Paylaş
Tanrıya inanıyorum ama sizin bahsettiğiniz katı kurallarla yaşamayacağım
Günah işlenmek için var, tövbe kapısı da gidilmek için...
Futbol hastası. Radyoculuk da yaptı, tiyatro da. Şu an haber7.com’un editörlüğünü yapıyor. O da muhafazakâr erkeklerin, muhafazakâr kadınları toplum içinde sınırladığını düşünüyor...
Siz de camianızda “aykırı” olarak tanımlanıyorsunuz, neden?
- Karşı mahalleyi seviyorum belki ondandır. İmam hatip mezunuyum, Kuran kursunda okudum, Erzurumluyum ama 4 çarpı 4 Müslüman değilim, belki de ondandır.
Nasıl yani?
- Hani dört dörtlük Müslüman diye bir kavram var ya, ben öyle değilim. 4 çarpı 2 Müslüman’ım. 5 vakit namaz kılamıyorum. Dini tam olarak yaşayamıyorum. Bu bir itiraf değil, görünen köy. Kimseyi kandırmak istemiyorum. Nasıl görünüyorsam öyleyim.
Son derece samimi geldi söyledikleriniz bana, imam hatipte okurken de bir tiyatro oyununda travestiyi canlandırmışsınız...
- Evet. Bir süre dalga geçtiler ama pek aldırmadım...
Bu gücü nereden buluyorsunuz?
- Özgüven. Ne yaptıysam kendim yaptım, hayatım mücadeleyle geçti, o yüzden kimseye pek eyvallahım yok. Gazeteciliğe de, ofisboylukla başladım. Ben 1 yaşındayken babam ölmüş, annem 4 tane çocuk büyütmüş, en küçüğü benim. Babadan kalan tek maaşla. Onunla çok gurur duyuyorum. İmam hatibe, İzmit’te başladım. Bir ara karışık okumayı denedim, beceremedim, tekrar erkek imam hatibine döndüm.
Neden?
- Kızlara karşı bir meyillenme hissettim kendimde.
Kızlara âşık olsanız ne olurdu ki...
- Aşk-meşk derken baktım olmayacak, okuyamayacaktım.
Demek ki siz kendinizi imam hatipte güvende hissettiniz?
- Belki. Ama imam olmak için gitmedim. Benden imam olmaz zaten.
İmam hatipte erkekler arasında kız geyiği yapılmıyor mu?
- Çoook. Karşı binada bir kız balkona çıktığı zaman, okulun yarısı camlara yığılıyor.
Bu anlamıyla düz liseden bir farkı yok yani...
- Yok tabii. Sadece kız yok sınıfta. Bir de tabii, dini eğitim veriliyor. Tabularını yıkmamış hocalar da var, onlarla da mücadele ediyorduk. Kafana jöle sürdüğünde, kot pantolon giydiğinde sana kötü bakan, fırça atan öğretmenler. Ama bu ülkede imam hatiplerden çok Kuran kurslarında sıkıntı var. İmam hatip öncesinde, ön ergenlikte, Kuran kursuna gidilir. 11 yaşında ilkokul bittikten sonra götürüp bıraktılar beni. Sadece 21 gün sabredip, hiç bilmediğim İstanbul’da otobüse bindip geri eve döndüm. Kaçtım yani...
Neden?
- Baskı. Özgür olmak istiyordum, televizyon izlemek istiyordum. Onlar sürekli din eğitimi, din eğitimi. O çocuklar mezun olduktan sonra patlıyorlar, inanılmaz bir baskı var. Cenneti anlatıyorlar, cehennemi anlatıyorlar, bir çıkıyorsun, hayır hayat bu değilmiş diyorsun. İmam hatipte illa oruç tutacaksın, namaz kılacaksın diye bir dayatma yoktu. İmam hatipten mezun, kabuğunu kırmış bir sürü insan vardır. Bir Ahmet Hakan örneği var mesela.
İmam hatipten sonra...
