Paylaş
4 YAŞINDA ARDA İÇİN KREŞ YARDIMI
Ayşe Hanım merhaba;
Nasıl başlayacağımı tam bilemiyorum. En başından anlatayım size.
Bu oğlumuza babaannesi bakıyordu. Ailenin maddi durumu iyi olmadığı için anne ve baba çalışıyorlar. Ancak babaanne bir kaza geçirdi ve bu gün ameliyata alınacak. Sonrasında doktorların söylediğine göre ilk 6 ay hiç, sonra da az yürüyecek.
Bu oğlumuza şu an babaanneden başka bakacak kimse de yok ne yazık ki. Okula göndermeyi düşünemiyorlar çünkü maddi olarak yeterli durumları yok.
Belki Ankara’da hayırsever bir okul sahibi çıkar ve bu çocuğumuza yardım eder diye düşünerek size yazıyorum.
Aile o kadar gururlu ki onlar sizden veya bir başkasından böyle bir yardım istemezler bundan eminim. İletişim bilgilerimi yayınlamazsanız, sadece yardım etmek isteyen kişi ya da kurumlarla paylaşırsanız beni çok mutlu edersiniz. Sevgiler. Sizi çok öpüyorum.
S.
CEVAP: Öncelikle babaanneye geçmiş olsun. İnşallah bu oğluşa kucak açacak okur dostlarımız çıkar en azından babaannesi iyileşene kadar bu senelik okul masraflarını karşılarlar Ya da belki senin de dediğin gibi bir özel okul ücretsiz eğitim verebilir. Sevgiler.
………………..
34-36 BEDEN ÜNLÜ TASARIMCININ ESERİ GELİNLİK
Merhaba ben İzmir Gaziemir’den Nida. Eylül ayında evlenecek ama maddi durumu olmayan bir arkadaşımız için gelinliğe ihtiyacımız var. Bedenleri yukarıda başlığını yazdığım bayana uyuyor. Eğer başka bir ihtiyaç sahibine verilmediyse iletişim bilgilerini gönderebilirim. İlginize teşekkür ederim.
Nida
CEVAP: Sevgili Nida iletişim bilgilerini ileteceğim. İnşallah bu gelinlikle arkadaşın da çok mutlu olur. Sevgiler, ömür boyu mutluluklar dilerim.
…………
SEVGİLİME İŞ ARIYORUM
Ayşe Ablam nasılsın?
Uzun zamandır yazamadım sana çok özür dilerim. Çok özledim seninle konuşmayı. Yazılarınla sana gittikçe daha çok bağlanıyorum haberin ola.
Ayşe Abla benim erkek arkadaşım var. 30 yaşında şimdiye kadar doğru düzgün çalışmamış, ailesi cebine koymuş parayı göndermiş.
Gezmiş, içmiş, yemiş, eğlenmiş. Eee güzel de yaş geçiyor, çalışmak lazım.
Ben onu çok seviyorum, bu adamla işim ne bilmiyorum ama o çalışsın ve daha mutlu olalım istiyorum. Ne olur bana akıl ver, ne yapabilirim iş olarak nerelere başvurabilirim?
(1 yıl kadar A’ta mağaza satış danışmanı olarak çalışmış)
T.
CEVAP: Sevgili T., erkek arkadaşının bir eğitimi var mı, kendisi de iş arıyor mu, askerliğini yaptı mı bunları yazmamışsın. 30 yaşına gelmiş ve hala çalışmaya niyeti yoksa bu adamdan sana koca olmaz gibime geliyor. Ama kendisi de istiyorsa her zaman ümit var. Hem o söylediğin A. firmasında işe alındıysa iyi nitelikleri vardır ve bu da ona referans olacaktır. İnternetteki iş arama sitelerine onun bir özgeçmişi ile kayıt olun bakalım önce. Bana da eleman arayan talepler gelirse size yönlendiririm. Sevgiler.
…………….
İSTANBUL’DA YAŞLI VE SAKAT BİR TEYZE
Merhaba,
Öncelikle böyle bir hizmet verdiğiniz için teşekkürler.
İstanbul’dan yazıyorum. İstanbul F. Hastanesi’ni bilirsiniz.
O hastanenin oradaki köprüde her sabah yaz kış demeden oturan ve bir şeyler satan bir teyze var.
Ama bu teyze hiç bir zaman oradan geçenlere “Allah rızası için alın” ya da “yardım edin” demez. Bir mendil alırsın, fazla verirsen arkandan bağırır, fazla verdin diye yüzü düşer.
Her sabah işe giderken zorunlu olarak o köprüden geçiyorum. Ve kışın yağmurunda, karında bile o teyzeyi görüyordum. Ama işe yetişmek için hep bir acelem olur ara sıra mendil alıp hemen yola koyulurdum. Hiç teyzeyle konuşmazdım.
Bir gün teyze öylece dalıp gitmişti. Mendil almak için eğildim. Fark etmedi bile. “Teyzeciğim nasılsın?” dedim, gülerek “iyiyim kızım, sen nasılsın?” dedi. Biraz konuştuk.
Sonra her sabah geçerken az da olsa konuşur olduk ama hiç bir gün dertlerinden bahsetmedi. Ta ki ben onunla ilgili sorular sorana kadar ve o zamana kadar uzun eteğinin altında sakladığı protez bacağını da öğrenmiş oldum. Yurt dışında trafik kazasında kaybetmişti. Oğlu kanserden ölmüştü. Gelini temizlik yaparak geçiniyordu. Torunu da okuyor. Bu teyze de az da olsa katkı yapmaya çalışıyor.
