Gitar çalışıyor, fotoğraf çekiyor, MP3 dinliyor. Ve bu genç adam şu anda Suadiye’de kapıcılık yapıyor. Billur Apartmanı’nın modern kapıcısı o...
Siz kat görevlisi misiniz, kapıcı mı?- Kapıcıyım.
A ne güzel! Demek ki bu konuda herhangi bir kompleksiniz...- Yok tabii. Siz gazetecisiniz diye komplekse kapılıyor musunuz? Kapıcılık da turizmcilik gibi bir meslek. Üstelik ikisi de hizmet sektörü.
Hangi vesileyle kapıcı oldunuz?- Baba mesleği. Annem-babam Ardahanlı, 70’li yılların sonunda İstanbul’a geliyorlar ve kendilerine sıfırdan bir hayat kuruyorlar. Babam, "Annenizi kaçırdım" derdi, biz de gülerdik, arada aşk var diye. Gerçi o aşk bitti, babam çekti gitti. Ben de ailenin erkeği olarak baba mesleğini devraldım.
Kardeşleriniz?- Biz üç kardeşiz. Bir kız, bir de erkek kardeşim vardı. Erkek kardeşim vefat etti. Arkadaşının işyerinde teknik serviste çalışmaya başlamıştı, bilgisayar fişteyken "power supply"ı kurcalamış, elektrik çarpmış, "Bir şeyin var mı?" demişler "Yok iyiyim" demiş, ayağa kalkmış, 2 metre yürümüş ve düşmüş.
Nasıl etkiledi bu olay ailenizi? - Felaket. Babam bir daha hiç normale dönemedi. Hayattan ve bizden koptu. Annem, yıllardır gündeliğe gider, o bir şekilde bu acıyla yaşamayı öğrendi, babamsa dağıldı gitti. Anneme ben destek oldum, su tesisatçısında ve elektrikçide çalıştım, bir taraftan da eğitimime devam ettim.
Nedir eğitiminiz?- Turizm okudum, sonra da Açık Öğretim’de işletme. Şaka maka, bugüne bugün iki üniversite mezunu bir kapıcıyım!
BABAM KAPICI ANNEM GÜNDELİKÇİ
İnsan, babasının kapıcılık yaptığını söylerken kendisini bir tuhaf hissediyor mu?
- Şimdi değil ama eskiden hissederdim...
Ne zaman?- İlkokulda hocalar tek tek bütün öğrencileri ayağa kaldırıp baba mesleğini sorduğu zaman. Yanında oturan arkadaşın kalkıyor "işadamı" diyor, öbürü "doktor" diyor, bir diğeri "pilot." Sen kalkıyorsun çekinerek "Benimki kapıcı" diyorsun. Birden herkes sana bakıyor. Çünkü herkesin siyah önlük giydiği ve görünürde eşit olduğu bir ortamda, ister istemez eşitlik anında bozuluyor, fısır fısır konuşmalar başlıyor ve seni parmakla gösteriyorlar. Ama tabii büyüdükçe, kapıcılığın utanılacak bir şey olmadığını anlıyorsun. Benim babam amelelikten gelmiş, annem 52 yaşında hálá gündeliğe gidiyor, şu an ayrılmış olabilirler ama dürüst ve namuslu insanlar ve adam gibi üç çocuk yetiştirdiler. Onlarla ancak gurur duyabilirim. Yaptığım işi saklamak yerine, ben atlıyorum "Biliyor musunuz ben kapıcılık yapıyorum!" diye...
Belki de o iki üniversiteyi, bu kapıcılık meselesinin üzerine çıkabilmek için bitirdiniz...- Olabilir. Bilgi de bir güç. Beni bıraksalar bir üniversite daha okurum, seviyorum okumayı...
Şu an halihazırda yaptığınız işle ilgili herhangi bir küçümsemeyle karşılaştınız mı?- Hayır, bütün mahalle beni tanır ve sever. Sadece bir kere biri "Sana kapıcı olduğunu hatırlatmak istemem ama..." dedi. Haddini bil gibisinden bir şey. Oysa herhangi bir terbiyesizlik yapmamıştım.