- 28 Şubat sürecinde, başörtüsü eylemlerinin tam göbeğindeydik, polis yoklama alıyordu. Baktım, üniversiteyi kazanamayacağım, “Askere gideyim” dedim. O zamanlar biz şöyle görüyorduk, “Ecevit ölse, bu sorun hallolur!” Ecevit öldü, hiçbir sorun hallolmadı. Ordu, bize karşı diye düşünüyorduk. Askere gittim, komutan bana dedi ki, “Oğlum, sen Allah’ın dinini, kitabını öğrenmişsin, vatana ihanet etmezsin. Seni çavuş yapıyorum. Bölük karargâhındaki bütün gizli dosyalardan sen sorumlu olacaksın!” Hem onur duydum hem de biraz koydu bu laf bana...
Niye?
- E o yapı, aynı zamanda benim üniversite okumama karşı çıktı. Beni bıraksaydı sistem, okurdum, daha iyi bir adam olurdum. İmam hatipten kazanmak zor, puanın yetmiyor. 15 ay askerlik yaptım. Sonra döndüm, tekstili denedim olmadı. Gerçek Hayat Dergisi’ne girdim.
Bana bu mesleği öğretenlerin faturasını yatırıyordum, sigarasını alıyordum, ofisboyluk yaparak kendimi geliştirdim. Sonra muhabir adayı oldum, röportajlar yaptım, derken internet sektörüne girdim, sonra Haber7.com’a başladım, 3.5 yıldır oradayım.
HİÇ İÇKİ İÇMEDİM AMA İÇENİ YADIRGAMAM
Siz hiç içki içmediniz mi?
- Hayır, içkili yerde de çalıştım, garsonluk yaptım, ama içmedim. Hatta öbür garsonlar içiyor diye bana içkilerin bulunduğu dolabın anahtarını teslim etmişlerdi. Rakı bardaklarını yıkarken kokudan sarhoş olduğumu bilirim. Benim için içki haram. Ama kimseyi de içki içtiği için kınamadım, yargılamadım.
AÇSIN O ZAMAN BAŞINI
Rengârenk başörtüler, ilginç kıyafetler, başörtüsünü gözünün farına uydurmalar... Ben onaylamıyorum. Çok abartılı makyaj yapacaksa, o zaman açsın başını. Çünkü başörtüsü mücadelesi veren kadınlara zararları dokunuyor.
Kendi karısı haram, el âlemin karısı helal!
Karınız örtülü mü?
- Evet. O da imam hatip mezunu. Özellikle istedim, birbirimizi daha iyi anlarız diye düşündüm.
Başını açmak istese, ne yaparsınız...
- Çok müdahale etmem. İmam hatip mezunu her şeyi biliyor, diyorsa ki “Ben başımı açacağım”, ben daha ne yapabilirim ki?
Boşar mısınız peki?
- “Bizim misyonumuza uygun değil” diyebilirim. Ama insan eşini çok seviyorsa, boşamayabilir. Ben de çok seviyorum.
Başı örtülü kadınların bazı Müslüman erkeklerden şikâyeti var, lafta onları savunup, hayatın içinde sırt çevirmekle suçluyorlar, buna ne diyorsunuz?
- O konuda haklılar. Başörtü mücadelesinde kadınlar malzeme yapıldı.
Kapalı eşin üzerine alınan, açık eşe ne diyorsunuz?
- O da var, son dönemde çok ciddi sorun bu. Orada da peygamberin sünnetine uymaya çalışıyorlar.
Ne demek o?
- 4 eş...
Hadi ya!
- (Gülüyor) Oradan başlıyor sünnete uymak. Ama gel gör ki, peygamberin eşlerine tanıdığı eşitliği verecek kapasitede kimse yok. Ben bir başkasına âşık olsam, eşime söyler, boşanırım.
Başörtülü kadınlar arkada, mini eteklilerin vitrinde olmasına ne diyorsunuz?
