8.5 aylık Cinalya evin içinde fır dönüyor

Telefon kordonunu çağrıştıran saçları çoğaldı. Ensesinden yukarı doğru kıvrılmaya başladı.Resmen sarı sarı lüleleri var kızımın.

Güneşte parlıyorlar.

Ortaçağ resimlerindeki melekleri andırıyor.

Ama sizi temin ederim sadece saçları...

Kişiliğinin melek gibi olduğunu söylemek zor!

Gözleri de hiç öyle saf ve masum bakmıyor.

Aksine yaramaz ve afacan bir şekilde etrafı süzüyor:

Şimdi nereyi karıştırsam? Nereyi yıksam? Neyi ısırsam? Orada ne var? Bunun içinde ne duruyor? Bu nasıl çalışıyor?

Cinlikler ve sorularla dolu kafasıyla, bir oraya, bir buraya evin içinde fır dönüyor.

Aramızdaki kod adı: Cinalya.

Cinali’nin kız versiyonu oluyor.

İnsan başına gelmeden bilmiyor, bütün Cinali ve Cinalya’ların anne ve babalarına ‘Allah kolaylık versin!’ demek gerekiyor.

*

Emekleyen bebekler için dizlikler var, onlardan aldım Cinalya’ya...

Dizleri acımadığı için artık tut tutabilirsen...

Her dolabın içini açıyor, tek tek kontrol ediyor, her şeyi elden geçiriyor, tencerelerin bile içine bakıyor, sonra ortalığı darmadağınık bırakıp, başka bir hedefe doğru ilerliyor...

Kızımın fethetme ruhu inanılmaz!

Halılarda da şeytan tüyü var herhalde...

Yemeye çalışıyor...

Başarısız olursa, en azından saçaklarını yalıyor.

‘Alya yapma!’lar hiçbir işe yaramıyor.

‘Ne diyor bu?’ diye yüzüme mel mel bakıyor.

‘Hayır!’ deyince, ses tondan kötü bir şey olduğunu anlıyor ama hiç hoşlanmıyor.

‘Sen beni engellersen, ben de sana tavır koyarım’ yapıyor.

Bütün çocuklar gibi yasaklar sinirine dokunuyor.

Şimdilik ideolojik sloganı:

‘Yaşasın bebeklerin özgürlüğü ve bağımsızlığı!’

*

Son 10 gündür Cinalya’ya iyice bir haller oldu.

Yatay hale getiremiyorum.

İstemiyor.

Altını değiştirmemi bile protesto ediyor.

‘Nerdeymiş güzel kızımın bezi ve ıslak mendili?’ diyene kadar, kaşla göz arası yüz üstü dönmüş oluyor.

Sırt üstü yatmayacak.

Öyle çıplak kalacak.

Orasına burasına bez parçaları bağlanmayacak.

Onu sıkıntıya sokacak bir şey yapılmayacak.

Bu uyarıları kaale almayana sıkı bir tekme patlatılacak.

Uyutmaya çalışan...

O daha büyük düşman...

İlk fırsatta ısırılacak!

Uyutma seremonilerini hiç anlatmayayım, ben yeteri kadar perişan oluyorum, sizi yormayayım.

Ben çarşaf diyeyim, siz vakanın ciddiyetini anlayın...

Ama çarşaf da bir işe yaramıyor, gülüyor, kahkahalar atıyor, çünkü o her şeyi ama her şeyi oyun zannediyor.

Gün boyu ya emekleyecek (alışveriş merkezlerinde, havaalanında, aklınıza neresi gelirse) bırakacaksın onu, karışmayacaksın, ufukta kaybolacak...

Ya da kolundan tutup yürüteceksin...

Sonra da ‘Bravo’ diyeceksin.

Alkışlarsan daha fazla prim yaparsın.

Basamaklar, işte en sevdiği şey.

Elinden tutacaksın tin tin tin çıkacak, inecek...

Nasıl mutlu oluyor.

Gözler anında çizgi haline geliyor.

Üstteki üç adet tavşan diş arzı endam ediyor.

Bütün bu modeller böyle mi bilmiyorum ama Cinalya benim pestilimi çıkarıyor.

*

Nice meslek büyükleri denedi başaramadı ama işte Cinalya, Allah sizi inandırsın hakkımdan geliyor, pestilimi çıkarıyor.

Şimdiden enerjisine yetişemiyorum.

Havuzdan çıkmıyor mesela.

Haliyle, ben de.

Parmaklarımız bembeyaz buruş buruş oluyor, neredeyse yüzgeçleri çıkacak ama o havuzdan çıkmıyor.

Bir de korkusuz.

