Paylaş
Haziran’da 98 olacak.
Beni tabii önce yaşı çarptı.
Tanıdıktan sonra kendisi, birikimi, kafasının çalışma biçimi, bitmez tükenmez enerjisi ve o parlayan gözleri...
Bir tek günü bile boş değil.
Zaten bana da zor randevu verdi.
Bir aydır peşindeydim.
Telefon açtığımda, “Randevu defterime bir bakayım” dedi.
Önce dalga geçiyor zannettim.
Hayır, öyle değil, gerçekten dolu, her günü dolu.
“Beş hafta sonra Salı günü bir boşluk görünüyor” dedi.
Güldüm, “Tamam beklerim” dedim.
Bazen güne iki program koyuyor.
Sabah bir yere gidiyor, öğleden sonra bir yere.
Okullara, üniversitelere, panellere...
Türkiye’nin her tarafından davet alıyor.
Gidip heyecanla kendi kuşağını, o yılları, Atatürk’ü, üzerine onlarca kitap yazdığı Sümerlileri anlatıyor.
Anladınız, Muazzez İlmiye Çığ’dan söz ediyorum.
Ekranlardan tanıyordum ve bayılıyordum.
Hele o “Giderayak” programı...
Fazla ayrıntı vermek istemiyorum, yakında Muazzez İlmiye Çığ ile yaptığım röportajı okuyacaksınız zaten.
Onu yakalamışken uzun yaşam sırlarını da sordum tabii.
Bakın neler anlattı:
1-) Öncelikle şanstan söz etti. “Kazalar da atlattım, hastalıklar da ama çok ağır bir şey yaşamadım” dedi, “Bir kere şanslı olmak gerekiyor!”
2-) Sonra, “Hayata hep Pollyanna gibi baktım” dedi. “Bu yüzden de şanslıyım. Kafam öyle çalışır benim, her şeyin iyi tarafını görürüm. Kolum kırılsa, ‘A ne güzel öbürü kolum sağlam, onunla neler neler yaparım’ diye sevinirim. Uzun yaşamamda, pozitif olmamın da etkisi var. Çocuklarıma da öğretmek istedim. Küçük kız benim gibidir, büyüğü, ‘Ne Pollyanna’sı ben realistim!’ der durur, bu biraz da yaratılış, ya var ya yok!”
3-) “Bir sürü insan kaybettim. Bu kadar çok yaşayınca, bütün sevdiklerimi neredeyse... Ama hiç geçmişe saplanıp kalmadım. Gelecekte de yaşamadım. Ben hep bugünü yaşadım. Bu da beni genç kıldı...”
4-) “Hep hedeflerim vardı. Küçük hedefler, orta hedefler, büyük hedefler. Kafam proje doluydu, yazılması gereken kitaplar, teslim edilmesi gereken işler, tamamlanması gereken çalışmalar. Ve yaptım. Hep çalıştım. Sürekli meşguldür kafam. Hâlâ öyle. Bu da beni canlı kıldı, bu yaşıma getirdi.”
5-) “Tatlı pek sevmem. Ve yemem de.”
6-) “Bir de yürürüm ben. Yıllarca işe yürüyerek gittim, geldim. Öğle paydosunda bile eve yürüdüm, yemekten sonra tekrar işe. Her gün en az 5-6 km. Uzun yıllar boyunca. Onun da etkisi vardır elbette...”
Nur’un nüfus cüzdanı Artık Tinay’ın elinde
YAŞASIN!
Beni çok mutlu eden bir şey daha yaşadım.
Hatırlayacaksınız, Tinay ile Nur’u...
Nur’a uzun yıllar koruyucu annelik yapan Tinay’dan, bir gün kızını almak istediler, başka bir aileye vereceklerini söylediler.
Her ikisi için de yaşanabilecek bundan daha büyük bir travma düşünemiyorum.
Ben bu köşede hikayelerini yazdım, çizdim.
Uğur Dündar onu televizyona çıkarttı.
Sağ olsun Bakan Fatma Şahin de derhal ilgilendi.
Duruma el koydu.
Ve işler, bir sihirli değnek değmişçesine halloluverdi.
Bugünkü durumu söylüyorum, Tinay artık Nur’un annesi, resmi olarak annesi, kızının nüfus cüzdanı elinde.
Ve birlikte çok mutlular.
Bu haberin iyi tarafı, sadece Tinay ve Nur’un hikayesiyle sınırlı olmaması, bütün koruyucu anneleri de kapsıyor olması. Bundan böyle evlat edinme söz konusu olduğunda, öncelik çocuğun koruyucu annesine verilecek. Az da olsa, iyi şeyler de oluyor bu ülkede...
Küçük Prens
BİR süredir çocuk kitapları özel ilgi alanıma giriyor.
Dubai’den bu yana takip ediyorum.
Alya’nın doğum gününde iki kişi Küçük Prens kitabı hediye getirdi.
Görür görmez derhal birine el koydum.
Kitap beni çarptı.
Çünkü çok özel bir baskıydı.
Üç boyutlu.
Mavibulut Yayıncılık’a buradan kocaman bir tebrik ve teşekkür. 87’den beri Küçük Prens’in yayım hakkı onlarda. Üç farklı baskısını yapmışlar kitabın şimdiye kadar. Küçük boy ve karton kapaklı, daha büyükler için olan ve bu sözünü ettiğim üç boyutlu, hareketli, pop-up basım.
Bunların hepsi tam metin.
Herhangi bir kısaltma mısaltma yok.
Türkçesi de, aynı zamanda müzisyen olan Sumru Ağıryürüyen’e ait.
Kitapta, Exupery’nin orijinal çizimlerine sadık kalınmış.
Sayfa düzenini de Keriman Güldiken yapmış.
Bu da yeni bir gelişme herhalde, kitap Çin’de basılmış.
Üçüncü baskıdan -biz ancak şimdi keşfettik- sizi de haberdar etmek istedim ki, siz de daha fazla geç kalmayın diye.
Geceleri, çocuğunuzla birlikte uykudan önce, birbirinize sarılıp, sayfalarınızı çevirmek için mükemmel..!
HAMİŞ: Bu yazıyı yazarken Ahmet Şık, Nedim Şener’in tahliye haberi geldi. Gazetecilerin serbest bırakılmasına sadece bir gazeteci olarak değil, Türkiye’de yaşayan biri olarak da çok sevindim. Müthiş bir gelişme. Darısı, diğerlerinin başına...
Paylaş