- O da bir sıkıntı. Bir tekstil firmasında çalışıyordum, bir sekreter kız gelmişti, başı kapalıydı. “İnsanlarla iletişim kuracaksın, bizim yüzümüz olacaksın” diye kızın başını açtırdılar, kahroldum. Allah’tan bir süre sonra evlendi gitti. Kaç tane belediye başkanının başörtülü danışmanı var? Bir Ahmet Misbah Demircan’ın var bildiğim kadarıyla. Onun dışında yok, ya alma ihtiyacı hissetmiyorlar ya da erkek kullanıyorlar.
Gelelim Muta nikâhına...
- Öyle bir şey yok Türkiye’de. Gerçi yurtdışında okuyan arkadaşlarımdan biliyorum, üniversite 1. sınıfta nikâh kıyıp, 4. sınıfta boşananlar var. 4-5 yıl önce ÖSS’de derece yapmış imam hatip mezunu bir kız anlatmıştı, Türkiye’de okuyamayacak ya başörtüsü yüzünden, “Benim ikinci eşim ol, sana yurtdışında burs vereyim” diyenler çıkmış. Fena tabii.
Başka ne tür çifte standartlara tanık oluyorsunuz?
- Kültürel anlamda var: Karısı balkondan baksa kıyameti koparır, ama sokaktan mini etekli bir kadın geçse 15 dakika süzer. Öyle bir yapı var. Kendi karısını erkeklerden kıskanıp, başkalarının karılarına bakan çok erkek var. Kendi karısı haram, el âlemin karısı kendine helal gözüyle davranan. Bir de şu var: Kapalı eşine bakarken günahı hissediyor, açık eşine bakarken özgürlüğü...
Karısı varken üzerine Rus sevgili yapan...
- Ben Afrikalı bile duydum! İkinci eşleri, Başakşehir’de oturtuyorlar diye yazılar çıktı.
Muhafazakar erkek kadın sorununu bir türlü aşamadı
1965 doğumlu. İlahiyat mezunu, Kuran kursu hocalığı yapıyor. Aynı zamanda müzikle ilgileniyor. Çok iyi bendir çalıyor. Keman da bayıldığı bir müzik aleti. Keman sevdiği için, pantolon giydiği için, kendini iyi hissetmek için arada makyaj yaptığı için eleştiriliyor. O, kendini öyle tanımlamıyor ama benim için feminist. 6 çocuğu olduğu halde, şiddetli geçimsizlik yaşadığı eşinden boşanıyor. Herkes “Yapma, etme” diyor. O, merak etmeyin ben kendi ayaklarımın üzerinde durabilirim diyor. Duruyor.
İsminiz?
- Meryem Altınkaynak.
Mesleğiniz?
- Din görevlisiyim, Kuran kursu öğretmeniyim.
Kuran kursları eskiden daha sertmiş, öyle değil mi?
- Elbette, şimdi yumuşadı. Çünkü biz de eğitim alıyoruz. Eskiden çok dayak varmış.
Sizin gibi modern görüşlü hocalar artıyor mu?
- Bizim camia bu anlamda sıkıntılı, ben biraz aştığımı düşünüyorum.
Sizi “aykırı” olarak değerlendiriyorlar mı?
- Tabii kesinlikle. Eleştiri alıyorum çok. Kılık kıyafetime laf ediyorlar, pantolon giyiyorum diye uç noktalarda olduğumu düşünüyorlar. Gerçi görev esnasında, belli bir kıyafet tarzımız var, pantolon giymemeye çalışıyorum ama normal yaşantımda giyiyorum.
Makyaj, bacak bacak üstüne atma, pantolon tunik giyme...
- Bunlar hâlâ sıkıntılı. Camiada yanlış değerlendiriliyor. Ben kendimi iyi hissetmek istiyorsam, arada ufaktan makyaj yapıyorum.
Siz eminim şefkatle yaklaşıyorsunuzdur Kuran kursuna gelen çocuklara...