Bugün ağlıyordu protez bacağı paslanmış, eskimiş, bacağını sıkıyor, yürümekte zorlanıyordu. Doktor ona yardımcı olacağını söylemiş, onu hastanede bekliyordu. Ama doktor Avrupa yakasındaydı ve teyzenin taksiye binecek parası yoktu. O sıra bende de yoktu. İçim acıdı, teyzenin sigortası bile yok. İyi insanlar ara sıra yardımcı oluyorlar ona. Ama herkesin gücü yettiği kadar.
Lütfen bu yazılarımı okuyucularla paylaşın ve o teyze için bir şeyler yapalım. Benim tek başıma gücüm yetmez. Acil geri dönüşünü bekliyorum. İyi günler.
Y.
CEVAP: Sevgili Y. benim de içim parçalandı okuyunca. Elimden geleni yapmak istiyorum ben de. Öncelikle teyzeyi doktora gönderelim ki neye ihtiyacı var öğrenelim.
Sonra ona göre gerekeni yaparız. Benim canım okur dostlarım teyzeye taksi parasını da doktor muayenesinin ücretini de sağlayacaklardır eminim. Belki de ücretsiz tedavi etmek isteyen bir doktor veya hastane de bulunabilir.
Ben de ne yapabilirim bir araştırayım bu arada.
………….
GELİNLİK İHTİYACI OLAN BİRİ VAR MI?
Ayşe Hanım merhaba,
Arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine size mail atmaya karar verdim.
Bir gelinliğim var ve öylece duruyor dolabımda ve yurt dışına gitme durumum var şimdi ve evimi boşaltıyorum bu esnada gelinliğimle tekrar karşılaştık tabi.
Bu gelinliği ihtiyacı olan birine vermeyi çok istedim ama öyle birini bulmak kolay değil. Belki siz bana yardımcı olabilirsiniz diye düşündüm. Yardımcı olabilirseniz eğer gelinlik bedenini ve bir fotoğrafını da yollayabilirim size.
Şimdiden teşekkürler
Berna
CEVAP: Sevgili Berna, hiç ihtiyaç olmaz mı? Malum düğün sezonu da başladı mutlaka bu gelinliğe talip olacak okur dostlarımız çıkacaktır. Bedeni uygun olana gönderelim hemen. Öpüyorum seni ve yeni hayatında mutluluklar diliyorum.
………….
HUKUK KÖŞESİ
Hukuk köşesindeki sorulara cevap veren Av. Merve Gürcan’a desteği için teşekkürler.
LÜTFEN OKUR MUSUNUZ?
Sevgili Ayşe Hanım;
Türkiye’de kadın olmak zor denildiğinde sıra dışı kişiliğiyle ilk aklıma gelen müstesna kişilerden birisiniz. 2 yıldır başaramadığım sorunumla ilgili sizlerden çok özel bir ricada bulunmaktan başka çarem kalmadı.
Eğer beni anlayışla karşılarsanız mutlu olurum.
21.10.2009’da bir erkek bebeğim oldu, evlilik dışı. Babası Antalya’nın playboylarından. Ancak hiçbir şekilde sahip çıkmadı. Ben de sesimi çıkartamıyorum. Ailem hala bilmiyor bebeğimi.
Bilseler öldürürler beni. Rize’de yaşıyorlar.
Bebeğim sol tarafını kullanamıyor, rehabilitasyona gidiyor ancak yetersiz.
600 TL ile geçinmeye çalışıyoruz, 300 TL ev kirasıyla.
Borç üstüne borç. Kime gittiysem nafile.
Yaşadığım korkunç travmanın sonucu artık nefes alamıyorum.
Kaçak yaşıyorum.
Canınızı sıkmak istemem benim ricam bebeğim için ücretsiz kreş konusunda yardımcı olmanız.
Her kapıdan geri çevrildim.
Babasız bebek doğurduğum için kaymakamlık dâhil.
Lütfen bana yardım edin.
Teşekkürler
CEVAP: Çocuğun babasına karşı babalık davası açabilirmişsin ve bu davada çocuk için babasından nafaka da isteyebilirmişsin. Sonuçta bu çocuğun babası ben playboyum, ilgilenmiyorum demekle kurtulamaz. Bu davada avukat tutacak paran yoksa bunu kanıtlayarak barodan avukat da isteyebilirmişsin. Dava sonuçlanıncaya kadar eminim benim sevgili okur dostlarım da sana ve çocuğuna destek olacaklardır.
Çocuğunu da düşünüp bu davayı bir an önce açıp nüfus kayıtlarını düzelttirmende yarar var.
…..
YARDIM ET AYŞE
Lafa neresinden başlasam bilemiyorum. Çalıştığım firmadan bugün itibari ile kovuldum. Kovulmamın gerekçesi de başka bir iş görüşmesine gitmekti.
Ama zaten iş aradığımı biliyorlardı, sadece şirkete borcum olduğundan çalışıyordum.
Bana zorla senet imzalattılar Ayşe.
O kadar kötüyüm ve hayattan kopma noktasındayım ki, tam da beni istemeye gelecekleri vakit benden bu parayı 1 ay içinde alacaklar banka yolu ile.
Ailem duyarsa babamın kalbi var, annem ise 40 kilo.
Hangisi bu üzüntüye dayanır? Babam emekli olsun diye para çektim, sonra her ayın kirası derken hesaplarım allak bullak oldu. Şimdi ne zaman eve gelecekler diye bekliyorum?
Konuyu kimseye anlatamıyorum. Tefeciden mi para alsam diye bile düşündüm ama inan dayanacak gücüm kalmadı.
