçı adliyede Can’ı vurmaya yeltendi. Hatta NTV muhabiri Yağız Şenkal yaralandı. İşte tam o sırada Dilek Dündar, suikastçının yakasına yapıştı. Hepimiz “Nasıl yani!” olduk, “Bu ne kadar cesur bir kadın!” dedik... İşte bu sefer de Dündar Ailesi’nin kapısını Dilek’le röportaj yapmak için çaldım. Lafı evirip çevirmeden konuşan, son derece samimi, hakiki bir kadın. Gözünün ne kadar kara olduğunu biliyorsunuz zaten... Helal olsun!
Dilek seni tebrik ediyorum! Müthişsin gerçekten... Öyle bir şey yaptın ki, herkesin ağzı açık kaldı... Birileri, kocana suikast düzenledi, elinde silah vardı, sen de o herifin yakasına yapıştın. Bu, herkesin yapabileceği bir şey değil. Ve tabii ‘kahraman’ ilan edildin...
-Bir kere baştan anlaşalım, kahraman falan değilim. Olsa olsa ‘zoraki kahraman’ım. Benimki çok içgüdüsel bir şeydi. Bence bütün kadınlar yapardı. Bütün kadınlarda o koruma hissi var. Kadın, çocuğunu, sevdiğini, evini, eşini korumak ister.
Bugün sizinle -en azından bir kısmınızın bilmediği- iyi haberler paylaşacağım.
Yarım Kalan Hayatlar projesi için pek çok hekimle röportaj yapıyorum.
Onlardan biri de özel bir hastanenin Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Koray Acarlı.
Beni hem şaşırtan hem de çok mutlu eden şeyler anlattı.
Korku filmi senaryosu gibi. Komşunuz olan anestezisyen doktor, çok havlıyor diye bahçenize giriyor, köpeğinizi sersemletiyor, bagajına atıyor ve bilinmeyen bir yere bırakıyor. Olayın detaylarını aşağıda okuyacaksınız...
“ADIM Elvan Şimşek.
Göksu Evleri’nde oturuyorum.
Beykoz Hayvan Barınağı gönüllüsüyüm.
17 gün önce, alt sokağımızda çok feci bir olay yaşanıyor, mutlaka basında yer alması gerektiğine inandığımız için size yazıyoruz.
“Kadına şiddet” Türkiye’de ciddi bir sorun...
Hatta en en büyük sorunlardan biri...
Maalesef, her 3 kadından 1’i şiddet görüyor.
Durum o kadar feci ki, kadınların yüzde 62’si hayatlarının bir dönemi tür gözetmeksizin şiddete maruz kalıyor.
Hâlâ o lise, bu üniversite -dizlerinde sorun olduğu halde- koşturup konuşmalar yapıyor, konferanslar veriyor. Şu an kızıyla birlikte Mersin’de... Bu sefer o yöredeki okullara gidip (Adana, Antakya, Mersin) Atatürk ve inkılaplarını anlatıyor. 102 olup, hâlâ hayata bu kadar bağlı ve bu kadar enerjik olması insana ilham veriyor. Muazzez İlmiye Çığ’a şapka çıkarıyorum ve daha çoook uzun ömürler diliyorum.
Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU
Muazzez Hanım, 1914 doğumluymuşsunuz...
1- “Tutku duyduğun işi yap, tutku duymadığın adamın elini bile tutma!” Ben bunu annemden öğrendim. Bale; kendimi bildim bileli annemin tutkusuydu. Tam 30 yıldır da bale okulu var. Adana’da yaşayıp, dansla ilgilenip yolu Mami’nin okulundan geçmemiş çok az insan vardır.
ÇIKARDIĞIM DERS:
Yaşama, tutkuyla sarılabilmek için yapmaktan keyif aldığın, yaparken zamanı unuttuğun bir şey olmalı. Bir meslektir, bir hobidir ama ölümlü olduğunu sana bir süreliğine unutturacak, odaklanmanı, gelişmeni ve zenginleşmeni sağlayacak bir şey. Şanslıydım, ben de buldum.
Bu röportajı, kendisi gibi olanlara umut vermek, “Yalnız değilsiniz!” demek için veriyor. Selma 30’larında Antalya’da yaşayan bir hekim. Eşi de kendisi gibi hekim. Yaşadığı sendromun adı “Mayer Rokintansky Küster Hauser. Doğuştan vajinası ve rahmi yok. İki ay önce bir ameliyat geçirdi ve artık vajinası var...
- Şimdi durum ne? Tamamen iyileştiniz mi?
Ameliyat sonrasındaki tedavi süreci devam ediyor. Yaklaşık iki ay oldu. Ama eşimle ilişkiye girebiliyoruz. Ancak tam iyileşme 6 ayı buluyormuş...