- Evet. Benim ders anlatım biçimim bile farklı. Ben sınıfa girince, 15 dakika spor yaptırırım öğrencilerime. Sporun insana kattığı olumlu şeylerin bilincindeyim. Dersimin son 15 dakikasında da beyin jimnastiği yaptırıyorum. Onları tahtaya kaldırıyorum, bir kelime veriyorum, diyelim ki “düğme”, diyorum ki “Bana saçma sapan da olsa içinde düğme geçen cümleler kur.” Nereden neye atlayabiliyor, neyle ne arasında bağlantı kurabiliyor bunları anlıyorum. Çocuğun, zihinsel olarak kendini geliştirmesi için uğraşıyorum, bir de topluluk karşısında konuşmasını sağlıyorum.
Kaç öğrenciniz var?
- Yaklaşık 25. Ama şu anda eğitimdeyiz, bizi 120 kişi içinden seçtiler, özel olarak eğitiyorlar. Bizim öğrencilerimiz artık hoca hanımlar olacak. Mesleki anlamında çok iyi eğitiliyoruz. Makamlı Kuran okuyoruz. Rast, hicaz, uşak. Ben bendiri çok rahat eserlerimde icra edebiliyorum.
Siz keman da çalıyorsunuz...
- Evet, o da eleştirildi. Batı müziği enstrümanı olduğu için yadırgadılar. Ama işte ben seviyorum.
Kaç yaşındasınız?
- 46 bitti, 47’ye girdim.
Evli misiniz?
- Evliydim, şiddetli geçimsizlikten bir buçuk yıl önce mekânlarımızı ayırdık, yaklaşık üç ay önce de, hukuken boşandık. 6 çocuğum var.
Korkmadınız mı ayrılırken?
- Bu konuda da çok tepki aldım. “Çocukların var, yapma etme, katlan!” dediler. Ama ben, bir kadının yaşayabileceği bütün sıkıntıları yaşadım. Katlanamadım.
Ve şu anda kendi ayaklarınızın üzerinde durabiliyorsunuz...
- Elhamdülillah duruyorum, çok zorlandım, çok mücadele ettim ama başardım.
ÇOCUKLARIYLA OYUN YAZDI
Üç çocuğumla, “Kırmızı Papyon” adlı bir oyun yazdım, sahneye koyduk, amatörce oldu, ama epey seyircimiz vardı, ben palyaço oldum. Ayrıca 84’ten beri çocuk şiirleri yazıyorum.
5 ÇOCUKTAN SONRA LİSE BİTİRDİ
Bekarken başladığım lise hayatımı 5 çocuktan sonra bitirdim, yeterli görmedim kendimi, okumaya devam ettim.
AH ŞU ÖNYARGILAR
Bir gün Moda’dan aşağıya iniyorum, kendimi çok şık ve güzel hissediyorum, bir güzellik merkezinden çıkmışım, karşıdan bir hanımefendi büyük annesiyle birlikte geliyor, “Bu itleri bir türlü temizleyemedik” dedi. Sağıma baktım yok, soluma baktım yok, köpek arıyorum. Sonra anladım ki örtülü olduğum için bana söylüyorlar. Oysa, beni tanımıyorlar, kişiliğimi bilmiyorlar, “Kötü söz sahibindir” dedim ve yanlarından geçtim. Hepimiz önyargılarımızı kırmalıyız. Bizim mahalle de, sizin mahalle de...
MUTA NİKÂHI DİYE BİR ŞEY OLMAZ
Erkeğin güdümü altında bir hayat yaşamamız gerekmiyor. Bizim her şeye gücümüz var, kadınlık onurumuzu ezdirmeyelim. Muta nikâhı diye bir de nikah yok. Neslin sağlığı açısında da uygun bir şey değil...
DİNİ NİKÂH BİR KILIF OLARAK KULLANILIYOR
Allah durup dururken, ikinci bir eşe izin vermiyor. “Dini nikâhımız” var gibi bir mazeret de kabul etmiyor.. Doğan çocuklar da “veledi zina” oluyor.
Paylaş