Aileme anlatırsam bir daha asla benimle konuşmazlar ve hayatımı zindan ederler. Babam biraz paraya değer verir. 15 yıldır işsiz ve sadece emekli parası ile evi geçindirmeye çalışıyor.
Ayşe ben ne babamı, ne annemi ne ailemi ne de kuracağım ailemi kaybetmek istemiyorum. Ne olur bana yardım et.
A.
CEVAP: Sevgili A., madem baban emekli olabilsin diye borçlandın, o para ile kira ödedin neden bunu ailene söyleyemiyorsun? Senin aldığın maaş ile bunları karşılayamayacağının farkında değil mi ailen?
Bana sorarsan durumu açıkça ailene anlatmalı ve bu sorunu birlikte çözmelisiniz.
Ayrıca avukata da danıştım. Der ki senedin tahsilli için bankaya verilse bile bu aşamada ödenmezse icra takibine konulması gerekir. Bu aşamada da karşı taraf ile anlaşarak borcunu taksitlendirme yoluna gidebilirmişsin.
Okur dostlarımdan da sana yardım etmek isteyenler olursa sana yönlendireceğim.
…………….
BİR HAYAT... BENİM GARİP HAYATIM…
Merhaba Ayşe,
Lafa nerden gireceğimi dahi bilmediğim bir mektup bu. Öylece başladım, çalakalem misali..
Ben Üsküdar Amerikan mezunuyum. Özel bir sebebi yok, sadece bir yerden başlamak için buradan girdim lafa.
Hukukçu bir baba ile ev hanımı bir annenin kızıyım. Baba hukukçu derken, hiçbir zaman hukukçuluk mesleğini doğrudan ifa etmemiş bir bürokrattı aslında babam, bakanlıkların birinden de emekli oldu.
Tek kız evlatlarıyım. Fazlaca el bebek gül bebek. Fazlaca fanus içinde büyümüş. Hayatı, evde anne-babasının ona sunduğu zanneden, her şeyin hep pür-i pak gideceğini sanan ve hep de aynı şekilde kayıtsızca sevileceğini uman. Öyle olmadığını ve olmayacağını da, ancak annesine kanser teşhisi konduğunda yavaş yavaş görmeye başlayan.
Bu sırada 19 yaşında falandım. Annemi kaybettiğimde ise 21.
Çok zeki ve iyi eğitimli olabilirim Ayşe ama annemin kaybının ardından 34 yaşımda olduğum şu anıma kadar geçen 12-13 senede, çok aptal olduğumu defalarca kendi kendisine ispatlamış da biriyim ben.
Çok hata yaptım ben Ayşe, kendi kendimi harcadım gitti. Nedense kaderimizi belirleyen o yol ayrımlarında ben hep yanlış kararları verdim. Değerimi hiçe saydım. Hayallerim dediğim olgulardan o kadar uzaklara fırlatıp attım ki kendimi.
Yine biraz başa döneyim.
Annemi kaybettikten kısa bir süre sonra, yeniden baş başa bir hayat kurduğumuz öz be öz babamla sürtüşmelerimiz başladı. Buna sebep biraz da çok bağlı olmadığım halalarımdı belki. Ya da deli çağlarında olan ben.
Annesini henüz 2 ay önce toprağa veren benim, inişli çıkışlı ruh halim. Keza eşini kaybeden babamın da idareci olmaktan epey uzak davranışları.
Bugün geriye dönüp baktığımda, yaptığım bir dolu sorgulama ve içsel hesaplaşmalarım var. Hatta bunları sanırım hemen her gün yapıyorum. Yalnız kaldığım her an soru sorup cevaplar bulmaya uğraşıyorum.
Ben o sıralarda Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciydim. Üsküdar Amerikan’ı bitiren birçok insanın otomatikman gideceği varsayılan yer. Fakat annemin kaybıyla içine düştüğüm boşluk, yalnızlık beni okuldan öyle bir kopardı ki…
Hayatımda ne zaman mantıklı olmam gerekse hep verdiğim duygusal tepkilerle kendimi kayıplara ittim. Bunun başladığı nokta da işte bu zamanlardır; yani annemin kaybı esnasında uzaklaştığım okulum.
Babamla da sürtüşünce ve babam tarafından kapının önüne konuluşumla hatalar silsilesi başlamış oldu. Eminim babam o geceki o tartışmamızın ve bana “git bu evden” deyişinin sonuçlarının, bizleri 12-13 sene sürecek bir inatlaşmaya sürükleyeceğini bilemezdi. Belki o gece sadece sinirliydi. Sinirler yatışınca ben de evime dönerdim.
Ama öyle olmadı işte. Hayat da tam da böyle bir şey belki. Bazen bizi önüne katıp sürüklemeye öyle bir başlıyor ki, nereye nasıl savrulduğunu bilemeyebiliyorsun.
Ben o gece teyzeme gittim. Zaten çok düşkün olduğum ve annemin vefatının ardından tek ait olduğumu düşündüğüm insanın yanına. İnsanın kaderine doğru kendi ayaklarıyla gayet sakince yürüdüğüne inanırım ben. O gece de ben Gebze tarafında oturan teyzeme doğru giderken, aslında hayatımın geri kalanına yürüyormuşum meğer.
Gidişimin 1. ayı içinde ilk eşimle karşılaştım. O 25, bense 21-22 yaşımdaydım. Tanışmamızın üzerinden 2,5 ay geçtiğinde biz evliydik.
Tabii ki kaçış, tabii ki sığınma, tabii ki bir yerden hayata başlama ve tutunma çabası.
