1 yılda 70 kilo verdim yeniden kilo alacağım diye ödüm patlıyor yarı aç, yarı tok yaşıyorum

Şişmanlık dosyasını hazırlarken, dinlediğim çarpıcı, şaşırtıcı öykülerden biri Dilek Altınçekiç’inkiydi. Hakikaten gerçekleştirilmesi zor bir iş onun yaptığı, 70 kilo vermiş, üstelik bir yılda. Eski fotoğraflarına bakınca, içinden başka bir kadın çıkmış gibi. Ne var ki her şeyin bir bedeli var. Onun ödediği bedel de, takıntıları. Artık ağzına bir şey süremiyor. Yemekle ilgili her şey cıss olmuş. Elini sürerse yakacağını ve tekrar 120 kiloya dönüşeceğini zannediyor. O artık zayıf biri, ama yarı aç, yarı tok yaşıyor.

Haberin Devamı

Eşiyle sevişmemek için, özellikle kilo vermeyenler var

Hangi işadamı, şişman olduğu gerekçesiyle işten attığı çalışanına tazminat ödedi?


 

-  Sizin hikâyenizi dinleyelim...
59 yaşındayım. Hayat Ses Dergisi’nden emekliyim, 20 yıl gazetecilik yaptım. Emekli olduktan sonra yavaş yavaş kilo almaya başladım. 7-8 yıl içinde 120 kilo oldum.

-  Hayırdır! Bir sıkıntınız mı vardı?

Hayır, hayır. Boşluk, arkadaş grupları, çok güzel sofralar, gece kalkmaları, makarna, pilav, bir güzel 120 kilo oldum. Nasıl şişmanım anlatamam. Bir karnım vardı, dizlerim üzerinde, ellerimi koyacak yer bulamazdım. Çok mutsuzdum. Şişman insanlar kendimle barışığım derler ya, mümkün değil. Evde odadan odaya yürüyemez haldeydim. Eşimle şişmanlıktan dolayı problem olmadı ama aramızda kopukluk oldu. Çünkü o sosyal ve dışadönük bir adam, dışarı çıkmak istiyordu, bense hiçbir yere gitmek istemiyordum. Gidersem, insanlar beni işaret ediyor, gözlerini bana dikiyorlardı. Utanıyordum. Markete bile gitmiyordum. Eve kapanmıştım.

-  Ne kadar sürdü bu dönem?

6 yıl. Üzerime hiçbir şey olmuyordu. 35 numara olan ayaklarım 39 olmuştu. Giyecek hiçbir şey bulamıyordum. Ve bir sabah baktım, bir anormallik, bir dengesizlik var. “Kulaklarıma bir şey oluyor” dedim. Üst katımda Dr. Hale Hanım vardı, ona çıktım, büyük tansiyon 26, küçük tansiyon 12. Bana dedi ki, “Hemen hastaneye!” Gittim. Her şey sınırdaydı. Kalp büyümesi, kolesterol, şeker, tansiyon. Doktor dedi ki, “Çok kötü bu sonuçlar! Üstelik daha çok gençsiniz”

-  E peki ne yaptınız?
/images/100/0x0/55eaf352f018fbb8f8a12eb0
3 ayda kendi çabalarımla 7-8 kilo verdim. 110 küsur kiloya düştüm. Sonra baktım kendi başına yapabileceğim bir şey değil, doktor kontrolüne girdim, çok da iyi bir diyetisyene denk geldim. Ve bir programa başladım. Orada beni tetikleyen bir şey oldu.

-  Nedir?

Akşam eşime, “Osman ben böyle böyle bir programa girdim, zayıflayacağım” dedim. Baktım, eliyle “Tabii, tabii külahıma anlat” der gibi hareket yaptı. Nasıl hırslandım anlatamam. Bir sene sonra da 56 kiloya indim.

-  Vayyyyy. O kadar hızlı vermenin bir zararı yok mu?

Hızlı değil ki, ayda 5-7 kilo arası. Çok kilolu insanlar, yardım almadan mümkün değil zayıflayamaz, bunu öğrendim. Bir de bizde, “Bir kere yersem bir şey olmaz” zihniyeti var, oluyor, programın kesinlikle dışına çıkmamanız gerekiyor. Ben 100 kilonun altına düşene kadar yürüyüş yapmadım. Hep okuyoruz ya, üç-dört bin kalorilik yemek yiyen bir insan, birdenbire 900 kaloriye düşüyor ve sabah akşam günde 7 kilometre yol yürüyor. Mümkün mü? Kalp dayanır mı? Ben 98’e düştüğümde 10 dakika, 10 dakika artırarak yürümeye başladım. Sonra bir gün Osman Müftüoğlu’nun yazısını okudum, “adımsayar”ın faydalarını anlatıyordu, aldım, şu anda bile üzerimde.