Ne münasebetle öyle söyledi peki?- Günde iki kez sipariş alıyorum ben. Sabah 9-10 ve öğleden sonra 2-3 arası. Tek tek zilleri çalıp bir şeye ihtiyaçları olup olmadığını soruyorum. 10 gibi siparişleri almış apartmana dönüyordum ki, apartman sakinlerinden biri, poşetleri dairelere teslim etmeden markete gidip kendisine bir şey almamı istedi, "Elimdeki işi bitirdikten sonra alırım" dedim. O da "Ne demek elindeki işi bitirdikten sonra?" dedi ve ekledi: "Sana kapıcı olduğunu hatırlatmak istemem ama..." Yani şu anda yapacaksın kardeşim, kapıcı değil misin diyor. Cevap vermedim, internetten kapıcıların görevlerini indirdim, ona verecektim tatsızlık olmasın diye son anda vazgeçtim.
İŞ BİTİNCE SAHİLDE GİTAR ÇALIYORUM
Kapıcılık dışında yaptığınız bir iş var mı?- Var. Şu karşıda gördüğünüz iki apartmanın yöneticiliğini de yapıyorum. Dilek A ve B. Daha çok hesap-kitap işleri. Aidatları topluyorum, yıllarca ihmal edilmiş şeyleri yapıyorum, bakım-onarım, su tesisatını değiştirmek, elektrik panosunu yenilemek, çatı aktarımı gibi.
Hangisi daha dirayetli? Anneniz mi babanız mı?- Tabii ki annem. Babam zora gelemiyor, kaçıyor, kafasını kuma gömüyor. Annem ise bütün kadınlar gibi daha güçlü. Aslan gibi evladını kaybetti ama yine de ayakta. Onun hakkı ödenmez. Ben de ona hayırlı bir evlat olmaya çalışıyorum. Annem, bu apartmanı ve müşterilerini terk etmek istemediği için buradayım, yoksa başka bir iş yapardım, ayrıca kira vermeden oturuyoruz.
Doğduğunuz apartmanda kapıcılık yapıyor olmak nasıl bir his?- Romantik bile olduğunu söyleyebilirim! Yüzde 90’ı benim kısa pantolonlu halimi biliyor. İki üniversite bitirmemle de iftihar ediyorlar.
Yeni taşınanlar, karşılarında sizin kadar modern bir adam görünce şaşırıyorlar mı?- Evet. İnsanlar bana "Kendine haksızlık ediyorsun, sen kapıcı değilsin!" diyor, yaptığım işi kat görevliliği olarak tanımlamam gerekirmiş. Ben tanımların işin özünü değiştirdiğine inanmam. Biri kendine asistan deyince, artık sekreter olmuyor mu yani? Ne alakası var? Niye bunlara takarız anlamam.
Peki diğer kapıcılar?- Evet bir de Suadiye’nin diğer kapıcıları var, onların çoğu babamın arkadaşları. "Abi" derim, "amca" derim, saygıda kusur etmem. Onların da kafası biraz karışık, "Sen kapıcıysan biz ne oluyoruz?" diyorlar, sonra da bu soruyu şöyle yanıtlıyorlar: "Sen modern kapıcısın!" Ben de gülüyorum. İş bitince gitarımı alıp, sağda solda çalmaya başlıyorum.
Caddede mi çalıyorsunuz?- Bu soru olmadı hocam! Ben cadde tarafını pek sevmem. Cadde biraz kokoş. Bizim mekanımız sahil. İş bittikten sonra oraya giderim, kulağıma ne hoş gelirse onu çalarım. Haluk Levent, Kırk Haramiler, Sertab...
Gitar çalmayı nasıl öğrendiniz?- Bir arkadaş var, onun stüdyosuna gittim, "Şu gitarı bana öğretsene" dedim, "Al bakalım eline" dedi, şükürler olsun ki bir yeteneğim var, tıngırdatmaya başladım, "Sen önceden biliyor muydun?" dedi, "Yok" dedim. "Kısa zamanda öğreneceksin bu işi" dedi ve öğretti. Klasik çalıyorum, biraz da flamenko. Bir şey elime almaya göreyim, gerisi geliyor, bir sürü şeyi tamir de ederim, sökerim, bozarım, yeniden yaparım.
Bilgisiyar?- Teknik servise kadar yükseldim. Donanımını filan yapabiliyorum. Ama bunun haber değeri yok, bütün gençler yapabiliyor. Ama mesela onlar buzdolabı tamir edemeyebilirler. Benim elimden o işler de gelir.
Fotoğraf aşkı ne zaman başladı?- Fi tarihinde gazeteler, fotoğraf makinesi vermişti, baban kapıcı olunca kuponları eksiksiz biriktirebiliyorsun! 35 mm bir makine aldım, kurcalaya kurcalaya her şeyini öğrendim.