Yanlıştı. Tartışılacak bir yanı yok. Fiilen 6 sene evli kaldık. Bu 6 senenin 4,5 senesinde ben kayınvalide ve kayınpederimle yanı çatı altında yaşadım.
Asla çok da şikâyetçi değilim. Belki en çok da onlara olan düşkünlüğümle bizim evliliğimiz beklenenden biraz daha uzun sürdü.
Şikâyetçi olmak değil belki ama fazlaca şaşkınlığım vardır bu noktada.
Benim yetişme tarzım, benim ailem, benim geldiğim çevre, benim eğitim şartlarım, benden beklenen yaşam seviyesi. Karşılığında Gebze’ye bağlı Darıca beldesinde eşinin anne-babasıyla aynı evde yaşayan bir gelin. Hayatımı irdelediğimde bazen tüm bu yaşadıklarım benim değilmiş gibi hissederim.
Sanki okuyup bitirdiğim bir kitap ya da etkisinde kaldığım bir film gibi. Tüm bu tezatları, gariplikleri, beklenmeyenleri ben mi yaşadım diye şaşarım. Ama yine söylüyorum ki, tüm bu yaşadıklarımın içinde kendi yaptığım hatalar da epey geniş bir yer tutuyor.
2005 yaz başında ayrıldık. Ben o sıralar 1,5 yaşında olan kızımı alıp İstanbul’a dayımla yengemin yanına yerleştim. Çünkü yanına gidebileceğim, adresini bildiğim bir babam yoktu. Evet, ben öz be öz babamın oturduğu evin yerini, adresini bilmiyordum bile. Oraya geldiğimin 2. gününde kızımın babası, kızımı görmek bahanesiyle ziyarete geldi ve kızımı kucağımdan kaçırıp gitti Ayşe.
Tam da o yıllarda çok gündemde olan Aliye dizisi gibiydi her şey. Ve 1,5 sene sonra, mahkeme sonuçlanana kadar ben bir daha ne kızımı görebildim, ne sesini duyabildim, ne de nerde nefes aldığını dahi bilebildim.
Bu süreçte 2 kere doğum günü geçti kızımın, ben kızımın doğum gününü gözyaşlarımla, kendi kendime aldığım doğum günü pastalarıyla kutladım. Kızımın orada olduğunu düşündüğüm eski kayınvalidemin ev adresine kargoyla doğum günü hediyeleri yolladım. Ama aldığım kıyafetleri hiç üzerinde göremedim, aldığım oyuncaklarla hiç oynadığını bilemedim.
Duruşmalar duruşmaları kovaladı. Velayeti bana verilip alamadığım kızım için defalarca haciz işlemi başlattık, kalktık oralara gittik ama hep elimiz boş döndük.
Bir noktadan sonra olay sadece boşanma ve velayet değil, çocuk kaçırmadan ötürü ceza davasına da dönüştü.
Bu süreçte ben kendimle ilgili ne yapıyordum diye sorarsan… Kızım kucağımdan kaçırıldığında, evsiz, işsiz, parasız ve çocuğumsuzdum. Ölsem ölebileceğim bir durum yani.
Ya da delirsem delirebileceğim.
Allah nerde var diyenlere en güzel cevap, benim gerek o dönemde, gerekse hala ayakta kalabilişimde saklıdır.
Sıfırdan, hatta sıfırın altında bir noktadan ben kendime hayat kurdum.
Düşün bir kere, kıyafet dâhil, hiçbir şeyim yoktu.
İş buldum.
Çalışmaya çalıştım.
Para kazanmaya, kendime kızımla beraber yaşayacağımızın hayalini kurduğum hayatın zeminini hazırlamaya çalıştım.
Hâlbuki elimde hiçbir umudum yoktu.
İşten gelir, tüm akşam sabahlara kadar ağlar, sabah olunca işe giderdim.
Kızım kucağımdan kaçırılırken elinden düşürdüğü bir biberonu vardı, ondan bana kalan, dilinin, nefesinin, tükürüğünün değdiği.
1,5 sene boyunca her gece ona sarılıp yattım, her sabah olduğunda ona ‘günaydın’ dedim, her gün işe giderken o biberonu çantamın içine atıp yanımda götürdüm, her akşam eve geldiğimde yine oturduğum koltuğun önündeki sehpaya onu koyup oturdum.
Ve bu şekilde uzun bir süre hayatın bana yaşattığı bu üzüntüye direndim.
Mahkeme süreci sona ererken, ben bana getirilen teklifle velayet ısrarımdan vazgeçtim.
Zira geçmezsem, mahkeme bitse de kızımın bana gösterilmeyeceğine dair tehdit edildim. Kısacası, kızını görmek istiyorsan velayetini bana vereceksin dendi. Verdim.
Kaybedecek bir şeyim yoktu ki.
Ama bununla da bitmemişti. Çünkü karşı taraf boşanmayı benden alacağı 10.000 TL karşılığı kabul etti. Aksi halde bu da mahkeme sürecini uzatan sebeplerden biriydi.
Tam bitti derken, tam velayeti de vermişken, bu sefer de kızını görebilmek için de 10.000 TL dedi bana.
Benim böyle paralarım yoktu Ayşe. Nerden olsundu ki?
Önce boşanmak için, kısa süre sonrasında da kızımı görebilmek için 2 kere farklı bankalardan kredi çekmek zorunda kaldım.
Ve henüz o sıralarda sicilim temiz olduğu için bu kredileri alabildim.
Ama sonra bu sefer de kızımı görmeler başladı, çok şükür Allah’ıma… Onu ilk gördüğüm, ona ilk sarılıp uyuyabildiğim, hatta mutluluktan, şükretmekten uyuyamadığım geceyi sana anlatıp senin de duygularını, anneliğini sömürmeyeceğim. Tahmin edersin eminim hislerimi.