Kafasını suya sokmaya çalışıyor, acaba havuzun dibinde ne var?

Şu aralar havuzun etrafına çit yapılıyor.

Çünkü her şeyi deneme merakı beni endişelendiriyor.

‘Annesiz havuza nasıl giriliyor’u merak ederse diye ödüm patlıyor.

Evdeki bütün aynalarda ve camlarda iki küçük elinin izi var, nerede 5 parmak görüyorsunuz ‘Aaa Cinalya buradan geçmiş’ diyorsunuz...

Camlara burnunu dayamayı çok seviyor.

Ben de camın öteki tarafına geçiyorum, ben de burnumu dayıyorum.

O mu daha deli, ben mi ona gösteriyorum.

Yine kahkaha atıyor.

Bakmayın şikayet ettiğime, aslında çok eğleniyorum Cinalya’yla.

Sadece bütün anneler gibi çok yoruluyorum.

*

Birlikte alışverişe gitmemiz de evlere şenlik.

Alışveriş arabasının içinde ayakta duruyor, üzerinde beyaz bir body, güneşte de yandı, ayaklar çıplak, raflardan bir şeyler indiriyor.

Bakalım o rafın arkasında ne var?

Ben yine ‘Yapma Alya... Atma Alya... Bırak onu Alya...’ vaziyetindeyim.

Dinleyen kim!

Etraftan görenler gülümsedikçe, bizimki yaptığı işten memnun, devam...

Ben miydim, Allah’ım afacan bir çocuğum olsun diye dua eden...

Al sana afacan bir çocuk.

Şükürler olsun...

*

Ve işte ben bu afacan çocuğu doktora götürdüm.

Dr. Vassim’e ‘Bu kız çok yaramaz’ diye anlatacağım.

Şımarıklık ve yaramazlık arasındaki ince sınırı tartışacağım.

Çünkü şımarık olsun istemiyorum.

Alya da kucağımda oturuyor.

Ama bir tuhaflık var.

Nasıl desem...

Bir hanımefendi, bir hanımefendi, aklınız durur.

‘Allah Allah’ diyorum içimden...

Tam da o sırada marifetlerini sıralıyorum, ‘İşte mutfak dolaplarını açıyor, uyumamakta direniyor, yemek yedirirken zorlanıyorum, şöyle yaramaz, böyle muzır...’

Bizimkinde tık yok.

Orada öyle uslu uslu oturuyor.

Doktor, Alya’ya bakıyor...

Bizimki nasıl asil, nasıl şeker, nasıl masum duruyor...

Bu çocuk mu halıların saçaklarını yalıyor?

Bu mu tencereleri ters çevirip üzerine oturuyor?

Uzaktan kontrol’leri bozuyor...

Telefon kablolarını yiyor...

Parmaklarını prizlere sokmaya çalışıyor...

Bu uslu çocuk mu?

Asla öyle şeyler yapmaz!

Dr. Vassim’le göz göze geliyorlar, inanmayacaksınız ama acayip bir numara çekiyor, çok utangaç biriymiş gibi gözlerini kaçırıp yere indiriyor, melek mübarek, kanatsız melek...

Doktor birden onu savunan şeyler anlatmaya başlıyor.

‘Ne alakası var! Alya, doğal gelişimini sağlıklı tamamlayan bir çocuk, işte siz de görüyorsunuz, e biraz hareketli olacak tabii... Bu iyi bir şey...’ diyor.

‘Hareketli olması kaslarının, adalelerinin sağlıklı olduğunu gösteriyor.’

E Alya...

Yaptın yine yapacağını...

Doktorun yanında beni haksız çıkardın...

Görürsün sen...

Ondan önce ben görüyorum.

Doktorun masasında telefon var, kablolu...

Şimdi onu o masaya koyarsam...

İçgüdülerine karşı koyamaz...

Cinalya telefon kablosuna dayanamaz...

Mutlaka bir şeyler yapmaya başlar.

Gerçek yüzü ortaya çıkar.

Planım kusursuz....

Uyguluyorum.

Masaya oturtuyorum.

O da ne!

Telefonu görüyor.

Kıpırdamıyor bile.

Telefon kablosu orada duruyor.

Ama Alya ona doğru hamle bile yapmıyor.

Dr. Vassim’e tatlı tatlı bakmaya devam ediyor.

Alçak!

Resmen benimle dalga geçiyor.

Doktorun kendisini yaramazlık halinde göstermeye yönelik planlarımı boşa çıkarıyor.

Bu kız her şeyi biliyor...

Her şeyin farkında.

Yandık!

Yandım yani.

Benim bu Cinalya’yla işim var!
Yazarın Tüm Yazıları