Konumuzla alakası yok ama saçlarınız hep uzun muydu?- Dört senedir böyle. Annemle tabii her gün aynı muhabbet: "Oğlum benim hatırım için kes şu saçlarını" diyor. "Yok anne" diyorum. "Kızlar uzun saçlı erkekleri serseri buluyorlar! Biraz daha böyle takılacağım..."
Beni asabi yapan tek şey yapraklar!
Kaç daire var burada?- 14.
Bir kapıcı bu 14 daireye hizmet etmek dışında ne yapar?- Billur Apartmanı benim işyerim. Bu binanın her şeyinden sorumluyum. "Kafama esti, şöyle bir hava alıp geleyim" yok, "Tamam artık gidebilirsin" denilecek, öyle gideceğim. Kapıcılığın böyle sinir bir tarafı var, hep olay mahallinde olacaksın.
Başka?- Rutin işler var. 7’de kalkarım, 7.30’da gazete-ekmek getiririm.
İnsanlara bakınca okudukları gazeteyi filan kestirebiliyor musunuz? "Hmmm bu tipik bir Milliyet okuru ya da Radikal okuru" gibi...- Tabii, tabii. Özellikle de kemikleşmiş Cumhuriyet okurlarını bir bakışta anlarım. Ama en çok Hürriyet okunuyor. Tiraj raporunu kapıcıdan alacaksın. Günde iki servisim var, siparişleri o zaman alıyorum. Orada da gözlemlerim var.
Neler onlar?- Kepek ekmeği revaçta hocam. Doygun ekmek gibi şeyler seviyorlar. Devir değişti, lifli gıdalarla beslenmek istiyorlar. Artık yaşlı kesim bile light ürün tercih ediyor. Çocukluğumuzun güzelim beyaz ekmeği rafa kalktı.
Siz peki elinizde kağıt-kalem, zillere basıp "Bir şey lazım mı?" mı diyorsunuz?- Aynen.
Nasıl bir ruh halinde oluyorsunuz?- Sabahları mı? Ben hep gülen bir adamım. Beni asabi yapan tek şey var, o da yapraklar!
Nasıl yani?- Şimdi bu kapıcılıkta apartman temizliği diye bir şey var. İçini de dışını da temiz tutacaksın. Ben tabii doğa ile mücadele ediyorum, arkada kavak ağaçları var, maşallah iyi yaprak döküyorlar, süpürüyorum ve sabah bir bakıyorum yine ortalık yaprak dolu. Haliyle bazen asabi oluyorum.
Başka nelere sinirleniyorsunuz?- Sinirlenmek değil ama gönül ister ki her şeyi tek bir marketten halledebileyim. Ama hayır, siparişi verirken "şunu şuradan, bunu buradan al" diyorlar. Bir marketin pirinci meşhur, birinin unu, diğerinin sebzesi. Bir de pastane ekmeği sevenler var, 4 ayrı yere koşturduğum oluyor. Kasiyerlerin hepsi beni tanır.
Kat sakinlerinden aldığınız paraları koymak için özel bir cüzdan mı kullanıyorsunuz...- Mecburen, yoksa kaybediyorsunuz ya da düşüyor. İşimi yaparken kullandığım bir bel çantam var, aldığım paraları ona koyuyorum. 9-10 servisi en geç 11’de bitiyor. Sonra bir de 2-3 servisi var. Tabii o esnada yolda bir sürü insan görüyorum, "Oooo n’aber abi" filan. Suadiye süper bir yerdir. Komşuluğun hálá sürdüğü nadir yerlerden biri. Bir sürü semtte yan yana evlerde yaşayanlar bile birbirini tanımaz, bizde öyle değil, sıcakkanlıdır Suadiyeli.
Servis bittikten sonra ne oluyor?- 11’de yaprak olayına giriyorum. Kulağımda mp3’üm, onları süpürüyorum.
Apartmanın içi... O ne zaman temizleniyor?- Haftada üç kez baştan aşağı yıkanıyor. Giriş ise her gün. Öyle silmek değil sadece. Arap subunu ve Cif’le temizleyeceksin. "O işi pazar günü yap" dediler. "Yok pazar benim de tatil günüm" dedim, "O gün sadece ekmek- gazete getiririm, sonra bana müsaade." Kendime bir sistem oturttum ben. Planlı adamım. Gece dışarı çıkmışsam bile, saatin önemi yok mutlaka çöpleri toplarım. Bir de hızlıyım, mümkün olduğu kadar çabuk ve seri yapıyorum ki işleri bana vakit kalsın...