Ama sonra diyordum, ben Sarıyer’de kendime bir hayat kurmuştum, kızımsa Darıca’da yaşıyordu. Mesafe uzundu, kızım küçüktü, vaktimiz hep kısıtlıydı. Ve dolayısıyla ben hep araba kiralamak zorunda kalmaya başladım, çünkü arabam da yoktu. Babamın kapısının önünde kendisine ve eşine ait 2 araba dururdu ama kendisi bana haftada 2 günlüğüne arabasını vermezdi. Zaten görüşmüyorduk da kendisiyle. Hala...
Bu araba kiralamalar, bu krediler, ev kirası, geçim, hayat…
Tükendim Ayşe. Yetemedim.
Karşıma biri çıktı. Çok iyi biri. Ama çok farklı dünyalardan, çok farklı kültürlerden, çok farklı beklentilerden geldiğimiz.
Bir zaman sonra bana arabasını vermeye başladı lazım olduğunda. Her anımda yanımda olmaya çabalıyordu.
Böylelikle 2 sene geçti. 2009’a geldik.
Evlenmek gerekti. En çok da benim açımdan. Âşık değildim ama minnettardım ve de ihtiyacım da vardı.
Yeniden bir hayat, bir düzen kurmak hikâyesi başladı.
Benim borçlarım vardı. Artık maaşımda haciz de vardı, ödeyemediğim kredilerimden ötürü.
Hala da var. Hala her ay maaşımın ¼’ü haciz kesintisine gidiyor. Son 1-1,5 senedir böyle. Ve avukatlık bürosunun dediğine göre, rahat bir 2 senem daha var.
Hayatım yitip gidiyor. Doya doya ohh diyemeden.
Benim kızım lisanslı buz patencisi. Diyeceksin ki, ayranın yok içmeye ama geri de durmuyorsun hiçbir şeyden.
Ben ona her koşulda verebildiğimin en iyisini vermeye çabalıyorum Ayşe.
Mantıklı değil belki ama başka şeyleri kısıp onun elde olanların, bazen de olmayanların dahi en fazlasını almasına uğraşıyorum.
Ve şu anda 2. evliliğim de bitiyor Ayşe. En büyük sorunum da artık bu.
Çünkü para olmayınca ne huzur, ne sevgi, ne saygı, ne de ortak bir gelecek kalmıyor.
O da sürekli beni bu hale gelmemizden ötürü suçluyor.
Baba olmadığı için ve hayat bakışı benimkiyle çok farklı olduğu için her günümün her saniyesinde onun suçlamalarına, kafama vurmalarına, hakaretlerine maruz kalıyorum.
Psikolojik bitti, fiziksel şiddetini de gördüm Ayşe…
O başlardaki adam gitti.
Ve bu evlilik birkaç haftaya bittiği ve o bu evden gittiği anda, ben ne ev kiramızı ödeyebileceğim, ne de bir arabam olmadığı için kızımı almaya gidip gelebileceğim.
Durumum sandığından çok çok daha beter.
Ne param var, ne de temiz bir sicilim ki, bankalar bana otomobil kredisi versin, mümkünatı yok biliyorum.
Hem verseler de ödeyemem.
Kızım ilkokul 3. sınıfa geçiyor şimdi. Ben ki artık okul parasını da zor öder hale geldim.
Babası kuruş destek olmuyor. Çünkü 2 sene önce okula başlarken bana dedi ki, “ A’nın eğitimi çok önemli değil. İnsan olsun yeter ki” gibi bana halen çok saçma gelen bir cümle sarf etti. Mahalle okuluna gidebilirmiş yani. Evet, gidebilir elbette, giden çocuklarımız yok mu?
Ama annesi bundan 20 sene evvel Amerikan okulunda okuyan bir çocuğu ben bugün ve hatta yarının şartlarında heba etmek istemiyorum Ayşe!
Biliyorum, Üsküdar Amerikan Lisesi mezunu olup, halen sigortalı olarak çalıştığı, Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri varken (… A.Ş.), yine de kendimi çaresiz ve yardım ister bir halde görebilmeme belki de şaşıyorsundur Ayşe. Ama benim hayatım birçok açıdan gerçekten çok çaresiz ve hiç de olması gerektiği gibi değil.
Kızlar annelerinin kaderini yaşar derler. İzin ver, bir şey yap, Allah’ın bir mucizesine vesile ol Ayşe, bari A’ım annesinin hayatını yaşamasın.
CEVAP: Kızını almak için velayet davası açmayı düşündün mü ya da ona daha yakında olabileceğin bir iş bulmayı? Bunları söylemek kolay yapması zor diyeceksin ama bazen bakış açını değiştirmekte de yarar olabilir.
Tabi ki her anne çocukları için en iyisini ister. O yüzden neden patene gönderiyorsun demeyeceğim iyi ki gönderiyorsun ama böyle borç harç kendini yıpratacak kadar da zorlamamalısın kendini.
Bakalım A. için bir burs bulabilir miyiz. Öpüyorum seni ve kızını.
……
LONDRA'YA YETİŞ AYŞE
Merhaba Ayşe,
Sizi severek okuyorum. Ne olur benim sesimi biraz duyun. Yıllar önce bir İngiliz adama âşık oldum evlendim. İngiltere’de oturuyorduk. Bir süre sonra bir oğlumuz oldu, şimdi 5 yaşında.