-  Ama artık inceciksiniz...

Olsun, 5 yıldan beni “adımsayar”ımla yaşıyorum. Onsuz katiyen sokağa çıkmam. Evet ben 70 kilo verdim, artık ince bir kadınım ama takıntı sahibi oldum.

-  Nasıl yani?

Ya kilo alırsam, ya eski halime dönersem takıntısı...

-  Dönmezsiniz. Bitmiş, gitmiş...

Gel de onu bana anlat. Gözümü açar açmaz, ilk işim tuvalete giderim, sonra tartılırım. Ve “adımsayar”ımı takarım. Akşam yatana kadar da 10 bin ila 14 bin arası adım atarım. 2.5 km yol yürürüm, pazar dahil.

-  Nerede yapıyorsunuz?

Aklınıza gelen her yerde yürürüm ben. Asansör kullanmam, o gün evden çıkamazsam, mutfaktan yatak odasına gider gelirim, 4 kere, 1000 adım. Çamaşır mı asıyorum? Tek tek asarım. Topluyor muyum? Tek tek toplarım. Bir atlet alırım, ütü odasına götürürüm, sonra bir çorap alırım, götürürüm. Sürekli hareket ederim. Yediklerime çok dikkat ederim. 13 yıldan beri kebap türü bir şey yemedim. Hamur işlerini ağzıma sürmedim. Tadını unuttum. Tatlı da yok. Viyana’ya gittik, dünyanın en güzel pastanesine girdik, içim gitti ama sadece kahve içtim. Bir dilim pastayı bile kendime çok gördüm.

-  Şaka yapıyorsunuz!

Yoo hayır. Söylüyorum takıntım var. Zaten 70 kilo verince bana serum bağladılar, çünkü hiçbir şey yiyemez hale gelmiştim. Hatta doktoruma, “Serumun içinde şeker ve tuz mu var? Lütfen vermeyin bana onları” diyordum. Dediler ki, “Delirdin mi sen? Biz senin gibileri Bakırköy’de tutuyoruz. Verdiğimiz yemeği yemezlerse, çocuklarını göstermiyoruz!” Korkuttular beni. Sonra sonra biraz yemeye başladım.

-  Ne yediniz?/images/100/0x0/55eaf352f018fbb8f8a12eb2

Domatesli şehriye çorbası. Bir buçuk yıl boyunca.

-  Aman Allah’ım!

Tabii, tabii. Şu anda da bütün beslenmem, çorba, sebze, tavuk ve salata.

-  Bu bir işkence...

Yoo değil, et zaten yemem, balık da sevmiyorum. Diyetisyenime danışmadan hiçbir seyahate gitmem. Ne bayram ne yılbaşı...

-  Eşiniz isyan etmiyor mu? “Artık yeter! Yapma!” demiyor mu?

35 kilo verdikten sonra bana inanılmaz destek oldu. Bir yıl benimle beraber yağsız, tuzsuz yedi. Hâlâ bir restorana gitmeden, gündüz uğrayıp, “Karımın beslenme sorunu var, ona tavuk yapabilir misiniz?” der. Size bu anlattıklarım tuhaf gelebilir ama o, beni anlıyor. Evimde davet veririm, bir sürü yemek olur, ben salata dışında asla ağzıma bir şey sürmem. Zaten yarı aç, yarı tok yaşıyorum, kuş kadar bir şey yiyorum.

Ama tekrar şişmanlamaktansa, böyle takıntılı yaşamayı tercih ederim. Benim gerçeğim de bu. Ailem de beni böyle kabul etti...

Haberin Devamı

GİYİNME KABİNİNDE AĞLAMA KRİZİ

Haberin Devamı

70 kilo verdikten sonra Akmerkez’e alışverişe gittik eşim ve kızımla, bana üst baş alacağız. Tezgâhtar bir pantolon getirdi, “Bu olmaz bana!” dedim, “Olur” dedi, “Sizin bedeniniz 40-42, bu da 42. Bol bile gelir!” Giydim gerçekten de bol geldi, o giyinme kabininde ağlama krizine girdim. Kızım geldi, o da benimle birlikte ağladı...