Peki iş bitince...- Bilgisayarda takılırım, fotoğraf çekerim, çektiklerime bakarım, kuşlarımla oynarım, İngilizce çalışırım ya da hayal kurarım. Bir de tabii akşam 8’den sonra sahil faslı var. Biz bar sevmeyen tipleriz, dans edip, iki terleyeceksin barda, hiçbir esprisi yok, oysa sahil püfür püfür. Toplanırız, müzik yaparız, kız arkadaşlarımız da var, büyük bir grubuz, köküne kadar muhabbet.
Maaş?- Asgari ücret. 517 YTL idi. Şimdi 638 nokta 70 oldu.
Peki hem işletme hem turizm okumuş biri olarak gerçekten yapmak isteyeceğiniz iş ne olurdu?- Valla ben karikatürist olmak istiyordum, ayıptır söylemesi elimden çizim de gelir. Kısmet işte, kapıcı oldum!
Kapıcı çocukları asker ya da doktor çocukları gibi birbirlerini bilir mi? Ortak özellikleri var mıdır? - Genellikle bilirler. Bugüne kadar iki tür davranış kalıbı gözledim ben. 1- Aslını inkar etmeyenler. 2- Baba mesleğini saklayıp, gizleme yoluna gidenler. Bu ikinci grubu acıklı buluyorum. Ama kızamıyorum da. İnsanlık hali. Bir de geçmişte yaşadıkları yokluklar yüzünden hırs yapanlar var, başarılı oluyorlar ama arkalarında şu laf hep bir şehir efsanesi olarak dolaşıyor: "Biliyor musun babası kapıcıymış!" Kim ne derse desin, başlangıç noktamızdan ileri gitmişsek, kendimizi yetiştirmişsek bu önemli bir şey, ben takdir ediyorum.
Kapıcılar medeni şartlarda mı yaşar?- Biz evet. Ama bütün kapıcılar değil. Sigortası, maaşı ödenmeyenler var. "Al sana oturacak yer, bize hizmet et, sana maaş vermeyelim" diyorlar. Çok rastladığım bir şey.
Peki kapıcı dairelerinin durumu...- Bazıları felaket. Kapıcılar insandan sayılmadığı için çoğunlukla kötü koşullarda yaşamaya mahkum ediliyorlar. Resmen yerin altına iniyorsun. Bizimki de gerçi bodrum katı ama şekli şemaili iyi.
Rutubet? - E haliyle biraz oluyor. Annemin romatizmaları var, belki günün birinde bende de başlayacak. Ama şikayetçi değiliz. Çünkü yine de medeni şartlarda yaşıyoruz. Sigortalıyım, maaşım teklemez.
"Şu, şu şehirden gelenler genellikle kapıcılık yaparlar" diye bir şey var mı?- Başkalarının yalancısıyım; İstanbul’daki kapıcıların çoğu güya Karslıymış. Biz de Ardahanlıyız.
BEN ONUN UYUYAN HALİNE AŞIK OLDUM
Sevgiliniz var mı?- Sevgilim olmasını istediğim biri var, henüz arkadaşız. Haberi yok ama onunla evlenme hayalleri kuruyorum. "Şimdiki zaman"da değil ama. Önce askerliğim var, kısa dönem yapıp geleceğim.
Nasıl tanıştınız?- Antalya’ya gitmek için bir otobüse bindim, işte o otobüste uyuyan bir kız vardı, hayatım boyunca bu kadar güzel uyuyan birini görmemiştim. Hayran oldum, ben onun uyuyan haline aşık oldum.
Kapıcı olmanız onu rahatsız etti mi?- Onu değil ama ailesini edebilir. Beni onlarla tanıştırırken, "Baba, Serhat da kapıcılık yapıyor! Çok iyi bir kapıcı" mı diyecek? Kim ister gül gibi kızını bir kapıcıyla evlendirmek?
KAPICIYLA ÇIKACAK HALİ YOK YA!
Bir keresinde bir kız aradı, "Çetin Bey’le görüşebilir miyim?" dedi. "Burada öyle biri yok" dedim, "Yanlış numara..." Sesimi beğenmiş olacak ki sürekli aradı ve biz, birbirimizi görmeden telefonda flört etmeye başladık. Bir gün "Sizde kapıcı var mı?" dedi, belli ki bir şey gönderecekti, "Var, benim" dedim, "Ha tamam" dedi ve ertesi günü bir mesaj: "Başkasıyla çıkmaya başladım haberin olsun..." Kapıcıyla çıkacak hali yok ya!