Sonra da çok olaylı bir ayrılık yaşadık. Ben eski eşimden çok çektim, doğduğu günden beri çocuğu alıp odalara kapanıyordu. Beni hırpalıyordu.
Şimdi ülkeme dönmek için çabalıyorum fakat madden hiç bir şekilde mahkeme ve avukat paralarını karşılayamıyorum. Devlet paraca yardım etmeyi kabul etmiyor.
Eski eşim çocuğunu sevmekten çok, durumu saplantı haline getirdi. Bu şekilde ikimizi de büyük bir manevi baskı altında tutuyor.
2006 yılında onun iznini almadan Türkiye’ye geldim aileme sığındım. Bir dolu tehditle Londra'ya dondum. Eziyetlerinin sonu hiç gelmedi.
Ben yurdumu çok özledim. Burada çocuğumla çok yalnızım. Benim çocuğum ile Türkiye’ye dönmeme ne olur yardım et Ayşe. Başka kimsem kalmadı yardım edecek.
Burada Konsolosluğun yardımını istedim ama fazla bir şey yapamıyorlar, sadece bir an önce Türkiye’ye dön diyorlar. Nasıl döneyim, bu kanunlara aykırı. Vatanımı çok özledim Ayşe, hep ağlıyorum. Eğer olur da yazımı okur cevaplarsan lütfen adımı ve e-mail adresimi yayınlamayın.
Evini, ailesini ve vatanini çok özleyen bir anne
CEVAP: Ayrılık yaşadık diyorsun ancak hala eziyet devam ediyor dediğin için yasal olarak boşandınız mı anlayamadım. Avukattan aldığım bilgiye göre eğer boşanmadıysan Türkiye’ye gelerek burada boşanma davası açmanda yarar var. Hem eşinin size zarar vermesini önlemek için tedbirler alınmasını da talep edebilirmişsin. Avukat tutacak paran yoksa buradaki barodan avukat da isteyebilirsin. Konsolosluğun da dediği gibi bir an önce çocuğunu da alıp burada yasal işlemleri başlatmanda yarar var.
5 yaşındaki çocuğun velayetini de mahkeme sana verecektir.
Bu kadar endişe etmene gerek yok. Türk kanunları seni korur.
…………..
AĞABEYLİK
Merhaba Ayşe Hanım,
Ben 22 yaşındayım. Yaş olarak genç bir kız olsam da bugün kendimi yaşamaktan vazgeçmiş elden ayaktan düşmüş biri gibi hissediyorum. Savunmasızım. Ön yargılardan saygısızlıklardan yorgunum.
Düne kadar kadına şiddet konulu her türlü haber, reklam vs. bir bakıp geçerdim. Üzülürdüm sadece o an için.
Bugün ağabeyinden öldüresiye dayak yemiş bir genç kız var benim yerimde.
Aslında sorunun kökü yetişme ve yetiştirilme tarzı. Annem ve babam hep onların yaşadığı dönemdeki gibi olmamızı istediler.
Bu yüzden hep suçlu ve hep haksızız. Biz 6 kardeşiz 3'ü kız. En küçüğümüz kız 6 yaşında, bir de ablam var. 29 yaşında iki çocuk annesi.
Ablam evdeki maddi sıkıntıdan sıkıldı ve 21 yaşında evlendi. Benim yanımda değil, karşımda oldu çoğu zaman. Ağabeylerim, hep kendilerini baskın tutmak istediler.
Dün akşam eve gece yarısı gittim diye üstüme bir hayvan gibi saldırdı. İnsanların içine çıkamam bir süre ama o kız kardeşini dövüp yola getirdiği için delikanlıyım diye geziyor toplumda.
Ayşe Hanım ben okumadım ortaokuldan sonra. Şu an üst düzey yönetici asistanlığı yapıyorum. Birçok konuda kendimi geliştirdim.
Onlar beni hep cahil, okumamış olarak gördü. Okumayan insanı cahil olarak görüyorlar.
Hayatımda affedemeyeceğim tek şey şiddet. Bu ilk değil öncesi de var.
Benim annem hayatta olduğu sürece de son olmayacak. O olduğu için susuyorum. Aksi olsaydı çoktan evi terk etmiş, yasal yollara başvurmuştum. Hakkımı arardım.
Kadına şiddete hayır. Hayır. Bize bunları yaşatmaya hakları yok. Bunu size niye yazdım acaba?
Çok yorucu oldu benim için. Yemek bile yiyemiyorum. Bir kusur varsa affola.
CEVAP: Madem çalışıyorsun, bir işin de var bence bir an önce o evden ayrıl, kendi hayatını kurmaya çalış. Annen gelmek isterse onu da alırsın yanına ama bu şiddete öncelikle son vermelisin. Savcılığa suç duyurusunda bulunup koruma da talep edebilirsin.
Aman ha ablan gibi kurtulmak için hemen evleneyim de deme, yağmurdan kaçarken doluya tutulursa maazallah. Öpüyorum seni.
……………….
AYŞE BANA BİR ÇARE
Ayşe merhaba;
Sana bu yazıyı yazma konusunda hiç tereddüt etmedim. İnsanlara kendimi paylaşamazken sen o denli kendini bizle paylaştın ki bir an kendimi senin bir arkadaşınmış gibi görmeye başladım.
Sen benim 2 yılı aşkın süredir hiç görmediğim ama duruşuna, tüm yaşanmışlıklara rağmen sağlamlığına gıpta ettiğim dostumsun.
Her şeye galiba en başından başlamak gerekiyor. Geçen yıl kasım ayları başlarına uzanmalı. O dönem B.'da yaşıyordum. Bir firmada mühendis olarak görev yapıyordum.
Hayata ve insanlara karşı o kadar ukalaydım ki bu ukalalıklarımın beni buraya getireceğini hiç düşünmemiştim bile.
Kasım ayı başlarında çalıştığım firmaya İstanbul’dan birinin geleceği ve o kişiyle benim ilgilenmem gerektiği haberi geldi. Yine anlamsız bir iş, angarya diye oflaya puflaya merkez ofise gittim.
Karşımda son derece large bir adam vardı. Üstelik bu adam benden daha da ukalaydı. İkimiz birbirimizle bir nevi sidik yarışı yaparken aslında birbirimizin aynı olduğunu görmezden geldik birlikte çalıştığımız 4 gün sonunda.
Sonra o İstanbul’a döndü, bense tekrar işimin başına. Takip eden bir hafta boyunca işle ilgili görüşmeye ve her mailin ya da telefon konuşmasının sonunda birbirimize laf sokmaya ben daha ukalayım triplerinde dolaşmaya devam ettik.
11 Kasım günü (ki bu günü hiç unutmam) facebook sayfamda gördüğüm arkadaşlık talebi ile birden keyiflendim. O bay ukala beni aramış, taramış, bulmuş ve eklemişti.
İş ortaklarımı eklemek tarzım olmadığı halde bu adamda bunu yapamadım. Galiba içimde o taşların arkasına sakladığım duygular yavaş yavaş setlerini zorluyordu. Ama hala ukalalıktan ödün vermeyen ben profili ile ilgili iğnelemelerle dolu bir mesaj attım. İşte her şey o mesajla başladı. Akşam 6’da başlayan mesajlaşmamız sabaha karşı kapatılan msnle son buldu. Artık sabah 5 olmuştu. Tam uykuya dalacağım sırada çalan telefona baktığım anı ve onda kalbimin atışını şimdi bile hatırlıyorum.
“Sadece iyi geceler dilemek için aradım bayan ukala, hayatına merhaba ve hayatıma hoş geldin” deyip telefonu kapattığında hala aptal aptal gülüyordum.
“Bir dakika”, dedim kendi kendime “nasıl bu kadar emin olabiliyordu hayatında olduğumdan, bana sormuş muydu bunu istiyor muyum diye?”
Yine kontrolcü ben geri dönmüştü. Ama bir yandan da içimden bir ses “sal iplerini gitsin” diyordu. İçimdeki sesi dinledim, saldım iplerimi. Bir hafta sonra geleceği toplantıyı türlü türlü bahaneler ile öne çekmeyi başarıp 2 günlük B. gezisini 5 güne çıkarmıştı sevgilim. Mutluyduk. Sadece gözlerimizle bile aynı şeyi anlatıyor ve hiç durmadan saçma sapan bir şeye saatlerce gülüyorduk.
“Neden ben?” diye sormuştum bir zamanların bay çapkınına? “Çünkü hiç biri senin kadar ben değil” demişti. “Ben kendimi çok seviyorum o halde seni sevmemem mümkün mü?”
Gerçekten haklıydı “hiç kimse o kadar ben değildi.” “Dikkatimi ilk kapıdan girdiğin an çektin. O kadar öz güvenin yüksek, o denli ego doluydun ki insanları korkutan bu özelliğin beni meraklandırdı. Türlü bahanelerle her gün sana mail attım aslında onların hepsi bende vardı ama senin bana laf sokmaların yapmış olduğumuz o sidik yarışları beni kamçılıyordu” dedi.
1 ay geçti üzerinden. Ben bu esnada hafta sonları İstanbul’a kaçamaklar yapmaya başladım. O B.’ya. Sonra baktık ki biz aslında ayrı kalamıyoruz. Aralık ayının sonlarına doğru İstanbul’da iş aramaya başladım. Birlikte geçirdik o sıkıntılı bir haftayı.
Bir hafta sonra başvurduğum firmalardan biri ilk görüşmeye çağırdığı an “gör, bak olacak bu iş” dedi.
Birinci görüşme, ikinci görüşme, üçüncü görüşme derken 4. görüşmemizde sözleşmeyi imzalıyorduk. 29 Aralık’tı. Yılbaşı için planlar yapıldı, birlikte çıkılan ilk tatil, ilk heyecan.
Yol üstü ablaya uğrama ve ablası ile tanışma. Her şey sanki ışık hızında gidiyordu. “Nasıl olsa İstanbul’a geliyorsun ve birlikte yaşayacağız ve bu ilişki evlilikle sonuçlanacak şimdiden seni tanımalarında fayda var” dedi.
4 Ocak günü İstanbul’a taşındım. Ve kendime işime yakın bir ev tuttum. Ailem çünkü kendi başıma yaşadığımı biliyordu. Ocak ayından beri kirasını verdiğim evimde sadece 4 gece kaldık. Hali hazırda işi Anadolu yakasında olan ben her gün sırf aynı evi paylaşmak adına Avrupa’ya git gel yapıyorum.
Birlikteydik artık. Aynı evi paylaşıyor ve birbirimizin işten gelmesini 4 gözle bekliyorduk. Şubat ayında ailesi İstanbul’a geldiler o dönem yurt dışı seyahatim vardı. Gitmeden “ailem seni görmek istiyor” dedi.
Uçağımdan bir gece önce aile ile tanıştım. Birlikte yemek yendi, eğlenceli zamanlar geçirildi. Ben yurtdışından döndükten sonra ailemle tanışmak istedi. Mart ortasında aileme götürdüm. Çok sevdiler birbirlerini. B.’dan dönerken nisan ayında evlilik teklifi etti, “mayısta nişan yapalım” dedi. Uçuyordum Ayşe inanır mısın uçuyordum.
Şimdi neden bu denli detaylı anlattın diyeceksin. İşte can alıcı noktaya geliyorum. Nisan geçti, mayıs geçti, haziran ortalandı ve cumartesi günü benim gözünün içine baktığım adam “ben korkuyorum evlilikten” dedi.
Bir an bok gibi oldum. Yemek yiyorduk Beşiktaş sahilde. Çatal elimde düştü. Ağzımdaki boğazımda düğüm düğüm oldu. “Nasıl ya?” dedim, “hani planlar ne oldu, yani şimdi bu ayrılık konuşması mı?”
“Hayır” dedi, “seni çok seviyorum, seninle birlikte yaşamak istiyorum ama evlenmekten korkuyorum.”
Kalakaldım. Bu nasıl bir çelişkiydi? Zaten 6 aydır bir nevi evlilik hayatı yaşıyoruz. “Değişecek ne peki?” dedim aldığım cevap oldukça ilginçti. “Evlilik adı beni geriyor. Birlikte yaşamaktan, seninle böyle olmaktan dolayı hiç bir sıkıntım yok, hatta senin varlığınla mutlu oluyorum ama iş evliliğe gelince her şey değişiyor. Bizimkiler de artık harekete geç diye üstümde baskı kuruyor bu beni daha da geriyor” dedi.
Bu nasıl bir mantalitedir Ayşe? Evli gibi yaşayalım ama evlenmeyelim. Sevgisinden asla şüphe etmiyorum. Ama ben bu durumu kabullenemiyorum.
6 aydır zaten aileme söylediğim bir yalan ile yaşıyorum. Boş yere oturmadığım bir eve 6 aydır kira ödüyorum. Ona hayatımızda evlenince hiç bir şeyin değişmeyeceğini, evlendiğimiz zaman bunun bize getireceği artıları anlattım.
Yalanlar kalkacak, saçma sapan paralar harcanmayacak dedim ama yok Ayşe adam takmış bir kere korkuyorum da korkuyorum. Ben cumartesi gününden beri artık düşünemiyorum. Sen hani her gün anlatıyorsun kendini bana bu günde ben anlatayım dedim. Hafta sonu aileler çağırıyor. İkimiz de ailelerimizin yanına gidiyoruz. Ailesi bu konuyu konuşacağız ve bir karara varacağız diye çağırdılar. Benimkiler keza artık benden bir adım bekliyor.
Ayşe’m sen ne yapardın? Nedir sence değişen? Ben ne yapmalıyım inan bu sefer o çok güvendiğim beynim durmuş durumda. Vereceğin fikirleri bekliyorum.
Görüşmek üzere her şeye rağmen gözlerinin içi gülen kadın.
CEVAP: Valla ben de anlamıyorum gerçekten bu erkeklerin evlilikten korkuyorum masallarını. Sanki biz kadınlar hiç korkmuyoruz evlilikten. Sonuçta 6 aydır zaten evli gibi yaşadığınıza göre korkacak bir şey olmadığını anlamış olmalı. Evliliğin amacı aile olmak, çocuk sahibi olmak değil mi? Bunu ona sormayı denedin mi? İleride çocuk sahibi olmak, aile olmak istemiyor muymuş? Bir bak bakalım ailelerle konuşunca da bir şeyler değişmezse bir süre kendi evinde yaşa, senden uzak kalınca kıymetini anlayacaktır mutlaka ve hatasından dönecektir. Böyle çantada keklik saymayacak o zaman seni.
…………………
GAZETECİLİK
Ayşe Hanım ben gazeteci olmak istiyorum ama bunun için üniversitede bu bölümü seçmek için nasıl bir donanıma sahip olmalıyım (düz lise mezunuyum ve yabancı dilim yok) cevaplarsanız çok sevinirim
Semra
CEVAP: Semra’m iletişim fakültesinde okumanda yarar var. Ancak daha da önemlisi yabancı dil öğrenmen ve çok okuyup kendini geliştirmen gerekli. Mümkünse bir gazetede staj yap, işi yaşayarak öğren. Başarılar.
…………..
DESTEK
Merhaba,
Bugün yayınlanan köşenizdeki, Babam için Son Perde, başlıklı yazı için iletişim bilgileri verebilir misiniz?
Küçük de olsa katkıda bulunmak isterim.
Teşekkürler.
CEVAP: Tabi ki hemen ileteceğim. Teşekkürler desteğiniz için. Öperim.
…………….
ÇOCUK KÜTÜPHANESİ
Değerli Çocuk Dostları,
Ocak 2011 tarihinde Çocuk Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi’ni kurmaya karar verdik. Nişantaşı’ndaki Çocuk Vakfı Kültürevi’nin 3 katında kurulacak Merkezin 2011 yılı sonuna kadar hizmete açılmasını öngörüyoruz.
Çocuk Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi, çocuk özelinde basılı, sesli ve görüntülü her türden yayını kapsayacak. Merkezde, çocukla ilgili Türkçe yayınların künyeleri yanında tez, dergi ve koleksiyonlar da yer alacak. Çocuk alanında ihtisas kütüphanesi işlevini yerine getirmek amacıyla kurulacak Merkezin kütüphanesine Çocuk Vakfı’nın ( www.cocukvakfi.org.tr ) internet adresi üzerinden ulaşılabilecek.
Çocuk Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi’ni önerilerinizle ve gönüllü desteklerinizle kısa sürede gerçekleştirmek umuduyla.
Saygılarımızla,
Mustafa Ruhi Şirin
Çocuk Vakfı Başkanı
Paylaş