FEYZA BAYRAKTAR: Anne-babalar! Çocuklarınızın bedenlerini asla eleştirmeyin

Bu röportajdan en azından şu iki şeyi hiç unutmayın: 1- Çocuklarınızın bedenlerini eleştirmeyin. “Kilo aldın, şişmansın, zayıfla, dobiş oldun” demeyin. Tamiri zor yaralar açarsınız. 2- Siz evde cips yerken, onların kereviz, pırasa yemesini beklemeyin. Uzman Psikolog Feyza Bayraktar’la dün başlayan söyleşimiz bugün de devam ediyor...

Haberin Devamı

-  Peki o aşırı kilolar verilince, hayat bayram mı oluyor?/images/100/0x0/55eaf352f018fbb8f8a12eb4

Hayır, her zaman değil. Bir danışanım belli bir süre birlikte çalıştıktan sonra bana, “Kilo verince hayat, hiç de mükemmel olmadı, hayal kırıklığı yaşadım. Kiloya odaklanmak daha kolaymış. Hayat ve ilişkiler çok karmaşık” demişti.

-  Çocukluktan beri yapılan hatalar ne? Anne ve babalar nasıl davranmalı çocuklarına?

Abur cubur ve “fast food” ne serbest bırakılmalı, ne yasaklanmalı, ölçülü olmalı. Anne-baba, çocuğa örnek olmalı. Yani baba evde cips yerken, çocuğuna pırasa yemesi gerektiğini söylemesi fazla inandırıcı olmaz. Ailece yemek yemek, sağlıklı beslenip fiziksel hareket etmek yararlı olur. Yemeğin ödül olarak kullanılmaması, ebeveynlerin çocuklarının bedenlerini eleştirmemeleri gerekir.

-  İnsanı fazla kilo almaktan ne kurtarır? Az yemek yemek ve hareket etmek dışında...

Duygularla baş etmeyi öğrenmek. Çünkü bunu öğrenirse, sıkıntı ve baskı altındayken yeme ataklarına engel olabilmeyi de öğrenecektir. Bu da onu kilo almaktan kurtaracaktır. Duygularla baş etme meselesine gelince, kişinin kendi duygularının farkına varıp, kabul etmesi ve kendini ifade edebilmesi. Psikolojik destek bu anlamda etkili olabilir. Bir de tabii bedene fazla takmamak gerekiyor. Ne kadar takarsanız, kilo vermeniz o kadar güçleşiyor.

-  Kelepçesiyle ya da midesindeki balonuyla mutlu olan yok mudur?

Kelepçe ve mide balonu, ancak hekim uygun görürse takılır. Yeme bozukluğu olan kişilere bu yöntemler önerilmez, çünkü kişinin duygusal yeme sorunu midesinde kelepçe olsa bile, bir şekilde devam edecek ya da başka bir psikolojik bozukluk olarak kendisini gösterecektir. Ama eğer kişinin fazla kilosu varsa, hekim uygun gördüyse, herhangi bir yeme bozukluğu da yoksa mide kelepçesi ya da balonu obezite tedavisinde etkilidir.

-  Yani siz kelepçe takan hekimlere karşı değilsiniz...

Değilim tabii. İşini iyi yapan hekimler tarafından yapıldığında, çok etkili bir yöntem. Üstelik obezitenin komplikasyonları, cerrahi girişimden daha fazla. Amerika’da çok yaygın yapılıyor. Yalnız Batı’da, çoğunlukla obezite cerrahisi öncesi ve sonrası psikolojik destek zorunlu tutuluyor. Hastanın yeni hayatına adaptasyonu açısından bu önemli. Maalesef, henüz ülkemizde o kadar yaygın değil.

Haberin Devamı

-  Şişmansever bir erkekle konuştum. Tatlı tatlı nasıl şişman kadınlarla sevişmekten hoşlandığını anlattı. O ve onun gibiler bir tür fetişist mi? “Sapkın” mı?

Cinsel tercihler, istekler ve fanteziler kişiye özeldir. “Şu sapkındır, bu sapkındır” demek doğru olmaz. Psikolojide normal olmayan, kişinin, tercihinin ya da probleminin, günlük hayatını olumsuz yönde etkilemesiyle belirlenir. Eğer bu durum kişinin gündelik hayatını etkilemiyorsa, anormal demek doğru olmayabilir.

YARIN: Uzman psikolog Sonay Canbek ve Obezite Derneği Başkanı Halil Kargulu obezite üzerine görüşlerini açıklıyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları